Kurban Resmi

10 asrın şahidi: Kunduracı Çınarı

İzmir’in anıt ağaç olma özelliğine sahip bin yıllık bir geçmişe tanıklık eden Kunduracı Çınarı var. Tarihe tanıklık eden çınar ağacı, sağlam kökleri sayesinde varlığını sürdürmeye devam edecek

  • Oluşturulma Tarihi : 07.06.2019 08:06
  • Güncelleme Tarihi : 07.06.2019 08:06
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
10 asrın şahidi: Kunduracı Çınarı haberinin görseli

BURCU YANAR/ÖZEL HABER
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü geride bırakırken İzmir Veteriner Hekimler Odası da yayınladığı yazıda Dünya Çevre Günü’nde dikkat çekilen konusun hava kirliliği ve nefes almanın canlılar üzerindeki önemi olduğuna değindi. Temiz bir nefes almanın ilk şartı ise bol oksijen ve oksijeni havaya salgılayan ağaçlardır. Ben de bu konu hakkında çevre meselesini biraz daha özele indirgeyerek bu temiz havayı bizlere sağlayan 10 asırlık bir çınar ağacını sizlerle tanıştırmaktan mutluluk duyuyorum. “Rüzgar esiyorsa bırak söğüt düşünsün, çınara zaten bir şey olmaz.” Bu söz güçlü ve heybetli yapısıyla bilinen ve Türk kültüründe önemli bir sembolik yer tutan çınar ağacının gücünü en iyi anlatan cümle sanırım. Yağmur, çamur, rüzgar, fırtına neye maruz kalırsa kalsın sağlam kökleri sayesinde asla yıkılmayan bir ağaç çınar ve bu özelliği sayesinde de yıllara hatta asırlara meydan okuyor. Bir rivayete göre Türk ve Osmanlı kültüründe de önemli bir yer tutan bu ağacın Osmanlı’nın sembolü olmasının sebebi ise şöyle: “Osman Bey rüyasında, koynuna bir ayın girdiğini ve o anda göbeğinden bir çınar ağacının çıkarak gölgesinin dünyayı kapladığını görür. Çınarın gölgesinin altında dağlar, dağların dibinden ise sular çıkmaktadır. Rüyasındaki insanlardan bazıları bu sulardan içerken, bazıları ise bahçesini sulamakta bazıları da çeşmelerini akıtmaktadır. Osmanlı Devleti’nin tarihi bu rüyada gizlidir. Türk milleti Osman Bey’in rüyasında koynundan çıkan bu ulu çınarla asırlarca insanlara adalet ve hoşgörü suyu dağıtmıştır. İşte bu yüzden çınar ağaçları bizim için önemlidir.”



TARİHE TANIKLIK EDİYOR
İzmir’de anıt ağaç olma özelliğine sahip birçok ağaç bulunuyor. Bunlardan birisi de Kunduracı Çınarı olarak bilinen Kunduracı Çınarı Tabiat Anıtı. Buca’nın Kaynaklar Köyü’nde yaşayan, 25 metre boyunda ve bin yaşında olan bu ağacın Kunduracı Çınarı olarak bilinmesinin sebebini ise köyün eski Muhtarı Erhan Şen, şu sözlerle anlattı: “Kaynaklar çok eski ve Osmanlı tarihine dayanan bir köy. Türklerin Anadolu’ya girmesine şahitlik etmiş bir ağaçtır diyebiliriz. Vakti zamanında Ahmet Onbaşı olarak bilinen Ahmet Balcı, bu ağacın dallarına asılan bir lambanın altında kunduralar yaparmış ve ağacın içini bir dükkan gibi kullanırmış. Kunduracı ismi çınarımıza buradan miras kalmıştır.” “Bu anıt ağaç bizim sevinçlerimize, mutluluklarımıza, sevdalarımıza, üzüntülerimize de şahit olmuştur” diyen Şen, “Bu ağacın bir kapısı vardı ve dallarından birisiyle bir merdiven gibi yukarı çıkılırdı. Uzun yıllar önce köyümüze gelen kaçağın biri jandarmalara yakalanmamak için bu ağacın içerisine girerek orada saklanmış ve yakalanmaktan kurtulmuş” diye aktararak ağacın şahit olduğu olaylardan birini örnek gösteriyor.



KATEGORİLERE AYRILIYOR
Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsünde görev yapan Orman Baş Mühendisi Mustafa Batur ise 23 yıldır Ar-Ge (Araştırma Geliştirme) alanında çalışarak ve yıllardan beri anıt ağaçlarla ilgili projeler yürüterek ağaçları gidip yerinde inceliyor, arazi çalışmalarına çıkıyor, hatta belgesel filmler hazırlıyor. Yaptığı çalışmalarla bu ağaçlara ait özelliklerin ve bilgilerin bilimsel verilerle en doğru şekilde ortaya konmasının amaçlandığını da sözlerine ekleyen Batur, İzmir sınırları içerisinde pek çok anıt ağaç olduğunun altını çizerek şu ifadelere yer verdi: “Öncelikle anıt ağaç ne demek bunu bir anlatalım. Anıt ağaç; geçmiş ile günümüz, günümüz ile gelecek arasında köprü kurabilecek niteliklere sahip olan yaş, gövde çapı, boy gibi kendi türünün özelliklerinin üzerinde niteliklere sahip olan ağaçlara denir. Bizler toplamda anıtsal nitelikleri olabilecek 332 adet ağaç tespit ettik. Bu anıt ağaçlar A, B, C olmak üzere 3 sınıfa ayrılıyor. A sınıfında hemen tescillenebilecek anıtsal özelliklere sahip olan, B sınıfında anıtsal niteliklere yakın olan ağaçlar ve C sınıfında ise ileride anıtsallaşabilecek gibi olan ağaçları gruplandırdık.” Batur, 1972 Unesco kararlarından başlayarak mevzuata giren bu konunun ülkemizde de yeteri kadar önemsendiğini belirterek “İzmir’deki çalışmalarımızla ortaya çıkartılan anıt ağaçlara bakacak olursak, Bayındır’daki Aslan Kavak, Tire’de bulunan Çeşteman Kavağı, Çeşmebaşı Çınarları, Menemen’de bulunan Dede Menengici gibi çok sayıda anıtsal nitelikli ağaç var denilen bir ağacımız var. Mesela Dede Menengici altındaki kayalarla bütünleşmiş bir halde yaşamaya devam ediyor olmasıdır. Efemçukuru’nun tepesinde bulunan 450- 500 yaşlarında iki adet Karaçam ağacı var. Bu ağaçlardan birisi devrilmesine rağmen kökleri gövdesinden ayrılmadığı için devrik bir şekilde hala yaşamaya devam ediyor bu sebeple de çok enteresan bir görüntüye sahip. Sizin araştırdığınız ve haberini yapmış olduğunuz Kunduracı Çınarı ise yaşı itibarı ile yöre için oldukça tarihi bir öneme sahip” diye konuştu.
“ÇOCUKLUKTAN AŞILAYIN”
Yurt dışındaki şehirleri ve tabiat parklarını örnek gösteren Batur, ülkemizde de bu ağaçların basın aracılığıyla kamuoyuna daha fazla yansıtılıp turizm açısından önemli cazibe merkezleri haline getirilebileceğini söyledi. Ancak, öncelikle bu değerlerin keşfedilip tanıtılması gerekiyor. Biz de şimdilik bunu yaptık. Batur, örnek bir fikir olarak yapılan bisiklet yollarının bu ağaçların güzergahlarından geçirilebileceğini vurgulayarak: “İnsanlar bu ağaçların altında mola vererek hem dinlenir hem de bir anıt olarak insanların hafızalarında yer edinir” dedi. Çevre haftasına yönelik olarak da konuşan Batur, çevre bilincini çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren verilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulayarak “İlkokul yıllarından itibaren çocuklara çevre ve doğa bilincini aşılamak lazım. Çocukların en azından yaşadıkları bölgedeki meyve ağaçlarını bilmesi lazım. Ormanlara gitmesi lazım. Çamurun içerisinde oynaması lazım ki yarın öbür gün bu çocuklar büyüdüğünde bu şehirlere yönetici olduklarında çevre konusunda çok daha duyarlı ve hassas bir şekilde vicdanlı davranan ve daha estetik çalışmalara yer veren insanlar olarak yetişsinler. Bu bilinci alan bugünün çocukları geleceğin kent yöneticileri, içinde korulukların da bulunduğu, doğa ile entegre olmuş yaşanabilir kentlerin oluşmasında etkili olacaklardır. Ben doğa ile ilgilenen bütün eğitimcileri bilim insanlarıyla işbirliği yaparak çocuklara doğa ve çevre eğitimi verme konusunda elini taşın altına koymaları konusunda uyarıyorum” şeklinde konuştu.