Taşçı: Silahlar susturulmalı

Türkiye Muharip Gaziler Derneği İzmir 2. Bölge Karşıyaka Şube Başkanı Halil Taşçı, ülkemizin yangın yerine döndüğünü belirterek, her geçen gün şehit sayısını arttığını ifade etti. Gazetemize akan kanın kardeş kanı olduğunu bunun bir an önce bu durumun son bulmasını istediğini söyleyen Taşçı, savaşın hiçbir iyi yönü olmadığını, gereksiz ve haksızsa cinayetten öteye gitmeyeceğini ve herkesin bunu bilmesi gerektiğini ifade etti


  • Oluşturulma Tarihi : 27.08.2015 07:12
  • Güncelleme Tarihi : 27.08.2015 07:12
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Taşçı: Silahlar susturulmalı

ONURHAN ALPAGUT

-Ülkemizde her geçen gün şehit sayısı artıyor evlere ateş düşüyor. Bu anlamda sizce neler yapılmalı, nasıl önüne geçilmeli, burada siyasilere ne gibi görevler düşüyor?

Öncelikle bu ülke hepimizin, ülkemizde herkese yetecek, yaşayabileceği alan mevcut. Kaynağımız var fakat huzurumuz yok. Bununda nedeni dış ve iç güçlerin ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunlar. Biz muharip gaziler meclis kararı ile savaşa girenlere orada vefat edenlere şehit, savaştığı ülkede bayrağı göndere çekip ülkesine dönenlere de gazi denir. Gaziler de muharip ve malul olarak 2'ye ayrılıyor. Ancak ülkede yaşanan adı konmamış bir savaş var. Bu savaş tam hızıyla devam ediyor. Bir dönem üç, beş çapulcu denen grup bugün on binlere ulaştı. Bu konuda ülkemizde her siyasetçinin ve siyasi iktidarların büyük kusurları var. Önce ‘bu savaşın nedenleri nedir, ne için, bu insanlar ne istiyor?’ diye sorgulanmalıdır. Bunun adına demokratik özgürlük dendi. Günümüzde demokratik özgürlüğe hayır diyen kimse var mı? Hiçbirimiz demiyoruz. Tabii ki bu sadece doğuda yaşayan insanların değil, herkesin hakkı olan bir durum. Bu insanlara verilmeliydi. Herhangi bir eksiklik mi var? Çeşitli bahaneler üretilerek terör bugünlere kadar geldi. Geçtiğimiz 13 yıl içerisinde büyük zahiyatlar her iki taraftan da verildi. Toplamda 40 bin kişi öldü. Çünkü bu bir nevi iç savaş. İç savaşta ölen de bizim insanımız öldüren de. En kötü savaş işte budur. Adı konmamış savaştır. Hal böyle olunca 2003'lere kadar bir sürü şehit verildi. Tam terör bitme noktasına gelmişken, bu işin lideri olarak gözüken Abdullah Öcalan ile çeşitli meseleler konusunda görüşmeler yapıldığını basında duyduk. Bunun sonucunda bir çözüm süreci başlatıldı. Bu sürecin de nasıl işlediği kimse tarafından bilinmiyor. Belki yürütenler biliyor ama maalesef halk olarak bizler bilmiyoruz. Ülkede belli bir dönem bahar havası esti. Şehitler gelmiyor, analar ağlamıyordu. Herkes bu durumdan memnundu. Şimdi 7 Haziran’dan sonra ne oldu, ne bitti de durum böyle oldu? 2 polisimizin uykuda şehit etmesinin ardından bardaktaki son damla taştı. Bu olaydan önce de ülkede bir takım olaylar olmuştu ancak, devlet sessiz kalmıştı. Şimdi devletin aklı başına geldi ve terörü bitirmek istiyor. Nasıl bitecek ya da bitirilecek, bu hususta bir takım yöntemler mevcut. Ülkede teröre karşı bir takım önlemler alınıyor. Silahlı kuvvetlerimiz dünyada önemli bir ölçüde güce sahip. Bunun yanı sıra çok gelişmiş silahlarımız var. Ancak terörle mücadele herhangi bir ülke ile savaşa benzemiyor. Bu da işin kötü yanı. Terörist; askeri, polisi tanıyor. Fakat devlet görevlileri teröristi, tanımıyor. Polis, asker teröristi sivil bir şekilde görüyor, herhangi bir müdahalede bulunamıyor. Bundan dolayı zayiatlar veriliyor. Ama ölen de öldüren de bizim insanımız. Bir an önce bu meselenin çözülmesi lazım. Eğer silahlı mücadele devam edecekse, tedbirler alınacaksa alınmalı. Bir yandan da belli aşamaya gelen çözüm süreci de devam ettirilmeli. Acil bir şekilde de çözüm sürecinin ne olduğunun kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor diye düşünüyorum.

-Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde İzmir'in şehitleri oldu. Bu anlamda siyasiler şehit cenazelerine katıldılar ve kısa bir mesaj verip gittiler. Konu üzerinde fazla durulmadı. Siz bu bağlamda neler söyleyebilirsiniz?

Ateş düştüğü yeri yakar. Ama bu düştüğü yerde yangın büyürse ülkeyi yakar. Maalesef yıllardır böyle bir alışkanlığımız var. Birileri televizyonlarda şehide yakın olmamasına rağmen, yakın gözüksün diye şehide sahip çıkmaya çalışır, bazıları öteki katıldı diye onu kıskanır. Ama o ateş hangi ocağa düştüyse orayı yakar. Zaman insanlara birtakım şeyleri unutturuyor. İlk başta birileri araya gelip orada bulunuyor. Ama oradan şehit mezarına konduktan sonra herkes bir kenara çekiliyor ve konu kapanıyor. Yine maalesef ki bu böyle olmaya devam ediyor. Bu şekilde olmaması lazım. Aileyi ve şehidi düşünmek gerekli. Bir de son zamanlarda şu lafları duymaya başladık; şehitlik çok güzel bir şeydir, aman herkes koşarak şehit olsun. Yok, böyle bir şey. Asıl olan sağ kalarak vatanı korumak. Eğer sağ kalıp vatanı koruyamazsak, illa da şehit olmak için kendimizi bir yerlere atacaksak, bu çok yanlış bir durum. Eğer bu da olacaksa başta komutan olur, o komutanlar ve sivil otorite cepheye gider. Bunu eleştirenler bir günlüğüne o dağlara götürsünler hemen bunun çözümünü bulacaklardır.

- Biliyorsunuz 7 Haziran seçimlerden sonra bu terör olaylarını Halkların Demokratik Partisi ile ilişkilendirenler var. Sizce bu ne kadar doğru bir yaklaşım?

Bence HDP meclise girmese dahi bu olaylar olurdu. Girdiği içinde olur. Ancak burada HDP milletvekillerine düşecek görevler vardır. Emanet oy aldıklarını söylüyorlar eğer bu emanet oyların farkındalarsa ilk seçildikleri gün PKK'ya silah bırakma çağrısı yapacaklardı. Diyeceklerdi ki ‘Biz demokratik ortamda seçildik meclise geldik. Sorunlarımız var mı? Evet var. Biz sorunları artık silahla değil mecliste çözeceğiz’ demeliydiler. Bu çağrı olacaktı. Kesinlikle bir tek vatandaşın burnu kanamayacaktı. Kanadığı zamanda bunun da sorumluların cezalandırılmasını biz istiyoruz demesi gerekirdi. Elbette ki seçim sonuçları birilerini rahatsız etti. Bu gerçekten yola çıkarak şimdi seçimin yenilenmesi birilerine avantaj sağlayacağı düşünülüyor. Peki ya sağlamazsa ne olacak?  Bu insanlar boşuna mı öldü? Bir insanın yaşaması ne kadar önemli biliyor musunuz? Ölen bir kişiden herkes sorumlu. Başta Cumhurbaşkanı, yetkililer, kandildekiler, HDP'liler bu işe dahil olanlar boynunda ağır bir vebal var. Kimsenin çocuğu ölmemeli eğer insan isek sorunlarımızı masaya oturarak çözebiliriz. Ama söz konusu topraksa şunu herkes bilsin ki bütün Türk vatandaşları bir tane dahi kalmayana kadar bu topraklarda parça dahi koparılmasına müsaade etmez. Bundan dolayı herkes aklını başına toplasın.

-Gerçekleşen operasyonlar ve teröre karşı tutum hakkında neler söyleyebilirsiniz?

PKK dediğiniz terör örgütü, 70 milyonluk Türk toplumuna karşı zafer kazanması söz konusu değil. Zorla bir şeyler elde edemeyeceklerini bilmeleri lazım. Burada hem Türk’e hem de Kürt’e yazık.  PKK denilen örgüt 40 senedir toprak alamadı, alamayacaktır. Demokratik özgürlük isteniyorsa bu hepimize lazım. Eğer eksiklik varsa Türkiye için yasalar çıkarılarak temin edilmesi gerekli.

-Geçtiğimiz günlerde bir yüzbaşımız şehit olmuştu. Cenazesinde Yarbay olan ağabeyi bir söylem gerçekleştirdi. Bu aşamadan sonra bazı kesimler tarafından terörist ilan edildi. Bu tutum ne kadar doğrudur?

Burada öncelikle şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Topraklara vatanı, namusu, dini için giderek çarpıştıysa ve şehit olduysa bunu kimsenin tartışması doğru değil. Aynı acıyı bizi yönetenlerden bir tanesi yaşasaydı. Acaba o feryadı yapmaz mıydı? Seçim öncesine kadar hükümet yetkililerinin ağzında çözüm süreci devam etsin, anneler ağlamasın diyen kendileri değil miydi? Burada Yarbay'ımızın ifadesi farklı mıydı? Yani çözüm varken seçimden sonra ne oldu da böyle oldu? Bu ülke hepimizin düşmanlarımızı kendimizi güldürmemizin manası yok. Teröristlerin şu an silahlarını susturması lazım. Toplum çözüm içinde, Türk halkının da görüşü alınarak bir durum gerçekleşmesi gerekli. Toplum olarak bir karış toprağımızın bile birilerine verileceğini sanmıyorum. Buna da kimsenin gücü yetmez. Türkiye çok büyük bir ülke hepimiz burada barış ve kardeşlik içerisinde yaşarız. Doğu’da terörizm dolayısıyla yaşanan kayıplar oranın altyapısına yatırılsaydı, inanın İstanbul ve İzmir'den iyi durumda olurlardı. Yapılacak yatırımlar yıllarca boşa gitti ve insanların canına, kanına mal oldu. Temennim biz savaşı gören gaziler olarak, savaşın hiç bir iyi yönü olmadığını eğer gereksiz ve haksızsa bunun cinayetten öteye olmadığının anlaşılmasıdır.

Haber Merkezi