- Gündem
- 23.10.2025 12:02
Aç toprak yağmurla doymaz
Kamuoyunda yağmurla su sorununun çözüleceği inancının yersiz olduğunu belirten Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Erol Kesici, barajlar dolsa bile esas sorunun çözülmeyeceğini belirtti
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : BERKAY ERDEN

Son haftalarda etkili olan yağışlar kısa süreli bir rahatlama yarattı ancak uzmanlara göre bu yağmurlar kuraklık tehlikesini ortadan kaldırmıyor. Toprağın derinlemesine kuruduğu Türkiye’de yeraltı suları azalmaya devam ederken, İzmir’in ve Türkiye’nin birçok bölgesinde baraj doluluk oranları hâlâ kritik seviyelerde. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Erol Kesici, “Toprak aç” diyerek içinde bulunulan durumun vahimliğine dikkat çekerken, barajların dolmasının geçici bir rahatlama sağlayabileceğini, ancak asıl sorunun yıllardır süren yanlış su yönetiminden kaynaklandığını söyledi.
BARAJLARIN DOLMASI SORUNU ÇÖZMÜYOR
Şu an yağan yağmurların barajları doldurmak için çok yetersiz olduğunu belirten Kesici, yağmurların barajları doldurmasını beklemenin anlamsız olduğunu söyledi. Bütün yıl yağmur yağsa da esas sorunun çözülmeyeceğini dile getiren Kesici, “Yağmuru bekleyerek bu işin içinden çıkamayız. Yıllardır bizi ‘yağmur yağacak, barajlar dolacak’ diye avutuyorlar. Ama gerçek şu: Aç toprak yağmurla doymuyor. Toprak o kadar susuz ve kızgın ki, üzerine düşen yağmur buharlaşıp gidiyor. Bu durum artık bir felakettir. İzmir’de son haftalarda yağan yağmurlar da sorunu çözmez. Barajların dolması için kararlı ve uzun süreli yağışlara ihtiyaç var. Bırakın bir hafta içerisindeki yağmurlarla barajlar dolsun; 365 gün boyunca yağmur yağsa, bütün barajlar dolsa bile kuraklık sorununu bu şekilde çözemeyiz. Şu anda toprağın yalnızca üst katmanları değil, metrelerce derinlikleri tamamen kurumuş durumda. Bu son derece tehlikeli bir tablo. Ormanlar, ağaçlar, bitkiler kuruyor” dedi.
KEŞKE HAKSIZ OLSAYDIK
Kuraklığın nedenini büyük oranda insan faktörüne bağlayan Kesici, kuraklığı iklime bağlama anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Bilim insanlarının bu sorunla ilgili yıllardır uyarılarda bulunduğunu da söyleyen Kesici, “Türkiye bugün çok şiddetli bir hidrolojik kuraklık yaşıyor. Su kaynakları hızla tükeniyor. Bu sadece küresel ısınmadan kaynaklanmıyor; elbette etkisi var ama asıl neden suyun yanlış kullanımı. UNESCO verilerine göre, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağındaki ülkelerde kuraklığın yaklaşık yüzde 80’i mevsimsel ve insan kaynaklı. Biz bugüne kadar suyu israf ettik, çeşme suyuyla tarım yaptık. ‘Su akar, biz bakarız’ anlayışıyla hareket ettik. Bu yaklaşım ülkeyi bugünkü noktaya getirdi. Şimdi herkes birbirini suçluyor: Çevre Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, belediyeler... Oysa bu hepimizin ortak sorunu. Yağmuru beklemekle yıllar geçti, artık bu anlayışın değişmesi gerekiyor. Nüfus artıyor, turizm artıyor, araç sayısı artıyor, her şey artıyor ama su sabit. Doğada suyun fabrikası yok. Hidrojenle oksijen birleşerek su oluşturur ama bu doğal bir süreçtir; insan eliyle çoğaltılamaz. Bilim insanları 40 yıldır uyarıyor. Bugün geldiğimiz noktada maalesef bu uyarılar haklı çıktı. Keşke haksız olsaydık da ülke bu hale gelmeseydi” şeklinde konuştu.
SU YÖNETİMİ İYİ YAPILMIYOR
Kuraklığı oluşturan asıl nedenin yanlış su yönetimi olduğunu dile getiren Kesici, barajların doluluğunun bile bilimsel yöntemlerle takip edilmediğini söyledi. Sondaj ile su çıkarmanın yeraltı sularını da tahrip ettiğine dikkat çeken Kesici, “Ne yazık ki suyu iyi yönetemediğimiz için bu noktaya geldik. Eğitim ya da farkındalık değil, tamamen yönetim krizidir bu. Barajların doluluk oranlarını bile bilimsel verilere göre takip etmiyoruz. Meteorolojik veriler her ay yayınlanıyor ama dikkate alınmıyor. Sonuç ortada: uzun sürecek bir kuraklık dönemi içindeyiz. 2030’a kadar bu süreç devam edecek ve en çok etkilenecek bölge Akdeniz kuşağı olacak. Yeni su kaynakları yaratmadığımız, modern arıtma sistemleriyle atık suları yeniden değerlendirmediğimiz sürece bu sorunlar devam edecektir. Çünkü nüfus giderek artıyor, bu da su tüketiminin her alanda yükselmesi anlamına geliyor. Eskiyle kıyaslarsak, artık elimizdeki kaynaklar yetersiz kalıyor. Eğer iyi yönetemezsek, bu sorunlar sürekli yaşanacak. Ancak biz her yeri delik deşik ettik. Sondajlarla yeraltı sularını tahrip ettik. Yeraltı suyu kolay oluşmaz; bazen yeniden dolması elli, yüz yıl sürebilir. Beyşehir, Eğirdir, Gölmarmara gibi doğal tatlı su gölleri kuruma noktasına geldi. Uludağ’dan inen dereler bile önlerine yapılan baraj ve bentlerle kesilmiş durumda. Artık bilime kulak verme zamanı geldi. Bugünlerin geleceğini yıllar önce söyledik ama önlem alınmadı. İyi yönetememek sadece kıtlık değil, aynı zamanda su kirliliği sorununu da beraberinde getiriyor. Su güvenilir değil, kalitesi düşük. Barajlarda ve göletlerde dip suyu haline gelmiş sular, içme ve kullanma açısından en tehlikeli sulardır. Ne kadar arıtsanız da yeterli olmaz. Yağmurun yağmasını beklemek ne İzmir’in ne de Türkiye’nin sorununu çözebilir” diye konuştu.
SU ZAMMI KITLIĞA ÇARE DEĞİL
Evlerdeki su kullanımının toplam su tüketimi içinde düşük bir paya sahip olduğunu belirten Kesici, bireysel tüketicinin tasarrufa itilerek sorunun çözülemeyeceğini vurguladı. Suyun çoğunluğunun tarımda kullanıldığı bilgisini aktaran Kesici, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Susuzluğun çözümü mümkündür, ancak akılcı davranmak, bilime ve doğaya uygun hareket etmek şarttır. Suyu adil ve verimli kullanmamız gerekir. İzmir’de su fiyatları çok yüksek, evlerde kullanılan su pahalı ama bu durum kuraklığı engellemez. Çünkü suyun büyük kısmı tarımda, bir kısmı da sanayide kullanılıyor. Evdeki su tüketimi toplamın küçük bir bölümüdür. Türkiye genelinde suyun yaklaşık yüzde 10’u evlerde, yüzde 15’i sanayide, yüzde 70 ila 80’i se tarımda tüketiliyor. Bu nedenle suyu iyi yönetmek, ileri arıtma sistemlerini devreye almak zorundayız. Suyun fiyatını artırmak çözüm değildir. Su yönetimini iyileştirmek ve kayıpları önlemek gerekir. Yapmamız gereken şey belli: Önlem almak ve uygulamak. Su kaynaklarını artırmak, mevcutları korumak ve temiz tutmak. Kirlenen su, kaybedilen sudur. Doğa suyu geri kazandıramazsanız kurur. Bu yüzden suya da toprağa da bütçemizi akılcı şekilde harcamalıyız.”
Kaynak : BERKAY ERDEN