Sayfa Yükleniyor...
Soğuk havaların kendini hissettirmeye başladığı İzmir'de, sanayi kaynaklı kirleticiler, trafik, soba ve kaloriferlerin yakılması havadaki kirlilik oranını arttırdı
E. ÇAĞLA GENİŞ
Soğuk havaların kendisini hissettirdiği İzmir'de, soba ve kaloriferlerin yakılması havadaki kirlilik oranını artırdı. Görüş mesafesinde azalmaya neden olan kirlilik, akşam ve gece saatlerinde zirveye çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonlarının ölçümlerine göre Çiğli, Bayraklı, Buca, Gaziemir ve Şirinyer hassas derece veriler gösterirken, Güzelyalı ve Alsancak ise normal seviyelerde.
Hava kirliliğine karşı dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgi veren TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, artan hava kirliliğine neden olarak kentte kullanılan yakıtları ve kentin planlama sürecinde yapılan yanlışlıkları işaret etti. Binalar arasındaki hava koridorları oluşturmaya, çok yüksek katlı binalar yapmamaya ve kentte yeşil alanlar oluşturmaya dikkat etmek gerektiğini kaydeden Kınay, gerekli önlemler alınmadığı takdirde sorunun artarak geri dönüşü olmayan bir hal alacağı konusunda uyardı.
VERİLER HASSAS SEVİYEDE
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, kış aylarının gelmesiyle birlikte Türkiye genelinde hava kirliliğinin artmaya başladığını belirterek, Türkiyenin tüm bölgelerinde benzer süreçler söz konusu. Aliağa ve kent içerisinde kalmış sanayi tesislerinden kaynaklanan hava kirleticiler ve trafik faktörü de eklendiğinde bunların sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz. İzmirdeki verileri de günlük takip edebiliyoruz. Zaman zaman hassas seviyelerde olduğu görülüyor. Özellikle kentin belli bölgelerinde koşullar daha iyiyken belli bölgelerde hassas seviyeler dikkat çekiyor dedi.
SANAYİ KAYNAKLI KİRLİLİK
İzmir'in hava kalitesi ile ilgili etkenler incelendiğinde; konut, trafik ve sanayi kaynaklı kirleticilerin etkin olduğunu ancak en büyük problemin sanayi kaynaklı kirlilik olduğunu söyleyen Kınay, İzmir, dört mevsim trafik ve sanayi kaynaklı bir hava kirliliğine sahip. Kış aylarında yakıt kaynaklı kirlilik de buna eklendiğinde kirlilik oldukça artıyor. Kent planlaması kapsamında İzmirin çanak bir yapısı var. Özellikle üst bölgelerde kullanılan yakıtlar bu çanak yapı nedeniyle kıyı şeridine çökmeye başlıyor. Burada sosyoekonomik etkiler de devreye giriyor. Her ne kadar kentin büyük bir bölümünde doğalgaz ve kaliteli kömür kullanılıyor olsa da gelir düzeyinin düşük olduğu bölgelerde insanlar kendi imkanları dahilinde ne bulurlarsa yakmaya çalışıyorlar. Ayrıca İzmirde inovasyon dediğimiz atmosferik koşullardan kaynaklanan kirli havanın yükselememesi ve tekrar geriye çökme süreci yaşanıyor. Havanın dağılabileceği bir alan yok, yükselemiyor ve özellikle akşam saatlerinde kaloriferlerin yanmasıyla beraber kendimizi genzimizi yakan o sıkıntılı sisli görünümün içerisinde buluyoruz diye konuştu.
ŞEHİR PLANLAMASINDA SIKINTILAR VAR
Kentin planlama süreçlerinde de çok ciddi sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Kınay, Yüksek katlı binalar, kentsel dönüşüm süreçleri, yeni yapılanmalar, binalar arasında hava koridorlarının kalmaması sebebiyle havanın hareket edebileceği bir alanın kalmaması kirliliği artıran diğer faktörlerden biri. Hem yakıt kalitesi hem de planlama süreci ile ilgili yapılan yanlışlıklar; bitişik nizami yapılar, hava koridorlarının bırakılmaması, yeşil alanların eksikliği kent içerisindeki sanayi tesisleri, trafik gibi nedenler üst üste geldiğinde özellikle kış aylarında çok daha ciddi boyutlarda kirlilik yaşıyoruz. İzmirdeki hava kirliliği verilerine baktığımızda şuan için uzun vadeli değerlerde bir sıkıntı görülmemekle birlikte belli saatlerde sağlık açısından hassas durumları kentte yaşayan insanlar olarak hissediyoruz. Özellikle bu havalarda dışarıda olmak hepimiz için problem yaratmaya başlıyor ifadelerinde bulundu.
ÖNLEM ALINMAZSA
Hava kirliliğini önlemek için öncelikli olarak şehrin planlamasının doğru yapılması gerektiğini savunan Kınay, Kentlerin planlamasında tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Binalar arasındaki hava koridorlarına, çok yüksek katlı binalar yapmamaya ve kentte yeşil alanlar oluşturmaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlara dikkat edilmediği sürece etrafımızı çevreleyen beton bloklar içerisinde havanın hareket edemediği dolayısıyla bizlerin nefes alamadığı bir İzmir bizi bekliyor. Yönetmeliğimizde hangi değerlerden sonra neler yapılması gerektiği bellidir. Henüz o düzeyi gelmedik ama yine de önlem alınmayacağı veya kontrol edilmeyeceği anlamına gelmez. İzmir iklim koşulları açısından diğer kentlere oranla biraz daha şanslı. İzmirde bile biz bu havayı soluyorsak diğer kentleri düşünün. Afyonda, Adanada ve diğer bölgelerde hava kalitesiyle ilgili veriler çok ciddi alarm seviyesinde. Gerekli önlemlerin ilgili kurumlar ve kentliler tarafından tüm çerçevesiyle yerine getirilmesi gerekiyor. Yoksa bu sorun artarak devam edecek ve geriye dönülemeyecek bir noktaya ulaşacak diyerek yetkilileri uyardı.
ALİAĞA İÇİN ACİL ÖNLEMLER ALINMALI
Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Abdurrahman Bayram, İzmirde hava kirliliğinin en ciddi sorun olduğu bölge olan Aliağa için acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Bayram, Yeni tesisler kurulmadan önce mevcut tesisler iyileştirilmeli, bunların emisyonları en aza indirilmeli ve emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır. Doğal gazın yaygın olarak kullanımı ile en önemli kaynak durumunda kalan trafik ile ilgili çalışmaların sürdürülmesi, kent merkezi için yapılmış olan çalışmanın il geneline yaygınlaştırılması ve trafik sektörünün hava kalitesine katkısının tam olarak belirlenmesi gerekir. Doğal gaz dağıtımının henüz yapılmadığı bölgelerde yakıt denetimleri titizlikle sürdürülmelidir. Yeni kurulan büyük konut projelerinde ısı yalıtımı ve merkezi ısıtma sistemlerinin kullanılması zorunluluk haline getirilmeli ve denetlenmelidir dedi.
Haber Merkezi