- Gündem
- 20.04.2025 00:38
Döviz kurunun artmasıyla beraber artan gıda fiyatları insanların alışveriş tercihini de değiştirdi. Tane ile alışveriş yapmaya başlayan tüketiciler, “5 kilo domates değil 5 tane domates alıyoruz” dedi
NURETTİN BAKİ - ÖZEL HABER
Döviz fiyatlarının yükselmesiyle, enflasyon rakamları da yukarı tırmanmaya devam ediyor. Market fiyatlarının yüksek olmasından şikayetçi olan tüketici ise bu konuda bir önlemin alınmasını istiyor. Kilo ile aldıkları sebze ve meyveyi bile tane ile almak zorunda kaldıklarını söyleyen tüketici, alım güçlerinin her geçen gün daha da düştüğünü ifade etti. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İ. Uğur Toprak da “Tüketici indirim günlerini takip etmekte, hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırmakta, meyve sebzeyi adetle almakta, halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda dakikalarca beklemekte, çünkü 5 kuruşun dahi önemi hane bütçesi için oldukça büyük” dedi.
GIDA DAĞILIMI ADALETLİ DEĞİL
Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğuna dikkat çeken Toprak, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde paylaşılmadığına vurgu yaptı. Toprak, “2021 yılı için ülkemizde belirlenen asgari ücret 2 bin 825 lira 90 kuruş. Yani ülkemizdeki asgari ücret ne yazık ki açlık sınırının altında. 1966 yılında kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde, ‘Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, her insanın her zaman sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihine uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşma hakkı vardır. İnsanlar gıda ihtiyaçlarını kendi kontrollerinin dışında, engelli, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, felaket ya da ayrımcılık gibi durumlarda karşılayamadıkları zaman gıda ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır’ denmektedir. FAO’nun verilerine göre dünyada her dokuz kişiden biri yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişi ise obezdir ve bu nedenle sağlık sorunları yaşamaktadır. Aslında, yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Gıda ile ilgili sorunları gıda güvencesi ve gıda güvenliği olmak üzere iki ayrı açıdan değerlendirmek gerekir. Gıda güvencesi; Birleşmiş Milletler‘in kabul ettiği ve anayasamızda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yer alan; herkesin, yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli gıdaya ulaşma hakkının güvence altına alınmasıdır. Bu ilke, birçok ülkede ve ülkemizde yeterince uygulanmamaktadır” diye konuştu.
TÜKETİCİ İNDİRİM GÜNLERİNİ TAKİP EDİYOR
Toprak, “Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biridir. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemidir ve hane bütçesinde önemli bir paya sahiptir. Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltmakta, özellikle de dar gelirli kesimi daha fazla etkilemektedir. Tüketici indirim günlerini takip etmekte, hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırmakta, meyve sebzeyi adetle almakta, halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda dakikalarca beklemekte, çünkü 5 kuruşun dahi önemi hane bütçesi için oldukça büyük. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar toplandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımız da var. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcıdır” ifadelerine yer verdi.
YETKİLİLER SESİMİZE KULAK VERSİN
Sebze ve meyveyi dahi tane tane aldıklarını söyleyen 58 yaşındaki emekli Ayten Kara, “Dolar yükseldikçe paramızın değeri düşüyor, her şeyin fiyatı artıyor. 5 kilo domates alırken şu anda 5 tane domates bile almakta tereddüt ediyorum. Dolar artınca neden domatesin fiyatı artıyor anlamış değilim. Lütfen yetkililer bu konuda biraz araştırma ve bir çalışma yapsın. Peynir almak istiyorum alamıyorum. Yumurtanın fiyatına da inanamıyorum, niye bu kadar yüksek. Yetkililer lütfen sesimize kulak versin” diye konuştu.
SOSYAL YAŞANTIMIZ BİTTİ
Bir diğer vatandaş 50 yaşındaki Erkan Atasever ise şunları söyledi: “Her şey çok pahalı. Kısmi alışveriş yapıyorum. Annem emekli olduğu için alışverişi ben yapıyorum, zor geçiniyoruz. Her şey üçte bir gramajına düştü. Geçen seneye göre fiyatlarda neredeyse yüzde 80 gibi bir fark var. İki yıl önce domatesin kilosu 2 TL idi, şu an 8 TL, çeri domatesin kilosu ise 19 TL tamamen lüks bir yiyecek oldu. Bu fiyatlar bizim cebimizi çok kötü etkiliyor. Sosyal yaşamımızdan kısıyoruz. Daha önce sosyal insanlardık, dışarı çıkardık, şimdi bunlar bitti. Şu an sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Herkes günü geçirmekle endeksli.”
HESAP KİTAP YAPMAKTAN YORULDUM
32 yaşındaki Mehmet Oruç da alışveriş yaptığı esnada etiket fiyatlarının pahalılığından bahsetti. Oruç, “Alacağımız gıdaları ince ince araştırıyoruz. En uygun gıda neredeyse ki bana göre uygun gıda diye bir gıda yok artık ama 5 kuruşun hesabını bile yaptığımız için atomu parçalar gibi fiyatları karşılaştırıyoruz. Eskiden insanların bir standardı vardı ama artık standart diye bir şey de kalmadı en ucuz gıdayı alıyoruz. İnsanların alım güçleri de azaldı. Eskiden iki alışveriş arabasını doldururdum şimdi bir arabanın yarısını dolduruyoruz. Her gün hesap kitap yapmaktan yoruldum. Günlük tüketebileceğimiz kadar alıyoruz, ürünün bozulması ihtimali var paramız boşa gidebilir korkusu had safhada” şeklinde konuştu.