Özdemir ile yazarlık üzerine…

Uluslarası Aktivist Sanatçılar Birliği (UASB)'nin Bir deneme/Bir Şiir etkinliğinde tanıdığım yazar-şair Şevki Özdemir ile hayat hikayesi ve son kitabı "Boynun Bükük Kalmasın" üzerine konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 13.06.2016 07:29
  • Güncelleme Tarihi : 13.06.2016 07:29
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Özdemir ile yazarlık üzerine…

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

Uluslararası Aktivisit Sanatçılar Birliği (UASB)'nin Bir deneme/Bir Şiir etkinliğinde tanıştığım Şevki Özdemir,  son deneme kitabı "Boynun Bükük Kalmasın" ile İzmir piyasasında kendisinden oldukça söz ettiriyor.

Gençlik yıllarında okumaya oldukça meraklı olan yazar-şair Şevki Özdemir'in bu tutkusunu önce Türkçe öğretmeni sonrasında babası aldığı kitaplar ile pekiştiriyor. İlerleyen sürede yaşadıklarını denemeler ile kaleme alan yazar-şair Özdemir, toplumdan aldığı olumlu tepkiler ile yazma tutkusu iyice kamçılanıyor. Günümüze geldiğimizde ise hala aktif olarak yazarlık yapmaya devam eden yazar son kitabı "Boynun Bükük Kalmasın" adlı deneme kitabı ile İzmir piyasasında oldukça ses getirdi.

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1968 senesinde Adıyaman'a bağlı Belören beldesinde dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokul öğrenimini doğduğum beldede tamamladım. Lise ve üniversite öğrenimimi İzmir'de gerçekleştirdim. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bölümler Kamu Yönetimi mezunuyum. 1993 senesinden bu zamana kamu hizmetinde çalışmaya devam etmekteyim.

Yazar olma süreciniz nasıl gelişti, hikayeniz nedir?

Sizin genlerinizde yazarlık vardır, siz bunu okuma eylemi ile geliştirirsiniz.  Ortaokul 2. sınıfta Türkçe öğretmenimin bir gün derste 'hüzün' üzerine cümle kurma ödevi ile yazarlığa ilk adımı attım. Evimde öğretmenimin bana verdiği ödevi ‘Ne yapacağım?’ diye düşünürken radyoda Orhan Veli'nin ölüm yıl dönümü olması sonucu hüznümü ifade etmek için yazdığım cümle, öğretmenimi derinden etkiledi. Kendisi çok mutlu oldu ve bana Orhan Veli'nin bir şiir kitabını getirdi. Benim bahçeme hayatıma şiiri soktu, dünyamı geliştirdi. Sonraki süreçte daha çok kitap okumaya başladım. Köyde yaşıyordum, babam şehre inerdi, kendisinden sadece bana kitap almasını isterdim. Farklı bir çocuktum. Tüm o kitaplardan beslenmem sonucu belli bir dönem sonra yazma eylemine yöneldim. Toplumdan ve çevremden edindiklerim bende bir sese dönüştü. İlk çalışmam deneme üzerinedir. Lise 2. sınıfta tanıştığım Montaigne, adeta beni büyüledi. Ona öykünerek yazdığım bir denemeydi. O çalışmaların hiçbirini atmadım, hala saklarım. Tüm bu çalışmalarımı belli düzeye geldikten sonra tekrar gözden geçirerek, yayınlamayı düşünüyorum. Elde ettiğim yarışmalardaki başarılar beni yazma konusunda kamçıladı.

FARKLI BİR ALANA YÖNLENDİM

Yazmaya bu kadar meraklıydınız, peki neden edebiyat değil de kamu yönetimi?

Dar bir çevrede yaşamanın belli handikapları var. Küçük bir yerde yaşadığınız için çok fazla üstünüze titriyorlar, sizden bir makam sahibi olmanızı bekliyorlar. Tüm bu mahalle baskısı beni farklı bir alana yönlendirdi. Bir şekilde kamu yönetimine girdim, pişman mıyım? Elbette değilim. Farklı disiplinlerle tanışma olasılığı yakaladım. Ne kadar geniş alandan beslenirseniz daha renkli şeyler yazarsınız.

Kitaplarınızı ortalama ne kadar sürede tamamlıyorsunuz?

Hiçbir yazar-şair şu kitabı tamamlıyım diye yazıya başlamaz. Bu öngörü yoktur. Yaptığınız çalışmaları biriktirirsiniz, onları demlenmeye bırakırsınız. Bir süre sonra olduğunu anlarsınız. Yazdıklarınız toplandığı zaman, bir kitap yapabilirim dersiniz. Tüm bu çalışmalar belli yerlerde görücüye çıkmıştır, toplum size olumlu veya olumsuz görüşlerini bildirmiştir.

YOĞUNLAŞMA İLE ALAKALI

Yazmaya nasıl başlıyorsunuz?

Yaşam içerisinde beslendiklerim, dışa taşıyor. Ne kadar çok beslenirseniz, o kadar fazla üretirsiniz. Beslenme sürecinde 'esin' dediğiniz soyut kavramın nereden ve nasıl geleceğini asla bilemezsiniz. Bazen sizi uykuda ya da farklı bir yerde yakalayabilir. Tamamen yoğunlaşma ile alakalı bir durum.

Sizce yazmak bir yetenek işi midir yoksa öğrenilebilir bir durum mu?

Eğer öğrenmek ile elde edilen bir şey olsaydı, bugün kitap kurtlarının hepsini yazar saymalıydık. Yetenek, ark tipik davranışlar ve çok fazla okuma ile meydana gelen bir durumdur. Eğer atölyeler birer fabrika olsaydı, şu an yüzlerce yazarımız vardı. Buralardan çıkarak üst düzey yazar olan kimseyi bugüne kadar tanımadım. Yetenek var ise eğitim verilerek bir kişi yazar olabilir. Bu müzik kulağı olmayan birine arya öğretmeye benzer, istediğiniz kadar eğitim verin bir şey çıkar mı? Çıkmaz, aynı durum yazarlık için de geçerli.

Yazdıklarınızda kendinizi yansıtıyor musunuz?

Mutlaka yansıtıyordur. Saf bir şiirden söz edemeyiz, toplum ve doğa ile sürekli ilişki içerisindeyiz. Duyular vasıtasıyla aldığımız bilgileri işleriz ve onlardan bir şeyler yaratırız. Bu bizim yeteneğimizin dışa vurumudur. Soyut bir yapı göremezsiniz.

Biraz bize "Boynun bükük kalmasın" kitabınızdan söz eder misiniz?

Lise yıllarında yazdığım denemeler sürekli birikti, bu yoğunlaşma sonrasında kitap hazırlıklarına başladım. Kitabımda her şeye dair bir şeyler bulabilirsiniz. Gündelik yaşamdan yola çıkarak, dostluk, iklim, ozon tabakası üzerine yazabilecek, söyleyebilecek pek çok şeyimiz var. Bende birikimleri yazdım, basılmaya değer bulundu. Toplumdan olumlu tepkiler aldım.

İZMİRLİ OKUMUYOR

İzmir insanı sizce okuyor mu?

Ne yazık ki okuyan bir toplum değiliz. Yapılan araştırmalara göre; toplumun yüzde 4.5'u okuyor. İzmir'in okuru bu ortalamanın üzerinde mi? Gözlemlerin sonucu olmadığını düşünüyorum. Boş vakitlerimizde mutlaka okumalıyız. Ne yazık ki tek tük okuyan insan var. Her yıl İzmir'de TÜYAP Kitap Fuarı oluyor. Bizler gözlemliyoruz, insanlar geziyor ancak almıyorlar. Bu durum beni üzüyor.

Hedef ve projeleriniz nedir?

Üzerinde çalışmakta olduğum denemeler var. Öykü çalışmalarım mevcut. Bunun dışında bir roman yazmayı düşünüyorum. Tabii ki bunlarla sınırlı değil. İnsan var olduğu müddetçe kendi hedefleri olmalı. Tüm bu hedefleri gerçekleştirmek için kendime ait planlarım da var.

DAĞITIM BÜYÜK SIKINTI

Türkiye'de bir kitap yayınlamak zor mu? Yayınlanacak bir kitap ne gibi süreçlerden geçiyor?

Türkiye'de kitap yayınlamaktan çok dağıtmak zor. Niye zor? Çünkü dağıtacak tekeller mevcut. İzmir'de öyle bir dağıtım şirketi de yok. Yazarların, şairlerin kitapları dağıtılmıyor. Buradaki 3-5 tane kitap evinde kalıyor ve sınırlı sayıdaki okuyucu ile buluşuyor. Ancak belirli kişinin bilinçlerine sokulabiliyor. Anadolu, taşradaki okuyucularla buluşamıyor. Bu bir handikap. Dağıtım en büyük sıkıntı.

Yazdığınız bir kitabı şu yayın evinde yayınlamalıyım diye nasıl karar veriyorsunuz?

Öncelikle araştırırım. Yapıtıma uygun yayınevi bulurum. Bir yayıncı öncelikle ilkeli olmalı, verdiği sözü tutarak kitabı zamanında basmalı. Kaliteli bir iş çıkarabilmeli. Bu yüzden bildiğim ve güvendiğim yayın evlerinde kitabımı bastırırım.

Yayın evleri nelere dikkat etmekte?

Yayın evleri bu işe çok önem veriyor mu? Önem veren yayın evleri var. Ancak hiç dikkat etmeyip göz ardı edenlerde var.  

             

Bu işten yeteri kadar para kazandığınızı düşünüyor musunuz?

Şairler arasında yaşayan birkaç kişiden daha fazla bu iş ile yeteri kadar para kazanan insan yok. Ulusal veya uluslararası bir şairseniz ancak telif haklarından para kazanıyorsunuz. Türkiye'de yaşamını sadece yazarak idam ettiren çok az yazar ve şair var.

Foto altı: Yazar-şair Şevki Özdemir, İzmir'de okuma oranının düşük olduğunu söyledi.

Haber Merkezi