Ege'nin su güvenliği tehdit altında

Ege’nin su güvenliği iklim değişikliğinin etkisiyle ciddi tehdit altında olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Türkeş, su kaynaklarının korunmasının kritik önemde olduğunu söyledi 

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : MERVE AĞRIÇ
Ege'nin su güvenliği tehdit altında haberinin görseli

Türkiye, son yıllarda iklim değişikliğinin en somut etkilerinden biri olan kuraklık tehlikesiyle her geçen gün daha fazla yüzleşiyor. Özellikle tarım, sanayi ve turizm gibi stratejik sektörlerin kalbinin attığı kıyı bölgeleri için su kaynaklarının yönetimi, ulusal güvenlik meselesi haline gelmiş durumda. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, başta Ege Bölgesi olmak üzere Akdeniz ikliminin etkili olduğu geniş bir coğrafyanın yüksek risk altında olduğunu belirtti.

KURAKLIK OVALARI VE HAVZALARI TEHDİT EDİYOR

Kuraklığın etkisini en yoğun gösterdiği bölgelerin arasında Ege Bölgesi’nin de olduğunu ifade eden Türkeş, “Akdeniz iklîminin egemen olduğu Marmara, Ege ve İç Anadolu’nun büyük kısmı ile Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun güneyidir. Batı Karadeniz’in bazı kesimleri de kuraklıktan etkilenebilir. Coğrafî olarak Türkiye’de görece çukur, depresyon ve ovalar da yarı kurak ve kurak alanları oluşturuyor” dedi.

aa

DENİZ SUYU ARITMA TEKNOLOJİLERİ

Ege kıyılarında gündeme gelen deniz suyu arıtma teknolojilerinin bazı avantajlar sunduğunu belirten Türkeş, maliyetlerin giderek düştüğünü ve dünyada 20 binden fazla tesisin içme suyu, sanayi veya tarımsal sulama için kullanıldığını söyledi. Yenilenebilir enerjiyle maliyetlerin daha da azaldığını vurgulayan Türkeş, “Ancak arıtma sonrası yoğun tuzlu suyun denize bırakılması ekosistemler üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor” diye uyardı. Türkiye’de bu teknolojinin hâlen sınırlı ölçekte uygulandığını belirten Türkeş, “Daha çok turizm bölgelerinde ve enerji santrallerinde kullanılıyor. Ege kıyılarında bazı tesislerde arıtılmış su, proses suyu veya peyzaj amaçlı değerlendiriliyor” diye konuştu.

KURAKLIKLA MÜCADELEDE YETERSİZ

Türkiye’nin kuraklıkla mücadelede belirli planlar oluşturduğunu ancak bunların etkinliğinin yetersiz kaldığını ifade eden Türkeş, illerde kuraklık koordinasyon kurulları ve eylem planlarının bulunduğunu hatırlattı. Ancak bu yapıların çoğunun yalnızca kâğıt üzerinde kaldığını söyleyen Türkeş, “Bu planlar otomatik, dinamik ve bütünleşik sistemler değil. Kuraklık yönetimi hâlâ reaktif bir şekilde, yani sorun ortaya çıktıktan sonra devreye giren bir anlayışla yürütülüyor. Oysa kuraklık, önceden öngörülmesi ve yönetilmesi gereken bir süreçtir” dedi.

SU YÖNETİMİ ARTIK ALTYAPIDAN ÖTE

Prof. Dr. Türkeş, mevcut su kaynaklarının korunmasının, baraj ve göletlerin kirlilikten uzak tutulmasının, yeraltı sularının yeniden depolanmasının ve orman ekosistemlerinin güçlendirilmesinin iklim değişikliğiyle mücadelede temel önlemler arasında yer aldığını belirtti. Tarım alanlarının verimli kullanılmasının da kuraklık yönetiminin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Türkeş, “Su yönetimi artık sadece mühendislik ya da altyapı meselesi değildir. Bu, doğrudan ekosistemlerin geleceğiyle ilgilidir. Kuraklıkla mücadelede ekolojik, ekonomik ve sosyal politikaların bir arada yürütülmesi gerekiyor” diye konuştu.

Kaynak : MERVE AĞRIÇ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.