‘Anne’ sözüne hasret anneler!

Anneler Günü hayatını otizmli çocuklarına adayan kadınların yüreklerine ayrı bir sızı olarak çöküyor. Onlar konuşmakta zorlanan çocuklarının isteklerini gözlerinden anlamaya çalışırken, ‘Anne’ sözüne hasret bir yaşam sürüyor


  • Oluşturulma Tarihi : 09.05.2021 08:50
  • Güncelleme Tarihi : 09.05.2021 08:50
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Anne’ sözüne hasret anneler!

“Anne sözü benim için büyük bir hasret. Rüyalarıma giriyor, bana ‘anne’ dediğini duyuyorum.”

“Bir annenin evladını kaybetmesinin çok zor. Hele ki ‘anne’ deyişini duyamadan çok daha zor!”

“Sevgi illa sözlerle ifade edilmez ama keşke ‘anne’ diyebilse.”

Bu sözler hayatlarını otizmli çocuklarına adayan annelere ait... Çoğu çocuklarını topluma kazandırabilmek için tek başına mücadele ederken, şanslı olanlara ise eşleri destek oluyor. Konuşmakta ve iletişim kurmakta zorlanan çocuklarının ne istediklerini ve ne hissettiklerini gözlerine bakarak anlamaya çalışıyorlar. ‘Anneler Günü’ geldiğinde ise içlerine ayrı bir sızı çöküyor. Çünkü onlar yıllardır ‘Anne’ sözüne hasret...

RÜYALARIMA GİRİYOR

Elif Buldukoğlu, 28 yaşında. 9 yaşındaki otizmli oğlu Osman Yağız Alban ile birlikte İzmir’de yaşıyor. Devletten aldığı bakım parası ile güç bela geçinmeye çalışan Elif, bir yandan da oğlunun dışlanmadan büyümesi için yıllardır tek başına mücadele ediyor. Tek isteğinin oğlundan bir defa olsun ‘Anne’ sözünü duyabilmek olduğunu söyleyen Elif Buldukoğlu, “Her ne kadar zorlukları olsa da kendimi çok özel bir anne olarak hissediyorum. Normal bir çocuk olsaydı ona yine bu kadar bağlı kalır mıydım diye düşünüyorum bazen. Evlat çok farklı bir şey, özel olması ayrı bir duygu... Bunun tarifi yok. Belki konuşamıyor ama onunla göz teması kurarak anlaşmak bile huzur verici. Anne sözü benim için bir özlem, büyük bir hasret. Rüyalarıma giriyor. Rüyamda bana ‘anne’ dediğini duyuyorum. Acaba bana bir şey olsa ona ne olur diye düşünmek ayrıca acı veren bir his. Otizm bir farklılıktır, hastalık değil. Toplumda zaman zaman dışlansa da onun elini hiçbir zaman bırakmayacak bir annesi var arkasında. Sonsuza kadar yanında olacak... Kimse elinden tutmasa bile ben hiç onun elini bırakmayacağımı bilmesini isterim. Ellerimiz hiç ayrılmadan ölene kadar yanında olacağım” dedi.

HEP İÇİMİ ACITMIŞTIR

Bundan tam 30 yıl önce ikiz bebekleri Didem ve Gizem’i kucağına alan çocuk gelişimi öğretmeni İlknur Tercan, kızlarına otizm teşhisi konulmasıyla kendini hiç bilmediği bir mücadelenin içinde buldu. Otizmli bireylere eğitim verilen Menemen’deki Sabahat Akşıray Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi’ne hem kendi kızlarına hem de diğer öğrencilere eğitim vermeye başladı. Ancak zorlu mücadelesi, kızı Didem’in kansere yakalanmasıyla daha da arttı. Hastalık kısa sürede ilerledi ve kızını 14 Şubat günü kaybetti. İki kez annelik duygusunu tadan ancak ikisinde de ‘anne’ sözüne hasret kalan Tercan, ömürlük mücadelesinin en acı vedasını şu sözlerle anlattı: “Bir annenin evladını kaybetmesinin çok zor. Hele ki hiçbir hissiyatını, çektiği acıyı anlatamadan, ‘anne’ deyişini duyamadan kaybetmenin üzüntüsü çok daha zor! Otizmli özel evlat sahibi olmak çok özel bir anne olmayı gerektirir. Normallerden farkımız evladımız kaç yaşında olursa olsun biz halen onun eli, kolu, gözü, kulağı ve diliyiz. Her şeyi gözlerinden ve sanki beynini okur gibi her an tetikte olmanız demektir. Çocuğunuzu asla yalnız bırakamazsınız ve özel hayatınız bitmiştir. Tamamen çocuğunuza endeksli bir yaşam sürdürmeniz gerekir. ‘Anneler Günü’ özel bir gün, iki otizmli annesi olarak bırakın bugünü kutlamasını o güzel kelimeyi, ‘anne’yi duyamamak beni içimi hep çok acıtmıştır. Geçen yıl rahmetli olan kızım, son günlerinde bana ‘eyye’ diye ağladığında dünyalar benim olmuştu. Her şeye rağmen iki özel meleğin annesi olmak beni çok özel kılmış ve mutlu etmiştir. Biliyorum ki ne yaparsalar yapsınlar, hiçbir şeyi tatmasam da yükleri ne kadar ağır olsa da onlar bana anneliği tattırdılar. Onları çok seviyorum.”

KEŞKE ANNE DİYEBİLSE AMA...

Ayça Alemdar, 38 yaşında. 6 yaşındaki otizmli oğlu Bulut Kaan ile birlikte yaşıyor. Eşi, teşhis konulduktan sonra oğlunun otizmli olmasını kabullenemedi ve evi terk etti. O günden beri oğlunu topluma kazandırmak için tek başına mücadele veriyor. Her ‘Anneler Günü’ geldiğinde içine bir sızı çöktüğünü belirten Alemdar, “Bu hayatta alabildiğim en güzel sıfat ‘Kaan’ın annesi’ olmak. Otizmli evlat sahibi olmak, bedenen yanında ama ruhen yok olan evladınızın ruhunu yanınıza getirmeye çalışmaktır. Normal gelişim gösteren bir evladım olsaydı şu anda ben çalışıyor, çocuğum da anaokuluna gidiyor olurdu. Yani rutin bir hayatımız olurdu. Karnı acıktığında veya canı acıdığında söyler, istediği kıyafeti giyer, tuvalete tek başına giderdi... Çocuğum bana hiç anne demediği için anne sözünün nasıl duyulduğunu da bilmiyorum. Belki bana hiçbir zaman anne diyemeyecek ama bana sarılıyor, öpüyor... Sevgi illa sözlerle ifade edilmez. Yapmadığı şeyler yerine yapabildiklerine odaklanıyorum hayat daha çekilir oluyor ve evet keşke ‘anne’ diyebilse” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi