Beyru’dan zengin bir söyleşi

Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi toplantı salonunda gerçekleştirilen Kent Söyleşisi’nin konuğu,  Prof.Dr. Rauf Beyru oldu. Beyru, “İzmir’de Erken Dönem Planlama ve İmar Etkinlikleri” başlıklı sunumunda İzmirliler ile bir araya geldi


  • Oluşturulma Tarihi : 18.12.2015 08:38
  • Güncelleme Tarihi : 18.12.2015 08:38
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Beyru’dan zengin bir söyleşi

NİLGÜN TAZE

İzmir kent tarihine ilişkin araştırmalarıyla bilinen Prof.Dr. Rauf Beyru, “İzmir’de Erken Dönem Planlama ve İmar Etkinlikleri” başlıklı sunumunda İzmirliler ile bir araya geldi.  Beyru söyleşisinde, 18.yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar olan dönem itibarıyla kentin yapısal durumu ile bu dönemde imar ve planlama açısından kentte yaşanan değişimleri ve gelişmeleri kronolojik bir çizgide anlattı.

Haritalar, krokiler, resimler ile zenginleşen söyleşide Prof.Dr. Rauf Beyru, İzmir tarihine ilişkin çarpıcı kesitler ve önemli bilgiler sunarak, bahsi geçen dönemde İzmir’i ziyaret etmiş seyyahlardan anekdotlar da paylaştı. Beyru, Gediz’in körfez dolayısıyla kent üzerindeki etkisini, kıyı düzenlemelerine yönelik fikir ve çalışmaları, İzmir limanı ve çevresini, limanın zaman içinde dolmasının ardından kent merkezinde yaşanan dönüşümü ve bu dönüşümün ardından ortaya çıkan dokuyu detaylı bir şekilde anlattı.

ZENGİN BİR SÖYLEŞİ

Bir liman kenti olan İzmir’in kozmopolit havası, çok kültürlü dokusu üzerine dikkat çeken Beyru, farklı etnik kimliklere ait mahallelerin kent içindeki konumundan bahsederek demografik hareketler ile şehir tarihindeki mekansal, sosyal, kültürel ve ekonomik değişiklikler arasındaki bağlantıyı vurguladı. Beyru, “Ben 1923 doğumlu ve 93 yaşındayım. 18. yüzyılda İzmir bir iç liman etrafında kurulmuş, duvarları olan bir kentti.  Yüzyılın sonlarına doğru bu duvarlardan eser kalmadı ancak, tiyatro, antik eserler kalıcılığını korudu. Liman kalesi denilen küçük limanın içinde bulunan kalenin görevi o dönemlerde kendini ve limanı korumaktı. O dönemlerde imar planını uygulanarak kale yıkılıyor ve yerine İzmir çarşısı yapılıyor. Gemiler ise deniz çok sığ olduğu için limana yanaşamıyorlar. Pek çok gezgin 1764 yılında bu olaya dikkat çekerek ‘eğer bu dolmalar devam ederse İzmir limanı tamamen kapanacak, ne yapıp yapıp bunun önlemini almalıyız’ açıklamasını yaptılar. 1870’lerde bu konuda bir rapor hazırlanıyor. Bu raporda Gediz nehri eski yatağına çevrilirse tehlike gecikmiş olur açıklaması yapılıyor. 1880’lerde bu konunun tekrar ele alınarak Gediz yatağına geçirildiğini hatta bunun kendiliğinden olduğu bilgileri var” dedi.

BİR DÖNÜM NOKTASI

İzmir’de yaşanan deprem ve yangın gibi afetlerin kent yapısına olan etkileri üzerinde de duran Beyru, 1841 ve 1845  yılında yaşanan yangınlar ve bu felaketlerin ardından yapılan imar çalışmaları  hakkında örnekler sundu. Beyru, 1845 yılında yaşanan yangında büyük hasar gören Ermeni Mahallesi’nde felaketin ardından gerçekleştirilen onarımın İzmir’in planlı gelişmesinde bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Konuşmasında İzmir’in demiryollarına da değinen araştırmacı,  19. yüzyılın ortalarından itibaren kurulan İzmir-Aydın ile İzmir-Kasaba demiryolu hatlarının kent içi ulaşım alanında İzmir’e önemli yararlar sağladığını belirtti.

Söyleşinin sonunda tanışma ve sohbet etme mutluluğunu yaşayan okuyucular Beyru’nun ‘19. yüzyılda İzmir'de Sağlık Sorunları ve Yaşam, 2005’, ‘19. yüzyılda İzmir'de Doğal Afetler, 2011’ kitaplarını da imzalatma fırsatı buldular.

Haber Merkezi