Akıllı tarım piyasası artıyor!

Akıllı tarım piyasasının 5 yılda 13 milyar dolar arttığına dikkat çeken Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Topuzoğlu, “Tarım 5.0’a geçmek üzereyiz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 28.02.2021 08:44
  • Güncelleme Tarihi : 28.02.2021 08:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Akıllı tarım piyasası artıyor! haberinin görseli

Teknolojinin günümüzde en fazla dönüştürmeye başladığı sektör tarım. Tarımın bilgi yoğun bir sektör olmaya evrildiğine hep birlikte tanıklık ediyoruz. Bu açıdan tarımda bölgesel bir üs ve tedarik merkezi olmak kadar, tarım teknolojileri ile katma değer üretmek de büyük önem taşımaktadır. Güncel veriler bize bugün tarımın büyük bir girişimcilik sektörü olduğunu, ileri teknolojinin uygulama alanı haline geldiğini, dolayısıyla büyük bir katma değer zincirinin kurulabileceğini göstermektedir. Dünya tarımının teknolojiye ciddi şekilde evrildiğini bu doğrultuda az maliyetle çok fazla gelir elde edildiğini ifade eden uzmanlar, Türk tarımının da aynı noktaya gelmesi için hiçbir sebebin bulunmadığının altını çiziyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi İpek Topuzoğlu da artan akıllı tarım piyasasına dikkat çekti.

TARIM 5.0’A GEÇMEK ÜZEREYİZ!

Akıllı tarım piyasasının 5 yılda 13 milyar dolar arttığını belirten Topuzoğlu, tarımın yakın bir zamanda 5.0’a geçeceğinin de altını çizdi. Topuzoğlu, “Tarım, teknolojik gelişmelerin en yoğun gözlendiği sektörlerden biri olsa da, problemlerin ve ihtiyaçların da artışının dikkat çektiği bir sektör. Çok değil yarım yüzyıl önce, tarımda sertifikalı tohum, zirai ilaç, gübre, tarımsal mekanizasyon gibi üretim girdilerinden büyük yenilikler olarak konuşulduğunu hatırlarız. Oysa artık genetiği değiştirilmiş organizmalardan, yazılımlardan, karar destek sistemlerinden, dijital platformlardan, robotik uygulamalardan, nano teknolojilerden, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinden, sanal gerçeklik uygulamalarından yani moda deyimi ile “akıllı tarımdan” bahseder olduk. Bütün bu uygulamaları ve çok daha fazlasını kapsayan akıllı tarım piyasasının 2015 yılında 13,7 milyar dolar olduğunu ve 2020 yılı için 26,8 milyar dolarlık bir hacmi temsil ettiğini vurgulayalım. Yoğun veri kullanan Tarım 4.0’dan, robotik ve yapay zekâ kullanan Tarım 5.0’a geçmek üzereyiz. Tüm bu uygulamalar bir yandan kalite ve verim artışları, gelir garantileri, diğer yandan doğaya duyarlı, sürdürülebilir üretim modelleri gibi sayısız avantajlar vaat ederken diğer yandan üretim maliyetlerinde çok ciddi artışlara ve bu teknolojilere erişemeyen üreticiler açısından dengesiz ve altından kalkılamaz bir rekabete neden olmakta. Hal böyle iken, insan sormadan edemiyor; Türkiye’de tarımsal teknoloji ne kadar kullanılıyor? Türkiye tarımı, teknolojide geride mi yoksa olması gereken noktada mı?” dedi.

FARKINDALLIK EKSİKLİĞİ GİDERİLMEDİ!

Tarımda okuryazarlık ve farkındalık eksikliğinin bulunduğunu belirten Topuzoğlu, “Tarımda teknoloji kullanımı açısından baktığımızda ise, mevcut üretici profilimiz içinde okuryazarlık -farkındalık eksikliği giderilememiş durumda. Tarımsal bilgi işlem alt yapısı yeterince geliştirilemedi. Tarım sektöründeki politikasızlık akıllı tarım konusunda da kendini gösteriyor. Akıllı tarım veya dijital tarımın, en önemli özelliklerinden birisi de hem üreticinin hem de pazardaki potansiyel müşterilerin, hızlı ve güvenilir bir şekilde birbirleri ile söz konusu üretim hakkında bir platform üzerinde buluşabilmeleri. Bu tarz bir hizmet için, yöneticilerin gerekli altyapı ve yetişmiş personel desteği vermeleri gerekmekte. İnternet bağlantısı kırsal alanlarda, çiftliklerde ve tarlalarda güçlü ve düzenli şekilde sağlanamamakta. Telekomünikasyon altyapısı mevcutsa, telefon hizmetlerinin yanı sıra, internet ve e-posta hizmetlerinin sağlanması da gerekmekte. Tarımsal teknoloji kullanımında yerelleşmenin de sağlanması şart. Tüm bu şartlarda sağlıklı politikalar geliştirilerek ülkemiz tarımsal yapısındaki sorunlar da giderilmeden sağlıklı yol almak mümkün olamayacak. Tabi ki ülkemizde çok modern üretim yapan çiftlikler, yüksek teknoloji kullanan üreticiler mevcut. İklim kontrollü topraksız tarım yapan modern seralardan, robotik çiftlik ekipmanları kullanan hayvancılık işletmelerine, özel yazılımlarla kontrol edilen meyve tesislerinden, hassas tarımla üretilen sebze üretim alanlarına, uydu kontrollü toprak işleyen üreticilerden, özel yazılımlarla bitki gelişimi takip edilebilen tesislere kadar geniş bir yelpazeden çok yaygın olmasa da bahsetmek mümkün. Ayrıca son zamanlarda özellikle genç girişimciler için özendirici olan tarım start-up projeleri de hızlanmış durumda” diye konuştu.

HENÜZ DÜNYADAN KOPMADIK!

Türkiye tarımının açıklanan son verilere göre her şeye rağmen daha dünyadan kopmadığını da sözlerine ekleyen Topuzoğlu, “Henüz tarım anlamında dünyadan kopmuş değiliz. Ülkemizin gelişmiş ülkelerden farklı olarak, yatırım öncesi ve planlama döneminde olduğu kabul edilmekte. Bilişim teknolojilerinin üretimi ve yaygınlaştırılması konusunda dünya hızına bakıldığında, Türkiye olarak yavaş kaldığımız konusunda görüşler mevcut. 2019 Ocak ayında Akıllı Tarım Platformu tarafından yayınlanan rapora göre; Türkiye’de sanayi şirketlerinin, dijital dönüşüm uygulama alanlarında henüz pilot projeleri gerçekleştirme aşamasında ( yüzde 44.) Büyük ölçekteki firmaların (yıllık 250 milyon TL’den fazla geliri olan), sanayide dijital dönüşüm yetkinlik seviyeleri (yüzde 50), küçük ölçekli şirketlere (yüzde 33) nazaran daha yüksek.176 ülkenin yer aldığı Bilgi ve İletişim Teknolojileri Gelişmilik Endeksi’nde Türkiye, 2017 yılında 6,08 endeks değeri ile 67’nci sırada yer almış” değerlendirmesinde bulundu.

KOOPERATİF DETAYI!

Küçük ve bireysel üreticilerin teknolojiye ancak dayanışma ve kooperatiflerle erişebildiğini dile getiren Topuzoğlu, “Tarım teknolojileri anlamında önde gelen ülkelere bakıldığında, kamunun konuyu düzenleyici, yönlendirici ve teşvik edici rolü gerek politika oluşturmak gerekse mali kaynak aktarmak şeklinde göze çarpmakta. Bunun yanında örgütlenmenin de ciddi önem taşıdığı açık. Küçük ve geleneksel üreticiler bireysel olarak erişemedikleri teknolojilere kooperatifler ve/veya üretici örgütleri aracılığı ile erişebilmekte. Dayanışmanın hem farkındalık hem de mali kaynaklar açısından gelişimi teşvik edici rolü rahatlıkla görülmekte” şeklinde konuştu.

YEŞİL DEVRİM!

Tarımda kullanılan teknolojinin yarar mı yoksa zarar mı sağladığı konusunda daha net bir sonuca ulaşılmadığını da vurgulayan Topuzoğlu, şunları söyledi: “Geldiğimiz noktada; ‘Yeşil devrim’ olarak tüm dünyaya pazarlanan teknolojilerin yarardan çok zarar mı verdiği, yarar sağladı ise kime hangi koşullarda yarar sağladığı tartışmaları hala sonuca bağlanmadı. Ülkemizin tarım konusundaki potansiyeli, kalkınma modelimizin merkezine konulması zorunlu olacak kadar yüksek. Bu önemli sektörün, kamu denetim ve ağırlığının bulunmadığı, firmaların hâkimiyetinde ilerleyen tek bir gelişim alternatifine sıkıştırılması tam da bu nedenle tehlikelidir. Teknoloji başlığında tarıma dair yeni cümleler kurulurken, bir yandan da kolektif yapılanmalar; bütüncül tarım, doğa dostu üretim ve tüketim ve agroekoloji gibi kavramları yükseltmekte. Tek bir sorunun olmadığı ortamlarda tek bir çözüm de yoktur. Bu nedenle tarımsal teknolojiyi de farklı bakış açıları ile değerlendirmek ve ülkemizin bu noktada durması gereken yeri belirlemek sağlıklı olacaktır.”