Türkiye’de disleksi yüz binlere ulaştı!

Disleksi nedir, her geç konuşan çocuk disleksi midir? Psikolog Ağır, en sık karşılaşılan özel öğrenme güçlüklerinden biri olan ve Türkiye’de sayısı yüz binlere ulaşan disleksi hakkında önemli açıklamalarda bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 12.10.2020 08:00
  • Güncelleme Tarihi : 12.10.2020 08:00
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Türkiye’de disleksi yüz binlere ulaştı! haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Özel öğrenme güçlüklerinden günümüzde en sık karşımıza çıkan disleksi. Dislekside bebeklikten itibaren gözlemlenebilir belirtiler mevcut. Geç konuşma ise bu belirtilerden en sık rastlananı fakat ‘her geç konuşan çocuk disleksidir’ gibi genellenmiş yargılar tamamen yanlış ve sakıncalı. Gözlemlenen belirtilerin miktarındaki artış veya daha bariz ortaya çıkışı çocuğun okul öncesi döneme başlamasıyla arttığını vurgulayan Özel Eğitim Öğretmeni ve Psikolog Mine Ağır, “Günümüzde disleksi hala zamanında teşhis edilememektedir. Anne ve babalar mümkün olduğunca çok gözlemde bulunmalı ve belirtilerin artması halinde mutlaka uzmana başvurmalılardır. Unutmayın! Erken belirlenen teşhis dislektik bireylerin akademik, sosyal ve kişisel gelişimleri açısından oldukça önemlidir” dedi.



DİSLEKSİDE ERKEN TANI ÖNEMLİ
Disleksi belirtilerinin çocuğun okul ilişkisine göre üç ana başlık altında incelenebildiğini açıklayan Ağır, öncelikle okul öncesi belirtilerden bahsederek şunları sıraladı: “Okul öncesi dönemle birlikte yeni beceriler edinmeye başlama evresine giren çocukta; sağı ve solu ayırt edememe, renkleri ve sayıları öğrenmede zorlanma, hayvanları ve meyveleri öğrenmede güçlük yaşama, sebze ve meyve gibi terimleri karıştırma, bazen ince motor becerilerde zayıflık gözlemlenebilen birincil belirtilerdir.
Okul öncesi dönemde gözlemlenen belirtiler son derece önemlidir. Çünkü özel öğrenme güçlüklerinde erken tanı uygulanacak destek eğitimlerin yeterliliğini belirgin miktarda arttırmaktadır.”




OKULA BAŞLADIĞI SÜREÇ ÖNEMLİ
Asıl disleksi belirtilerinin ortaya çıktığı dönemin okula başlanılan dönem olduğunu kaydeden Ağır, “Okula başlayan çocukta; kelimeleri, harfleri ve sesleri öğrenmede güçlük, sınıf içerisinde verilen talimatları takip etmekte güçlük yaşama, öğrenilen kelimeleri harflerine ve hecelerine ayırmada güçlük yaşama, kelime ve ses bilgisinde zayıflık, ödev ve yazılı çalışmalarının çok zaman alması, zaman yetiştirememe, organize olmakta güçlükler yaşama gibi belirtiler aile, öğretmen ya da birincil bakım veren tarafından belirgin olarak gözlemlenebilmektedir. Bu belirtilerin ortaya çıkmasıyla birlikte günlük hayat içerisinde çocukta devamlı bir asabiyet hali, okuldan kaçmak için sürekli olarak çeşitli taktikler geliştirme bazen ısrarla gitmek istememe gibi durumlar ortaya çıkmaktadır” bilgisini verdi.
FARKINDA OL, ELİNİ UZAT
Okuma dönemini geçen çocuklarda en sık karşılaşan belirtilerin okuma ve yazmada yapılan yanlışlıklar olduğunu aktaran Ağır, “Şöyle ki; benzer harfleri karıştırma (d-b-p ya da m-n gibi yazımı benzeyen harfler), kelimelerdeki harf sırasını tersten algılama (en-ne ya da çok-koç gibi), aynı satırı okumaya devam etmekte güçlük yaşama ya da bir sonraki satıra geçerken sağ ve sol akışına dikkat etmekte zorlanma, harf ekleme, hece tekrarı ( kafeterya- kafefeterya gibi)…”dedi.
“Günümüzde disleksi hala zamanında teşhis edilememektedir” cümlelerini kullanan Ağır, son olarak, “Anne ve babalar mümkün olduğunca çok gözlemde bulunmalı ve belirtilerin artması halinde mutlaka uzmana başvurmalılardır. Unutmayın! Erken belirlenen teşhis dislektik bireylerin akademik, sosyal ve kişisel gelişimleri açısından oldukça önemlidir. Farkında ol, elini uzat…” şeklinde konuştu.
KAYIT DIŞI DAHİL 120 BİN DİSLEKSİ
Twitter hesabı üzerinden Türkiye’de 2017 yılı itibariyle 41 bin 600 çocuğun disleksi tanısı aldığını açıklayan Türkiye Disleksili Çocuklar Vakfı Başkanı Atıf Tokar ise “Resmi kayıtlara göre Türkiye’de disleksi tanısı almış 41 bin 600 çocuk var ama kayıt dışı sayılarla Türkiye’deki disleksili çocuk sayısı 120 binin üzerinde. Bunun nedeni ise disleksi tanısı almış çocukların raporunda, yüzde 20 engelli yazar. Aileler çocuğunun engelli olduğunu kabul etmediği için hastaneye giden ailelerin sadece dörtte biri disleksi tanısı alıyor. Bu çocuklara sahip çıkmamız lazım. Bu çocukları anayasal hakları olan eğitim hakkından yoksun bırakmamalıyız. Onların farklılığını bilerek onlara uygun eğitim verilmeli. O
yüzden destek eğitimi şart. Destek eğitimi almadan sınıfta diğer akranlarıyla eğitim almasını beklersek bu çocukları kaybederiz. Bu çocuklar destek eğitimi almazsa başarısız olduğu için arkadaşlarınca dışlanıyor, hakarete uğruyor ve belli bir noktadan sonra eğitim almaktan vazgeçip okulu bırakıyor. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmalı.”