UTAEM projeleriyle dikkat çekiyor

Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi tarımla ilgili uluslararası eğitim merkezi olmanın yanında Avrupa Birliği projelerinde de yer alarak ülkemizi temsil ediyor


  • Oluşturulma Tarihi : 04.08.2015 06:36
  • Güncelleme Tarihi : 04.08.2015 06:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
UTAEM projeleriyle dikkat çekiyor

ANIL YIKGEÇ

1996 yılında Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi adı ile kurulmuş olan kurum 2009 yılında Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi (UTAEM) adını aldı. Merkez, tarımsal üretimde verimliliğin ve kalitenin artırılması, doğal ve genetik kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımına yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim ve bu eğitimin gerektirdiği araştırmaları yapmak amacı ile dönüştürüldü. O yıldan beri fiziksel kapasite arttırıldı. ‘Uluslararası’ niteliğini alınca yeni toplantı salonları yapıldı, konaklama binası restore edildi. Merkez Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapıyor. UTAEM Müdürü Dilek Kahraman ile merkezi ve yapılan araştırmaları konuştuk. Sekiz yıldır merkezde özveriyle müdürlük yapan Kahraman, tarımla ilgili uluslararası eğitim merkezi olmanın yanında Avrupa Birliği projelerinde de yer aldıklarını belirtti.

“ULUSLARARASI EĞİTİMDE DENEYİM SAHİBİ OLDUK”

2009 yılından beri de özellikle uluslararası eğitimlerde Bakanlık düzeyinde Türkiye’de neredeyse ilk kurum olduklarını ifade eden Kahraman, “2009 yılından beri de özellikle uluslararası eğitimlerde Bakanlık düzeyinde Türkiye’de ilk kurumuz diyebilirim. Diyarbakır’da GAP UTAEM adı altında kuruldu. Ben Ziraat Mühendisiyim. Buradaki çoğu teknik arkadaşımız ziraat mühendisi ve hepimiz araştırmacıyız. Uluslararası eğitim aslında başlı başına ayrı bir iş. Özveriyle yürütülmesi gerekiyor. Böyle bir faaliyetin kitabı da yok. Okuyarak öğrenebileceğiniz bir iş değil. Biraz tecrübe biraz da benimsemeyle alakalı bir durum. Bazı uluslararası kurslarımızın altıncısını yapıyoruz. İlkini yaparken çok tecrübesizdik. Kimi davet edeceğimizi bile bilmiyorduk. İlk önce tarımla ilgili kurum, kuruluşların, fakültelerin web sitelerine ulaşıp kursumuzu duyurduk ve geri dönüşleri değerlendirdik. Yaptıkları çalışmalar kurs konusuna uygun olanları kabul ettik. Hem dersi verenler boşuna vakit kaybetmemiş oluyor hem de kursun amacı bilgi paylaşımıysa bunu ilgili insanlarla paylaşmış oluyoruz. Geçen yıl 10 kurs düzenledik. Kurum olarak toprak ve su kaynakları konusunda çalışıyoruz. Ama tarım bundan ibaret değil. Geçen yıl gıda güvenliğinden gen bankası yönetimine birçok konuda kursumuz vardı. Buradaki ekibimiz toprak ve sulama ağırlıklı çalıştıkları için uzmanlıkları dışındaki konularda kurslarda eğitmenlik yapamıyorlar. Tarımsal Araştırmalar Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı 49 tane araştırma enstitüsü var. Bunların her biri farklı konularda çalışıyorlar. Bu kurumlardan takviye alıyoruz. Kurslarda her zaman uzmanlar eğitim veriyor. Bazı kursların sadece organizasyonunu yapıyoruz. Konumuzla ilgili kurslarda ise her şeyini biz yapıyoruz” dedi.

EN ÇOK BAŞVURU İRAN’DAN

Merkez olarak amaçlarının Türkiye’nin tarımsal deneyimini diğer ülkelerle paylaşmak olduğunu sile getiren Kahraman, “Türkiye’de tarımsal konuda büyük bir araştırma potansiyeli var. Üniversiteler de var. Bizim amacımız da Türkiye’nin deneyimlerini diğer ülkelerle paylaşmak. Kurslarımıza daha çok komşu ülkeler ilgi gösteriyor. En çok İran’dan başvuru alıyoruz. Irak, Bulgaristan ve Sudan’dan hemen her kursumuza katılım oluyor. Nijerya, Cezayir ve Fas’ta yeni yeni ilgi göstermeye başladı. Biz ilk zamanlarda kurslarımız için birçok mail adreslerine duyurularımızı göndermiştik. Daha sonra ise kurslarımıza, toplantılarımıza katılanların mail adreslerini topladık. Onlara duyurularımızı yolluyoruz. Bir kursa geleni bir daha aynı konulu kursa kabul etmiyoruz. Başka konulu kursa kabul edebiliyoruz. Biz onlara gönderdiğimiz duyuruları konuyla ilgili meslektaşlarına yönlendirmelerini rica ediyoruz. Web sitemizde de yayınlıyoruz. Katılımcı sayısı 10’un altındaysa kursu iptal ediyoruz. Hem eğitmenler hem de kursiyerler açısından faydalı olmuyor. Biz uluslararası kursları yapan ilk kurum olduğumuz için böyle tanınıyoruz. Bu yıl 9 kurs gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Örneğin bir kursumuza 70 başvuru oldu. Bunlardan 30 tanesi uygun görüldü. 21 tanesi kursa katıldı. Bu kursların giderlerini Bakanlığımız karşılıyor. Kursiyerler yemek, konaklama, teknik gezi harcamaları için ödeme yapmıyorlar fakat uçak biletlerini kendileri karşılamak zorunda. Bu sebeple katılım ilgiden daha az olabiliyor” diye konuştu.

HEM ARAŞTIRMA HEM ÜRETİM YAPILIYOR

UTAEM’in arazilerinde hem araştırma hem de üretim olduğunu belirten Kahraman, “Bizim 800 dekar arazimiz var. Köyceğiz’de deneme demonstrasyon istasyonumuz var. Araştırma için çok büyük alan gibi gelebilir. Ama örneğin bitki besleme ile bir araştırma yaptığınızda arkadaşlarımız bize diyor ki ‘Fosfor açısından zengin bir toprak lazım.’ Uygun olan araziyi o araştırmaya tahsis ediyoruz. Kalan alanda da üretim yapıyoruz. İşçiliği en az düzeyde tutmak üzere buğday, yonca, mısır üretip ihaleyle açık arttırmayla satıyoruz. Buradaki amaç da döner sermayeye katkı sağlamak. Döner sermayenin tümü kurum için kullanılıyor. Araştırmacılarımızın ihtiyaçlarını buradan sağlıyoruz” ifadelerini kullandı. UTAEM olarak Avrupa Birliği Projesi yapmış olduklarına vurgu yapan Dilek Kahraman, yeni projelerini şöyle anlattı;

“Avrupa Birliği’nin altıncı çerçevesinde 2006-2009 yılları arasında Avrupa Birliği Projesi yürütmüş bir kurumuz. Geçen yıl Horizon 20-20 diye bir projeye ortak olduk. Projenin amacı hassas tarım. Projenin kısaltılması da FATİMA. Hedef, arazilerimizi araştırma sonuçlarına göre ya da çiftçi göz kararı gübreliyoruz, suluyoruz. Bu proje kapsamında uydu görüntülerinin hem gübrelemede hem de sulamada kullanılmasıdır. Uydu görüntüsüyle tarlanın ne kadar suya ya da gübreye ihtiyacı olduğunu belirleyip çiftçiye tavsiye şeklinde bildireceğiz. Bu biraz zaman isteyen bir proje. Ülke olarak sanıyorum iş gücü olsun teknoloji olsun biraz daha zamana ihtiyacımız var. Bence en önemli şey insan kaynakları. Koordinatör ülke İspanya. Birçok ülkenin katıldığı çok uluslu bir proje.”

“EGE ÇİFTÇİSİ ÇOK ŞANSLI”

Ege Bölgesi olarak tarım ve hayvancılık konusunda şanslı olduklarını vurgulayan UTAEM Müdürü Kahraman, “İzmir tarımın en yoğun yapıldığı illerden biri. Hayvancılık, seracılık da yapılıyor. O yüzden de İzmir’de Bakanlığın bu konular üzerinde çalışan Ege Tarımsal Araştırma Merkezi, Gen Bankası, Ziraii Mücadele Araştırma Enstitüsü gibi birçok kurum var. İzmir’in ağırlığı çok. İzmir’in çevresi de bu bakımdan geniş. Ege çiftçisi çok şanslı. Burada yok, yok. Uzman anlamında oldukça zengin. Her konuda çalışan bir enstitü var. Menemen’de bile baktığınızda denize yakın yerlerde tuzluluk fazla olduğu için pamuk tarımı yapılır. Ama 10 kilometre ötede Emiralem’e baktığınızda bir çiftçinin 3-5 dekar arazisi varsa çok iyi bir gelir elde edebilir. Çünkü ne ekse oluyor. İklim çok uygun ama çiftçimiz maalesef en büyük darbeyi iklimin belirsizliğinden alıyor. Bu yıl Haziran’da aldığımız yağışı ön görmek mümkün değildi. Bakanlık tarımsal araştırmalara iyi bir yer verildiği kanısındayım. Ama konu tarımsal araştırmaysa bütçe hiçbir zaman yeterli olmaz. İstediğiniz kadar verin, elemanlarınız çalışan, üreten insanlarsa her zaman yetersiz kalıyor. Türkiye’deki birçok ürünün üretim miktarları artmıştır. Bu ‘Ektik, oldu’ değildir. Islahçıların, sulamacıların, bitki beslemecilerin çabasıdır. Tarımı tek bir noktadan almak mümkün değildir. Siz çok iyi bir tür elde edebilirsiniz ama hangi toprak koşullarında verimlidir onu tespit etmek gerekir gibi. Bana göre araştırmaların bir tek dezavantajı var; ıslah ettiğiniz yaptığınız gözüküyor ama toprak ve suyla ilgili araştırma yapanların sadece bilgi üretiyor. Bu bilgiler çok işe yarasa da çok somut değiller. Elle tutulur bir durum değil” dedi.

“ÇİFTÇİLERLE İLETİŞİMİMİZ KUVVETLİ”

UTAEM olarak çiftçilerle sıkı iletişim içinde olduklarını belirten Kahraman, “Devletin dekar başına belli miktar toprak analiz desteği var. Çiftçi bu desteği alıp toprağını analiz ettirebiliyor. Ayrıca talebi halinde analiz sonuçlarını uzmanlarımız değerlendirerek tavsiyelerde bulunuyor. Ne ekmeli, nasıl ekmeli gibi… Bu çiftçi için çok güzel bir hizmet. Sulama suyu için devlet desteği yok ama çiftçi isterse biz ücreti karşılığı analiz yapıp tavsiyelerde bulunuyoruz. Kanal suyundan sulama yaptıranlar genel şebekeden aldıkları için analizi pek tercih etmiyorlar ama kuyudan alanlar genelde analiz ettirmeyi tercih ediyorlar. Geçen sene 2000 civarı toprak, bitki, su ve gübre analizi yaptık. Bizim çiftçiyle irtibatımız var. Horizon 20-20 Projesi’nde çiftçilerimizin arazisini de kullanıyoruz. Onların arazisinden örnekleme yapıyoruz. Onlar da projenin paydaşları olarak yer alıyor” diye konuştu.

Ayrıca uluslararası toplantılardaki bilgileri çiftçilerle de paylaşacaklarını söyleyen Kahraman, şöyle konuştu;

“Burada Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ve Birleşmiş Milletler Güney-Güney İşbirliği Ofisi (UNOSSC) ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Tarımsal Kalkınma ve İyileştirilmiş Gıda Güvenliği için Güney-Güney ve Üçlü İşbirliği (SSTC-ADFS) ortaklık girişimi kapsamında düzenlediği ‘Bilgi Paylaşım ve Koordinasyon Çalıştayı’nı gerçekleştirdik. Bu proje çerçevesinde kasım ayı sonunda bir eğitim düzenlenecek. Bu bizim teklifimizdi. Toplantıda teknik insanlar, araştırmacılar olarak bilgi paylaşımında bulunduk ama bu işin asıl sahibi çiftçilerimiz. O yüzden bu projeye ortak diğer dört ülkeden çiftçi örgütlerinden çiftçiler gelecek. Buradaki kooperatifler ya da çiftçi birlikleriyle, çiftçilerimizle bir araya getireceğiz. Burada sistem nasıl onu anlatacağız aynı zamanda onların bilgilerinden de faydalanacağız. Teknik gezilerle bilgileri çiftçilerle paylaşmış olacağız.”

Tarım arazilerinin korunmasına dair kanunlarımız var. Bir arazi tarımsal vasfını yitirmişse ancak o zaman başka amaçlar için kullanım söz konusudur. Kanunlarımız var fakat maalesef bunlara uymayanlar da oluyor. Arazinin bölünmesine engellemek için kanuni düzenlemeler var. Kanunlar var ama herkes aynı hassasiyeti göstermeli. Benim çevremizde gördüğüm tarım arazileri korunuyor ve konutlar hep tepelere yapılıyor. Nüfusumuzda artıyor.

Bizim işimiz araştırmak. Toprağın en iyi halinden, hangi tohum, nasıl sulanırsa iyi ürün elde edilir bunları araştırıyoruz.

Haber Merkezi