Sayfa Yükleniyor...
Kentsel Dönüşüm Zirvesi, Şehrin Geleceği Geleceğin Şehri İzmir sloganıyla İzmir Hilton Otelinde gerçekleştirildi
DAVUT İPEK
Kentsel Dönüşüm Zirvesi, Şehrin Geleceği Geleceğin Şehri İzmir sloganıyla İzmir Hilton Otelinde gerçekleştirildi. Zirvede söz alan Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Selahattin Varan, kentsel dönüşümde öncelikli olarak yapılması gerekenler ile ilgili olarak şunları söyledi: Asrın projesi olarak tanımladığımız kentsel dönüşüm, ülkemizin en önemli projelerinden bir tanesidir. Sürdürülebilir yaşam için, sürdürülebilir enerji için, daha iyi bir yaşam için kentsel dönüşüm şarttır diyoruz. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında köyde yaşayan nüfus ile şehirde yaşayan nüfus oranları bugün tam tersine dönmüştür. Eskiden köyde yaşayan nüfus yüzde seksen iken şehirde yaşayan nüfus ise yüzde yirmi idi. Şimdi ise durum tam tersi. Eskiden köy yaşamı, tarımsal yaşam daha fazlayken şimdi şehir yaşama ilgi daha fazladır. Ulaşım ve altyapı yetersizliği, kaçak yapılaşmalar, çarpık kentleşmeler birçok problemi beraberinde getirmiştir. Bu da yeşil alanları, orman alanlarını ve tarihi dokuyu tehdit eder bir hale gelmiştir. Altyapının riskli olması şehirlerimizi bir virüs gibi sarmıştır. İmar affı da bu sorunları tetikleyen bir unsur olmuştur. Dolayısıyla tamamını topladığımızda ciddi anlamda bir yapı sorunu meydana gelmiştir. Depremde yüksek risk oluşturan sağlıksız yapılaşmaların daha iyi bir hale getirilmesi gerekmektedir.
VAN DEPREMİ BİR ÖRNEKTİR
Varan şunları da kaydetti: Ülkemiz tarafından son yıllarda afetlerle ilgili çok ciddi haritalar hazırlanmış ve bu haritalar üzerinden ülkemizin son altmış yılında yapılan incelemelerde, ülkemizin birinci ikinci ve üçüncü derecede deprem bölgeleri resmedilmiştir. İlçelerimizde son altmış yılda doğal afetlerin haritaları çıkarılmıştır. Derece derece deprem bölgeleri ortaya çıkarıldığında nüfusumuzun yüzde 90ından fazlasının buralarda yaşadığını görmekteyiz. İlçemizi bir sarmal gibi saran bir sorunsaldır bu. Her an depremle karşı karşıyayız. Bu ne demektir? Her an doğal afet riskini yaşamaktayız. Yapmış olduğumuz bir araştırma neticesinde ülkemizde 110 yıldan günümüze çok sayıda belli başlı büyük deprem yaşanmıştır. Milyonlarca canımız gitmiş, evlerimiz yıkılmıştır. Erzincanda meydana gelen depremde altmış saniyede çok sayıda can gitmiştir. Sonrasındaki Afyon depremini hatırlayalım. Yine aynı şekilde konutlarımız talan olmuş ve çok sayıda can kaybı yaşanmıştır. Marmara depreminden de görüyoruz ki yine birkaç dakika içerisinde 18 bin 622 canımız gitmiştir. Bu tür olaylarda milli gelirimizin yüzde on beş civarında da yok olduğunu görmekteyiz. Entelektüellerimiz, bilim adamlarımız, bu işlere kafa yoran insanlarımız depremle ilgili konuşurlarken Van depremini hiç gündemde görmüyorduk. Ama 2010 yılında gördük ki Vanda çok büyük bir deprem meydana geldi. Dolayısıyla yakın tarihe baktığımızda her gün 100-130 arası depremin yaşandığını görüyoruz. O yüzden deprem yıkmadan biz yıkalım diyoruz. Bir canın yaşaması kadar, o canı kurtarmak kadar değerli bir şey olamaz. Düzensiz yapılaşmanın ülkemizde büyük bir alan kapladığını görmekteyiz. İzmirin çok ciddi bir ameliyat masasına yatırılması lazımdır. Zaman icraat zamanıdır. Mutlaka ve mutlaka bu dönüşümü yapmamız gerekiyor. Bunu yaparken de vatandaşın hukukunu korumamızın gerektiğini unutmamalıyız. Ülkemizde kaçak yapılaşmanın ve depreme dayanıksız bir yapılaşmanın olduğu tespit edilmiştir. Yönetmelikler geçtiğimiz yıllarda çok geç çıkıyordu. Ülkemizde ilk defa 1970li yıllarda bir yönetmelik çıkarılmıştı. Köyden şehre yoğun bir göçün yaşanmasının etkileri olan çarpık kentleşmenin çok daha önceden önüne geçilebilirdi aslında. Altı buçuk milyon yapının hemen dönüştürülmesi gerekmektedir. Canımızı depremlere karşı koruyalım ve deprem yıkmadan biz yıkalım. Bu dönüşümü zaman kaybettirmeden başlatalım. Sabırla yapılması gereken bir iştir bu elbette. Ama İzmire bu işi tamamen yaymamız lazım. Yerel yönetimlerin burada önemi daha da çok artmaktadır. Belli kanun çerçevelerinde dönüşüm çalışmaları yürütülmektedir. Planlarımız biter bitmez bu süreç daha da hızlanacak ve bir pencere daha açılmış olacak. Bu dönüşümü İzmirde başlatalım. Bu işe destek veren, emek veren herkese ben şahsım adına teşekkür ediyorum. Unutulmamalıdır ki; marka şehirler sürdürülebilir çevre anlayışının bir ürünüdür.
SOSYAL BİR PROJEDİR
Varandan sonra söz alan MÜFED Başkanı Necip Nasır ise kentsel dönüşümde katılımcı ve uzlaşmacı yaklaşım konusuna değindi. Nasır, konuşmasında şunlara değindi: 1985 yılında çıkan ve yamalı bohçaya dönen imar kanununun meydana getirdiği şehirler ve geldiğimiz durum ortada. Ülkemizin deprem kuşağındaki bir ülke olduğunu biliyoruz. Doğal afetlerin ne zaman yaşanacağını bilemeyiz. Bunların zararlarından korunmak için yaptırım gücü yüksek olmayan herhangi bir kanunla çözüm mümkün değildir. Kentsel dönüşüm bir sosyal projedir. Bunu iline, ilçesine ve hatta mahallesine göre değerlendirmek gerekmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı maksimum destekle bu işin arkasında olmaya devam ediyor. Çözüm için son derece titizlikle çalışıyorlar bu bağlamda sektörüm adına kendilerine teşekkür etmek istiyorum.
İZMİRİN PLANI YOK
Necip Nasır, İzmiri bazı büyük tehlikelerin de beklediğini belirten sözlerini şu şekilde sonlandırdı: İzmirlinin sosyolojik olarak kendi oturduğu semtte yaşamını sürdürme talebiyle İzmir diğer illerden ayrılıyor. Diğer illerde yaşayan insanları başka semtlere kaydırabilirsiniz ama İzmirin Karşıyakasında yaşayan birini Bucada yaşamaya zorlayamazsınız. Herkes kendi yaşadığı yerde kalmak, hayatını burada sürdürmek istiyor. İzmirde bunula ilgili de çalışmalar yapılmalıdır. Kentin gecekondu yoğunluğunun olduğu bölümler arasında Alsancak da Alaybey de bulunmaktadır. Bunun da bilinmesi gerekmektedir. Bu noktada belli aktörlere ihtiyaç vardır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, dönüşümü hızlandırırken özel sektörün de harekete geçmesi için planlamalar yapmalıdır. Özel sektör şu anda İzmirde balona benzemeye başladı, yakında patlayacak, hareket yok çünkü. Kentin içindeki yenilenmeye yönelik hareketler bir baskı unsuru oluşturuyor. Ama şimdi kentsel dönüşümün ne olduğu bilinmeye başlandı. Harekete geçilmesi lazım. Ama şuna dikkat edilmelidir. İzmirin planları yok. İzmir varlıklarıyla, kaynaklarıyla kendini dünya kenti yapabilecek bir potansiyele sahiptir. Ama İzmirin planları eksik. Ortada plan yok. İzmirin gerektiği noktaya gelmesi için bazı şeylere ihtiyaç var. İzmirliye plan yapmazsanız, onu depreme dayanıksız bir evde oturmaya ikna etmeniz mümkün değildir.
Haber Merkezi