Advertisement

İstanbul’un barajları alarm veriyor: Kazandere kurudu, doluluk oranı %30’un altında

İstanbul’a su sağlayan 10 barajda doluluk oranı %29,87’ye kadar gerilerken, Kazandere Barajı'nda dip seviye görüldü. Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, son 10 yılda su tüketiminin arttığını, yağışların azaldığını belirterek sürdürülebilir çözümler çağrısında bulundu.

  • Oluşturulma Tarihi : 27.09.2025 11:26
  • Güncelleme Tarihi : 27.09.2025 11:26
  • Kaynak : DHA
İstanbul’un barajları alarm veriyor: Kazandere kurudu, doluluk oranı %30’un altında haberinin görseli

İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan 10 barajda doluluk oranı kritik seviyeye düşerek %29,87 oldu. Kırklareli Vize’de bulunan Kazandere Barajı’nda ise doluluk oranı %2,41’e kadar indi; baraj yüzeyi tamamen kurudu. Trakya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, barajlardaki doluluk oranının 10 yıl öncesine göre yarı yarıya azaldığını vurgulayarak, “2025’e geldiğimizde barajlar yüzde 30 seviyesine kadar gerilemiş durumda. Su tüketimimiz artarken yağışlar azalıyor, bu çok ciddi bir krizdir” dedi. Tecer, özellikle sanayi ve tarımda suyun geri kazanımının artık bir zorunluluk olduğunu söyledi.

baraj

BARAJLARDA SU SEVİYESİ YÜZDE 30'LARDA

NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yağışların azalması nedeniyle barajlardaki su seviyelerinin yüzde 30 seviyelerine düştüğünü söyledi. Tecer, "Son 10 yıldaki değişim de tamamen yarı yarıya. Bundan 10 yıl önce barajların bu aydaki seviyesi yüzde 63'lerdeyken, 2025'e geldiğimizde bu oran yüzde 30'a kadar gerilemiş durumda. Bu yağışların azalmasından dolayı barajlardaki seviyesinin düştüğünü görüyoruz" dedi.

BARAJLARDA ÇEKİLEN SU MİKTARI ARTIYOR

Çekilen su miktarlarının da gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Tecer, "Tabii iklim değişikliğine bağlı olarak sebepleri var muhakkak ama burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Barajlardaki su seviyesi düşerken, barajlardan çekilen suyun miktarı da her geçen gün artıyor. Son 10 yıllık trende baktığımız zaman, İstanbul'da her sene 620 milyon metreküp daha fazla bir su çekiyoruz barajlardan. 2015 yılından bugüne kadar barajlardan çektiğimiz suyun seviyesi, yüzde 30 artmış durumda. Ama barajların doluluk oranı da aynı dönemde yüzde 20 azalmış durumda. Burada çok derin bir dilemma var. Hem yağışlardaki bir azalma söz konusu iklim değişikliğine bağlı olarak hem de su tüketimimizde ciddi oranda bir artma meydana geliyor ki bu da nüfusun artmasına bağlı olarak" diye konuştu.

kuraklık

“ENDÜSTRİDE KULLANILAN SUYUN DEŞARJ LÜKSÜ YOK ARTIK”

Prof. Dr. Tecer, Türkiye'nin su stresi yaşayan bir ülke olduğunu, bu nedenle su kaynaklarının profesyonel olarak bir strateji doğrultusunda korunması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Tecer, "Buna devletin ilgili kurumlarının ciddiyetle yaklaşması gerekiyor. Ama bu sadece tek başına yeterli bir tedbir değil. Bugün tarımsal sulamada yüzde 70-75 oranında suyumuzu tüketiliyor. Sanayide yüzde 13'lerde, evsel kullanmaları da direkt geri kalan kısmı kullanılıyor. Dolayısıyla öncelikle tarımda, sonra sanayide, sonra da bireysel kullanımda su kaynaklarımızın kıt olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız. Tarımsal sulamada vahşi sulamadan vazgeçip, damlama sulama ya da bazı bölgelerde yağışa bağlı üretim modelinin değiştirilmesi yoluna gitmemiz gerekiyor. Endüstriyel su tüketimimiz de oldukça fazla. Özellikle bu bölgede yoğun miktarda bir endüstri var. Bunların kullandığı suların arıtılmış olsa bile deşarj edilmesi ya da denize boşaltılması lüksü artık yok. Bunların geri temizlenip, geri kazanılarak süreçte kullanılması gerekiyor. Son olarak da bireysel olarak bizim de suyun tasarrufu kullanımına yönelik bir davranış kalıbı geliştirmemiz lazım. Bir zihniyet dönüşümü, değişimi yaşamamız gerekiyor. Suya dayalı her türlü faaliyetlerimize tasarrufu öncelemek zorundayız" dedi.

“DENİZ SUYU ARITILMASI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”

Alternatif olarak bazı ülkelerde deniz suyunun arıtıldığını, ancak bunun sürdürülebilir bir çözüm olmadığını kaydeden Prof. Dr. Tecer, "Deniz suyunu arıtarak içme suyu ve kullanmak için kullanmak teknik olarak mümkündür. Bundan bahsedebiliriz ama bu sürdürülebilir bir çözüm değildir. Çünkü deniz suyu tuzlu bir sudur. Bunun arıtılması, içilecek ya da sulama suyu haline getirilecek aşamaya, kaliteye getirilmesi için muazzam bir yatırım maliyeti gerekir, bir de çok ciddi bir işletme maliyeti vardır. Bugün evlerde kullandığımız suyun metreküpünün belki 3-5 katı, belki 10 katı kadar bir maliyet harcamamız gerekir. Bu en son duyacağımız bir çözüm olabilir ancak deniz suyunun arıtılması, tekrar kullanılması günümüz teknolojisiyle sürdürülebilir bir çözüm, bir yaklaşım asla değildir" diye konuştu.

“SANAYİ SUYUNUN GERİ KAZANILMASI GEÇ KALINMIŞ BİR EYLEM”

Sanayide kullanılan suların arıtılarak geri kazanılmasının ekonomik olarak daha sürdürülebilir olduğunu belirten Tecer, "Deniz suyundan daha makul, daha anlaşılabilir, daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır bu. Evet, sanayicinin kullandığı suların arıtılarak geri kazanılması mümkündür. Teknik olarak da mümkün. Ekonomik olarak da sürdürülebilirdir. Ayrıca özellikle sanayinin yoğun olduğu bölgelerde bu da bir zorunluluktur. Suların geri kazanılması ve prosesleri de tekrar kullanılması mutlaka yapılması gereken, belki geç bile kalınmış bir eylem olarak karşımızda duruyor" dedi.

İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan 10 barajın doluluk oranları

Ömerli: 21,49

Darlık: 44,09

Elmalı: 51,2

Terkos: 36,04

Alibey: 17,66

Büyükçekmece: 33,7

Sazlıdere: 31,51

Istrancalar: 21,05

Kazandere: 2,41

Pabuçdere: 18,11

Kaynak : DHA