Sayfa Yükleniyor...
Altın, gümüş, platin gibi değerli malzemelerin üzerine değerli taş ya da yarı değerli taşların dizilerek yapılan takı tasarımının İzmir'deki önemli temsilcilerinden gümüş takı tasarımcısı ve usta öğretmen Ceyda Şakar ile takı tasarımı üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik
ONURHAN ALPAGUT
Altın, gümüş, platin gibi değerli malzemelerin üzerine değerli taş ya da yarı değerli taşların dizilerek yapılan takı tasarımının İzmir'deki önemli temsilcilerinden gümüş takı tasarımcısı ve usta öğretmen Ceyda Şakar ile takı tasarımı üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Ceyda Şakar, 5 Kasım 1980 İzmir doğumluyum. Celal Bayar Üniversitesi Mahalli İdareler bölümü mezunuyum. 10 yıldır Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde gümüş takı eğitimi vermekteyim. Bu sene mesleğimdeki 11. yılım ve 6 aylık bir kız bebeğim var. Mezun olduğum meslek ile alakamı devam ettirmedim. Sanata olan ilgimden dolayı gümüş takıya yöneldim. Daha sonraki süreçte konuyla alakalı eğitimler almaya başladım. Şu an hayatıma Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde gümüş takı üzerine eğitim vererek devam ediyorum.
Sanat ile alakanız nasıl gerçekleşti?
Sanat ile alakam yeteneğimin keşfedilmesi ile gerçekleşti. İlk olarak Aliağa Halk Eğitim Merkezinde göreve başladım. Oradaki müdürüm Rıza Akdeniz sayesinde şu anda bulunduğum seviyeye ulaştım. Trabzon Hasırı ile sanata başladım. Sonrasında üzerine bir şeyler ekledim.
Biraz bize Trabzon Hasırı ve Kazaziye sanatının geçmişleri hakkında bilgi verir misiniz?
Trabzon hasırının takı olarak üretimi Trabzon'da başlamıştır. Örgü şeklinin teknik kökeni çok eski çağlardaki şövalyelerin zırhının örgü şekline dayanır. Fatih Sultan Mehmet'in fethine dayanır. Hasır örme işleminde kullanılan aletlerin başında çifte gelir. Hasır örgü 31-32 mikron inceliğindeki altın ya da gümüş tellerin ilmek ilmek örülmesiyle yapılmaktadır. Altın ve gümüş teller marifetli ellerde hayat bulmaktadır. Kazaziye sanatı ise, M.Ö 2800 yılının ikinci yarısında hüküm sürmüş olan Lidyalılardan Anadolu insanına miras kalmıştır. Kazaziye sanatı da tamamen el emeği ürünüdür. İpek veya naylon tel üzerine burularak sarılan çok ince (0,08 mikron) 995 ayar altın ve 999 ayar gümüş teller ile yapılan bir el sanatıdır. Çok zarif görünümünün yanında bu ürünler aynı zamanda çok sağlamdırlar ve nesilden nesile aktarılmaktadır.
Gümüş takı olarak neler üretiyorsunuz?
Gerdanlık, bilezik, yüzük, broş, saat kordonu, kravat iğnesi, anahtarlık, kemer, kolye uçları ve birçok şey yapıyorum.
Sanatın zorlukları nelerdir?
Bu sanatı yapabilmek için öncelikli olarak sabırlı olmalısınız. Sabır, istek, ilgi ve merak olduktan sonra devamı geliyor. Çok ince bir iş. Bunun için gözlerinizin keskin olması şart. Yapım aşamasında sabır bölümünü atlattıktan sonra keyifli bir hal alıyor. Asıl olarak işin satış bölümünde zorluklar karşınıza geliyor. Konu ile alakalı satış alanlarının oluşturulması gerekli. Belediyeler, valilikler bizlere destek olmalı. Kursiyerlerimin yüzde 90'lık kesimini bayanlar oluşturuyor. Kişilerin birçoğu emekli. Aslında bu sanatı öğreterek bizler onlara birer altın bilezik veriyoruz. Satış yapabilme açısından sadece çevrenize sanatı satabiliyorsunuz. Bu konuda bize gerekli satış mekanları oluşturulursa iyi oluyor diye düşünüyorum.
İnce işçilik isteyen bir sanatın öğeleri nasıl bir bakım istiyor?
Kullanım aşamasında ürünlerin üstüne parfüm ve benzeri kimyasallar sıkmamanız gerekiyor. Herhangi bir iş ile uğraşırken takılarımızı bir kenara koyarak işimize devam etmeliyiz. Nemle irtibatını kesmek ilk etapta yapacağınız işler arasında. Yaptığımız işler 32 bin mikron gümüş işleme olmasından dolayı parlatma işlemlerinin mutlaka atölyelerde yapılması gerekiyor.
Sanatı yaygınlaştırmak adına neler yapıyorsunuz?
Yaptığımız takıların geçmişi 1400'lü yıllara kadar dayanıyor. Geçmişten günümüze gelenekselliği göz ardı etmeden modernleştirerek günümüzdeki haline getiriyoruz. Öğretmenlik ayağında ise sanatın teknik ayağını öğrencilerime aktarıyorum. Gelenekselliğin dışına çıkmadan tasarım yapmayı gösteriyorum. Kısaca ufuklarını açıyorum diyebilirim. Sonrasında devamı geliyor zaten.
Peki bu işin resmi ayağı nasıl? Yeterince destek alabiliyor musunuz?
Halk eğitim merkezlerindeki hocalar bir bakıma üniversite düzeyinde eğitim veriyorlar. Oradaki idareciler her türlü yardımı gerçekleştiriyor. Devlet, sanatı koruyor. Bizim gösterdiğimiz sanat dalları unutulmaya yüz tutmuş sanatlar arasındadır. Bu bakımdan iki öğrenciniz dahi olsa kurs açılıyor. On yıldır Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde çalışıyorum. Gümüş takıyı Karşıyakalılara sevdirdiğimi düşünüyorum. Öğrenci sayımız 2-3'lerden 70-80'ler düzeyine çıktı.
Engellilere yönelik bir eğitim çalışmanız var mı?
Engellilere yönelik projelerimiz oldu. 3 sene boyunca işitme engellilere hizmetlerde bulundum. Onlara sanatı öğrettim. Şu anda onlar kendi evlerini yaptıkları sanatla geçindirebiliyorlar. Bu da bana mutluluk veriyor.
Her geleneksel sanatta olduğu gibi bu sanatta da usta-çırak ilişkisi mevcut mu?
Ben ilk olarak bu işe Aliağa Halk Eğitim Merkezinde, Trabzon hasırını öğrenerek başladım. Öğrenmeye aç bir insanım. Hala kendimi yeterli bulmuyorum. Sürekli kendimi geliştiriyorum. Eğitimimi hala sürdürüyorum. Sanatın belli kuralları var. Bu kuralların dışına çıkmadan yapmak zorundasınızdır. Gümüş takı ve hasır örgüde 32 bin mikron kullanırız. Bunun dışına çıkamazsınız. Klasikliğin yanında modernliği de günümüze uyarlıyoruz.
Sizce sanat geleneksel olarak kalmalı mı?
Bence kalmamalı. Geleneksel olarak kalırsa birçok kesime hitap edemeyiz. Belli bir grubun dışına çıkamayız. Günümüze mutlaka uyarlamalıyız. Yaptığım tasarımlarda genellikle yarı değerleri taşları kullanıyorum. Günlük yaşama uygun hale getiriyorum. Bu şekilde gençlere de hitap ediyoruz.+
Desen-modern tasarımı konusunda kıstasınız nedir?
Farklı modeller çıkarıyoruz. Yaptığım işlerin tekrarından kaçınıyorum. Herhangi bir yerde otururken veya sohbet ederken aklıma motifler gelebiliyor. Bunları kağıda aktarıyorum. Daha sonrasında uygulama kısmına geçiyorum. Bu şekilde sanatın hiçbir tekrarı olmuyor.
Bu sanatın yörelere göre farklılıklar gösterdiğini biliyoruz biraz bunlardan bahsedelim.
Mardin ve Beypazarı bölgelerinde telkari sanatı daha yaygın. Trabzonda ise daha çok Trabzon hasırına rastlarsınız. Hem Türkiye ve hem de dünya üzerinde Trabzon hasırı yoğun rağbet görmekte. Bir numara olduğunu söyleyebilirim. Trabzon da ayrıca Kazaziye de oldukça yaygındır. Kazaziye daha çok gümüş üzerine yapılır.
Sanatın İzmirdeki konumunu nasıl görüyorsunuz?
İzmir'de yoğun ilgi var. Satış alanları oluşturulmasını istiyoruz. Yaptığımız işler nesilden nesile aktarılabilecek uzun ömürlü işler. Yoğun bir eğitimden sonra öğrencilerimden sipariş üzerine çalışanlar oluyor. Bu konuda yer tahsisi talebimiz mevcut. Pazarlarda ve metrolarda satılabilecek türden ürünler üretmiyoruz. Maddi açıdan kıymetli ürünler sattığımızdan dolayı eserlerimizin buna uygun yerlerde satılması gerekiyor.
Eklemek istedikleriniz?
Kadro konusunda talebimiz var. 11 yıl süredir usta öğreticilik yapıyorum. Bu mesleği icra eden fazla kişi yok. Halk eğitim merkezlerinde uzun zamandan beri pek çok kişi kadrosuz bir biçimde çalışıyor. Bu yüzden birçok haktan mahrum kalıyoruz. Yaz tatillerinde görev yapmıyoruz. Görev yapmadığımız süre içerisinde ücret almıyoruz, bu bizi ekonomik açıdan etkiliyor. Bunun dışında ücretlerimiz kadrolu ve kadrosuz olarak farklılıklar gösteriyor. Emekli olduktan sonra kıdem tazminatı alamıyoruz. Bu açıdan bakanlıktan kadro talebi istiyoruz.
Ceyda Şakar, röportajımızda bakanlıktan olan kadro taleplerini dile getirerek, ekonomik olarak çalışmadıkları dönemde sıkıntı çektiklerini belirtti.
Haber Merkezi