Sayfa Yükleniyor...
İnsan Hakları Derneği, kaybolan insanların akıbetini sorarak, devletin güvenlik güçleri tarafından yüzlerce insanın gözaltına alınıp, kaybedildiğini iddia etti
İnsan Hakları Derneği, kaybolan insanların akıbetini sorarak, devletin güvenlik güçleri tarafından yüzlerce insanın gözaltına alınıp, kaybedildiğini iddia etti
EMİNE ŞEKER
Devletin güvenlik güçleri tarafından yüzlerce insanın gözaltına alınarak kaybedildiğini iddia eden İnsan Hakları Derneği, kayıp olan kişilerin akıbetini sorarak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardından İnsan Hakları Derneği üyeleri 5 dakika oturma eylemi yaptı. Oturma eylemi olaysız sona erdi.
GERÇEKLER BİR BİR ORTAYA ÇIKIYOR
Basın açıklamasını yapan İnsan Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Caner Canlı, kayıpların akıbetini sormaya devam edeceklerini vurgulayarak, Devletin güvenlik güçleri ve onların denetiminde hareket eden karanlık güçler, yüzlerce insanımızı gözaltına alarak kaybettiler. Bu kaybetme vahşeti öyle pervasızca yapıldı ki, artık insanları toplu halde kaybetmekten çekinmediler. Çünkü kimsenin kendilerinden hesap soramayacaklarının güvencesi verilmişti. Dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanı artık bu ülkede bir Mustafa Muğlalı olayı yaşanmayacaktır diyerek kaybeden güçlere güvence veriyordu. Kayıplarının akıbetini soranlara; Devlet kimseyi kaybetmez, devletin güvenlik güçlerini karalamak için bunları söylüyorsunuz dediler. Halktan gerçekleri gizleyerek, delilleri karartacaklarını sandılar. Söylediklerine halkın inanmasını beklediler. Şimdi de gerçekler bir bir ortaya çıkmaya devam ediyor dedi.
ABDURRAHMAN COŞKUNDAN BİR DAHA HABER ALINAMADI
Henüz lise talebesiyken kaybedildiği iddia edilen Abdurrahman Coşkunun akıbetini sorduklarını belirten Canlı, Abdurrahman Coşkunun kaybolma hikayesini şu sözlerle anlattı: 1 Nisan 1974 de Mardin-Dargeçitin Ulaş köyünde doğan Abdurrahman Çoşkun hem çobanlık yapıyor hem de okuyordu. 1993 yılında ortaokul öğrencisiydi. Bir grup asker Abdurrahman ve iki arkadaşını alarak bir mağaraya götürdü, Gidin içine bir bakın, ne var orda dediler. Mağaranın kapısına mayın döşenmişti. Abdurrahman ve arkadaşları kendilerine kurulan tuzaktan habersiz içeri girdiler ve içeri girer girmez mayın patladı. Patlama sonucu Abdurrahman bir gözünü kaybetti, vücudunun birçok yerinde derin yaralanmalar oluştu. İki arkadaşı ise yaşamını yitirdi. Vücudunun birçok yeri parçalanan Abdurrahman, 4 ay hastanede tedavi gördü. Yaşanan facianın ardından Abdurrahman okuluna devam etti. Lise 1. sınıftaydı. 29 Ekim 1995 tarihinde gece saat 03.00 sıralarında askerler evlerine baskın düzenleyerek Abdurrahmanı gözaltına aldılar. Bu arada aynı köyden 6 kişi daha gözaltına alınmıştı. Ertesi gün aile Dargeçit Savcılığına ve askeri tabura Abdurrahmanı sordu. Abdurrahman bizde dediler. İkinci gün ailesi hem savcıya hem de taburdakilere Abdurrahman ı tekrar sordu. 5 kişiyi bıraktık, iki öğrenciyi de Mardin'e gönderdik dediler. 9 gün boyunca hep aynı cevabı alan aile, Abdurrahmanın hayatından iyice endişe etmeye başladı. Mardine gidip tekrar Abdurrahmanı savcıya sordu. Savcı, Sizin Dargeçitte savcınız var, niye buraya geliyorsunuz dedi ve bağırarak tersledi. Tekrar Dargeçit savcısına gelen aile, savcıya Abdurrahmanı sordu. Bu kez Dargeçit savcısı Bana kağıt geldi, serbest bırakmışlar sizinkileri dedi. Abdurrahmanın yakınları; Daha ilk günden 5 kişiyi serbest bıraktığınızı söylediniz, 9 gündür hiçbirini göremedik, şimdi de iki kişiyi bıraktığınızı söylüyorsunuz, peki bu çocuklarımız neredeler? diye ısrarla sordular. Aile bireylerinin çoğu yaşlı ve Türkçe bilmiyorlardı. İçlerinden Türkçe bilen birisi Mardin savcısının Dargeçit savcısını arayarak, Siz niye bana tekrar gönderdiniz bunları diye bir süre tartıştığına tanıklık etti. Yapılan tüm başvurular hep sonuçsuz kaldı. Ve babası da köy ortasında işkence edilerek öldürülen Abdurrahman Coşkundan bir daha haber alınamadı
TOPLUMUN BELLEĞİNİ DİRİ TUTACAĞIZ
Canlı, sorumlulara seslendiklerini söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti: Sorumluların kendilerini aklamak için yaratmaya çalıştıkları gerekçelerin hiçbiri inandırıcı değildi. Kayıpların unutulmasına asla izin vermeyeceğiz Toplumun belleğini diri tutmaya devam edeceğiz. Delilleri karartılsa da, gerçekler gizlemeye çalışılsa da, bizler doğruları söylemekten, failleri teşhir etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bizler, Abdurrahman Coşkunun kaybedilmesinden, dönemin genelkurmay başkanının, başbakanının, iç işleri bakanının, emniyet genel müdürünün, jandarma komutanının ve savcısının sorumlu olduğunu biliyor ve tek tek tüm sorumlular adil şekilde yargılanıncaya kadar kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğimizi duyuruyoruz. Bizler, adalet ve gerçekleri istiyoruz.
Haber Merkezi