ŞAİR DOKTORLARIN GÖZÜNDEN PANDEMİ SÜRECİ

Pademiden en çok etkilenen şüphesiz sağlık çalışanları oldu. Biz de, hem şair hem de doktor kimlikleri ile bu sürece tanıklık eden ‘şair doktorlar’ ile pandemiye dair konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 16.03.2021 07:47
  • Güncelleme Tarihi : 16.03.2021 07:47
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
ŞAİR DOKTORLARIN GÖZÜNDEN PANDEMİ SÜRECİ

Yaklaşık bir buçuk yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecini yaşıyoruz. bu süre zarfında can kaybının yanında, psikolojik olarak da insanlarda derin yaralar açıldı. Sosyalleşmenin durduğu, sanatın, sahnenin, sinemanın, eğlenmenin hayal olduğu bir dönem içindeyiz. Şüphesiz bu süreci en derinden yaşayanlar, sağlık çalışanları oldu. canları pahasına da olsa, ilk günden beri pandemiyle mücadele etmeyi büyük bir kararlıkla sürdürüyorlar.

SÜRECE TANIKLIK EDEN ŞAİRLER

Ahmed Arif gibi “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” diyerek, hem şair hem de doktor kimlikleri ile bu sürece tanıklık eden Jin. Op. Dr. Hilal Karahan, Prof. Dr. Can Ceylan, Prof. Dr. Yusuf Alper, Gastroenteroloji Uzm. Dr. Önder Çolakoğlu ve Uzman Doktor (KBB) Coşkun Şimşekli ile ‘şair doktorların gözünden pandemi sürecini’ konuştuk. Yaptığımız bu söyleşiyi siz değerli okuyucularımız ile paylaşıyoruz.

BU SÜREÇTE MECBUREN "DAHA ÇOK DOKTOR" OLDUM!

Şair ve Jin. Op. Dr. Hilal Karahan: Mart 2020’den bu yana hastanede oldukça yoğun çalışıyorum. Normalde hem şair hem doktor olmayı dengeli yürüttüğüm halde, bu süreçte mecburen “daha çok doktor” oldum! Ne demek bu? Açıklayayım: Toplum olarak bir paranoya ve kaos yaşadık, edebiyat-sanat fikrinden uzaklaştık. Tamamen dünyevî meselelere, sağlığa ve ekonomiye kaydı dikkatimiz. Karantina sürecinde artıp, yasaklar bittiğinde azalan, ama asla tükenmeyen bir panik hali var toplumda… Bunun etkileri yansıyor tabi hepimize.Posttravmatik stres sendromu demeyi düşündüğüm, ama travma henüz geçmediği ve geçecek gibi de durmadığı için belirli bir isim veremediğim bozulmuş bir psikolojik duygudurum içindeyiz.

HERKES GİBİ BEN DE YALNIZ HİSSETTİM

Pandemiden önce oldukça yoğun bir edebiyat programım vardı; festivaller, seminerler, toplantılar derken neredeyse her hafta birlikteydik şair arkadaşlarımla… Oysa pandemiyle birlikte herkes evlerine kapandı, buharlaştı; elinde sağlıkçı kartıyla dolaşan bir ben kaldım ortalıkta…Yine de edebiyat alanında boş durmadım, duramadım tabii ki… Bu süreçte herkes gibi ben de çok yalnız hissettim, arkadaşlarımı özledim ve yaratıcı çözümler ürettim! Zoom üzerinde şairlerle her pazar buluştuk, karantina günlerinde online şiir toplantıları yaptık: “Web Divan”. Her çarşamba bir şair arkadaşımla sohbet ettiğimiz radyo programları düzenledim: Radyo Göktürk’te “1+1 Şiir Stüdyosu”. Ayrıca dünyanın her yerinden online şiir festivali daveti aldım, onlar için video çekip gönderiyorum… İnsanoğlu için çareler tükenmez.Hele ki şairsen, daima bir çözüm bulursun. Pandemi bizi kıramadı, bozamadı; sadece üstümüzü ölü tozuyla kapladı… Tozu silkelemek için şiirin rüzgarına ihtiyacımız var…

ALTISI YAKIN ARKADAŞIM OLMAK ÜZERE 260 ŞEHİT VERDİK

Sen, hayatın sıradan akışına kapılmışken,

oldu, olanlar....

Yavaşlat adımlarını!!

Yaşatsın, gül ağacı, matemini..

Şair ve Uzman Doktor ( KBB) Coşkun Şimşekli: Rastlantı olarak salgın çıkmadan iki ay önce emekli oldum. Ateş hattında olamadım (istemeyerek). Altısı yakın arkadaşım olmak üzere 260 şehit verdik, cenazelerine gidemedik. Hiroşima’da bile böylesi olmamış. Düşünmek için, durmak gerek. Hayatın baş döndürücü akışı içinde akışa kapılıp kaybolan hepimiz, bir tokat ile irkildik. Hasta olmaktan çok bulaştırıp katil olmaktan korktuk. HES, kendimize katlanabilmeye yardım etti. Her gün ölümlere tanık olmak, ölümü kanıksamak gibi trajik sonuçlar doğurabilir. (büyük tehlike) Albert Camus’u ( Veba) daha iyi anladık. Küresel salgının şair ve yazarlarımıza; kendimizi yeniden keşfetmeye yönelik, doğaya ve kendimize yabancılaşma tuzağını bozacak yapıtlar kazan- dıracağını umuyorum.

CANDEMİ’Yİ, YİTİRDİĞİMİZ SAĞLIKÇILARA ADADIM

Şair ve Prof.Dr. Can Ceylan: 10 Mart 2020 tarihinde ilk korona olgusunun açıklanması ile başlayan salgın sürecinin yaklaşık bir yıllık bölümünü tamamlamış olduk. Salgın, yüksek bulaştırıcılık ve hastalığın öldürücü potansiyeli, biraz da hazırlıksız yakalanmamız nedeniyle yoğun bir panik havası estirdi ilk aylarda. Konusunda uzman olmayan ehliyetsiz spekülatif kişiler, sağ olsunlar toplumu yanlış bilgilendirmelerinin yanı sıra, gereksiz bir karamsarlık ortamının ve korku filminin fitilini de ateşlediler. Tüm bu kargaşa, hastalığa bağlı kayıpların yaratmış olduğu hüzün ve acılar; şiir ve edebiyat ortamını da ister istemez bir şekilde besledi elbette. Yasaklar kapsamında eve kapanmalar edebiyatçıların bir anlamda şiire, öyküye, romana daha fazla yoğunlaşmalarının da kapısını aralamış oldu. Aynı şekilde okuyucu açısından bakıldığında da sürecin doğurduğu koşullar edebiyata daha fazla zaman ayırabilmeye, daha fazla okumaya zemin sağlamış oldu.

YENİ BİR ŞİİR KİTABI HAZIRLADIM

Kişisel olarak bu süreçten nasıl etkilendiğime gelince, salgın sürecinde uzun zamandır toparlamaya fırsat bulamadığım son şiirlerimi ele alarak, “Candemi” isimli şiir kitabımı hazırlama ve Şubat 2021’de okuyucu ile buluşturma fırsatı buldum. Öteki Yayınevi’nden çıkan kitabımla şiirlerimi, cephenin en ön safında savaşan ve yaşatmaya çalışırken yaşamlarını yitiren sağlık emekçilerine adayarak onların yiğit hatıralarını bir nebze olsun yaşatmak istedim. Son söz olarak salgın sürecinde korkuya, paniğe, karamsarlığa ve tükenmişliğe düşmeden, gerekli önlemler konusunda ödün vermeden edebiyata, müziğe, sanata; kısacası yaşama tutunmaktan asla vazgeçmeyelim diyorum. Bu süreçte korona aşısının topluma, büyük ölçekte de dünyadaki tüm insanların büyük kesimine yapılarak ülkesel ve küresel bağışıklığın kısa sürede sağlanması elbette en büyük dileğimiz. Bunun yanında edebiyat ve şiir ile de düşünsel ve ruhsal aşımızı olmayı ihmal etmeyelim, kötü düşüncelere karşı diri ve bağışık olalım. Nazım Usta’nın dediği gibi. “Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele”. Asla teslim olmayalım.

ALPER: BİZ ŞAİR DOKTORLARA DAHA ÇOK ÜZÜLMEK DÜŞÜYOR

Şair ve Prof.Dr. Yusuf Alper: Doğrusu koronavirüslerinden Kovid-19 insanlıkla ilgili yeni bir çağ ya da çığır açtı denebilir. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, dendi ve aylar geçtikçe bunun doğruluğunu kavradık ve daha çok kabul ettik. Bundan sonra uzun yıllar ya da belki hep, insanlar olarak masalarda sıkı biçimde oturamayacağız. Görüştüklerimizle eskisi gibi kucaklaşamayacağız. Biraz daha mesafeli olacağız. Bu da daha bireysel yaşantı ve belki ben merkezciliği getirecek. Aylar geçtikçe kovid mikrobunun bedensel etkileri geçse de ya ruhsal etkileri devam ediyor ya da insanlar mikrop korkusuyla ruh sağlıklarını yitiriyorlar. Biraz titiz, temizliğe düşkün, mükemmeliyetçi insanlar daha obsesif, takıntılı oldular hatta Obsesif Kompulsif Bozukluk oldular. Sürekli ellerini yıkıyorlar, evde kimseye dokunmuyorlar, diğer yakınlarını da perişan ediyorlar. Bazıları kaygı bozukluğu yaşıyor.

DAHA ÇOK ÇARESİZLİK YAŞIYORUZ

Sürekli yatıştırıcı gereksinimi içinde ve zaman zaman panikle acillere koşuyorlar. Diğer bir kısmı ise ciddi depresyon geçiriyorlar. İnsanlarla iletişimin çok azaldığı ortamlarda insanlar izole oluyor, iyice yalnız kalıyor, uyaransız ve paylaşımsız kaldıkları için de depresyona giriyorlar. Bazıları zaten psikoz hastasıysa hastalıkları alevleniyor, yatacak hastane bulamıyor, perişan oluyorlar. Biz şair doktorlara daha çok üzülmek düşüyor. Psikiyatri zaten insana ilişkin en ağır bölümlerden biridir. Acı içindeki insanlarla uğraşıp üzülürken şimdi çok daha fazla üzülür olduk. Çaresizlik yaşarken şimdi daha çok çaresizlik yaşar olduk. Bir psikiyatrist olarak daha az danışanla görüşüp, bazen internet görüşmesi yaparak korunmaya çalışıyoruz. Bu arada eve kapandığımız zamanlar, daha çok okuma ve biriken kitap ve dergilerin azalmasını sağlıyor. Bize böyle bir faydası oldu denebilir. Bu konuda birkaç yazı paylaştığım oldu. Bir şiirimde geçti mi kovid vb. anımsayamadım. Sanırım zamanla şiirime yansıyacak. Olay ve durumlar oturduktan sonra şiirini yazabiliyorum. Erken yazdığımda estetik sorunlar olabiliyor. Sanırım yazarım. Çünkü Cemal Süreya’nın dediği gibi “Şairin hayatı şiire dahildir”. Neler yaşıyorsak o şiirimize, sanatımıza yansır. Tüm insanlara sağlıklı, pandemisiz günler dilemekten başka bir şey yapamıyoruz. Temizliğe, mesafeye, maskeye dikkat diyelim ki kendimizi ve yakınlarımızı hem o kadar acıdan hem ölümden koruyalım.

ŞİİR DURMADI KALEM DURMADI

Şair ve Gastroenteroloji Uzm. Dr. Önder Çolakoğlu: Pandemi bir karabasan gibi çöktü hayatımıza bir yıldır. Sevdiklerimize el attı, ciğerimizden canlar eksildi. Hekim olarak tam da ortasına düştük bu asimetrik savaşın. Şöyle böyle oldu, öldük demeyeceğim artık. Bazen söz biter, suskunluk konuşur. Şiire başka bir yerden bakmaya başladım belki de. Belki de hayata. Hayatın kılcal damarlarında gezmeyi öğrendim yeni imgeler oluşturmaya çabalarken. İnsanın varoluş mücadelesine başka başka dağbaşlarından bakmayı öğrendim. Yazdım, çizdim. Daha çok sildim... Daha çok bekledim. Ama durmadım. Hastalar, ölümler, yiten meslektaşlarım... Bir daha sarıldım sözcüklere. Isınmak istedim belki şiirle bencilce. Örtmek istedim yaralarımı mesleğimi yaparken. Devam... Devam ettim. Memleketin köklerine kadar inmiş yoksulluğun, acının, direnişin fotoğrafını daha bir duyumsamaya çalıştım.

Karanlığa kalmışız

Farkında olmamak

mümkün mü

Mühürsüz nabızlar sayılmaz

Mührünü ömrüme

vurmalıydın sarsarak

Mor cepkeninde topluyor insan

Eksildiklerini

Her gidiş yaşam belirtisi

Bunu bir de Allah’ın

kalbinden anlarsın

Şiir durmadı. Kalem durmadı. Sonra çıkar bir yerlerden bu yanık kokusunun derinliği. Sırtımızdan hançerlendiğimiz bu dünyada şiir ölümlerin ortasında açan bir sardunya. Hoş geldin ölümlere, pandemilere boyun eğmeyen şiir. Yaşama sırası sende desem olmaz. Sen hiç bırakmadın ki bizi.

Haber Merkezi