- Gündem
- 21.05.2025 17:18
Koronavirüs salgını nedeniyle toplumun kırılgan kesimleri ciddi tehdit altında. Onlardan bir kısmı da Torbalı’da çadırlarda yaşayan ve suya dahi erişim imkanı olmayan mülteciler… Kalabalık çadırlar, yetersiz su, sosyal mesafeyi ve hijyeni imkansız hale getiriyor
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de de giderek vaka sayısı artan koronavirüs salgını sebebiyle toplumun kırılgan kesimleri ciddi tehdit altında. Gerek hijyen ve suya erişim, gerekse sosyal mesafe gibi kurallar mültecilerin yaşadığı yerler açısından uygun seviyede değil. İzmir’in Torbalı ilçesinde derme çatma çadırlarda barınan mülteciler de onlardan bazıları. Çaresizlik nedeniyle başka bir yere gitme imkanı bulunmayan mülteciler, insani olmayan şartlarda yaşamaya devam ediyor. 6 metrekarelik çadırlarda, kalabalık gruplar halinde yaşayan aileler, gönüllülerin kendilerine yaptığı yardımlarla hayatta kalmaya çalışıyor. Bölgede yaşayan ailelere bir süredir giyecek ve yiyecek yardımında bulunan Çeşme İmece İnisiyatifi gönüllüleri, salgının ardından temizlik malzemeleri de dağıtmaya başladı.
AÇLIK TEHDİDİ ALTINDALAR
Basmane bölgesinde mültecilerle dayanışma faaliyetleri yürüten İzmir Müzisyenler Derneği’nden Hacer Yeşilçay, salgınla birlikte mültecilerin içinde bulunduğu koşulları aktardı. Mültecilerin virüsten önce açlık tehdidi ile karşı karşıya olduğunu belirten Yeşilçay, “Göçmenlerin kaldığı evlerde en az 4-5 çocuk var, her bir evde en az 12 kişiler. Biz mis gibi evlerimizde otururken içim hiç rahat değil. Kim bilir böyle kaç ev var. Genel olarak bu bölgedeki göçmenlerin sayısı epeyce fazla. Yetkililer insanlara ‘evde kal’ diyor ama insanlar evde kalırsa hayatlarını idame etmeleri için gerekli olan tedbirleri almıyor. Bugünlerde elbette hepimiz evde kalmak istiyoruz. Ama evde kalamayıp mecburen işe gitmek zorunda olanlar bile göçmenlere göre şanslı sayılırlar. Şu an İzmir’de sığınacak evi dahi olmayan, ev diye kiralanan kulübeden bozma yerlerde barınan yüzlerce göçmen var. Şubat ayının sonunda iktidarın ‘sınırları açtık’ söylemine kanıp bugüne kadar biriktirebildikleri ne varsa onları da Ege Denizi’ne veya Meriç Nehri’nin sularına bırakıp geri döndüler. Şimdi herkesin virüs kapma korkusu yaşadığı bu günlerde göçmenler ve çocukları aç kalma gerçeğiyle yüzleşiyorlar” dedi.
ÇOK AZI GİDEBİLDİ
Yevmiye ile çalışan mültecilerin birçoğunun salgının ardından işlerinden olduğunu söyleyen Yeşilçay, “Yetkililer kendi OHAL’imizi ilan etmemizi ve herkesin kendisini kurtarmasını istiyor. Bu doğru değil, bizler sadece kendimizi koruma altına almakla yetinmemeliyiz. Kendi dayanışma ağımızı kurmalıyız, göçmenlerin de en az bizim kadar dezavantajlı ve dayanışmaya ihtiyaç duyduklarını bilmeliyiz, bunu bütün topluma duyurmalıyız. İnsanların sokağa çıkmaya çekindiği günlerde birkaç arkadaşımla birlikte gönderilen bağışlarla gıda alışverişleri yapıp ailelere dağıtıyoruz, bitmiş olan mutfak tüplerinin dolmasını sağlıyoruz. Göçmenlerin sokaktan çekilmesini gittiklerine yoranlar yanılıyor. Çok azı gidebildi, geri kalanlar yine Basmane civarında. Birkaç aile bir araya gelip kimsenin yaşamaya tenezzül etmediği evleri kiralayıp, bazıları günübirlik işlerde çalışarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar ve özellikle virüs salgının olduğu bu ay yevmiyeyle çalışan göçmenler çay ocaklarında, lokantalarda, tekstildeki işlerinden de oldular. Yokluğu sıklıkla tecrübe eden bu insanlar şu an işe gitmek zorunda kalan işçilerin yerinde olmak istiyorlar, bu bile tek başına sığınanların durumunu özetliyor” ifadelerini kullandı.