Sayfa Yükleniyor...
1967 Ekiminde Yunanistanın Gümülcine Kasabasının Eşekçili Köyünden iş ve aş için kaçarak İzmire gelen 70 yaşındaki Hüseyin Pilce, aradan geçen 47 yılda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mücadelesi veriyor. Yarım asıra yakın geçen sürede vatandaşlık haklarından yararlanamadığı için ne sağlıklı bir iş ve nede sıcak bir yuva kuramayan Hüseyin Pilce, yıllar sonra Haymatlos olduğunu öğrendi
HAMZA GÜL - İzmirin Konak İlçesi, Piri Reis Mahallesinde bir apartmanın giriş katındaki merdiven altına oluşturulan 2 metre karelik bir mekanda yaşayan Hüseyin Pilce, 1967den bu yana vatandaş olabilmek için bekliyor. Yunanistan Gümülcinenin Eşekçili Köyünde 1945 yılında Pilce ailesinin 4 erkek çocuğundan birisi olarak dünyaya gelen Hüseyin Pilce, ilkokulu bitirip askerliğini Yunan Ordusunda tamamladıktan sonra iş bulmak umuduyla İzmire kaçıp geliyor. 1967 Ekiminde Yunanistandan kaçak yollara Türkiyeye geldiği için aynı yıl Yunan vatandaşlığından atıldığını öğreniyor. O tarihten itibaren İzmirin göbeğinde tek başına hayatta tutunabilmek için günlük işlerde çalışan Pilce, yasal olarak hemen her yıl yabancılar şubesinden geçici ikamet tezkeresini yenileterek vatandaş olabilmek için çabaladı.
KORKU VE ENDİŞENİN GÖLGESİNDE BİR ÖMÜR
Bıyıkları terlemiş genç bir delikanlı olarak geldiği İzmirde hayallerini gerçekleştirebilmeyi sürekli vatandaş olmasına endeksledi. Para biriktirmeyi ev almayı yuva kurmayı ve iş sahibi olma hayalleri hep vatandaşlık şartına takıldığı için bu hayallerini hep öteleyerek yaşadı. Kemeraltında kahvehanelerde garsonluk, lokantalarda bulaşıkçılık dahil bir çok işte gece gündüz demeden çalıştı. Her zaman namusuyla kazandığı para ile bir yaşam kurmanın özlemi ile yanıp tutuşan Hüseyin Pilce, 70 yaşına gireceği şu günlerde bile halen o anın hayali ile bekliyor. Türkiyeye Afganistandan Bulgaristandan, Yunanistandan gelen toplu mültecilerin birer birer vatandaş olmalarına tanıklık ederken, Bende birgün bu haklara kavuşacağım, cebime şanlı Türk Bayrağının olduğu Nüfus Cüzdanını koyacağım diyerek geçirdi yıllarını. Hüseyin Pilce gençliğini, orta yaşlarını İzmirdeki küçük bekar odalarında geçirdi. Şimdi bile gözlerinin derinliğindeki hüzün, suyun öte yanında bırakıp geldiği ailesinin özlemini bir taraftan da 47 yıldan buyana vatandaşı olmayı hayal ettiği Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığının özlemini yansıtıyor. Bu karmaşık hüzün ve özlemin temelinde sürekli bir korku ve endişe hiç eksik olmamış Pilcenin ömründe.
4 YILLIK CEZAEVİ HAYATI
1970lerde İzmirde gözalıtana alınıp cezaevine konulan bir grup Ülkücü ile birlikte 1974 Ecevit Affına kadar cezaevinde kalan Hüseyin Pilce, o yılları şöyle anlatıyor; Mahalleden bazı arkadaşlarımı içeri almışlar bir siyasi suçlama ile, beni de aldılar, sorgulandık ve o zamanki ülkücü hareketin içinde gösterildiğim için bende o arkadaşlarla birlikte hapse mahkum oldum. 4 yıl süren cezaevi hayatım boyunca edindiğim dostluklar, ve tecrübeler 1974te Ecevit Affı ile serbest kaldıktan sonra yaşantımda oldukça önemli oldu benim için. Arkadaşlarımın açtığı davalar sonucu o yıllarda sicilimize işlenen sabıka kayıtları da mahkemeler tarafından kaldırıldı. Birkaç yıl bu korku ile dolaşıp günübirlik işlerde çalıştım. Bir yandan da kimseye güvenemediğim için paramı bankaya yatırıyordum. O zaman böyle T.C. numarası filan istenmiyordu. Bir ara biraz para biriktirdim tam bir ev alacağım en yakınımdaki arkadaşlarım Hüseyin seni polis arıyor ifadeleri ile korkarak hep bir yere yatırım yapmaya çekindim. Ama her zaman yabancılar şubesine gittiğimde ben ne zaman vatandaş olabileceğim diye sorduğumda hep iler ki bir tarihi işaret etti yetkililer. Bende bu özlemle hep bir gün beni Gel kimliğini al diyecekleri bir postayı veya postacıyı bekleyerek geçti ömrüm.
1980DE İMAM NİKAHI İLE EVLİLİK
İzmire geleli 13 yıl olmuş yavaş yavaş artık piyasayı ve Türk Geleneklerini yaşamaya başlayan Pilce, o yıllarda tanıştığı ve (zarar görmesin diye adını vermek istemediği) üç çocuklu bir Ayvalıklı kadınla imam nikahıyla hayatını birleştirdi. 17 yıl süren bu beraberlik yine vatandaş olamadığı gerekçesiyle hüsranla sonuçlandı ve eşi terk etti. 1997den itibaren tekrar başlayan yalnızlık süreçlerini vatandaş olmanın artık vazgeçilmez bir tutkuya dönüştüğü dönem olarak tanımlayan Hüseyin Pilce, O yıllarda Kemeraltında çalıştığım yerlerde İzmirin ileri gelen avukatlarını, hakimleri ve savcılarını tanımaya başlamıştım. O yıllarda Ya benim vatandaşlık işlemim ne olacak diye bu tanıdığım kişilerden yardımlar istedim. Zamanla bu kişiler biraz uğraş gösterseler de hiçbir zaman olumlu bir sonuç alamadım. Yeniden yalnız kalıp bu merdiven altı iki metrekarelik yurduma döndüğümde yine mahallelinin yardımları ile ayakta kaldım. Günlük inşaat işlerine gittim, boya badana ve apartman temizliği gibi işlerde çalıştım karşılığında da yiyeceğim kadar bir para kazandım. dedi.
KUŞADASINDA SİGORTALI İŞ
1980 askeri darbesi sonrasında önceden mahalleden tanıdığı arkadaşlarının sayesinde Kuşadasında Dilek Yarımadası Kalamaki Milli Parkında sigortalı olarak işe başladı. O yıllarda 6 aydan az sigortasının bulunduğuna dikkat çeken Hüseyin Pilce, Aslında 6 aydan fazla sigortam olsa imiş, belki de emekli olabilecekmişim. Ama benim sigortam 6 aydan az olduğu için bu haklardan yararlanamadım. Bu arada hastaneye filan yattığım zaman o zaman valilik ve kaymakamlığın yardımları ile tedavim sağlanıyordu. Birkaç yıl öncesine kadar Sosyal Yardımlaşma Vakfından hem nakit yardımı hem de kömür alıyordum. Ancak son birkaç yıldan buyana T.C numaram olmadığı için bu kurumların listelerinde adım çıkmıyor. Bu yardımlardan da oldum. Şimdi yine bu yaşımda günlük işler yarak ihtiyacımı görüyorum ama artık yaşım 70e dayandı. İler ki günlerde hastalandığımda yada bakıma muhtaç hale geldiğimde benim durumum ne olacak? Şimdi de gelecekle ilgili bu kaygıları yaşamaya başladım. En son geçtiğimiz Kasım ayında yabancılar şubesi evraklarımın Ankaraya gönderildiğini söyledi. Artık yasal bir düzenlemenin de olduğu şeklinde duyumlar edimdim. İnşallah bu sefer kısa bir gelecekte 50 yıla yakındır özlemeni çektiğim vatandaşlığa kavuşacağım. diye konuştu.
DUVARDAKİ MAHSUN RESİM
Hüseyin Pilcenin içler acısı yaşam öyküsünü dinlerken satır aralarında öyle detaylar ortaya çıktı ki, hüzünlenmemek elde değil Özellikle yaşadığı merdiven altı 2 mekrekarelik evinin duvarında 20 santim boyutundaki bir siyah-beyaz gazetedeki kadın fotoğrafının hikayesini sorduğumda, Bu benim kimsem değil 5 yıl kadar önceydi, bir gazetede bu kızın fotoğrafının altındaki hikayesini okuyunca çok etkilendim. Birazcık kaderlerimizin benzerliği geldi gözümün önüne. Bu kızda Fransada öğrenci iken türban taktığı için okuldan atılmış ve Fransız vatandaşlığından atılmıştı. Bundan çok etkilendim tanımasam da kader benzerim diyerek baş ucuma bu fotoğrafı astım. Bu küçücük yerde yatıp kalkıyorum, elektrik, su apartmana ait, bende apartmanın merdivenlerini yıkıyorum, çöpleri atıyorum, onlar da beni bu nedenle idare ediyor. Ben komşularımdan ve çevremdeki arkadaşlarımdan dolayı bir sıkıntım yok ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir bana mı bu koca coğrafyada bir yer bulamıyor, 77 milyona bir ben mi fazla geleceğim? Bende artık ömrümün bu son döneminde cebimde Türkiye Cumhuriyeti Kimliğinin onuru ve şerefi ile ömrümü tamamlamak ve mezarımın da bu topraklarda olmasını istiyorum. Artık bu saatten sonra büyük devletimiz beni de fark eder ve yarım asırlık bu mağduriyetimi çözer diye ümitle bekliyorum. şeklinde konuştu.
HAYMATLOS NEDİR ?
Haymatlos kısaca vatansızlık olarak adlandırılabilir. Kişilerin yaşadığı ülkenin kanunlarının değişimi sırasında bazı kuralları yerine getirmemesi, dolandırılma, yanlış yönlendirilme ya da hukuki olarak yanlış bir işlemden ötürü başına gelebilecek bu durum, yaşam standartlarını yerine getirememesi ile sonuçlanmaktadır. Türkiyede vatansız yani haymatlos konumunda bulunan kişiler, boşanma, evlenme, aile birliği, genel hukuki mahkemeler ve hukuki ihtilaflarda Türkiye Vatandaşları ile aynı haklara sahip olarak değerlendirilir. Bu kişiler, şirket kurma, gayrimenkul alma ve kiralama işlemlerinde ise yabancı ülke vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanmaktadır.
HAYMATLOSLARIN TÜRKİYEDE YAŞADIKLARI BAŞLICA SORUNLAR
Vatansız kişilerin günlük hayatlarını en olumsuz yönde etkileyen durum, her hangi bir ülkeye sahip olmadıkları için kimliklerinin de bulunmamasıdır. Ülkemizde bu kişiler için özel olarak düzenlenen kimlikler bulunmamakla birlikte başvuru yapıldığında Türkiye Cumhuriyeti kimliği alınması için gereken işlemlerin yapıldığı bilinmektedir. Eğer başvuru yapıldığı halde kabul edilmezse bu sefer haymatlos pasaportu ile ülkede belli başlı işlemlerin yapılabilmesi ve ikamet edilmesi sağlanmaktadır. Vatansız bireylerin genel anlamda yaşadığı en büyük sorunlardan birisi eğitim olanaklarının olmamasıdır. Kimliği belli olmayan bu vatandaşlar, bulundukları ülkenin resmi kayıtlarında görünmedikleri için resmi olarak hiç bir işleme tabii tutulamazlar. Bu nedenle bu durumda olan bireylerin en kısa sürede ikamet ettikleri ya da gerçek ülkeleri olan ülkelerin vatandaşlığına kabul edilmeleri gerekmektedir.
Haber Merkezi