Ateş: Toprak bilinci Köy Enstitüleri ile artırılır

Kovid-19 pandemisinin ardından İzmir ve diğer büyük şehirlerde verimli tarım arazilerinin yok edildiğine dikkat çeken Ateş, Toprak Bayramı Haftası’nda Köy Enstitüleri’nin yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi

  • Oluşturulma Tarihi : 12.06.2025 10:39
  • Güncelleme Tarihi : 12.06.2025 10:39
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ateş: Toprak bilinci Köy Enstitüleri ile artırılır haberinin görseli

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER/ Türkiye’de her geçen yıl kuraklık ve su kaynaklarının bilinçsiz tüketimi çölleşme tehdidini artıyor. Verimli tarım toprakları ise kontrolsüz yapılaşma ile yok oluyor. Bu konuda harekete geçen uluslararası kuruluşlardan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1994 yılında 17 Haziran tarihini “Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” olarak ilan etti. Türkiye’de ise 11-17 Haziran tarihleri “Toprak Bayramı Haftası” olarak ilan edildi. Toprak Bayramı Haftası kapsamında İzmir ve ülke genelinde toprak bilinci konusunu masaya yatıran Çevre Mühendisi Yakup Ateş, özellikle Kovid-19 pandemisinin ardından İzmir ve diğer büyükşehirlerde verimli tarım arazilerinin daha fazla parçalandığını vurguladı. Ateş, Köy Enstitülerinin yeniden hayata geçirilerek toprak bilincinin artırılması gerektiğini vurguladı. 

2 MİLYAR İNSAN ETKİLENİYOR

“Dünya genelinde bütün bölgelerde yanlış arazi kullanımı ve susuzluğa bağlı olarak oluşan çölleşme nedeniyle topraklar verimliliğini kaybetmekte, gıda üretimi azalmakta, işsizlik, zorunlu göç ve çeşitli hastalıkların görülme sıklığı artmaktadır” diyen Ateş, “Yaklaşık 2 milyar insanın doğrudan çölleşme ve kuraklıktan etkilendiği tahmin edilmektedir. Türkiye’de ise 11 Haziran 1945 tarih ve 4753 sayı numarasıyla kabul edilen, topraksız ya da az topraklı çiftçilere toprak dağıtılması amacıyla ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ yayımlanmıştır. Bu kanuna istinaden; 15 Haziran 1945 tarih ve 4760 sayılı Kanun numarasıyla ‘Toprak Bayramı Kanunu’ yayımlanmış ve 11-17 Haziran tarihleri ‘Toprak Bayramı Haftası’ olarak ilan edilmiştir. Kuraklıkla mücadele kapsamında ilk olarak verimli tarım arazilerinde damlama sulama olarak adlandırılan sistemlere geçiş gerçekleştirilmiştir. Bir çiftçi çocuğu olarak Konya’nın Akşehir ilçesinde halihazırda tarımla uğraşan bir aileye sahip olmam bu durumları yakından takip etmeme sebebiyet vermektedir. Ayrıca ilgili Bakanlıkların ortaya koymuş olduğu çalışma doğrultusunda çeşitli kanun ve yönetmeliklerle çalışmalar yapılmaktadır” ifadelerini kullandı. 

TARIM ALANLARI PARÇALANIYOR

Verimli tarım arazilerinin son yıllarda azaldığına dikkat çeken Ateş, bu sorunun temelinde yatan sebeplere değindi.  Kovid-19 pandemisinden sonra özellikle büyükşehirlerde ve İzmir’de, en verimli topraklarımız olarak ifade edebileceğimiz toprakların yani verimli tarım arazilerinin kooperatifleşme ile bölünerek hobi bahçelerine dönüştürülmesi tarım arazilerinde parçalanmayı daha da fazla artırdığını belirten Ateş, “Büyükşehirlerde tarım arazileri 250 – 500 metrekareye varan parsellere ayrılarak hobi bahçelerine çevrilmektedir. Küçük parsellere ayrılan bu alanlara yapılan konteyner, prefabrik evler, tiny house, havuz vb. betonarme yapılaşmalarıyla tarım alanları yok edilmekte, ayrıca diğer çevresel sorun ve atıklar ortaya çıkmaktadır. İzmir’de bu durum incelendiğinde; herhangi bir kaçak yapılaşmaya sebebiyet vermeden, verimli tarım arazileri yok edilmeden ilgili belediyelerce denetimlerin sağlanarak bu durumların önüne geçilmeye çalışıldığını görmekle birlikte yıkım çalışmalarının da yapıldığı görülmektedir” dedi. 

İZMİR EGE’NİN EN GÜÇLÜSÜ

İzmir’de toprak yapısını analiz eden Ateş, “Kentte toprakların yüzde 27,5’i işlenebilir arazi, yüzde 2,6’sı mera, yüzde 37,1’i ormanlık ve fundalık araziler, yüzde 32,8’i ise diğer arazilerden oluşmakta, 51 bin 287 kayıtlı işletmede çiftçilik faaliyetleri yürütüldüğü bilinmektedir. Verilerden de anlaşılacağı üzere İzmir, Ege Bölgesi’nin tarım yönünden en güçlü ve öncü illerindendir. İzmir’deki genel ağaç türleri incelendiğinde; sedir, servi, ardıç, meşe, karaçam ve sarmaşık gibi karbon emilimini artıran ağaç türlerinin yanı sıra üzüm, badem, kestane, alıç, ahlat, iğde ve kuşburnu gibi gelir getirici türlerde yer almaktadır. Bakanlıklar ve yerel yönetimler, çiftçilerin kullanmış olduğu ilaçlardan, sudan ve diğer alternatif ürünlerden haberdar olması ve iyi tarım uygulamalarıyla birlikte teşvik süreçleri, iklim değişikliğini, verimli tarım arazilerini, topraktaki canlı yaşamı büyük ölçüde etkileyecektir” şeklinde konuştu. 

KAÇAK SONDAJLARA CEZAİ YAPTIRIM

Kaçak sondajlar ve yer altı suyu kullanımındaki düzensizliklerin özellikle suya ulaşımda sorunlar ortaya çıkardığını belirten Ateş, verimli tarım arazilerinde susuzluk sorunun ön plana çıktığını söyledi. Ateş, “Plansız, denetimsiz ve araştırma yapılmadan açılan kaçak sondajlar tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmasını bu vesileyle toprağın tuz ile etkilenim içerisinde olmasını sağlamaktadır. Tuzluluk durumu topraktaki canlı yaşamı olumsuz yönde etkilemektedir.  Kaçak sondajlar ile ilgili Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve bölge müdürlüklerinin yüksek cezai yaptırımları bulunmakta olup, ayrıca çeşitli dijital sistemlerle kullanılan suyun miktarı denetim altında tutulmaktadır” dedi. 

KOMPOST GÜBRE TESİSLERİ KURULMALI

Bitki ve hayvan artıklarından oluşan organik gübrelerin, topraktaki ve dolayısıyla yiyeceklerdeki besin maddesi ihtiyacını en iyi şekilde karşıladığını dile getiren Ateş, “Ekolojik tarımda, ekonomik değeri olan, besin zincirini tamamlayıcı, toprağı doldurma değeri yüksek olan bitki ve hayvan artıklarından oluşan gübreler kullanılmaktadır. Toprağa besin maddeleri takviyesi yapmaktan çok, toprak yapısının, su ve hava içeriğinin düzeltilmesini amaçlayan organik gübreleme, toprağın mikrobiyolojik aktivitesini artırmaktadır.  İzmirli çiftçilere yönelik yerel yönetimlerin organik gübre destekleri oldukça önem taşımakta olup hem döngüsel ekonomiye hem de çevre sağlığına katkı sağlamak amacıyla kompost gübre tesisleri kurulabilir ve sürdürülebilir tarım kapsamında kullanımı sağlanmalıdır” diye konuştu. 

GENÇ NESİLLERE EĞİTİM

“Toprak bilinci konusunda; toprakla uğraşan, topraktan ekmek kazanan, toprakla yaşamını ve hayatını geçindiren tüm bireyler bu bilince sahip olanlardır.” diyerek sözlerini sürdüren Ateş, “Özellikle genç nesillerin toprak ve tarımla ilişkisini artırabilmek amacıyla uygulamalı dersler, uygulamalı teknik ziyaretler, pazardan ya da marketten aldığı bir gıda ürününün nasıl üretildiğinin anlatılması, gösterilmesi gerekmektedir. İşin özü ve sözü burada hep Cumhuriyet tarihinde bir devrim niteliği taşıyan “Köy Enstitüleri” akla gelmektedir. Bu model en donanımlı ve güncel haliyle hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.