Eğitim-İş İzmir Şubeleri’nden Bakan Tekin’e ‘Utanç Albümü’ tepkisi

Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri, 2024-2025 eğitim-öğretim yılının sonunda Karşıyaka’da bir basın açıklamasında bulundu

  • Oluşturulma Tarihi : 19.06.2025 15:24
  • Güncelleme Tarihi : 19.06.2025 15:24
  • Kaynak : MERVE AĞRIÇ
Eğitim-İş İzmir Şubeleri’nden Bakan Tekin’e ‘Utanç Albümü’ tepkisi haberinin görseli

Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri, 2024-2025 eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle birlikte Karşıyaka Çarşısı’nda bir basın açıklaması düzenledi. ‘Tekinsiz Eğitim, Tekinsiz Gelecek’ başlıklı fotoğraflar ile  yapılan açıklamada, eğitimdeki eşitsizlikler, çocuk yoksulluğu, dinselleşme, kadrolaşma ve pedagojik yıkım ele alındı. Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü’nün yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hedef alınarak, “Bu tablo sizin eserinizdir” denildi.

 

TEKİNSİZ BİR EĞİTİM DÜZENİ İZLEDİK

 

2024/2025 eğitim-öğretim yılının sona erdiğini hatırlatan Düdü, “Ama arkasında yalnızca kapanmış bir takvim değil, çözülmemiş sorunlar, derinleşmiş eşitsizlikler ve görmezden gelinen adaletsizlikler bıraktı. Bugün burada açtığımız bu sergi, işte o tekinsiz yılı belgelemek için hazırlandı. Adını da buradan aldı: ‘Tekinsiz Eğitim, Tekinsiz Gelecek ‘Tekinsiz’ kelimesi Türkçede; güvensiz, huzursuzluk veren, karanlık bir tehdit taşıyan anlamlarına gelir. Ne yazık ki, bu yıl boyunca eğitim sistemimizin tam da bu kavramla tanımlanabilecek bir hale geldiğine tanıklık ettik. Çünkü... Tekinsiz okullar gördük. Depreme dayanıksız ve temizlenmeyen binaları, ısınmayan sınıfları, güvensiz bahçeleriyle öğrencilerin değil, sorunların korunduğu binalar. Tekinsiz bir eğitim düzeni izledik. İdeolojik dayatmalarla bilimden uzaklaşan, pedagojiyi dışlayan, eşitsizlikleri derinleştiren, çocukları tarikat ve cemaatlerin ya da sermayenin kucağına iten, sınavlarla boğan; ama onların duygularını, hayallerini yok sayan bir sistem. Ve artık hep birlikte tekinsiz bir geleceğe bakıyoruz. Eğitimden umudunu kesmiş çocuklar, mesleğini yapamayan öğretmenler, adaletsizliğe teslim olmuş aileler. Bu fotoğraflar, bu görüntüler birer sanat eseri değil. Bunlar, bir bakanlığın, bir dönemin, bir ideolojinin tanıklıklarıdır ve bu yüzden her karede bir imza var: Bu serginin ‘eser sahibi’ sizsiniz Sayın Yusuf Tekin!  Çünkü bu sistem sizin bakanlığınızda, AK Parti iktidarının 23 yıllık karanlık mirasıyla şekillendi. Cemaatlerle, tarikatlarla ve patronlarla el ele vererek eğitimi bilimden, laiklikten ve kamusallıktan koparmak için olağanüstü çaba harcadınız” diye aktardı.

 

9 BİN 354 KIZ ÇOCUĞU EVLENDİRİLDİ

 

Okulların temizlenemediğini ve güvenliğin sağlanamadığını belirten Düdü, “Velilerin kendi çocuklarının tuvaletlerini temizlediği bir eğitim yılı geçirdik. Okullarda sabun bile yoktu. Kadrolu hizmetli atamadınız, temizlik personeli yerine İŞKUR üzerinden ‘geçici çözümler’ dayattınız. TYP üzerinden eski hükümlüleri okullara soktunuz çocukların istismar edilmesine neden oldunuz. Bayraklı’da bir ilkokulda 8 yaşındaki çocuğun uğradığı taciz, bu ihmal zincirinin en acı halkasıydı. Çocuklar size emanet edildi, siz onları tehlikeye attınız. Yaklaşık 1 buçuk milyon çocuk eğitim dışında kaldı.  Sokakta, tarlada, atölyede, fabrikada çalışmak zorunda kalan; istismarın, şiddetin, erken yaşta evliliğin kurbanı olan milyonlarca çocuk gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çocuklar ya tarikatların ya da sermayenin kucağına itildi. Kimisi ekonomik yoksunluk yüzünden, kimisi taşımalı eğitimin engelleriyle okuldan koptu. 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hala yüzde 100 okullaşma sağlanamadı. Eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 oranında artarak 612 bin 814’e ulaşmıştı. Açık öğretime kayıtlı 327 bin 710 öğrenci ve Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 binin üzerindeki öğrenciyle birlikte, bugün 1 buçuk milyondan fazla çocuk örgün eğitim sisteminin dışına itildi. TÜİK’e göre kayıtlı çocuk işçi sayısı 869 bine ulaştı. 16-17 yaşındaki 9 bin 354 kız çocuğu ‘evlendirildi’! Bunlar yalnızca istatistik değil, yitirilen hayatlardır. Ve bu kayıpların sorumlusu sizsiniz!” ifadelerini kullandı.

 

BİR ÖĞÜN ÜCRETSİZ YEMEK SÖZÜ TUTULMADI

 

Derslik açığının, ikili eğitim ve taşımalı eğitim felaketi ile devam ettiğinin altını çizen Düdü, “Yıllardır ‘ikili eğitimi bitireceğiz’ dediniz. Bitirmediniz! Aksine yaygınlaştırdınız. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında taşımalı eğitim kapsamında eğitim görmek zorunda kalan öğrenci sayısı 1 milyon 9 bin 214’e ulaşmıştı. Köy okullarını kapattınız, çocukları taşımaya mecbur ettiniz. Sabahın köründe yola düşen, karanlıkta eve dönen çocukların yorgunluğunun ve yılgınlığının faili sizsiniz. Geleceği taşımalı hale getirdiniz! Eğitim hakkı, sizin döneminizde ayrıcalık haline geldi. İkili eğitim yapan okullarda ders saatleri 40 dakikadan 30 dakikaya düşürdünüz, 1 yılda 45 gün eksik ders saatiyle, öğrencilerin öğrenme kayıpları ve eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirdiniz. Bir öğün ücretsiz yemek sözü tutulmadı. OECD diyor ki: Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Ama siz ne yaptınız? Bu çocuklara bir öğün yemek bile çok gördünüz. Üstelik yerel yönetimlerin yemek dağıtmasını da ‘devleti aciz gösteriyor’ diye engellediniz. Bu vicdansızlığın adı ‘eğitim politikası’ olamaz!” dedi.

 

MESEM’LERDE ÖLEN ÇOCUKLAR SİZİN SORUMLULUĞUNUZDA

 

Eğitim piyasalaştığını ve özel okulların patladığını aktaran Düdü, “Kamusal eğitimin içi boşaltıldıkça aileler özel okullara mecbur bırakıldı. Parası olan çocuğunu 9 kişilik sınıfa, parası olmayan 45 kişilik sınıfa gönderdi. Bu düzen, eğitimde sınıf farklarını kalıcı hale getirdi. 2012’de 4 bin 664 olan özel okul sayısı bugün 14 bin 352! Sizin eseriniz bu: ‘Parası olan okur, olmayan tarikatlara mahkûm olur’ düzeni! MESEM’ler çocuk emeği sömürüsüne dönüştü. Devlet eliyle organize edilen modern kölelik sisteminde çocuklar iş cinayetlerine kurban gitti. Adı meslek eğitimi olan bu düzende, bugüne kadar 14 çocuk hayatını kaybetti, yüzlerce çocuk yaralandı. 14 yaşında, 15 yaşında nice çocuğun adını biz ölümlerle öğrendik. MESEM’lerde sömürülen, yaşamını yitiren çocuklar sizin sorumluluğunuzda! 14 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti! Bu tablo vicdan sahibi herkesin içini acıtır! Bir yandan çocuklara bir öğün yemeği dahi çok görürken, diğer yandan kamu kaynaklarını çocukların değil, patronların çıkarları doğrultusunda kullandınız” diye vurguladı.

 

OKULLARI DİNİ PROPAGANDA MERKEZLERİNE ÇEVİRDİNİZ

 

Dinselleşmenin kurumsallaştığını, laikliğin ise tahrip edildiğini ifade eden Düdü, “Tarikatlar, cemaatler, ‘sivil toplum’ maskesiyle okullara yerleşti. ÇEDES’le öğrenciler cami temizliğine gönderildi, önlerine mezar konuldu, ellerine bıçak verildi, pedagojik cinayet işlendi. Bu yıl, laikliğin tabutuna bir çivi daha çakıldı. Protokollerle tarikatları ‘STK’ ilan edip, okulları işgal ettirdiniz. ÇEDES, Diyanet, Ensar, TÜRGEV ve şimdi de Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalayarak okulları siyasi ve dini propaganda merkezlerine çevirdiniz. Anayasa’yı yok saydınız. Laik eğitimi çökerttiniz. Maarif müfredatı, deolojik bir dayatma.  Atatürk’ün adını sildiniz, bilimi dışladınız, her derse dogmayı boca ettiniz. Sizin ‘Maarif’ dediğiniz şey, ‘biat eden nesil’ yaratma planıdır. Bu müfredat, pedagojik değil ideolojiktir. Eğitim değil şartlandırmadır. Artık ders kitaplarında bilgi değil, itaat öğretiliyor” dedi.

 

ÖĞRENCİ BAŞINA EN AZ HARCAMA YAPAN ÜLKEYİZ

 

“Bütçe yetmedi, yatırım yapılmadı” diyen Düdü, “OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az harcama yapan ülkeyiz. Maarif Vakfı’na ayrılan bütçe 600 kat artarken, MEB bütçesi yarım kat bile artmadı. Okullar dökülüyor, öğretmen açığı ücretli öğretmenlerle yamalanıyor. MEB’in görevi, bütçeyi sermayeye aktarmak değil; okulu temiz, öğretmeni kadrolu, dersi bilimsel yapmaktır. Eğitime en çok bütçeyi ayırdık diyorsunuz. Peki bu bütçeyle hangi sorunu çözdünüz? İkili eğitim neden hala devam ediyor? Neden hala çocuklar okullarda aç, neden hâlâ temizlik için sabun yok, kalorifer yanmıyor? Eğitim değil, yalan finanse edildi. Gerçekler ise dökülüyor. Öğretmenler yoksullukla sınıfa girdi.  Öğretmen maaşları açlık sınırına dayanmışken, Bakanlık ‘fonluyoruz’ diyerek gerçekleri çarpıttı. Öğretmen maaşı 20 yılda 20 gram altından 7’ye düştü. En düşük öğretmen maaşı ile 2014 yılında alınabilen ekmek sayısı 5370 iken 2025 yılında bu sayı 3631’e geriledi. Öğretmenler diplomalarının ve mesleki onurlarının her gün ayaklar altına alındığı bir döneme daha katlandı” diye aktardı.

 

RİCAYA DAYALI YÖNETİM VAR!

 

Atamaların yetersiz olduğunu ve mülakatların keyfi olduğunu belirten Düdü, “91 bin norm açığı varken yalnızca 20 bin öğretmen atadınız. İktidara geldiğinizde 60 binlerde olan atama bekleyen öğretmen sayısı 1 milyona yaklaştı. KPSS’yi kazanan öğretmenleri, torpilli mülakatlarla elediniz. Yüz binlerce genci hayal kırıklığına, işsizliğe ve karanlığa mahkûm ettiniz. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile kurumlar dışlandı, mülakat katmerleşti. Milli Eğitim Akademisi adı altında yeni bir eleme düzeni kuruldu. Eğitim fakülteleri değersizleştirildi. Mülakat artık daha da katmerli, daha da ideolojik hale getirildi. Devletin öğretmenini değil, partinizin sadık kadrolarını seçiyorsunuz. Anayasayı çiğniyor, torpili kural haline getiriyorsunuz! Asgari ücretle, sigortasız, güvencesiz çalıştırılan özel okul öğretmenleri için ‘patronlar söz verdi’ diyen bir bakanlık var artık. Yani yasa yok, hak yok; sadece ‘ricaya dayalı yönetim’ var” ifadelerine yer verdi.

 

ÖĞRENCİLER HALA KONTEYNERDE

 

Deprem bölgesinde eğitimin hala konteynerde olduğunu belirten Düdü, “6 Şubat’ın üzerinden neredeyse 2 yıl geçti. Ama deprem bölgesindeki öğrenciler hala konteynerde, hala birleştirilmiş sınıflarda. ‘Hayat normale döndü’ yalanına, çocuklar yıkıntıların içinde eğitim almaya çalışarak cevap veriyor. Eğitim hakkı, yerle bir oldu. Zorunlu eğitim ‘okumasınlar, çalışsınlar’ planı ile hedef alındı. Milli Eğitim Bakanlığı, 12 yıllık zorunlu eğitimi hedef alarak, eğitim sistemini daha da gericileştirme ve piyasalaştırma adımı atmaktadır. ‘3+1’, ‘2+2’ ve ‘yaş temelli’ eğitim modelleri gibi başlıklarla servis edilen bu senaryolar; özellikle kız çocuklarını eğitimden koparıp çocuk yaşta evliliğe sürükleyecek, yoksul aile çocuklarını ise iş gücü pazarının itaatkâr birer unsuru haline getirecektir. Bu bir tesadüf değil, planlı bir geleceksizlik dayatmasıdır! ‘Okumasınlar, çalışsınlar’ diyen bu anlayışa karşı, biz ‘her çocuk nitelikli, kamusal, laik ve bilimsel eğitim hakkına sahiptir’ demeye devam edeceğiz!” dedi.

 

BİR DÖNEMİN UTANÇ ALBÜMÜ

 

Sözlerinin devamında ise Düdü şu ifadelere yer verdi: “Öğretmene sürgün, hukuksuzluğa kurumsallık, Tekin dönemi adaletsizliği. Yusuf Tekin’in döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı’nda adaletsizlik ve keyfiyet kural haline geldi. Proje okullarındaki keyfi atamalar ile yüzlerce öğretmen, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürüldü. Proje okulu uygulaması, öğretmenlerin siyasi referansla seçildiği, liyakatin dışlandığı yapılar haline getirildi. ‘Norm fazlası’ bahanesiyle yapılan resen atamalar, öğretmenlerin mesleki ve insani haklarını yok sayan açık bir sürgün politikasıdır. Tekin döneminde MEB, öğretmeni koruyan değil, cezalandıran bir kuruma dönüşmüştü. Bu sergi; bir dönemin utanç albümüdür. Ve bu albümün her sayfasında sizin imzanız var Sayın Yusuf Tekin. Çünkü bu tablo, sizin bakanlığınızda ve AK Parti’nin siyasi hesaplarıyla şekillendi. Ama biz buradayız. Bu enkazı görüyoruz. Hesabını tutuyoruz. Ve bu tekinsizliğe teslim olmayacağız! Sizin yarattığınız karanlığa karşı; Eğitim-İş’in aydınlık mücadelesi büyüyerek sürecek. Laik, bilimsel, kamusal eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu ülkenin çocukları korkuyla değil umutla büyümeyi hak ediyor. Hurafeyle dogma ile değil, bilimle büyümeyi hak ediyor. Açlıkla yoksullukla değil, ülkesinin sunduğu refahla, nitelikli eğitimle büyümeyi hak ediyor. Bu ‘eser’ sizin olabilir… Ama bu ülkenin geleceği size bırakılmayacak!”