Alaçatı’nın kanatlı sahipleri tahribata kurban gitmesin

Alaçatı Kuşları Platformu’nun kurucusu Serap Yurdaer Erboy, Alaçatı Sulak Alanı’nda yaşayan kuşların tahribata kurban gitmemesi için savaşıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 07.05.2021 08:51
  • Güncelleme Tarihi : 07.05.2021 08:51
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Alaçatı’nın kanatlı sahipleri  tahribata kurban gitmesin

BURCU YANAR/RÖPORTAJ

Eğitimini Almanya’da tamamladıktan sonra İzmir’e dönen ve uzun yıllar turizm sektöründe çalıştıktan sonra Alaçatı’ya yerleşen Serap Yurdaer Erboy, 2010 yılında çıkardığı Alaçatı Gezi Rehberi isimli kitabıyla ve 2019 yılında kurduğu Birds of Alaçatı Platformu (Alaçatı Kuşları) ile dikkatleri üzerine çekti. Serap Yurdaer Erboy, Alaçtı Sulak Alanı ile ilgili pek çok mücadelenin içinde yer alırken şimdilerde ise Alaçatı Port Projesi’nin bölgenin kanatlı sahipleri olan kuşları ve orada yaşayan kuş türlerini yok etmemesi adına mücadele ediyor. Erboy konu hakkındaki röportajımıza da geniş bilgilere yer vererek, “Çevre duyarlılığı hakkında konuşmamız yeterli değil. İnanmamız lazım! İnanmanız da yeterli değil, harekete geçmemiz lazım! Birlikte mümkün. Şimdi!” açıklamasında bulundu.

AMACIM BİLİNÇ OLUŞTURMAK

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Eğitimimi Almanya’da tamamladıktan sonra, 1982 yılında Türkiye, İzmir’e döndüm ve turizm sektöründe uzun yıllar devam eden meslek hayatıma başladım. Doğaya olan tutkum ve ‘yavaş yaşam’ tercihim 2001 yılında halen köy niteliği taşıyan Alaçatı’ya eşimle birlikte yerleşmeme neden oldu. Alaçatı’da evimize komşu sevimli bir eşeği olan yaşlı semerci Ragıp amca, evinin yanındaki damda ineklerine baktığı, Balkan savaşını yaşamış 100+ yaşlarında Melike teyzemiz, çalı süpürgesini bir gün bile elinden düşürmeden sokağımızı baştan sona temiz tutan Nebahat teyzemiz o zamanki adıyla Tuhafiye sokağımızın demirbaşlarıydı. İkinici mesleğe dönüşen seramik sanatımı Alaçatı’da kurduğum atölyemde 2004 yılında hayata geçirdim. Profesyonel seyahat danışmanı olarak turizmde hizmet verdiğim yıllarda, mesleki birikimlerimi ulusal ve uluslararası popülaritesi artan Alaçatı’yı ziyaret eden konuklara ve Alaçatı’da yaşayanlara yol gösterici nitelik taşıyan, 2010 yılında ilk baskısıyla gerçekleşen ve ilk kitap deneyimim olan Alaçatı Gezi Rehberi’ni Türkçe ve İngilizce olarak yayınladım. Zaman içinde Alaçatı şekil değiştirmiş olsa da, halen aynı sokakta eşimle ve sokaktan kurtardığımız kediler ve köpeklerimizle yaşamamıza devam ediyoruz.

Bir fotoğraf sanatçısı olarak kuşlara ilginiz nasıl başladı?

Kendimi fotoğraf sanatçısı olarak adlandırmıyorum. Kuş fotoğrafları çekmekten keyif alan bir doğa tutkunu daha doğru bir tanımlama. Fotoğraflarımı vesile olarak kullanarak Alaçatı Sulak Alanı’nın büyüleyici ve zengin kuş popülasyonunu sergilemenin yanı sıra bu kıymetli ve az bilinen doğal alanı tanıtmak ve ekosistemdeki önemine işaret etmek öncelikli amacım.

Bir ileri adım atarak 2019 yılında Çeşme, Alaçatı Sulak Alanı’na karşı duyarlı, koruyucu ve etkin toplumsal bilincin oluşturulması amacıyla Birds of Alaçatı - Alaçatı Kuşları Platformu’nu kurdum. Proje ilk günden beri yanımda olan dostum Elif Egeli İzmirli’nin ve sayısız gönüllülerin inanç ve desteğiyle büyümektedir.

ZİNCİRİN TEK HALKASI BİLE ZARAR GÖRMEMELİ

Alaçatı’da şuan çalışmaları yürütülen Alaçatı Port projesi sulak alanları nasıl etkileyecek sizce?

Hiç bir inşaat yapılaşması önemli doğa alanı niteliği taşıyan ve Alaçatı Sulak Alanı gibi yaşamsal önem taşıyan habitatların içinde yer almamalı. Doğa alanlarının talan edilen her metrekaresi telafisi olmayan kayıplara yol açıyor. Geleceğimiz, bugün doğal kaynaklarımızı nasıl kullandığımıza bağlı.

Bu durumdan Alaçatı’daki kuş türleri de etkilenebilir mi?

Flora ve faunasıyla bir bütün, birbirine kenetlenmiş bir ekosistemden bahsediyoruz. Bu zincirin tek bir halkasının zarar görmesi sistemin tamamını etkileyerek, dengenin olumsuz yönde etkilenmesini sebep olacaktır.

Geçtiğimiz aylarda ünlü isimlerin de destek verdiği Alaçatı azmağında kuş gözlem parkuru kurulacağına ilişkin bir basın toplantısı düzenlenmişti. Bu konudaki son surum nedir takip ediyor musunuz?

Gönüllülerin ve Çeşme Belediyesi’nin desteğiyle içinde donanımlı bir gözlem dürbünü olan, işlevsel, doğal malzemelerin kullanıldığı, bölgeye yakışır bir gözlem parkı oluşturuldu. Bu çalışma önceliğimizdi. Gözlem parkı gözlem yapmak isteyen doğaseverlere yeterli olanak sunuyor, ayrıca yürüyüş platformu olmasa da olur. Esas olan bu alanda kuşları ve doğayı gözlemleyebilmek, yapılaşmaları değil.

Böyle giderse Alaçatı’nın kanatlı ve yerli sakinleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya diyebilir miyiz?

Yok olmaması için çabalıyoruz. Kuş çeşitliliğinde ve sayısında bir azalma olduğunu bu yıl gözlemledik. Küresel etkenler sebebiyet verebildiği gibi, inşaat faaliyetleri de buna etken. Sürekli ağır iş makinaların faaliyete olduğu bir doğa alanı ve yapılaşma için yok edilen makilik alanları düşünün.

Pandemi dönemi yapmak istediğiniz etkinlikleri etkiledi mi, bu dönemden sonra yeni hedefleriniz ve projeleriniz nelerdir?

Doğanın iyileştirici bir gücü var. Pandemi günlerinde buna bir kez daha tanık olduk ve doğayla olan vazgeçilemez bağımızı hatırladık. Bizim için en önemli etkinlik bunu bir hediye olarak kabul edip, günlük yaşantımıza yansıtabilmek. Misyonumuza her koşulda devam ediyor, Alaçatı Sulak Alanı gibi özel doğa alanları tanımaya, sevmeye ve korumaya davet ediyoruz.

Alaçatı’da gerçekleştirilen talanın doğayı ve kuşları etkilememesi için çözüm önerileriniz nelerdir?

Yasal yaptırımlar olmadığı sürece sulak alanların korunması mümkün değildir. Halkın katılımcı yaklaşımıyla, yerel yönetimlerin ve devletin yapıcı işbirliği ile Alaçatı sulak alanını yeniden kıyı kanunu kapsamına alarak yasal bir koruma statüsü kazandırılmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için çalışmaktayız.

ÇEVRE DUYARLILIĞI İÇİN HAREKETE GEÇMELİYİZ

9 Mayıs Dünya Göçmen Kuşlar Günü yaklaşırken aktarmak istediğiniz bir mesaj var mıdır?

Doğal hayatın kırılgan bir yanı da var. Birçok hayvan gibi, kuşlar da ekosistemdeki değişikliklere karşı çok duyarlılar. Göç yolculuklarında birçok tehdit ve tehlike ile karşı karşıya kalmaktalar. Habitat tahribi, insan kaynaklı tehditlerin en başında yer alıyor. Bu durum hepimizi endişelendirmelidir ve yaşamı koruma dürtümüzü güçlendirmeli. Herkes bunun bir parçası olmalı.

Haber Merkezi