Sayfa Yükleniyor...
İzmirin tarihi mekanlarından olan Kemeraltı Kızlarağası Hanında antika, antikacılık hakkında Rio Antika adlı mekanın sahibi konunun uzmanı İsmail Güler ile antikaya ait bilinmeyenler hakkında bir röportaj gerçekleştirdik
ONURHAN ALPAGUT ÖZEL RÖPORTAJ
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben İsmail Güler. Askerlik dönemlerinde profesyonel desinatörlüğüm vardı. Askerlik bittikten sonra serigrafi ustalığına başladım. Serigrafi üzerine 12 yılım geçti. Bir fabrikada çalışıyordum, iş yeri kapanınca, yaptığım işi bırakmak zorunda kaldım. Resim merakım var ve aynı zamanda amatör düzeyde Türk Sanat Müziği okuyorum. Bazı hayat şartları değişiklikleri sayesinde saat uzmanlık alanıma girdi. Bununla ilgili ciddi işler yaptım, hali hazırda devam etmekteyim. Birkaç sene önce bu dükkanı tuttuktan sonra saat ile birlikte değerli objeler, elmas, pırlanta, kehribar, tespih gibi materyaller işin içerisine girdi. Belirli bir konsept oluşturduktan sonra antika işine de girdim ve çok büyük bir hızla gelişti. İlerleyen yıllarda şu an bulunduğumuz dükkan ve bunun haricinde 2 dükkan ve yan dükkanları işin büyümesi ile tutmak zorunda kaldım. Bununla alakalı antikacılık işinin küçük çapta yapılmak istenilirse yapılır ancak bu işi devam ettirmek, büyümek istiyorsan da büyüyorsun. Durmanda bir şeyler gelip gidiyor.
Antikacılık yapmaya nasıl karar verdiniz?
Bence bu işi yapmamdaki en büyük etkenlerden biri yaşanmışlık. Demek istediğim maddeye madde olarak bakarsanız hiçbir şey hitap etmez ama geçmişe yönelik düşündüğünüz zaman işte annemin sandığı, babamın radyosu ve benzeri gibi bunlar zamanla biriken, görülen, babadan oğula, kıza geçen bu tür şeyler zamanla insanın yüreğinde, içinde birikiyor ve beyninde yer ediniyor. Bu safhadan sonra bir volkan gibi patlıyor. Bunu sadece kendi içinizde barındırmayı bir yana bırakın insanları da nasıl yakabilirim diye düşünüyorsunuz. Bence herkesin antikayı sevmesi lazım. Çünkü antika demek biraz ister yurtdışı, kendi kültürümüz olsun fark etmiyor. O yaşanmışlığı hissetmemizi sağlayan bir duygusal madde. Ben bu işte 3 yılda 3 dükkan tuttum. Amacım çok para kazanmak değil. Ama bir şeyler birbirini tetikliyor. Burada gördüğünüz vitrinlerdeki her ürünün duruşu dahi benim için önemli. Benim içimdeki zevk, vitrine de yansımalı. Vitrindeki duruşta bir şekilde insanlara geçmeli. Damardan nasıl iğne yapılıp ilaç veriliyorsa, bence görsellikte çok büyük bir ilaçtır onu güzel yaptıktan sonra.
Antikacılığı herkes yapabilir mi?
Kesinlikle yapamaz. Bunu söylemek bir kibirlilik değil. Ben kendimi antikacı olarak görmüyorum aslında kendimi her zaman yerden yere vururum. Kesinlikle çoğu insanın yapamayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü antikacılık zaten başlı başına bir bilirkişilik demek. Bir ürünü elinize aldığınızda onun orijinal olup, olmadığını, nasıl bir özgeçmişe sahip olduğunu, hikayesini anlamak başlı başına bir iş her materyalin muhakkak ki yaşanmışlık hikayesi vardır. Çoğu antikacı bu materyallerin geçmişini tam manasıyla çözemez. Ancak hangi dönemde nasıl kullanıldığını, nelerden geçtiğini çoğu antikacı söyleyebilir. Tekrar söylüyorum çoğu kişi antikacı kesinlikle olamaz.
Antika eşya ile eski eşya kavramı sürekli karıştırılmakta bize antika kavramını açıklar mısınız?
Bunun İngilizce tanımı, antika: antiqua diye geçer. Eski eşya ise, vintage diye kabul edilir. Antika demek bir eşyanın bir hayat hikayesinin, geçmişinin ve 100 yılı aşkın bir süre var olmasıdır. Sadece bu zaman antika olarak kabul edilir. Ayrıca o dönemde sosyeteye yapılmış, zenginlik abidesi ürünler gerçekten birinci sınıf antika olur. Bunun dışında bir döneme ait bir para vardır 100 milyon adettir şu an dahi para etmez. Ama bir para vardır 100 adet üretilmiş milyon dolar eder. Antikada da bu böyledir her şey değerli olmaz. Antikacılıkta lot dediğimiz bir tabir vardır lot yaparsanız, mesela bir odada bulunması gereken döneme ait klasik eşya değersiz dahi olsa bir lot oluştururken değerli olabiliyor. Ancak bu ürünleri tek başına satacak olursanız değerli olmuyor.
Bir eşyayı antika kılan unsurlar nelerdir?
100 yılı aşmış bir geçmişi mutlaka olması lazım. Hikayesi, maddesel değeri olması gereklidir. Bir madde örnek verecek olursak; Kenan Evren'e aitse zaman içerisinde değerli olabiliyor. Antikada kişilerin ünü de önemlidir. Atatürk'ün kullandığı döneme ait bir matara değerli iken sıradan bir askerin kullandığı matara değerli olmayabilir. Ayrıca yapılmasının zorluğu, günümüzde yapılamıyor olması maddesel değerini belirleyen ölçüttür.
Ne tür antikalar satıyorsunuz?
Benim antika ağım bu işe yapmaya başladığımdan beri epeyce genişledi. Osmanlı kılıcından tutunda 100 küsur yıllık bir kehribar tespihi, ayna, porselen, mobilya'ya kadar antika olabilecek her şey bende mevcut. Benim bünyemde her tür antika var ve bu işi yapmayı seviyorum.
Herhangi bir koleksiyonunuz var mı? Bundan bahsedecek olursak.
Böyle bir dükkanı açan bir şahıs genelde koleksiyon sahibi olamıyor. Çünkü biz aldığımız bir şeyi vitrine koyup satıyoruz. Ancak 1 yıldır başladığım bir koleksiyonum var; kimsenin yapmadığı çizgi filmlerde bulunan asker bir karakter vardır bilirsiniz, o fındıkkırandır. Gerçekte o fındıkkıran gerçek olarak da fındıkkırandır. Fındıkkıran; tahtadan yapılmış asker şeklinde bir objedir. Kullanım aracıdır. Arkadan bastığınız zaman ağzı açılır, fındık ya da cevizi koyduğunuzda basarsınız kırar. Ben bu fındıkkıranları çizgi film zamanlarından beri severdim. Sonra bunların gerçekte var oluşunu bir kaç yıl önce araştırmalarım sonucu öğrendim. Bundan yaklaşık 5-6 yıl önce ilk fındıkkıranımı aldım. Ama o bende ne yazık ki kalamadı. Bir ortaklığın bitmesi sonucu elimden gitti. Bu her zaman içimde uhde oldu. Şimdi fındıkkıranların koleksiyonunu yapıyorum ve satmıyorum. Yaklaşık 12 adet fındıkkıranım var.
Koleksiyonerliğin herhangi bir şartı var mı?
Şartı yoktur yolunu bilmeniz gerekir. Bu aslında her şeyde böyledir. İnsanların başı boşluğunu değerlendirmesi veya o boşlukları doldurması, her şey koleksiyon olabilir. Bir gazoz kapağı'da biriktirebilirsiniz. Koleksiyon deyince her şeyi içerebilir. Ama herkesin bildiğin gerçekten koleksiyon yapılabilecek şeylerin başında mücevher, saat, para, pul gelir. Bir şeyin peşinde koştuktan sonra zaten zamanla uzmanlaşıyorsunuz.
Bir koleksiyoner olabilmek için çok paramız olması gerekli mi?
Koleksiyon olayının para ile alakası yoktur. Bir koleksiyon yapılacaksa parasızda yapılır. Para ile satılmayan şeyleri ya da gazoz içiyorsunuz kapağını biriktirirsiniz. Her şey koleksiyon yapılabilir. İlla para harcamanız gerekmez. Para harcamadan da koleksiyon yapılır.
Bir şeylerin koleksiyonunu yapmak isteyen arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nedir?
Koleksiyonun en başta iki amacı vardır. Birincisi; ileriye yönelik yatırım ikincisi; zamanını değerlendirecek bir uğraş arayan insanların hobi olarak yaptığı. Koleksiyon olayı sıradan değildir. İleriye yönelik düşündüğünüz zaman neyi biriktirmeniz gerektiğini çok iyi araştırmanız gerekir. Bu duruma örnek verecek olursak, bir şeyi 10 liraya alırsanız 20 sene sonra bugün 10 liraya aldığınız o şeyin değeri bugün 5 lira ise, bugün o 50 lira yapmıyorsa yine koleksiyoner sayılmazsınız. Koleksiyonda ayrıca biriktirdiğiniz maddeden 100 çeşit çıkmış sayalım sen 99'unu biriktirmişsinizdir 100üncüsü yoktur. İşte o zaman ciddi anlamda koleksiyoner sayılamıyorsunuz ya da koleksiyonun içerisinde olması gereken parçalardan bir tanesi senin koleksiyonunda yoksa iyi bir koleksiyoner de sayılmıyorsunuz. 22 10
Türkiye'de tanıdığınız koleksiyonerler var mı?
Evet, Sunay Akın buraya gelir oturur, konuşuruz. Sunay Akın iyi bir koleksiyonerdir. Ayrıca ismini vermeyeceğim iyi bir kalem koleksiyoncusu tanıyorum. Bu kişi Avrupa'yı koleksiyonerlik anlamında iyi düşünürsünüz ama bence Avrupa'nın en iyi kalem koleksiyoncusu İzmir'de.
Dünyada antika üzerine takip ettiğiniz mecralar var mı?
En başta Antiquarioum, Kristie var. Ayrıca sistemsel olarak e-Bay var. E-Bay'da koleksiyonluk olabilecek her şeyi bulabiliyorsunuz. Saat üzerine Chrono 24 var. Ayrıca İtalya'nın koleksiyon üzerine kurmuş olduğu 2 televizyon kanalı var bunları izliyorum.
Ürünlerin elinize geçiş süreci nasıl gerçekleşiyor?
Bu işin birçok kanalı var. Bazen yurtdışından bizi arayarak ulaşıyorlar. Ya da kapımızı çalarak içeri girenler oluyor. Bir şekilde ürün buraya geliyor. Ancak bizde kendi kabuğumuzda durup beklemiyoruz. Dışarı çıkıyoruz ve gezerken şahsen ben gittiğim yerlerde antikacıya girmeden yapamıyorum. Eğer anlaşabilirsem genelde almadan da çıkmıyorum. Sonuç kar ya da zarar olsun düşünmeden görsellik açısı, orijinalliği yakaladığınız anda ne şekilde olursa olsun satın alıyorum.
Bu kadar materyalin içerisinde en özel olanı hangisi bizimle hikayesini paylaşır mısınız?
Aslında bir tanesi var. Ancak bunu özel mi? Değil mi? diye tartışmayalım. Bir tane not defteri var. Bu defter 1895'lere ait bir not defteri. Bu defter benim kasamda duruyor. Defter'de Osmanlıca 1-2 not var. Bu defter benim için özel. Defter İstanbul'da bir adresten bahsediyor. Oraya bir şeylerin gittiğini anlatıyor ancak o adresler belki şu an dahi kalmadı. Not defteri benim için gizem içeriyor. Elime geçmesi ise, biz muhtelif ev eşyaları alıyoruz. O sırada elime geçti. Defteri aldığım kişiye bir daha ulaşamadım. Kimden aldığımı da açıkça bilmiyorum. Bu defteri fark etmem ise, bahsettiğim sürede ev eşyaları satın alırken çok parçanın olması sebebiyle tek tek incelemeniz gerekiyor, defteri bulmam tamamıyla rastlantı oldu.
Eklemek istedikleriniz?
İnsanlar sıradanlıktan vazgeçsinler. Ben bu sözü Türkiye'miz için söylüyorum. Özenmesinler, özensinler. İki kelime aynı gibidir ancak çok farklıdır. Birilerine özenmesinler her şeyi özenerek yapsınlar. Kaybettiğimiz değerleri geri kazanmak için ben bu işe bulaştım. Benim buradan insanlara aktarabileceğim özenti değil özenli olsunlar. Özenli oldukları takdirde beraberinde kalite'de gelecektir. Bugün 3 sene önce yaptırdığım mobilyaları şimdi marangoza yaptıramıyorum. Çünkü insanlar kaçıyorlar. Her şeyi sıradanlaştırıyorlar. Bu yüzden antika değerli ve daha da değerlenecek.
Haber Merkezi