- Gündem
- 21.04.2025 00:51
Yazar Raşel Rakella Asal ile yazmaya başlamasını ve yazmasına neden olan ilk isyanını, çok satma ve tanınma kaygısında olan yazarları konuştuk
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN
Yazmaya çalışanlar aslında bir şeyi anlatmaya çalışır. Raşel Rakella Asal da bir şeyi anlatmak için yola çıkanlardan.
Yazmak için insanın bir duruma, olaya, düşünceye ya da başka bir şeye karşı olması gerekiyor. İnsan yazmaya ilk oradan başlıyor. Aslında yazma eylemi bir isyanla başlıyor. Kendisinde de yazma eyleminin böyle başladığını dile getiren Yazar Raşel Rakella Asal, yazın serüvenine sığdırdığı 6 kitap ve farklı üslubuyla dikkat çekiyor.
İÇ DÖKME OLARAK BAŞLADI
Asal, ilk yazma serüveninin bir iç dökme olarak başladığına değinerek, Hoşuma gitmeyen ve beni üzen olaylar karşısında kimseyle konuşamayınca, yazıya döktüm. Bu iç dökme yavaş yavaş farklı bir boyut kazandı. Çünkü ilklerde yazmayla ya da yazarlıkla alakam yoktu. Yaptıklarımı sadece karalama olarak görüyordum. Bir tepki olarak yazıya döktüğüm, günlük tutar gibi ve kendimle dertleşmek olarak gördüğüm yazma eylemi, sonradan aldığım yaratıcı yazarlık dersleriyle gelişmeye başladı. Kompozisyon çalışmalarımla başladığım bu eylem, sonrasında şekil aldı, değişti ve gelişti. Okulda yazdıklarımı da hocam çok beğenince bu alana yönelmeyi düşündüm ama üstüne de düşmedim. Zaten sonrasında evlenip, rehberliğe başladım. Rehberliğim boyunca da araştırmacı kimliğimi daha çok geliştirdim. Turistlere daha fazla ne anlatabilirim diye düşündükçe okumaya ve araştırmaya daha çok zaman ayırdım. Sonrasında Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfında yaratıcı yazarlık derslerinin verildiğini öğrendim. Turist rehberliği kaygısıyla yazmayı öğrenmek istediğim için başvurdum ve Ankaraya yerleştim. Sonrasında ise zaten tutkulu olduğum edebiyata yöneldim. O derslerde öykü yazmamız istendi. Hiç yazmadığım için, Kendimi ifade edemiyorum, benim ne işim var burada? diye kendime soru sormaya başladım. Fakat hocalarımdan özellikle Mehmet Eroğlu, kendimi çok iyi ifade ettiğimi ve birikimli olduğumu belirterek, teşvik etti. Bu da hayatımda bir dönemeç oldu. Yazı serüvenim böylelikle başlamış oldu. Artık kendimle konuşarak yazdıklarımı, herkese anlatmak için yazmaya başladım diye konuştu.
YAZMA EDİMİ ÇOK KISKANÇTIR
Yazıyla birlikte rehberliği de yürütmeye çalıştığını belirten Asal, Ancak başarılı olamadım. Çünkü yazmak edimi çok kıskançtır ve yanında başka bir şeyle ilgilenmenizi kabul etmez. Zaten yazma ağır bastığı ve bir de kendimi çok yetersiz ve birikimsiz hissettiğim için sadece yazmaya yöneldim. Yazmak için sürekli beslenmem gerekiyordu. Edebiyatı ve bu alanda yazılanları tanımadan, bilmeden bir şey yazamayacağımın bilincindeydim. O nedenle kendimi tamamen yazmaya ayırdım ve arkasından peşi sıra kitaplar geldi dedi.
İÇ SAVAŞIN ACISINI İNSANLARA GÖSTERMEYE ÇALIŞTIM
Rehberlik yaptığı dönemde yazdığı İspanyada yaşanan iç savaşı anlattığı kitabına değinen Asal, İspanyadan gelirken Ladino İspanyol (Yahudi İspanyolcası ya da Ladino; Hint-Avrupa dil grubunun Latin koluna bağlı eski İspanyolcadan kökenlenmiş olan bir dildir.) dilini de yanımızda getirmiştik. Ancak bu dil 500 yıl boyunca hiç evrim geçirmemiş. Halbuki diller de gelişir ve değişir. O dil ise göçenlerde aynı şekilde kalmış ve kullanılıyor. Ancak bu dilin İspanyada konuşulan İspanyolca ile hiçbir alakası yok. O nedenle İspanya'ya gittim ve İspanyolcamı güncellemek istedim. İspanya'da yaşadığım sürece dil kursuna gittim ve İspanyolcayı öğrendim. Kurs dönemimde İspanyol halkını yakından görme ve onlarla muhabbet etme şansı yakaladım. Bu süre zarfında onların kültürlerini tanıma ve öğrenme fırsatım oldu. İspanyol kültürünün yanında beni en çok etkileyen ise tarihi oldu. Çünkü Franconun 36 yıl süren faşizm dönemini yaşamışlardı. Bastonla yürüyen, görme engelli ya da farklı engelleri olan insanların iç savaşta bunları yaşadıklarını öğrendim. İç savaştan kalma sorunları görünce faşizmin ne olduğunu birebir gözlemleyerek öğrenme fırsatım oldu. Sonrasında her gittiğim yerde Picasso'nun Guernica Tablosu'nun olduğunu fark ettim. Kursum bittikten sonra da orada yaşadıklarımı 2'nci kitabımda kaleme aldım. İç savaşın ne olduğunu anlatma kaygısıyla o kitabı yazdım. Hem İspanya kültürünü hem de iç savaşın ne olduğunu anlatmak istedim. Savaşta karşınızda bir düşman var iç savaşta ise komşu komşusuna, kardeş kardeşine karşı savaşıyor. En çok bundan etkiledim. Sürekli bir arada yaşadığınız insanlarla savaşıyor ve birbirinize zarar verip, öldürebiliyorsunuz. İç savaşın acısını insanlara göstermeye çalıştım şeklinde konuştu.
TANIMADIĞIM İÇİN O KADAR TEPKİ VERDİĞİMİ ANLADIM
İspanyanın iç savaşını anlatırken, İspanyanın kültüründün bağımsız bir yazı ortaya koyamadığını dile getiren Asal, Yazdığım noktada İspanya'da en çok şaşırdığım ve tepki gösterdiğim kültür Siesta uygulaması oldu. Düşünsenize, 3 saat dükkanınızı kapatacak ve öğle uykusuna çekileceksiniz? Böyle bir şey var mı? diye tepki göstermiştim. Çalışmanın çok fazla önem verildiği bir yerden geldiğinizde bu ister istemez çok dikkatinizi çekiyor. Ancak onlarla yaşadıkça ve onların kültürünü tanıdıkça Siesta'nın, kültürün içinde yer aldığını gördüm. Tanımadığım için o kadar tepki verdiğimi anladım. Aslında bu durumun o yaşam tarzının içine monte edildiğini gördüm. Zaten sonrasında bu uygulamanın her şehirde uygulanmadığını gördüm. 3 saat Siesta' yapılıyordu ama o zaman dilimi sonrasında dolduruluyordu. İnsanlar, öğle arası verdiği bu molayı akşam 10'a kadar çalışarak telafi ediyordu. O kültürü daha yakından tanıyınca, o kadar tepki gösterdiğiniz durumu da daha iyi anlamış oluyorsunuz. Bende de öyle oldu ifadelerini kullandı.
HAYATIMDA EN ÇOK ANNEANNEMDEN ETKİLENDİM
Yazmaya başlamasında anneannesinin etkili olduğuna vurgu yapan Asal, Ankara'da ders aldığım zamanlarda, Mehmet Hocam o günkü konunun karakter yaratma olduğunu ve hayatınızda sizi en çok etkileyen insanı anlatmaya çalışmamızı ödev olarak verdi. Hayatım boyunca en çok etkilendiğim de anneannem olduğu için, onu yazmaya karar verdim. Onun hayat öğretisi, insan sevgisiyle büyüdüm. Anneannem 1938'de ilk kez İzmir'de Mezarlıkbaşındaki Yahudi dilenciler ve evsizler için çalışmalara başlıyor. Tek başına yapamayacağını bildiği için hemen bir kadın heyeti oluşturuyor. Bu heyetle birlikte toplanan parayla bir yer kiralanıyor ve süreç başlatılıyor. Anneannem her gün orayla ilgileniyor ve oranın ihtiyaçlarının karşılanması için çalışıyor. 1955 yılında ve 5 yaşındayken anneannemle birlikte o tablonun içinde büyümeye başladım. O insanların içinde yaşarken o yaşantının, fakirliğin, mahallelerin içinde birlikte büyüdüğüm insanların durumunu daha iyi anlamaya başladım. O dönemde anneannemin tanımadığı insan yoktu. Herkesin derdine ve yardımına koşan bir insanın yanında büyüyünce, örnek alabileceğiniz başkası kalmıyor. O zamanlarda çocuk gözümle o yaşadıklarım, anneannemin verdiği mücadele beni çok etkilemişti. Hümanist düşünceyi o ortamda edinmiştim. İster istemez de anneannem değişmem ve şekillenmem de etkisi oldu. Hayata bakışımı tamamen değiştirdiği için rol model olarak onu seçtiğimi anladım. O yüzden onun hayatını yazıya dökmek istedim. İnsanlar için o kadar çalışan anneannemin sonrasında hiç hatırlanmadığını görünce, unutulmaması için yazıyla onu ölümsüzleştirmek istedim. Bu işte o isyandı. Onun davranışlarını topluma aktarmak istedim ve kitap böylelikle ortaya çıkmış oldu diye konuştu.
ELİMDEN YAZMAK DIŞINDA BİR ŞEY GELMEZDİ
Asal, Cecile adlı eserinin roman türündeki ilk eseri olduğunu belirterek, Bu kitapta Varşova Gettosu'nun oluşum sürecini ve sonrasını anlatmaya çalıştım. Bu gettoda yaşayan ve kurtulan bir kadınla tanıştım. Kurtulduktan sonra ilk kez gelmişti. Kadının anlattıklarından çok yararlandım. Oradan yola çıkarak, romanın kahramanını da o kadın yaptım. O kadının çocukluğunun ve gençliğinin bakış açısıyla orada sergiledikleri mücadeleyi yazmaya çalıştım. Hiç mücadele etmediklerini düşünürken, ciddi mücadeleler sergilediklerini öğrendim. Orada gençlerin ve öğretmenlerin örgütlendiklerini, eğitimlerini sürdürdüklerini, orada zamanlarını boşa geçirmemek için eğitimlerine devam edenleri, örgütlenen gençlerin küçük kağıtları haberleşme aracı olarak kullandıklarını, farklı şehirlerle temasa geçtiklerini ve yeraltında bültenler çıkardıklarını öğrendim. Ben hiçbir şey yapmadıklarını düşünüyor ve direnmedikleri için çok kızıyordum. Ancak müthiş bir yaşam mücadelesi sergilediklerini öğrenmiş oldum. Örneğin o günlerde bile tiyatro kulüplerinden vazgeçmemeleri, yaşama en büyük tutunmanın sanat olduğunu gösteriyor. Verilmiş olan mücadeleyi öğrenince, elimden yazmak dışında bir şey gelmezdi ifadelerini kullandı.
HER ŞEY META OLDU
Asal, Türkiye'de iyi bir okuyucu kitlesinin olduğunu söylemenin zor olduğunu belirterek, Biliyorsunuz, her şey meta oldu. Ürettiklerimiz de metaya dönüştü. Artık yapıtının arkasında duran yazar bulmak zor. Herkes popüler kültürün etkisine girdi. Çok satma ve çok tanınma kaygısıyla ile bir edebiyat ya da sanat yapıtı oluşturulmaz. Sanat yapıtı, aykırı olmak demektir. Aykırılığı yüzünüze vurduğunuz zaman, sizi tırmalar, güzel şeylerden söz etmez, irkiltir, kişiyi kendisiyle baş başa bıraktığı için kendinizle yüzleşirsiniz. Gerek sistemle, gerekse popülist kültürle mücadele etmeden, onun suyundan gitmekle sanattan ve edebiyattan da taviz veriliyor. Bu fuarlar da satış odaklıdır. Umarım bundan sonrası için değişim olur. Arzumuz, iyi okur sayısının artmasında. İyi okur sayısı arttıkça yazarların ortaya koyduğu eserleri de eleştirebilir ve yorum yapabilir. Okurumun benden öne geçmesini ve eleştirmesini isterim. Onunda yol göstermesi gerekir. Bu yolculuk Ben biliyorum tavrıyla olmaz. Hepimiz aynı ortamda yaşıyor ve birbirimizden besleniyoruz. Bunun farkında olmalı ve bunu sürdürmeliyiz diye konuştu.
ALSANCAKTAKİ DEĞİŞİME İTİRAZIM VARDI
İzmir'de 41 semt 41 yazar adlı projenin içinde de yer aldığına değinen Asal, Bu proje ilk olarak İstanbul'da başlıyor ve her semti bir yazar yazıya döküyor. İstanbul'da çok ilgi görünce İzmir'e de bu proje taşınıyor. İzmir'de de 41 semt, 41 yazar olarak proje başlatılıyor. Alsancak'ı kaleme almak bana düşmüştü. Yazma edimi itirazla başladığından dolayı benim de şehirdeki değişimlere itirazlarım vardı. Bu projede yazdıklarımdaki temel itiraz noktam, tarihsel açıdan önemli olan binaların yıkılması ve yeniden inşasında o tarihe önem verilmemesiydi. Binalar ya da yapılar tarihi belgelerdir. O dönemi yansıtan binaların yıkılması demek belleklerden de yok olması demektir. Alsancak Kordon'a baktığımda o güzelim cumbalı evlerin gitmesini gördüğümde içim sızlıyor. Çünkü sadece bir bina değil aynı zamanda tarihte yok oluyor. İç taraflarda hep eski Rum evleri vardı ama artık yok. 2 katlı evler yıkıldı yerini apartmanlar aldı. Bu yeni binalar ise o belleği yok etti. En büyük itirazım da bu oldu şeklinde konuştu.
ÜRETMEK İÇİN BESLENMEYE ÇALIŞIYORUM
Şu anda yeni bir eser çalışması olmadığını çünkü hâlâ etkileşim olmadığı için ortaya bir eser çıkaramayacağına değinen Asal, Ne olacağı konusunda inanın benim de bir düşüncem yok. Anneannemin kitabı üzerine bir çalışma daha yapabilirim. Sadece anneannemin yaşantısını ele alacak bir çalışmaya da başlayabilirim. Şu anda karar vermiş değilim. İnceleme yazılarımı sürdürüyorum. Edebiyat incelemeleriyle, üretmek için beslenmeye çalışıyorum. Benden daha iyi yazarların eserlerini okumakla beslenmem ve kendimi donatmam gerekiyor. Onların ürünlerinden öğreneceğim çok şey var. Gerek edebi kuramlar gerekse sanat eleştirilerinden çok fazla besleniyorum dedi.
RAŞEL RAKELLA ASAL KİMDİR?
1949'da İzmir'de dünyaya geldi. 1969'da İzmir Amerikan Kız Koleji'ni bitirdi. 1989'da İngilizce ve Fransızca dillerinde Ülkesel Turist rehberlik kokartını aldı. Besançonda Açık Öğretim Üniversitesi'nin gece eğitim programında sanat tarihi derslerine, Paris'te Louvre Müzesi'nin sanat tarihi seminerlerine katıldı. 1992'de Ministere de L'education Nationale Academie de Besançondan Diplome Approfondi de Langue Française ile Fransızca yeterlik sertifikasını, 1995'de İspanyanın Salamanca şehrinde Escuela Salmantina de Estudios Internacionalesdan ileri düzey İspanyolca belgesini aldı. 1997-2000 yıllarında Ankara'da Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfında yazarlığa hazırlık, uygulamalı yazarlık, yazın-felsefe ilişkisi seminerlerine katıldı. Aynı yıllarda, Hacettepe Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinin karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarını misafir öğrenci olarak izledi. Biri oğlan, diğeri kız, iki çocuk annesi olan yazar, çalışmalarını İzmir'de sürdürmektedir. Raşel Rakella Asal, Edebiyatçılar Derneği ve Pen Derneği üyesidir. İzmir Araştırmaları Topluluğu kurucu üyesidir.