- Gündem
- 11.07.2025 23:49
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Uygun Aksoy, Türkiye’deki ekolojik tarım uygulamalarını değerlendirerek bunun yaygınlaştırılmasının bir devlet politikası olması gerektiğini söyledi
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Uygun Aksoy, Türkiye ve bir öncü olarak kabul edilen İzmir’deki ekolojik tarım uygulamalarını değerlendirdi. Araştırmalara göre bu şekilde yaşamaya devam edersek ekolojik ayak izi olarak 1,7 dünyaya daha ihtiyacımız olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Uygun Aksoy, “Dolayısıyla bir tane dünyamız olduğuna göre o zaman ya bu dünyayı yok edeceğiz ya da kendimize bir çeki düzen vererek bu dünyayı düzelteceğiz” diyerek ekolojik tarım hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
İZMİR BU KONUDA ÖNCÜ
Ziraat Mühendisi ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü emekli öğretim üyesi ve organik tarım ile ilgili 1992 yılında kurulan Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin (ETO) de kurucularından olan ve Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun 2020 yılına kadar iç denetçisi olarak görev yapan Prof.Dr. Uygun Aksoy, tarihsel süreç içerisinde İzmir’in ekolojik tarım yani yaygın olarak bilinen adıyla organik tarım konusunda bir öncü olduğuna değinerek şunları söyledi: “İzmir’in tarihsel süreç içerisinde bir öncü olmasının nedeni Türkiye’de organik tarımın başlangıcı olan 1984-1985 sezonunda ilk talep edilen ürünlerin kuru üzüm ve kuru incir olmasıdır. Bu ürünlerin üretim ve ihracat noktası İzmir ve çevresi olduğu için İzmir’de böyle bir talep ortaya çıktı.” Bu durumun üretim, paketleme, ihracat noktasında ve diğer yanda da Ege Üniversitesinin de içerisinde olduğu araştırma faaliyetlerinin başlamasına ve 1992 yılında da ETO’nun kurulmasına yol açtığını vurgulayan Aksoy, “Tabii ki organik tarım faaliyetleri sadece üniversite ile sınırlı kalmadı. İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ilk organik tarım eğitimlerini yapan kurumlardan biriydi. O açıdan İzmir’in öncü bir rolü vardır. Ayrıca İZFAŞ tarafından düzenlenen organik gıda ve gıda dışı ürünler ile hizmetlerin yer aldığı Ekoloji Fuarı 10 yılı aşkın bir süredir İzmir’de yapılıyor. Bu konuda da İzmir farklı bir konumda yer alıyor. İzmir’in bir diğer artısı ve lider olduğu nokta da ürün çeşitliliği bakımından hem bitkisel hem hayvansal olarak en çok organik ürünün yetiştiği il olmasıdır” dedi.
DEVLET POLİTKASI OLMALI
Ekolojik tarımın aslında ülkesel bir politika meselesi olduğuna da dikkat çeken Prof.Dr. Aksoy, “Avrupa Birliği’nde de zaman zaman ekolojik tarıma karşı ilginin azaldığı ve yükseldiği dönemler oldu. Ancak günümüzde tüm dünyada hızla artmakta ve bugün pazardaki talep arzın üstünde seyretmektedir. Dünya üzerinde 185 dolayında ülkede organik tarım yapılmakla birlikte ülkeler farklı davranışlar sergileyebiliyorlar. Mesela Danimarka, bugün ülkesel gıda pazarının yüzde 14’ü organik olan bir ülkedir ve bu açıdan dünyada liderdir. Bu noktaya gelmesindeki ana etken ise o ülkedeki tarım politikalarında organik tarımın ön plana çıkartılmasıdır. Türkiye’de de organik tarım ile ilgili dönem dönem yükselmeler oluyor. Türkiye’de 2009 yılından itibaren devlet tarafından teşvikler verilmeye başlandı. Bu teşviklerde gelinen nokta şu anda üreticinin organiğe geçişini hızlandırıcı düzeyde değil. Hal böyle olunca da biz bununla ilgili üretimimizi arttırmak istiyorsak önce ülkesel stratejinin paydaşlarca hazırlanması ve hangi bölgede nasıl bir yol izlenmeli, çevresel değerlere veya kırsal kalkınmaya etkisi gibi faktörlerin değerlendirilerek katılımcı bir politika geliştirmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
DÜZENLİ DENETİM VURGUSU
“Ekolojik tarım uygulamaları açısından bizim üreticimizin en önemli sorunlarından biri de talep olmasına rağmen üreticinin organik pazarlara erişimidir” diyen Aksoy, “Dış pazara ihraç edilen organik ürün miktarı yüksek olmakla birlikte iç piyasada yaygınlığı çok fazla olmayıp sadece organik ürünler çoğunlukla büyük şehirlerde satılmaktadır. Bunun yaygınlaştırılabilmesi için küçük üreticinin özellikle şehir çevresindekilerin planlanarak desteklenmesinde büyük bir yarar var. Tarım ve Orman Bakanlığı organik tarım ile ilgili belirli denetimleri yapıyor ancak bizde eksik olan kısım şu ki; bu bilgiler yani denetim sonuçları tüketici ile yeterli düzeyde paylaşılmıyor. Normal şartlarda tüketicilerin yeterli ve doğru bilgiye sahip olması lazım ve organik ürünlerde izlenebilirlik olduğundan tüketici aldığı ürünü sorgulayabilmelidir. Bu sebeple Tarım ve Orman Bakanlığı hem denetimleri risk esasına göre düzenli yapmalı hem de sonuçları konusunda tüketicileri tam olarak bilgilendirmelidir. Halen bazı denetimler yapılmakla birlikte tüketici ile tam olarak paylaşılmadığından tüketicilerde bir endişe yaratıyor” şeklinde konuştu.
KUTU
ÇALIŞMALAR BAŞLAYACAK
Dernek olarak bu konuda tüketicileri bilgilendirmek için bir çalışma planladıklarını da dile getiren Aksoy, “Yakın zamanda bu çalışmayı başlatmayı düşünüyoruz. Hem organik pazarlarda tüketicileri doğrudan bilgilendirme hem de belirli seminerler ile bilgilendirmeler yapacağız. 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde de İstanbul’da Sürdürülebilirlik Akademisi’nin düzenlediği programda Tarım ve Orman Bakanlığı, özel sektörlerin kuruluşları ve Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) katılımıyla tarım ve gıda alanında sürdürülebilirliğin ne denli önemli olduğu ve sürdürülebilir tarım sistemi olan organik tarım dünyadan ve Türkiye’den örneklerle anlatılacak” açıklamalarına yer verdi. Son olarak organik tarımda ‘Organik 3.0’ diye bir kavram olduğuna da değinen Aksoy, bu kavramı şu şekilde açıkladı: “Bu kavramın hedefi tüm tarım-gıda üretiminin sürdürülebilir bir tarım sistemine dönüşmesi ve başarılı sonuç vermiş olan uygulamaların organik tarım ile sınırlı kalmayıp tarımsal üretimin geneline aktarılmasıdır. Dolayısıyla burada bir tarafta organik üretim ve pazara erişebilirken ve büyürken diğer yanda bazı iyi uygulamaların da konvansiyonel tarıma yansıtılması gerekiyor.”