- Gündem
- 21.04.2025 00:51
Kahramanmaraş’ın tek oyma ceviz ustası Halil Maraşlıoğlu, yaklaşık 40 yıldır ağaca şekil veriyor. Halil ustanın eserlerinde Osmanlı kültürünün yansımalarını bulmak da mümkün
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Kahramanmaraşlı ağaç oyma ustası Halil Maraşlıoğlu, 40 yıldan bu yana Osmanlı çizgilerini büyük bir özveriyle işliyor. Bu güne kadar çeşitli fuarlarda Kahramanmaraş’ın geleneksel el sanatını insanlara tanıtma imkanı bulan Maraşlıoğlu’nun, bir tasarımcı olarak da yaptığı ahşap işlemelerinde, Osmanlı kültürünün yansımalarını bulmak mümkün. Hepsi bir tarafa Halil ustanın yıllardır kullanmış olduğu bir teknik olan Künde Kari’yi yani hiçbir tutkal ya da çivi olmadan yap-boz parçaları gibi birbirine girmiş oymaları görünce şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. Onur konuğu olarak katıldıkları 88. İzmir Enternasyonal Fuarı’nda kendilerini ziyaret ettiğimiz Halil usta ile yılların emeğini birkaç saate sığdıramasak da onun ahşap ile olan yolculuğunu dinledik…
15 YAŞINDA BAŞLAYAN BİR YOLCULUK
Kahramanmaraş’ın geleneksel el sanatlarından ağaç oymacılığına, 15 yaşında başlayan ve 40 yıldır da sürdüren Maraşlıoğlu’nun çalışmaları büyük ilgi görüyor. Sandık, mücevher kutusu, ayna çerçeveleri, Osmanlı armaları ve buna benzer birçok ürünü, büyük bir ustalıkla meydana getiren Maraşlıoğlu, gittiği illerde şehrin tanıtımını yaptığı kadar, Osmanlı’nın sanatsal anlamdaki üstünlüğünü de eserleri ile ortaya koyuyor. Babasından edindiği mesleği aynı zamanda tasarım da yapan Maraşlıoğlu, özellikle Osmanlı’nın ahşap işçiliğindeki ustalığından ilham alıyor. Bu nedenle Osmanlı’yı çok iyi bir şekilde incelediğini anlatan ağaç oyma ustası, kendini sürekli yenilemeye çalıştığını anlatıyor. Kendine ait tasarımlarının yanı sıra, kişinin özel istekleri doğrultusunda da ağaca en iyi şekli vermeye çalışan Maraşlıoğlu, tarihsel çizgileri eserlerine yansıtmanın, kendisine büyük bir keyif verdiğini belirtiyor.
GÖZÜNÜ YURT DIŞINA DİKİYOR
Özellikle son zamanlarda, eskiye duyulan hayranlığın daha da arttığına vurgu yapan Maraşlıoğlu, geleneksel el sanatını yurt dışında da tanıtmak istediğini belirtiyor. Maraşlıoğlu, Osmanlı’yı anlatan Kahramanmaraş’ın bu geleneksel el sanatının daha da geniş bir kesime ulaştırılması gerektiğini şu cümlelerle anlatıyor: "Osmanlı’dan izler taşıyan bu güzel sanatı, kendi insanımıza anlattığımız gibi, yurt dışında da daha fazla anlatmamız, göstermemiz lazım. Şuanda eskiye doğru bir dönüş görüyoruz. Eskiye ait tasarımlar, yeni ürünlerde kendini gösteriyor. Biz de yaptığımız çalışmalarda, Osmanlı’nın sanatsal anlamdaki dahiliğini gösteren birçok tasarımdan ilham alıyoruz. Bunun yanı sıra bu çizgileri taşıyan yeni tasarımlar da yapıyoruz. Hayatın her alanında, gerek ayna çerçevesi, gerek telefonluk, gerekse sandık olarak kullanılan bu eserler, daha geniş kitlelere ulaştırılarak, ilgi uyandırılabilir."
“İLK 3’E GİRECEK DURUMDAYIZ”
Meslekte çırak bulma konusunda sıkıntı yaşadıklarını aktaran oyma ustası Maraşlıoğlu, “Mesleğimize ilişkin olarak teknolojiyi takip ediyorum. Yarışmalara da katıldım. Eskişehir’de bir ahşap yarışması düzenlendi. Türkler orada 15 kişiydi. Dünyanın her ülkesinden 1 ahşap ustası yarışmaya geldi. Bu sırada teknoloji tasarımına bakarak Türk olarak dünyasının neresindeyiz diye inceledim. Biz şuanda dünyada ilk 3’e girecek durumdayız. Ama bizlere bazı kurum ve kuruluşların destek vermesi lazım. Sanata ve sanatçıya destek verilse de bu maalesef insanlara yansımıyor. Ben şuanda uluslararası belgeye sahip bir ustayım. Biz, Türkiye’yi temsil ediyoruz” dedi.
“ADETA ESERLERE MÜHÜR VURMUŞLAR”
Stantta yer alan el yapımı göz nuru çalışmalar hakkında bilgi veren Maraşlıoğlu, vatandaşların gösterdiği ilgiden memnun olduklarını aktardı. İthal bir keresteden yaptığı, çivi ve tutkal kullanmadan birbirine geçme şeklinde tasarladığı tepsileri stantta ziyaretçilerin ilgisine sunan oyma ustası yoğun ilgi gördü. Orijinali İslami Eserler Müzesi’nde sergilenmekte olan oymalı Kur’an-ı Kerim kitaplığının benzerini yapan Maraşlıoğlu, “Bunu tasarlarken inceledik. Kur’an-ı Kerim, belli bir seviyeden sonra kullanılamaz. Göbekten aşağıya indiremezsiniz. Dolayısıyla yerde bırakılamaz, sandıklarda saklanamaz. Durduğu yer en azından 90 cm seviyesini geçmeli. Bu düşünce ile yola çıkarak kapaklı bir sandık kitap kutusu fikrini getirmişler. Osmanlı bunu tasarlarken belli bir ölçü kullanmış. Bunu yaparken de kendine has bir üslup içinde çalışmaları oluşturmuş. Bir yabancı bu eserlere baktığında rahatlıkla Osmanlı Devleti’ne ait olduğunu anlayabilir. Çünkü geliştirdikleri üslup ile adeta eserlere mühür vurmuşlar. Mesela Balkanlarda ve Mısır’da gördüğünüz aynı tarzdaki camilerin Osmanlı Devleti döneminde yapıldığını görebilirsiniz” yorumunda bulundu.
HER RAKAMIN ÖZEL BİR ANLAMI VAR
Kapaklı kitap kutusu hakkında bilgiler veren Maraşlıoğlu, “Kutuyu yapmak için 7-28-40 rakamlarını kullanmışlar. Bu rakamların her birinin anlamı var. 7 rakamı tektir, çoğaltılamaz. İlim ve feni temsil eder. 7 rakamındaki bir diğer mana ise Kabe, tavaf edilirken 7 defa dönülmesine ve Kabe’deki 7 kapıyı temsil eder. 28 rakamı ise bugüne kadar gelen 28 peygamberi temsil etmektedir. Kapaktaki model ise güneşi simgeler. Dönemin zanaatkarları eserleri yaparken öyle bir sistem ayarlamışlar ki mükemmel bir matematik yapmışlar. 40 rakamı ise Hz. Muhammed peygamberimizin Miraç’ta gökyüzüne yükseldiğinde 40 rekat namazı getirmesini temsil etmektedir. Onun haricinde kültürümüzde de bulunan insanın 40’ının çıkması gibi durumlara atıfta bulunur. Osmanlı Devleti, o dönem ayrı ayrı ölçüler kullanarak mükemmel bir tasarım meydana getirmiş” ifadelerini kullandı.