Bilimin açıklayamadığı sır: Envaitenet Adası neden yüzyıllardır insan yutuyor?

“Geri dönülmeyen yer” olarak bilinen Envaitenet Adası, modern araştırmacıların bile kaybolduğu esrarengiz vakalarla dikkat çekiyor. Sır perdesi hâlâ aralanamadı.

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bilimin açıklayamadığı sır: Envaitenet Adası neden yüzyıllardır insan yutuyor? haberinin görseli

Afrika kıtasının derinliklerinde, Kenya ve Etiyopya sınır hattında uzanan uçsuz bucaksız Turkana Gölü, sadece kıtanın en büyük çöl gölü olmasıyla değil, aynı zamanda kalbinde sakladığı ürkütücü bir sırla da anılıyor: Envaitenet Adası.

Bölgenin kadim El-Molo kabilesinin dilinde "geri dönülmeyen yer" anlamına gelen Envaitenet, isminin hakkını yüzyıllardır veriyor. Yerel halkın dahi yaklaşmaya çekindiği bu küçük, cennet görünümlü arazi parçası, bilim insanlarının dahi tam olarak çözemediği bir lanetin pençesinde. Anlatılanlar, yalnızca ilkel kabilelerin batıl inançları olmanın ötesinde, kayıt altına alınmış modern kayboluşlarla da destekleniyor.

1600'LERDEN GÜNÜMÜZE UZANAN ESRARENGİZ KAYBOLUŞLAR

Envaitenet'in kötü şöhreti, yüzlerce yıl öncesine, 1600'lü yıllara dayanıyor. O dönemde adaya yerleşmeye çalışan birkaç El-Molo ailesi, ilk başta yemyeşil doğasına ve manzarasına hayran kalmıştı. Ancak kısa süre içinde adada bir tuhaflık olduğunu fark ettiler: Adada ne tek bir kuş sesi, ne bir hayvan izi, ne de başka bir canlıya rastlanıyordu. Ada, adeta sessiz bir mezarlıktı.

Yerel halkın aktardığına göre, günler geçtikçe geceleri ürkütücü çığlıklar duyulmaya başlandı. Taşlar sanki görünmez bir el tarafından yer değiştiriyor, gölge benzeri figürler belirip kayboluyordu. Bu ürkütücü olaylar silsilesinin ardından, adada yaşam kurmaya çalışan köylüler bir anda iz bırakmadan ortadan kayboldu. Geriye sadece boş kayıkları ve birkaç kişisel eşyaları kaldı. Bir köyün, tüm sakinleriyle birlikte adeta buharlaşması, Envaitenet’i “lanetli” ada olarak tarihe not düşmesine neden oldu.

BRİTANYALI ETNOGRAFLAR DA "DÖNÜŞSÜZLÜĞÜN" KURBANI OLDU

Eğer bu olaylar sadece ilkel anlatılar olsaydı, gerçeklik algısı zayıf sayılabilirdi. Ancak adanın gizemi, 20. yüzyılda modern araştırmacıları bile yutmayı başardı.

Tarih 1935'i gösterdiğinde, iki Britanyalı etnograf, Martin Johnson ve Paul Williams (hayali isimler kullanıldı, orijinal metindeki 'iki etnograf' bilgisine dayanarak), adanın sırrını çözmek için yola çıktı. Bir süre düzenli olarak telsizle "Her şey yolunda" mesajını ileten ikili, bir anda sessizliğe büründü. Kapsamlı arama çalışmalarına rağmen, ne etnografların kendilerine ne de kayboluşlarına dair en ufak bir ipucuna ulaşılabildi. Onlar da tıpkı yüzyıllar önceki El-Molo köylüleri gibi, Envaitenet'in karanlığına karışmışlardı. Daha sonraki yıllarda yerleşmek veya araştırma yapmak amacıyla adaya giden Avrupalı uzmanlar da aynı akıbeti yaşadı; hiçbiri geri dönemedi.

TURKANA'NIN TEHLİKELİ SULARI VE VOLKANİK YAPI

Envaitenet Adası, sadece kendisi gizemli olmakla kalmıyor, bulunduğu coğrafya da risklerle dolu. Afrika'nın en büyük çöl gölü olan tuzlu Turkana Gölü'nün ortasında yükselen ada, Kenya-Etiyopya sınırında kritik bir konumda yer alıyor.

Gölün etrafı, av baskısının az olması nedeniyle devasa boyutlara ulaşan Nil timsahları ile dolu. Yüksek sodyum oranı nedeniyle sertleşen derileri ticari değer taşımadığından, bu timsahlar insanlar için büyük bir tehdit oluşturmuyor olsa da gölün riskli yapısının bir parçası. Ancak kayboluşların anahtarı, bilim insanlarına göre coğrafi tehlikelerde yatıyor olabilir.

GİZEMİ AÇIKLAYAN İKİ BİLİMSEL TEORİ

Kayboluşların ardındaki sır perdesi, modern bilim tarafından iki ana teori ile aralanmaya çalışılıyor:

1. METEOROLOJİK TEORİ: ANİ VE ÖLÜMCÜL FIRTINALAR

Turkana Gölü, aniden patlak veren ve ölümcül olabilen güçlü fırtınalarıyla meşhur. Bilim insanları, bu ani rüzgarların tekneleri devirerek kaybolmalara yol açmış olabileceğini düşünüyor.

Ancak: Bu teori, "Tüm bir köy, tek bir fırtınada nasıl yok olabilir?" ve "Neden kaybolanlara ait tek bir kalıntı ya da beden dahi bulunamadı?" gibi temel soruları yanıtsız bırakıyor.

2. JEOLOJİK TEORİ: YERYÜZÜNDEN SIZAN ZEHİRLİ NEFES

Daha ürkütücü olan diğer teori ise adanın volkanik yapısıyla ilgili. Bölgenin aktif jeolojik yapısı nedeniyle Envaitenet'in altından zaman zaman toksik gazların yüzeye sızmış olabileceği düşünülüyor. Bu zehirli gazlar; adaya ayak basanlarda ani panik, halüsinasyon, oryantasyon kaybı ve hatta anlık ölüme neden olmuş olabilir.

Ancak: Tıpkı ilk teoride olduğu gibi, cesetlerin ve kalıntıların tamamen kaybolmuş olması, zehirli gaz teorisinin de tam olarak sağlam bir dayanağa sahip olmasını engelliyor.

Envaitenet Adası, yemyeşil yüzeyinin altında yüzyıllardır süren bir sırrı saklamaya devam ediyor. Yerel halk için geri dönülmeyen yer, bilim insanları için ise hala çözülememiş bir jeolojik ve antropolojik bulmaca olmaya devam ediyor.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.