Sayfa Yükleniyor...
Günışığı Kitaplığı yazarlarından ve Harry Potter’in çevirmenlerinden Sevin Okyay şimdi ise ‘Ara Sıra ve Daima’ kitabıyla karşımızda. Daha pek çok kitabı Türkçeye kazandıran yazar, “Cıva gibi, kendi gibi, delidolu bir İstanbullu” diyor
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Harry Potter’i Türkçeye kazandıran çevirmen, yazar, radyo programcısı ve eleştirmen Sevin Okyay, şimdi de Ara Sıra ve Daima adlı kitabıyla okurlarla buluşuyor. Eski kelimelerle yazmayı seven ve bu kelimeleri okuyucuyla buluşturan yazar Sevin Okyay, “Dilimizde olan kelimeleri neden terk edeyim?” diyerek farklı bir kimlik kazanmayı başarıyor. Tıpkı Ara Sıra ve Daima kitabında kullandığı eşi benzeri mümkün olmayan cümleler gibi. Yazar kitabıyla, duygular, heyecanlar ve yaşanmışlıklar biriktirmiş bir kültür emekçisinin dilinden, tanıdık tanımadık 72 renkli portre oluşturuyor. Günışığı Kitaplığından Müren Beykan’ın kitaba ilişkin yorumu ise aslında birçok şeyi özetliyor: “Yetenek ve emekle yoğrulmuş, şarap gibi demlenmiş bir yaşamın, hep coşkun kalan bu benzersiz anıların keyifle okunmasını dileyerek…”
Müren Beykan’ın dediği gibi ‘şarap gibi demlenmiş bir yaşam’ ve bu yaşamı okuyucuya sunan başarılı bir yazar. Onun sesini radyodan duymaya alışkınız. Polisiye tutkunu Sevin Okyay, radyoda korku edebiyatına dair çalışmalar yapıyor. Müren Beykan ile söyleşen Sevin Okyay, 1963 yılından beri çeviri yaptığını da hatırlatıyor. Şimdi gelelim kullandığımız o ilk cümleye. Evet, Sevin Okyay eski kelimelerle yazıyor. Diyor ki “Dilimizde olan kelimeleri neden terk edeyim?”.
ESKİ VE KADİM BİR DİL
15 yıl önce yazdıklarıyla bugün yazdıkları arasında dil farkı yok. Eski yeni ayırt edilmiyor. Melül mahsun, hayırhah, ömrübillah, hikmet-i hüda, gayya kuyusu… Usta yazar Okyay bu sözcükleri terk etmemiş aksine çok akıcı ve samimi bir üslup oluşturmaya devam etmiş. Sevin Okyay eski kelimelerle yazmasına ilişkin şunları aktarıyor: “Neden terk edeyim? Bunlar çok güzel deyişler. Anlamayanlar da sözlükten bakıp öğrenebilir. Yani alışkın olduğum için ağzımdan öyle çıkıyor. Yoksa hiç kullanılmayan kelimeleri bulup da zorla kabul ettirmeye çalışmıyorum. Konuştuğum gibi yazıyorum. Ama yazarken daha çok düşünecek vakit olduğu için yazılanlar daha iyi oluyor tabii. Yazdığım gibi konuşamıyorum. Yazmam konuşmamdan daha iyi.”
DELİ DOLU BİR İSTANBULLU
Kendimizi eski kelimelerden koparıp kitaba sürüklüyoruz. “Cıva gibi, kendi gibi, delidolu bir İstanbullu” diyor Sevin Okyay. Ve şöyle devam ediyor: “Muhtelif üniversitelere girmiş, devamsızlık yüzünden atılma konusunda tecrübe sahibi olmuştur. Selahattin Hilav sayesinde ya da yüzünden, gazeteciliğe başlamıştır. Enis Batur yüzünden de sinema yazarlığına bulaşmıştır. Caz ve spor yazmaya başlaması, ‘kendi düşen ağlamaz’ deyimini akla getirir. Edebiyat konusunda, kendi kendine bile olsa hep yazardı zaten, o sayılmaz. Zararsız bir şahıstır. İnsanlarla genelde iyi anlaştığı halde, durmaksızın çalışması yüzünden düpedüz asosyal bir yaratık olup çıkmıştır. Bilgisayar masasının koltuğuna çakılmış gibidir. Sakar ve unutkandır, sağlığına dikkat etmeyi (nedense) ayıp sayar. Bir de, kedileri sever.”
72 RENKLİ PORTRE
Haluk Bilginer, Meral Okay, Ece Ayhan, Tarkan, Tuncel Kurtiz, Mina Urgan, Murathan Mungan, Mehmet Teoman, Ayşe Şasa, Enis Batur, Cem Karaca, Hrant Dink, Nükhet Ruacan, Jak Deleon, Osman Şahin, Şakir Eczacıbaşı... Kiminin çırağı oldu, kimiyle omuz omuza yürüdü, kimiyle eşsiz anlar paylaştı. Duygular, heyecanlar ve yaşanmışlıklar biriktirmiş bir kültür emekçisinin dilinden, tanıdık tanımadık 72 renkli portre! Sevin Okyay, hayatına temas eden bu insanların portrelerini yazdı ve kitaplaştırdı. Kitapta 72 kişinin portresi renkli bir dille anlatılıyor. Kimileri ünlü, kimileri ‘ünsüz’ portreler. Sevin Okyay, yaşamında iz bırakan dostlarını, çalışma arkadaşlarını ve aile üyelerini yazdı. O isimlerle okur kimi zaman medya koridorlarında yürüyor. Kimi zaman sanat dünyasının sokaklarında dolaşıyor. Neşeli üslubuyla bir anlatım gerçekleştiren Okyay ise tıpkı okuyucu gibi keskin belleğinden taşan portreler eşliğinde 1980 sonrası İstanbul’un kültür sanat dünyasının sokaklarında dolanıyor, konserlerin, festivallerin ve medyanın koridorlarında yankılanan değişimin sesine kulak veriyor.
Haber Merkezi