- Gündem
- 14.05.2025 19:07
11 yaşından beri ahşaptan sanat yaratmaya çalışan ve kurduğu atölyelerle bunu bir meslek haline getiren Hüsnü Işıktan, ilgililerin azaldığını ve kaybolmaya yüz tutan ahşap sanatının artık fabrikalardan geçtiğini söyledi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Küçük bir atölyede kocaman bir dünya yaratan Hüsnü Işıktaş, 11 yaşından beri ahşap işiyle ilgileniyor. Ailesi okutmak istemeyince İzmire kaçmak zorunda kalan Işıktaş, burada kendini geliştirdi ve ahşabın ustası oldu. Kurduğu atölyelerle tıpkı kendi gibi ahşap ustaları yetiştiren ve sanata farklı bir boyut kazandıran Işıktaş, ahşabın yok olmaması için okullarda eğitimler verilmesi gerektiğini kaydetti. Ahşapla sanat oluşturmak için öncelikle ağacı tanımak ve bekletmek gerektiğini aktaran Işıktaş, Halkapınarda kurmuş olduğu Ağaç Dünyası atölyesinin kapılarını bizlere açtı. Askere gidip döndükten sonra kendisi için yeni bir dönemin başladığını belirten Hüsnü Işıktaş, yaşam hikayesine dair kesitleri şöyle anlatmaya başladı: 1954 doğumluyum. 11 yaşında bu işe başladım. 1966 yılında evimden kaçarak İzmire geldim. Ailem okutmak istemeyince mecburen başka bir şehre kaçmak zorunda kaldım. Meslek tamir işini çok fazla seviyordum. Ancak ahşap işi daha temiz olduğu için bu alana yöneldim. 1971 yılında Alsancakta kendi atölyemi kurdum. 28 yaşına kadar Alsancakta bir fiil devam ettim. Askere gidip döndükten sonra ise işin şekli değişmeye başladı. Daha farklı bir döneme girerek daha büyük bir atölye kurdum. Ortalama 20 ila 25 personel çalıştırmaya başladım. Ahşapla yapılabilecek birçok şeyi burada gerçekleştiriyoruz.
İLGİLENEN ÇOK AZ İNSAN VAR
Ağacı seviyorsan çok iyi şeyler çıkarıyorsun zaten diyerek konuşmasını sürdüren Işıktaş, Çizimleri bizzat kendim yapıyorum. Ardından imalat aşaması geliyor. Okuyup daha iyi yerlere gelmeyi, en azından bir mimar olmayı çok isterdim ancak nasibimizde bu varmış dedi. Ahşap işi ile ilgilenen çok az insan olduğunu kaydeden Işıktaş, Elbette ilgi fazla ancak ahşaptan sanat yapma oluşumu çok az. Sanatsal ürünlerin değerleri de rakamsal olarak yüksek. Yüksek olunca da bizim insanlarımız ucuza yönelmeye başlıyor. Bu defa da kalitesiz ürünler elde ediliyor. Ahşaba hak ettiği değeri veren yüksek bir zümrede var. Bütün gaye ahşabı en iyi şekilde işlemek. Sanat altın gibi Ahşapta öyle. Ancak yetişen yok. Günümüzde her şey artık makine sistemine göre. Çalışmadan, terlemeden, el emeği vermeden parayı bir şekilde kazanmak istiyorlar. Biz de el emeği bu atölyelerimizle onlara adeta direniyoruz. Tabi devlet büyüklerimizin de bizleri görmesi lazım, sanatkar ve zanaatkâr kişilikleri bir yere toplamalı, onun önünü açmalı. Fakat böyle bir olay kesinlikle yok dedi.
USTA AĞACI TANIMALI
Ahşabın zorlukları olup, olmadığına da değinen Işıktaş, Ahşap ile yapılamayacak hiçbir şey yok. Ahşabı konuşturmaya çalışmak emektir. Biz işte bunu yapıyoruz. Yaparken de zorlanmıyoruz. En azından iç çektirecek bir zorluğu yok. Usta ağacı tanıyorsa, ne zaman ve ne şekilde kullanacağını biliyorsa zorluk çekmez. Ancak ağaç kesilir kesilmez, dinlenmesini beklemeden onu alıp biçimlendirmeye çalışıyorsa sıkıntılı bir süreç olur. Çünkü ağaç sabırla bekletilirse iyi bir ürün elde edilir. Bir de usta işi seviyorsa oluşan manzarayı seyretmeye durun. Anlayacağınız ahşabın püf noktasını bilmek lazım. Bizler işin konumuna göre zamanımızı ayarlıyoruz. Belirli bir işe geliş ya da işten çıkış saatlerimiz yok. Yeri geliyor 15 saat çalışıyorsun, yeri geliyor 1 saat çalışıyorsun. Ürünün şekline ve boyutuna göre tamamlanma süresi de değişiyor. Kimi ürünü bitirmek aylarımızı alıyor, kimisi de gün içerisinde bitiyor. Ağacın beklenen kıvama gelmesini sabırla beklemek kadar, işin sonucunu sabırla beklemekte önemlidir diye aktardı.
HER ŞEY FABRİKALARA KALACAK
Benim yanımda yetişerek atölye kuran çocuklar var diyen Işıktaş, Fakat bu kişiler para kazanmayı amaçladıkları için daha kolay ürünler yapmayı tercih ederek sanat boyutunu arka plana attı. Benim de oğlan çocuğum yok, kız çocuklarım var. Onlar da evlendiler. Bu mesleği yapıp, devam ettirecek durumda değiller şeklinde konuştu. Ahşap sanatıyla ilgilenmek isteyen ancak korkuları olan gençlere tavsiyelerde bulunan Işıktaş, şu cümleleri kullandı: El emeğinin olduğu dükkanlara / atölyelere girip çalışsınlar ve mesleği öğrensinler. Bu durum onları ileride hep yukarıya çekecek. Meyvelerini zamanla toplamaya başlayacaklar ve iyi konumlara gelecekler. Kişinin çıraklıktan başlaması lazım. Aksi halde ilerisi olamaz. Ayrıca bu işe para bağlarsan para kazanırsın. Bazen de risk almak, fedakarlık yapmak lazım. Hem finansman var, hem de sanatı biliyorsan işi ilerletmek kaçınılmaz. Okullarda sanatkar ustalardan eğitim ve fikir alınarak talebeler yetiştirilsin. Ve bu fikirler sadece fikir olarak da kalmasın, pratiğe dönüştürülsün. Okullar ustalarla diyaloğa girip bunu kesinlikle gerçekleştirmeli. Aksi takdirde ahşap sanatı kaybolmaya yüz tutacak ve bizler dışarıya bağımlı hale gelip, oralara para dağıtmaktan öteye gidemeyeceğiz. Veyahut her şey fabrikalara kalacak.