Sayfa Yükleniyor...
Pınar Özgen, İzmirde doğmuş ve büyümüş genç bir doktor. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip Zonguldakın Alaplı İlçesine bağlı Aşağıdağ Köyüne atanan ve yaklaşık 2 yıldır burada görev yapan Özgün, burada yaşadıklarını gazetemize anlattı
TANER UYANIKER
İzmir gibi büyük ve modern bir şehirden Zolguldakın Alaplı İlçesine bağlı iki bin nüfuslu Aşağıdağ Köyüne atanan Dr. Pınar Özgenle yaşadıkları hakkında konuştuk. Özgenin görev yaptığı köyden kısaca bahsedersek, Alaplının en büyük köylerinden birisi konumunda bulunuyor. Nüfusu iki bin civarı olan köyde kadınlar fındık, kestane, ıhlamur, ceviz gibi ürünlerle uğraşırken; erkekler ise, demir-çelik fabrikalarında, maden ocaklarında ve inşaat sektöründe çalışıyor.
Karadenizin birçok yerinde olduğu birisi burasıda yeşillikler içinde güzel bir köy. Özgen atandığı ilk zamanlarda çok fazla zorlukla karşılaşıyor. Bunların başında köydeki Aile Sağlık Merkezinin (ASM) kullanılamayacak durumda bulunması geliyor. Özgen, ilk iş olarak bu binanın işler bir hale gelip daha iyi bir hizmet vermesi için mücadeleye girişiyor ve kendisinin de yardım ettiği 1 yıllık çalışmalar sonucunda ASM, hastalarını daha iyi bir şekilde ağırlayacak konuma geliyor. İzmirden Anadolunun bir köyüne giden genç bir doktorun yaşadıklarını kendi ağzından dinledik.
Kendinden bahseder misin?
Dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuyum. Çocukluk ve gençlik dönemini Türkiyenin en yaşanılası şehri olan İzmirde geçirdim. Lisesi pek çok üniversiteden daha iyi olan Bornova Anadolu Lisesinde okudum. Hal böyle olunca geriye baktığımda, gülümseyerek hatırlayabileceğim ve geleceğe umutla bakabileceğim bir sürü güzel anı ve güzel insana sahip şanslı biri olarak değerlendirilebilirim. Bir diğer şanslı olduğum nokta ise çocukken sorulan ne olacaksın sorusuna verdiğim cevabı uzun uğraşlar, zorlu süreçlerden geçerek de olsa gerçekleştirmiş olmamdır.
ATANDIĞIMIZ YERDE KALACAK BİR YER BULAMIYORUZ
Tayinin Zonguldaka çıktığında ne hissettin? Çocukluğunu ve gençliğini geçirdiğin şehirden kopup Anadoluya geçmek seni korkuttu mu?
Zonguldakın Alaplı İlçesine bağlı Aşağıdağ Köyünde çalışıyorum. Korku, heyecan, mutluluk gibi bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyorsun. Mesleği icra etmeye başlayacak olmak bile insanı tedirgin ederken siz adını daha önce duymadığınız bir yere atanıyorsunuz. Sağlık Bakanlığına ait ilk etapta kalabileceğin bir kurum maalesef yok. Atandığım yer küçük bir ilçe olduğu için öğretmenevi gibi bir yer de yok. Öncelikli sorununuz kalacak güvenli bir yer bulmak oluyor. Üniversitede okurken hepimizin ortak kaygısı olan Hastayla baş başa kaldığımda yeterli olacak mıyım? sorusu devamlı olarak kafanızın bir yerinde asılı kalıyor. Ve gün geliyor o korkuyla yüzleşmek zorunda kalıyorsun.
Atandığın yere geldiğinde beklediklerin ve karşılaştıkların arasındaki fark neydi?
İlk olarak toplum sağlığı merkezine atandım, oradan insanların gençliğimden enerjimden faydalanması gerektiği düşüncesiyle mesleğimi sahada icra etmek üzere aile hekimliğine geçtim. Temiz güzel bir ortamda masamda oturup tek derdim hasta bakmak olacak diye bekliyordum. Tabi ki öyle olmadı. Şehir merkezinde merkezi sistem kaloriferli bir apartman dairesinde büyüyen biri olarak sobayla ısıtılmaya çalışılan doğru düzgün tuvaleti bile olmayan küçücük yeni tabiri ile aile sağlığı merkezi olan eskilerin sağlık ocağında aktif göreve başladım. O günden itibaren bir yıl boyunca sabah yedi akşam yedi tamirat tadilat işleriyle uğraştık ve sonunda tam manasıyla bir sağlık kuruluşu haline getirdik. Hatta yerel bir gazete bu sürece değinmişti.
ASMYİ ONARDI
ASMde ne gibi çalışmalar yaptın?
Geçen 2 yıllık süre içinde değişime uğrayan ASMde yapılan hizmetleri sınıflandırmak gerekirse; ilk olarak bölge iklimi göz önüne alındığında sobayla ısıtma çabalarının yetersizliğini gidermek için ASMye kalorifer tesisatı döşenmesi ve böylece aşı, izlem, muayene, enjeksiyon gibi nedenlerle gelen hastalardaki üşeme kaygısına son verildiği akla geliyor. Bir diğer gelişme ise ASMdeki tek lavabonun yetersizliği ve hijyen konusundaki sıkıntıları çözmek için yapılan erkek, engelli ve bayan tuvaletleridir. Aşağıdağ Köyü ASM, bilindiği üzere sadece Aşağıdağ Köyü halkına değil, Gürpınar (Aydınyayla) ve Demirciler bölgesindeki insanlara da hizmet vermekte olup bu bölgelerden gelen anneler için bebeklerini emzirmek ve alt bezini değiştirmek önemli bir sorun teşkil etmekteydi. Bu konuda da gerekli hassasiyet gösterilip onlara bu ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilecekleri mahremiyet kurallarına uygun bebek emzirme ve alt bezi değiştirme ünitesi oluşturuldu. Bu değişim süreci iç ve dış cephe boyasının yenilenmesi ile devam etti ve ASMnin yüzü bu şekilde aydınlatılıp hastalar daha güzel ve bakımlı bir yerde hizmet almaya başladı. Tanı amaçlı, Alaplı Devlet Hastanesine başvuran hastalar ASMmizde kan, idrar gibi tetkiklerin yapılmasıyla bu çileden kurtuldular. Bu sürecin her aşamasında bizzat çalıştım ve gecenin ikisine kadar boyacı başında beklemekten çekinmedim, neredeyse bir yıl boyunca tornavidayı elimden düşürmedim.
ŞİVEYE ALIŞMAKTA ZORLANDIM
İlk bir ayından bahsedebilir misin?
İnsan ilişkilerimde ilk etapta en çok sıkıntı çektiğim nokta şiveleriydi. İnsanların dediklerini anlayamayınca yardımcı da olamıyorsunuz tabi Birkaç tane örnek vermek gerekirse; tıkaşiya dediğinde rahat nefes alamadığını ifade etmeye çalışıyor hasta, didişiya dediğinde ise kaşındığını belirtiyor. Mesela çonlarım ağrıyor en popüler şikayetlerinden birisi ve bunun gibi birçoklarıyla sürdürebiliriz örnekleri. Bu noktadaki en önemli avantajım ise insanlarla iletişim konusunda başarılı olmamdır. İletişim seminerlerine katılan kişiler bilir orda kişiler renklere ayırırlar, benim rengim yeşildir yani uyum yakalayabilen biriyim ve bu da gerçekten çok önemli bir meziyet. Bizde şöyle bir tabir vardır teşhis koyma noktasında en önemli şey anamnezdir yani hastanın öyküsünü doğru ve tam anlamaktır. Ben buna doktorluğum süresince dikkat ettim. Bu durum hastalarımdan bana da olumlu bir şekilde geri döndü. Bir diğer nokta geldiğim şehir olan İzmir ile arasındaki sıcaklık farkıdır. İzmirde kar çok ender yağar. Örneğin burada her sene kar yağar doyasıya kartopu oynayabilirsin. Sürekli başka ortamlarda da ifade ettiğim gibi burada on ay kış iki ay ilkbahar yaz sonbahar. Bu da soğuk, sisli, yağışlı bitmek bilmeyen geceler anlamına geliyor.
BAŞKA KÖYLERE GİDİYORUZ
Bir günün nasıl geçiyor bize nasıl anlatır mısın?
Çarşamba gününü ele alalım istersen. Sabah sekizde ASMde oluyorum. O esnada hastalar gelmiş oluyor zaten. Öncelikli olarak tahlil yapılacak hastaları istemlerini yapmak üzere sırayla odama alıyorum. Barkodlarıyla birlikte hemşire hanıma yönlendiriyorum. Köy olmasına rağmen hastalara tetkik yapabilmek gerçekten büyük bir nimet onlar için. İlk geldiğimde gördüğüm ve çözmek için uğraştığım sonunda altından kalkmayı başardığımız güzel bir süreç diyelim. Ardından muayeneye gelen hastaları muayene edip tedavilerini düzenliyorum. Bu esnada hemşire hanım kanları aldıktan sonra gebe, çocuk izlem, aşı için gelen hastalarla ilgileniyor. 12de öğlen arasına giriyoruz. Takdir edersiniz ki yemek yiyebileceğiniz bir yer yok, sabahtan pişirdiğim yemeği kaplarından çıkarıp ısıtıp o işi de o şekilde halletmiş oluyoruz. Birde mobil hizmet dediğimiz uzak köylerden bize gelemeyen hastaların tedavi ihtiyaçlarını karşılamak üzere yola çıkıyoruz. Hastalarımız artık günleri ve saatleri bildiği için orda bizi bekliyor oluyorlar. Yeri geliyor bir Kuran kursunda yeri geliyor muhtarlık bürosunda kısacası bulabildiğimiz herhangi bir uygun yerde sağlık hizmeti vermeye çalışıyoruz. Mesai bittikten sonra ise eve dönüş yolu ve kişisel ihtiyaçlar. Eve gelince de bir köyde yapacağın en iyi şey ya komşularla sohbet etmek oluyor ya da televizyonun karşısında gününüzün noktalanmasını bekliyorsunuz.
İzmirle ilgili en çok neyi özledin?
Deniz tabii ki Bir sürü negatif şeye rağmen olsun en azından denizi var diyebiliyorum. En çok neyi özledim konusuna gelince Kordonu, çimlerde sere serpme uzanmayı, dost muhabbetlerini, oradaki müziği, denizin sesini, insanların heyecan dolu konuşmalarını, hep bir ağızdan söylenen şarkıları. Yani kısacası İzmiri İzmir yapan her şeyi çok özledim.
Anadoluda bekar bir doktor olman insanların bakış açısında nasıl bir etki etti?
Dışardan gelen her bayana maalesef biraz farklı gözle bakılabiliyor. Hatta yaşayacağımın aklıma gelmediği bir şey anlatayım gerçekten çok trajikomik bir durum. Bize ilkokul hocamız Ne olursanız olun en iyisi olmaya çalışın derdi. Ben de bunu hayatım boyunca benimsedim o şekilde davrandım. Velhasıl gelen bütün hastalarla ilgileniyorum elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum ama bu durumu ne yazık ki yanlış anlayanlar da oluyor. Bir gün ASMde hemşire hanımla oturuyoruz dışarıdan ısrarlı bir korna sesi uzun süre devam edince dışarı çıktık tabi birine bir şey mi oldu acaba diye. Karşılaştığımız manzara adeta bir Türk filmi edasıyla bize el sallayan atının terkisine atmaya hazır ve nazır bir arkadaş
Bu tarz olaylara görevimin ilk başlarında daha sıklıkla karşılaşırken zamanla bunların sayısı da azalıyor. Bunda orada yaşayan halkla zamanla yakınlaşman ve seni bir nevi kızları gibi görüp kollamalarından kaynaklanıyor. Bir diğer konu merkezden uzaklaştıkça kadınsanız üstelik bir de gençseniz fikirleriniz, ataerkil bir toplum yapısında otomatikman daha az değerli görülüyor. Tanınızı tedavinizi başka yerlerde doğrulatma gereği duyuyorlar. Bu durumda sabır en çok yaptığınız şey oluyor. Tedavilerden sonra hastalar iyileşince halk arasında kısa sürede Bu doktor çok iyi diye konuşmalar oluşuyor. Bu noktada işinizi hakkıyla yapmış olmanın huzuruna ermiş oluyorsunuz.
Haber Merkezi