Sayfa Yükleniyor...
Ebru sanatı en eski Osmanlı kağıt süsleme sanatıdır. Bu sanatın ilk bilinen adı Orta Asya dillerinden Çağataycada Hare, damarlı anlamına gelen Ebredir. İleriki dönemlerde ise Türklerle birlikte Anadoluya gelen bu sanatın adı daha sonra Ebru olmuştur. Şimdi ise Avrupadaki adıyla Marbling diye bilinen ebru, 17. yüzyılda Avrupada Türk kağıdı olarak ortaya çıkmıştır.
Ebru, Türkiyede cilt sanatının yanı sıra, hat sanatında zemin ve pervaz olarak kullanılan bu sanat hat sanatının, sanat atölyelerinde çoğalması ile birlikte sadece fonda kullanılan desenli kağıt, zamanla birlikte değeri artarak çerçeve haline geldi. Biz de bu Osmanlıdan günümüze kadar gelmiş olan değerli süsleme sanatını siz meraklıları için detayına kadar indik. Konunun bilirkişileri ..Vimor Ebru ve El Sanatları Atölyesi sahibi ve sahibesi Fatma Çınar ve eşi Ömer Çınar ile ebruya dair ilginizi çekebileceğini düşündüğümüz bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Fatma Çınar, Trabzon Vakfıkebir doğumluyum. Lise mezunuyum. İzmir'de ebru sanatıyla ilgili çalışmalarım şu an eşimle birlikte işlettiğim ..Vimor Ebru ve El Sanatları Atölyesinde başladı. Daha öncesinde çeşitli yerlerde farklı sanat dalları üzerine çalıştım. Fakat sonrasında İzmir'e gelmemle beraber ebru dersi alarak çalışmalarıma devam ettirdim.
Sanata başlangıcınız nasıl gerçekleşti?
İzmir'e geldiğimiz ilk dönemde eşimle beraber kitapçılık yapıyorduk. O süreçte ben 2 aylık bir ebru kursuna gittim. Fakat 1 seneye yakın çalışma süreci oldu. Bir seneden sonra eşimle beraber yaptığımız işlerle fuarlara katılmaya karar verdik. Fuardan sonraki süreçte çalışmalarımızı atölye boyutuna taşımaya karar verdik. Atölyemiz 4 yıllık, benim ise ebru ile alakalı geçmişim 6 seneye dayanıyor. Ebru öncesi resimle alakalı bir takım çalışmalarım oldu. Resim üzerine eğitim aldım. Sınavlara girdim fakat olmadı, nasip değilmiş.
Sanata bakış açınız nedir?
Herkesin içerisinde bir şeyler var aslında. Sanat, bir yeteneği ortaya çıkarma sürecidir. Sanat, bir materyale farklı bakış açılarıyla bakabilme yeteneğidir. Bu her sanat için geçerlidir.
Modern ve klasik ebru sanatını ele alacak olursak, sizin çizginiz nedir?
Ebru sanatı, klasik ve modern çalışmalar olarak ikiye ayrılıyor. Bu sanatı klasikçiler ve yeni bakış açısı ile yorumlayanlar olarak ele alabiliriz. Benim bulunduğum kısım isim ise sanata yeni bir yorum getiren kesime dahil. Klasikçilerden farkımız; desenleri standart kullanmıyoruz. Tekniklerimiz standart değil. Aynı şeyleri tekrarlamamak adına her seferinde farklı şeyler ortaya çıkarıyoruz. Bu yüzden klasikçiler bize biraz kızabilir. Eğer sanatı konuşuyorsak, farklı bir yorum getirebilmelisiniz. Ebruyu bir kağıt üzerine yapmaktansa, günlük yaşamımızda kullandığımız materyaller üzerine çalışıyoruz. Günlük yaşamda kullandığımız kolye, yüzük, fular gibi mateyallerin üzerine çalışıyoruz. Biz birazda bu yüzden sanattan ziyade zanaat kısmına giriyoruz. Bir yandan ürettiğimiz şeyler de sanatsal bir değer sahip. Standardın dışında çalışıyoruz. Biz her seferinde teknemizin başına farklı daha ne üretebiliriz diye geçiyoruz. Desen açısından piyasada bulunan diğer sanatçılardan farklıyız. Her seferinde teknenin başında farklı bir şeyler üretmek istediğimiz için; ortaya çıkan ürünler piyasada bulunan diğer ürünlerden çok daha farklı.
Ebru sanatının farklı geleneksel sanatlar ile birleştirilmesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Minyatür olabilir fakat hat sanatının ebru ile birleştirilmesini doğru bulmuyorum. Sanatsal bir çalışma olabilir evet ama inandığım şeyleri ticaretin bir nesnesi haline getirmeyi doğru bulmuyorum. Yapanlara bir şey söylemiyorum. Ben bu işi ticari olarak yapıyorum. İnancımızı ticarete dökmeyi doğru görmüyorum. Yaptığım çalışmalarım üzerinde vav harfi ya da elif gibi dini anlamları olan harfleri görmeniz mümkün değil. Ticari anlamda kullanılması taraftarı değilim. Sanatsal olarak yapılıyor. Bu konuda bir şey söylemiyorum. Herkesin bakış açısı kendine. Minyatüre sıcağım fakat hat sanatını kullanmıyorum.
Sizin ağzınızdan dinleyecek olursak ebru sanatı nedir?
Benim için ebru sanatı, su ile bir araya geldiği zaman hayatın kendisi gibi. Çünkü hayatınızdaki bir şeyi geri dönüp değiştiremezsiniz. Ebruda yaptığımız bir deseni yanlış yaptığınızda değiştiremezsiniz. Biraz sabır, kendinizi dinleme ve hayat gibi. Sanatı, hayat gibi değiştiremiyor olmanız benim için çok önemli.
Ebru sanatının tarihimiz ve kültürümüz açısından yeri nedir?
Nerede başladığına dair bilgimiz yok. Kaynaklarda Osmanlı sanatı olarak geçiyor. Belli bir döneme kadar zaten belli bir ilgide görmemiş. Cumhuriyet döneminde Necmettin Okyay, ebru sanatını tekrar canlandırmıştır. Ebru sanatı, her şeyden önce bir süsleme sanatıdır. İnsanlar, yaşadıkları yeri ve çevreyi güzelleştirmek ister. Bu bağlamda defterleri ve kitapları ebru sanatı ile süslemişlerdir. Ayrıca sanatın biricik olması sebebiyle resmi belgeler ve deflerin üzerinde süslemek amacıyla kullanılmıştır. Manevi yönü kuvvetli bir sanattır. Manevi yönü daha kuvvetli olduğu için bizim topraklarımızda önemi daha büyük olmuştur.
Bu sanatta incelik nerede yatıyor?
Çalışmakta yatıyor. Belki de su ile iletişim kurmaktan geçiyor. Başta planladığınız ile sonuçta çıkan şey her zaman aynı olmuyor. Bu da sonuçta kendinizi geliştirmenizi sağlıyor. İncelik su ile kurduğunuz ilişkide saklı. Sanatı yaparken bir ressam gibi değilsiniz. Tek başınıza çalışmıyorsunuz. Her şey sizin kontrolünüzde değil. İşin içerisinde su etkeni var. Bu her şeyi etkiliyor.
Sergileriniz oldu mu?
Bu biraz benim için sorunlu bir konu. Biz bugüne kadar hiç sergi açmadık. Şu koşullarda belli bir süre daha açmayı düşünmüyoruz. Çünkü herhangi bir yerde 3-5 ay kursa gidiliyor, ortaya bir şeyler çıkıyor ve bunlarla sergi açılıyor. Sergi dediğiniz, insanların karşısına gerçekten bir şeyler çıkaracaksanız, bunun bir sanatsal değeri olmalı. İnsanlara özgün bir şeyler vermelisiniz. Onlara gerçekten sanatsal bir şeyler sunmalısınız. Biz henüz sanatsal olarak yoğunlaşarak hadi bir sergi yapalım kıvamına gelemedik. Bu iş, bizim profesyonel işimiz. Geçimimizi ebru sanatı ile sağladığımız için; sergi işine kalkışmadık. Ancak bu konuda geciktiğimizi düşünmüyorum. Sergi günümüzde bir referans kaynağı oldu. Öyle sergiler görüyoruz ki benim burada verdiğim 2 ay eğitimle daha güzel işler çıkartan öğrencilerim var. Sanatın bir özgünlüğü var. Her tekneden çıkan şeyi insanlara sanat diye sunamazsınız. Ne yazık ki insanlarımız bunu diyor. Bizden önce sanata yıllarını vermiş insanlar var. Sergi diye planlanan bir etkinlikte gerçekten sanatsal işlerin olması lazım.
İzmir'de ebru sanatına ilgi ve alaka ne durumda?
Son dönemlerde artış var. En azından televizyonlarda görünüyor olmasından kaynaklı bir ilgi var. Ancak sanat anlamında yeterli değeri görmüyor. İzmir, zaten sanat konusunda zayıf. İyi niyetli çabalar çok fazla fakat başarılı olmuyor. Bir turist olarak İzmir'e geldiğinizde dahi sanatsal anlamda gösterebileceğimiz bir alanımız dahi yok. Kızlarağası ve Kemeraltı gibi tarihsel alanlara sahibiz fakat işletemiyoruz. Sanat her alanda İzmir'de sorunlu. Ebruya tekrar dönecek olursak, ilgi ve alaka var. Belki de ebruyu tablo olmaktan çıkarttığımız için iyi dönüşler gerçekleşiyor. Çizgimizi bu şekilde devam ettirdiğimiz sürece ilgi ve alaka devam edecektir.
Sizce bize ait bu kültüre yeterince sahip çıkılıyor mu?
Hiçbir konuda olmadığı gibi bu sanata da sahip çıkılmıyor. Türkiye, sanat konusunda birkaç iyi insanın çabasından öteye gidemiyor. Ebru biraz da yanlış algılanıyor. Bu sanatı sadece tasavvufi yönü kuvvetli olan insanların yaptığına dair toplumda bir kanı var. Ancak bu doğru değil. Bu sanatı bazı kutsallarla anlatmaya çalışıyorlar. Bu yanlış bir durum. Kutsiyet insanın içinde olan bir şeydir. Kutsal olan, ebru sanatının kendisi değildir. Bu sanatı yapan farklı dinlere mensup insanlar var. Herkese kendi inandığı kutsaldır. İnsanları yaptıkları sanatsal çalışmalarla değerlendirmek lazım. Türkiye'de sanat yanlış yorumlanıyor. Bu sebepten insanlar biraz uzak duruyor.
Eklemek istedikleriniz?
Sanatsal anlamda İzmir'de bir boşluk var. Bu boşluk elinde imkan olan kişiler tarafından göz ardı ediliyor. İzmir önemli bir şehir ancak hem sanatsal hem de İzmir'i tanıtacak başka şeyler açısından zayıf kalıyor. Bu bağlamda sanatçılar bir yerde toplandırılarak bir proje üretilebilir. Valilikler, belediyeler sanatçının elinden tutabilir. Büyük organizasyonlar bireylerin üstesinden gelebilecekleri şeyler değildir.
Haber Merkezi