BENYAMİN ŞAHİN OLGUN İLE HEYKEL SANATI ÜZERİNE…

Heykel sanatı, mekan içinde üç boyutlu estetik biçimler yaratmayı amaçlayan görsel sanat dalıdır. 20. Yüzyıla değin heykel, belirli nesne ya da konulan, betimleyen, hareket etmeyen kunt hacim ya da kütlelerden oluşan bir sanat olarak kabul görmüştür. Bu geniş kapsamlı sanatın İzmir'deki temsilcisi Benyamin Şahin Olgun ile sanatın derinliklerine inerek heykel sanatını anlamaya, anlatmaya çalıştık


  • Oluşturulma Tarihi : 19.10.2015 08:05
  • Güncelleme Tarihi : 19.10.2015 08:05
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
BENYAMİN ŞAHİN OLGUN İLE HEYKEL SANATI ÜZERİNE…

ONURHAN ALPAGUT

Bize kendinizden bahseder misiniz?

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü 2005 yılı mezunuyum. 2005 yılından itibaren gerek arkadaşlarımla gerekse kendi başıma çeşitli atölyelerde heykel üzerine çalışmalarımı sürdürüyorum. Ağırlıklı olarak heykel sanatı üzerine çalışıyorum. Bunun dışında vakit buldukça mozaik, resim sanatlarına yöneliyorum. Kendi atölyemde kursiyerlerim var. Onlara ders veriyorum. Heykel siparişleri geldikçe, siparişleri yapıyorum. Figuratif, soyut, kavramsal alanda heykeller çalışıyorum.

Sanat ile alakanız ne şekilde gerçekleşti?

Sanat ile alakalı okul öncesi çevremdeki kişilerin vasıtasıyla sanatı tanıma fırsatı buldum. Ondan öncesi çizimim iyiydi, çizim yapmayı severdim. Her zaman el işlerine karşı bir yatkınlığım vardı. Doğal bir şekilde gelişti. Üniversiteye hazırlanma durumu oldu. 1-2 sene kadar hazırlandıktan sonra güzel sanatlar fakültesine girdim.

İnsanlara sanatınızı nasıl tanıtıyorsunuz?

Mesleğimiz 3 boyutlu görme, düşünebilme ve onu işlerine aktarabilme sanatı. Kısa bir tanımla heykel: 3 boyutlu yontu sanatı olarak geçer. Ancak sanatın tanımlaması bugün çok değişti; artık tek bir heykel tanımından bile bahsedemiyoruz. Sanat nedir? Sanatın dalları, disiplinlerinden bahsedebiliriz. Resim, heykel, seramik gibi sanatlar günümüzde birbiri içerisine çok geçmiş durumdadır. Ama illa tarifini yapacak olursak, kavramsal olarak ilerleyen, fikirlerin öne çıktığı bir sanat dalıdır. Klasik anlamda ülkemizde çok bilinmediği için 3 boyutlu bir biçimlendirme dalı olarak bahsedebiliriz.

Heykel dışında hangi sanat dalları ile uğraşıyorsunuz?

Son yıllarda mozaik sanatıyla tanıştım. Mozaik sanatı resim sanatının da bir koludur. Çok ilgimi çekti. Renklerle oynayarak, ortaya bir kompozisyon çıkarıyorum bu sanatta beni derinden etkiliyor. Bunun dışında zaman zaman çizimler yapıyorum. Çizimde beni heykel anlamında besleyen bir sanat. Sinema, tiyatro gibi yan dallarla kendimi beslemeye çalışıyorum. 

Çalışmalarınıza gelirsek, neler yapıyorsunuz? Yapım aşamasında olduğunuz ya da bitirdiğiniz bir çalışmanız var mı? Bunun fikrini ve oluşum hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

Son figüratif çalışmamı geçen sene bitirdim. Gelen bir siparişti bu çalışma. Hikayesi ilginçtir: Gökçeada'da daha önce yerleşik olarak yaşayan Rumlardan bazıları mübadele sırasında yurtlarına gönderilmişler. Böyle bir vatandaş yıllar sonra Gökçeada'ya geri dönmüş. Kendi bulunduğu köyde eski evini ve arazisini 49 yıllığına kiralamış ancak bu şekilde toprağını geri alabilmiş. Orada başka yerlerde satın almış. Zamanla orada üzüm bağları ve tavernalar oluşturmuş. Adayı tek başına canlandırmaya çalışmış. Bu kişiden bana gelen bir istek sonucu bağa Şarap Tanrısı Dionysus'u simgeleyen bir heykel yapmamı istedi. Karşılıklı bir kaç sefer fikir ve görsel alışverişinde bulunduk. Sonunda bir objede karar kıldık. O çalışmayı 4 ay içerisinde bitirdim. Şu an Gökçeada'da kendi mekanında heykel duruyor. Bence güzel bir işti.

Sergi veya sergileriniz oldu mu? Bunlardan kısaca bahseder misiniz?

Tabii ki. Ürettiğim eserleri hemen hemen her yıl sergiliyorum. Genellikle bu sergiler İzmir'de oluyor. Genellikle karma sergilere katılıyorum. Eserlerimi İzmirli sanatseverlerin beğenisine sunuyorum. Amacımız sanatla insanları tanıştırmak. Çünkü biz sanatçıların çok büyük bir maddi beklentisi olamıyor. Sergilerimde ağırlıklı olarak metal heykellerimi kullanıyorum. Bazı kavramsal çalışmalar oluyor, onları kullanmaya gayret gösteriyorum. Gören kişiler bir objeye baktıkları zaman anlamaya çalışıyorlar. Hatta gelip bu nedir? Ne yapmaya çalıştınız? Diye soranlar oluyor. Bunlar güzel şeyler. Halkın bilinçlenmesi bence çok güzel bir durum. Bende buna yardımcı olmaya çalışıyorum.

Eserlerinizle aranızda duygusal bir bağ var mı? Eseriniz satıldığı takdirde neler hissediyorsunuz?

Yapım aşamasında duygusal bir bağ ister istemez oluyor. Çünkü o eserlerle belirli bir müddet geçiriyorsunuz, emek harcıyorsunuz, düşünüyorsunuz. Sizin için o eser bir çocuk gibi oluyor. Benim düşünceme göre; her ne kadar aranızda duygusal bir bağ oluşsa da bir iş satıldığında bana sevinç veriyor. Yeni işlere vesile oluyor. Beni motive ediyor. Kendime saklamak bana pek doğru gelmiyor. Heykeller maddi bir obje değil aslında. Bunların insanlığa sunulmuş bir hediye gibi görülmesi gerekiyor.

Yaptığınız eserlerde daha çok hangi temaları kullanıyorsunuz?

Kavramsal temalar kullanmaya özen gösteriyorum. Ölüm, yaşam gibi basit temaları işliyorum. Ama tüm bu temaları farklı yollarla işliyorum. İnsanların ilgisini çekmesini istiyorum. İlk bakışta insanlar bir objeyi tam olarak kavramıyor. Ama açıkladığınız takdirde mantıklı buluyorlar. Bence herkesin içinde bir ölüm korkusu vardır. Bunu bir işle trajik bir şekilde sunduğunuz zaman karşınızdaki çok şaşırıyor. Bu da insanlarda bir bilinç yaratıyor.

Sizce heykel sanatı İzmir'de ne kadar biliniyor? İlgi, alaka ne durumda?

Aslında Heykel sanatı Türkiye'de ne kadar biliniyor? Çok bilinen bir sanat dalı değil. Resim daha ön planda ve daha rahat çalışılıyor. Ama heykel deyince aklımıza gelen ilk şey: Atatürk heykelleri oluyor. Bu Cumhuriyet tarihinden bu yana simgeleşmiş bir figür tabii ki. O yıllarda belirli ideolojiyi koruyabilmek için Atatürk heykelleri her şehirde dikilmiş ve vardır. İnsanların da algısı bu yönde gelişmiştir. Heykel deyince aklınıza gelen şey Atatürk heykelidir. Onun dışında başka bir materyalle insanların karşısına bir sanat objesi çıkardığınızda, onu heykel olarak kabul etmiyor. Çünkü böyle bir algı yok. Bu anlamda biraz zorlanıyoruz. Umarım bu algı bir gün kırılacaktır. İzmir'de sanata alaka var diyebilirim. İzmirliler sanata yakın olmayı seviyorlar. Bu anlamda bence açık görüşlüler. En azından merak ve ilgi var. Kurslara talep oluyor. Bence ilgi iyi durumda. Ancak daha iyisi neden olmasın?

Heykel sanatını dünyadaki diğer ülkeler ile karşılaştıracak olursanız Türkiye'de ki çalışmalar için neler söylersiniz?

Görünen anlamda meydanlara konulan heykellerle dünya ile çok entegre olduğumuzu söyleyemem. Ama iyi işleri olan sanatçılarımızda var. Genelde bu iş İstanbul'da dönüyor. Sanat piyasası orası. Ama genel olarak karşılaştıracak olursak; Avrupa ve Amerika'da bu sanat çok ileri durumda.

Sizce Türkiye'de sanata ve sanatçıya gerekli değer veriliyor mu?

Sanatla halkımızın çok fazla bir ilgisi yok. Ama son yıllarda ilgi biraz daha artmış durumda. Sanatçıya saygı ve ön plana çıkması açısından gerekli değer verilmiyor. Daha çok magazinsel yönden işler yürüyor. İsmini duyuran bir sanatçı ancak medya'da yer bulabiliyor. Onun dışında kalanlar debeleniyor. İlgi olsa zaten diğer sanatçılarda ön plana çıkar. Bunun dışında devlet politikamızda belli. Çok bir destek göremiyoruz. Hatta var olan bazı sanat merkezleri dahi kapatılıyor. Ancak yurtdışında bu durum çok daha farklı sanatçı gerek manevi gerek maddi anlamda destek görüyor.

Peki sizce ne yapılmalı?

Öncelikle halkın sanata ilgi duyması lazım. Her şeyin başı eğitim. Hükümet politikaları oluşturulması lazım. Ancak şu anda bunlardan söz edemiyoruz. Daha çok müzeler açılması şart. Sanatın her anlamda desteklenmesi gerekiyor. Gerekirse sanatçıların yurtdışına gönderilmesi kolaylaştırılması lazım. Erasmus'un yaygınlaştırılması, yurtdışından sanatçı getirilerek, burada çeşitli sergilerin artırılması gibi pek çok şey yapılabilir.

Atölye olarak ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?

Türkiye'de sanatın ve sanatçının durumu ortada. Bu işten para kazanamıyoruz. Biz sadece hayallerimizin peşinden koşuyoruz. Devletin bunu görüp destekleyeceği yerde tam tersine sanattan ve sanatçıdan vergi almaya çalışıyor. Destek yerine köstek oluyor. Tanıdığım pek çok arkadaşım atölyesini kapatmak zorunda kaldı. Sıkıntı çok.

Bir hayaliniz var mı? Bizimle paylaşır mısınız?

Çok daha fazla üretim yapabilmek, yurtdışında çok daha tanınır bir sanatçı olmak. Devletimizin sanata ve sanatçıya değer vermesi…

Heykel sanatı anlamında takip ettiğiniz kişiler var mı?

Genellikle yurtdışındaki sanatçıları takip etmeye çalışıyorum. Şu anda takip ettiklerim arasında: Erwing Bloom, Ozan Oğaner, Seçkin Piriner  bulunuyor.

Biraz bize öğrencilerinizden bahseder misiniz?

Öğrencilerim burada heykel, mozaik, resim dallarında eğitim alıyor. Kurslarımız Eylül-Ekim gibi başlıyor Haziran ayına kadar devam ediyor. Heykel sanatına ilgi giderek artıyor. Gelen öğrencilerimize belirli program uyguluyoruz. İnsanlar heykel denince direk çamurla kısa yoldan başlamak istiyorlar. Programıma göre; önce çizim ondan sonra üç boyuta geçiliyor. Genellikle heyecanlı oluyorlar. Heykel kursları da Türkiye'de pek fazla yok. Gerçekten bu işi isteyen ve beğenenler atölyeye geliyor. Kurslara devam ediyorlar. En azından 1 sene dahi olsa katılım görüyor.

Heykel sanatına başlamak isteyenlere tavsiyeleriniz nedir?

Öncelikle temel sanat eğitimi almalılar. Fakültelere ve Akademilere girebilirler. Sanatın Türkiye'de ki durumunu iyi anlayıp, ona göre başlamalılar. Bu meslekle hayatını geçindirip geçindirmeyeceğini iyi düşünmelidirler. Çünkü okuldan mezun birçok arkadaşım artık sanatla uğraşmıyor farklı mesleklere yönelmiş durumda. Bir takım hayal kırıklıkları yaşayabilirler, bunu göz önüne alarak hareket etmelidirler.

 

Haber Merkezi