- Gündem
- 13.08.2025 00:31
“İstediğimiz çocuk sayısına ulaşamıyoruz” diyen milyonlar var. Türkiye’de doğumlar azalırken, yaşlı nüfus hızla çoğalıyor.
Türkiye’nin demografik yapısında kritik bir kırılma yaşanıyor. 2024 yılında doğan bebek sayısı sadece 937 bin 559’a gerilerken, 2000 yılından bu yana ülke genelinde doğurganlık hızı yüzde 41.5 azalarak 1.48 seviyesine indi. Bu tablo, Türkiye’yi “çok yaşlı ülkeler” kategorisine sokan diğer bir büyük değişimle paralel ilerliyor: 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam içindeki payı yüzde 10.6’ya çıkarak, beş yıl içinde yaklaşık yüzde 21 artış gösterdi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son verileri, ülke nüfusunun yaşlanmasının hız kazandığını ortaya koyuyor. 2019’da nüfusun yüzde 9.1’ini oluşturan 65 yaş ve üzeri bireyler, bugün yüzde 10.6’ya yükseldi. Bu değişim, sosyal ve ekonomik dinamikler açısından gelecekte ciddi sonuçlar doğurabilir.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), dünya çapında doğurganlık ve nüfus hareketlerini “gerçek doğurganlık krizi” olarak tanımlıyor. Bu kriz, ebeveynlik istemeyenlerin değil, ekonomik, sosyal ve yapısal engeller nedeniyle istedikleri sayıda çocuk sahibi olamayan milyonlarca insanın varlığına işaret ediyor.
UNFPA’nın 2025 Dünya Nüfusu Durumu Raporu, küresel çapta her beş kişiden birinin arzuladığı aile büyüklüğüne ulaşamadığını gösteriyor. Asıl sorun, bireylerin çocuk sahibi olma tercihlerini özgürce gerçekleştiremedikleri, çocuk sahibi olmada özgür ve bilinçli karar verebilecekleri alanların giderek kısıtlandığı gerçeği.
Türkiye, demografik geçişin ileri aşamalarında yer alıyor. 2001 yılında kadın başına düşen çocuk sayısı 2.38 iken, bu oran 2024’te 1.48’e geriledi. Yani çiftler artık ortalama 2 çocuk sınırının altında aile kuruyor. TÜİK’in verilerine göre, 2050 yılında Türkiye nüfusunun 93.8 milyona ulaşması bekleniyor; ancak bu tarihten sonra nüfusun azalmaya başlaması öngörülüyor.
Öte yandan, çalışma çağındaki nüfus (15-64 yaş) 2035 sonrası azalma trendine girecek. 2030’da 65 yaş ve üzeri bireylerin oranı yüzde 13.5’e ulaşacak. Bu demografik değişim, ekonomik büyüme ve sosyal refah için ciddi bir meydan okuma anlamına geliyor.
UNFPA ve YouGov iş birliğiyle yapılan araştırma, çocuk sahibi olmada engel oluşturan başlıca nedenlerin maddi yetersizlikler, iş güvencesizliği, barınma sorunları, çocuk ve yaşlı bakım maliyetleri, kadın-erkek eşitsizliği ve sağlık hizmetlerine erişimdeki eksiklikler olduğunu ortaya koyuyor.
Katılımcıların yüzde 39’u maddi zorlukların aile kurma kararlarını etkilediğini belirtirken, yüzde 19’u ise iklim krizi ve savaş gibi geleceğe dair endişelerin çocuk sayısını sınırladığını vurguluyor. Bu sorunlar kişisel tercihten çok yapısal ve sistemik engeller olarak karşımıza çıkıyor.
2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) ailelerin ortalama 3 çocuk istediğini gösterirken, bugün çiftler ortalama 1.5 çocukla yetiniyor. Bu uçurumun nedenlerini anlamak ve etkili politikalar geliştirmek, geleceğin Türkiye’si için kritik önem taşıyor.
2025’te yayımlanacak yeni TNSA raporu, “istenen doğurganlık” ile “gerçekleşen doğurganlık” arasındaki farkı azaltacak politikaların tasarlanması için yol gösterici olacak. Bireylerin istedikleri çocuk sayısını hayata geçirmeleri, hem toplumsal hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından hayati.
Türkiye ve dünya, doğurganlık oranlarının düşük olduğu bir dönemde, nüfusun yaşlandığı ve genç nüfusun azaldığı bir tabloyla karşı karşıya. Bu karmaşık tablo, sadece demografik değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik bir meydan okuma.
Çözüm; kapsayıcı, adil ve üretken toplumlar oluşturmak, üreme haklarını koruyup bireylerin karar alma özgürlüğünü genişletmek, ekonomik güvence ve sosyal destek mekanizmalarını güçlendirmekten geçiyor. İnsanların geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak, doğurganlık krizini aşmanın anahtarı olarak görülüyor.
Türkiye’nin demografik fırsat penceresi 2035’e kadar açık olsa da, bu süreci iyi yönetmek için kapsamlı ve entegre politikalar geliştirmek gerekiyor. Aksi halde, yaşlanan toplumun beraberinde getireceği ekonomik ve sosyal yükler, ülke kalkınmasını ciddi anlamda zorlayabilir.
Alındığı kaynak: Gazeteoksijen
Kaynak : HABER MERKEZİ