- Gündem
- 17.05.2025 23:58
Son 20 yılda en büyük darbeyi medyanın yediğini söyleyen İGC Başkanı Dilek Gappi, “En büyük işsizlik oranı bizde. Birçok sektör çalışanı bizden daha iyi ücretler alıyor ve biz asgari ücretle iş bulduğumuzda çok mutlu oluyoruz” diyerek sektörün içinde bulunduğu sıkıntılı durumu anlattı
GÜNÜN MANŞETİ
İLKSES Gazetesi’nin kent dinamiklerinin önemli aktörlerini ağırladığı ‘Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Gappi oldu. Başkanlık koltuğunda geçen 1 yıl boyunca yönetimle birlikte hayata geçirilen proje ve çalışmalardan bahseden Gappi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle kurulan Uluslararası Basın Merkezi'nin önemine dikkat çekti.“Son 20 yılda en büyük darbeyi medya yedi” diyen Gappi,Sansüre yol açacağı nedeniyle tepkilere neden olan ve Genel Kurul’dan çekilen ‘dezenformasyon yasası’ görüşmelerinin yeni yasa dönemine ertelenmesine ilişkin de konuştu. Türkiye ulusal ve yerel basının en başat iki sorununa dikkat çeken Gappi, İzmir’deki kurumlardan basına destek verme sözlerinden vazgeçmelerini talep etti. “Yerel basın sürekli küçümsendi, maalesef ulusal basının hala etkilerini hissediyoruz” diyen Gappi, Glokal kavramına da vurgu yaptı.
GAPPİ’DEN BİR YILLIK RAPOR
Başkanlık koltuğunda geçen 1 yıl boyunca yönetimle birlikte hayata geçirilen proje ve çalışmalardan bahseden Gappi, “Seçime zor koşullarda girdik. Öncelikle İzmir büyük bir deprem yaşadı ve Cemiyet’in iki bloktan oluşan binası orta hasar darbe aldı. Cemiyet’in gelirleri bir anda sıfıra indi. Pandemi ve ekonomik kriz de zaten çok etkilemişti. Bir Avrupa Birliği (AB) projesi başlatmıştık. Başlatırken de şunu düşünmüştük... Sektörün en büyük sorunu getirildiği bu zafiyetli dönemden çıkarılması için birbirimize sıkıntılarımızı söylemekten öteye geçmemiz gerekiyordu. Çözüm önerileri üzerinde durmamız lazım. Kaynak sıkıntımız var. Sıkıntılı bir sektörüz, baskı altındayız. Demek ki burada yeni kaynak yaratacağız ve yeni bakış açıları getireceğiz. En çok istediğimiz şeyi yapmak için belli bir noktaya gelmiştik. Bunun başında Uluslararası Basın Merkezi geliyordu. Elbette en büyük sıkıntıyı binanın yeniden yapımında yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Ama yol haritalarımızı doğru oluşturduk ve en önemlisi emsal aldık. Şimdi yıkım aşamasına geldik. Önümüzdeki günlerde müteahhit arayışımız başlayacak. Bu konuda elimiz güçlü çünkü artık projemiz hazır. En iyi teklifi kim verirse onunla birlikte yola devam edeceğiz” dedi.
BASIN MERKEZİ DÜNYAYA KAPILARINI AÇTI
İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle kurulan Uluslararası Basın Merkezi'nin önemine vurgu yapan Gappi, “Uluslararası Basın Merkezi aslında bir vizyon. Birbirimize var olan sorunları anlatmakla yol alamıyoruz. Biraz dünyaya bakmamız lazım. Hedefi büyük tutarsanız, geldiğiniz yer onun yarısı bile olsa kardır. İzmir basını bu kentin dinamiklerine kendine yeniden anlatmak zorunda” ifadelerini kullandı.
ASGARİ ÜCRETE MUTLU OLUYORUZ!
“Son 20 yılda en büyük darbeyi medya yedi” diyen Gappi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çok açık. Bizim sektör kadar zor koşullarda yaşayan çok az sektör var. En büyük işsizlik oranı bizde. Birçok sektör çalışanı bizden daha iyi ücretler alıyorlar. Ve biz asgari ücretle iş bulduğumuzda çok mutlu oluyoruz. Çağın gerekliliklerini iyi kavramalısınız. Artık dijital medyanın güçlü olduğunu bilmek durumundasınız. Yazılı basın her zaman bir belge ama bu yetmez. Bu sebeple gazetemiz 9 Eylül’de yeni açılımlar yaptık. İhtiyacı olan arkadaşlarımızın burada çalışması için daha çok eleman alacağız. Artık hem gazetemizde hem de Uluslararası Basın Merkezi’nde part-time iş olanağı sunuyoruz. Eğitimlerin sayısını arttırıyoruz. AB projesi vardı yanına bir de Nar Projesi ekledik. Biz istedik bir farkındalık projesi yaratalım ve halka dokunalım. Kendimize toplumsal bir konu seçtik bu da kadına şiddetti. Meslektaşlarımızla eğitimler gerçekleştirdik ve mahalle mahalle buluşmalara gittik. Yani her güne bir iş düşecek kadar çalışmalar yaptık.”
İZMİR MÜCADELENİN ÖNCÜLERİNDEN OLDU
Sansüre yol açacağı nedeniyle tepkilere neden olan ve Genel Kurul’dan çekilen ‘dezenformasyon yasası’ görüşmelerinin yeni yasa dönemine ertelenmesine ilişkin konuşan Gappi, “Basın İlan Kurumu’nun kuruluş amacı basına eşit olarak devlet kaynaklarını dağıtmak ve bir düzenleyici kuruluş olmak. Denetleyici değil düzenleyici! En son gittiğimiz Basın İlan Genel Kurulu’nda birdenbire yapısal bazı değişimler olduğunu gördük. Basın Ahlak Düzenlemesi’ni geçirdiler. Orada buna itiraz ettik, ‘Düzenlemeye neden buradan başlıyoruz’ dedik. Meğer bu bir ayak sesiymiş. Mutlaka mesleğin basın kanunu yenilenmeli. Mutlaka meslek tanımı yeniden yapılmalı. Ama bunları hep kendimiz yapalım istedik. Türkiye’de ilk defa medya dayanışması yarattık. Önde gelen meslek örgütleriyle ilk kez bir araya geldik. Düzenli toplantılar yaptık. ‘Bir Basın Kanunu çıkacak, gelin kendimiz yapalım’ dedik. Biz bunların hazırlıklarına başlarken kanun teklifi önümüze düştü. Kanunda birçok şey vardı ama tehlikelisi 29. maddeydi. Basını yeniden dizayn etmenin bir kanun teklifi yapılmış. 13 meslek örgütü bir araya geldi ve itiraz noktalarımızı saptadık. Mesleğin çıkış yollarını birlikte tartışmamız lazım. Kurumların en tepesindeki insanlar da bunu bu şekilde algılamak zorunda. Kimse kimsenin üzerinde bir güç değildir. İfade özgürlüğü bir ülkenin onurudur. Medya özgürlüğü bir ülkenin dik duruşudur, geleceğidir. Ama şunu hep söylüyoruz; internet sitelerinde çalışan arkadaşlarımız da devlet güvencesine alınmalı, onlar da destek görmeli. Bugün gördüğüm en sıkıntılı durumlardan biri de şu. Hiçbir şey yapamayan maalesef gazetecilik yapıyor. En kolay meslek haline gelmeye başladı. Sadece para kazanmak amacıyla yapıyorlar, hiçbir kriterleri yok. Kriterler belli olmadığı içinde mesleği zehirliyorlar. Şantajla, kişisel ilişkilerle... O zaman bizim şunu konuşmamız gerekiyor öncelikle. Hangi web sitesi desteklenecek? Kanun teklifi görüşmeleri Ekim ayına ertelendi. Bu çok önemli. Asıl mesele bundan sonra oturup bize ait düzenlemeleri hep birlikte yapacak olmamızdır. Umarım yetkililer bunu anlamıştır. Ama İzmir bu konuda çok ciddi bir çıkış yaptı. Bu yasa teklifinin geri çekilmesi için verilen mücadelede öncü birkaç kurumdan biri oldu” değerlendirmesini yaptı.
BU SÖZLERİNDEN VAZGEÇMELERİNİ TALEP EDİYORUM
Türkiye ulusal ve yerel basının en başat iki sorununa dikkat çeken Gappi, İzmir’deki kurumlardan basına destek verme sözlerinden vazgeçmelerini talep etti. Gappi, “Basın sektörü olarak en büyük sorunumuz bir meslek tanımımızın olmaması, bunun getirdiği kriterlerin net olmaması ve herkesin artık özellikle dijitalden yararlanarak bunu bir fırsat olarak görüp, bir şekilde ‘ben gazeteciyim’ diye ortaya çıkabilen bir ortamın yaratılması. Bu genel bir sorun. İzmir’e özgü sorunumuz ise şudur: Sektörün yaşadığı sıkıntılardan dolayı İzmir basınına son yıllarda küçümseme yaklaşımlar vardı. ‘İzmir basınına ilan veririz, şu olur, bu olur’ biz bunu istemedik. Bunu hala en büyük sorun olarak görüyoruz. Kurumlar artık basınla bir bütün olmaları gerektiğini bilmek durumunda. Eşit güç olduğumuzu bilmek zorundayız. Bu nedenle gücümüzü daha iyi yerlere getirecek çıkışlar arıyoruz. O yüzden uluslararası projeler yapıyoruz, merkezler açıyoruz. İzmir’deki kurum ve kuruluşların basına destek verme sözünden vazgeçmelerini talep ediyorum. Birlikte çalışıyoruz. Birlikte varız. Kuruluşlarımız demokrasinin dördüncü gücünün yanında olduklarını unutmasın” dedi.
‘İKİ TELEFON AÇ, BİR HABER YAP’ OLMAZ!
Basına olumsuz yaklaşımın sebeplerinin sadece dışarıdan kaynaklanmadığını da sözlerine ekleyen Gappi, şu ifadelere yer verdi: “Kendi meslektaşlarımıza da çok açık mesajlar veriyoruz. Eski ezberler bitti, aynı ezberlerle farklı sonuçlar yaratamazsınız. Hepimizin değişmesi lazım. Bu süreci biraz da bizler yarattık. Kendi içimize döndüğümüzde en büyük sıkıntılardan birisi; yetersiziz, mesleki donanımımız eksik, branşlaşamıyoruz. Karşımızdaki ile uzman niteliğinde konuşamıyoruz. Yaptığımız haberler demeç haberciliğine döndü. İki telefon aç, bir haber yap, olmaz. Bunları yaptığımız sürece karşımızdaki bunları farklı algılar ve zaman içerisinde küçümseyen ve saygınlığını yitiren yaklaşımlar ortaya çıkar. O yüzden sektörümüzde ortaya çıkan olumsuz tabloya biz iki bakış açısıyla bakıyoruz. Birincisi, İzmir kurumlarına diyoruz ki; basın sektörüyle birlikte çalışmaya açık olmaları lazım. Birbirimizi birlikte güçlendirmemiz lazım. Sonuçta İzmir ve demokrasinin dördüncü gücü adına mücadele ediyoruz.”
GLOBAL DEĞİL GLOKAL…
“Yerel basın sürekli küçümsendi, maalesef ulusal basının hala etkilerini hissediyoruz” diyen Gappi, Glokal kavramına dikkat çekti: “Dünya değişiyor, dünya değişirken, ‘Glokal’ diye bir kavram ortaya çıktı. Evet, global ve büyük olmak önemli ama lokal olmak daha önemli. Siz (yerel kurum ve kuruluşlar) önce kendi yerel basınınıza saygı duymayı bence öğrenmelisiniz veya bunu ifade eden yaklaşımlarda olmalısınız. Ben İGC Başkanı olarak her oluşumu önemsiyorum. Maalesef mesleki saygınlığımızı yeterince ifade edemediğimiz için İzmir’in kurumları sizi çok hedef nokta olarak görmemeye başladı.”
EĞİTİMLER ZAYIF VE HAYATTAN KOPUK
Gappi, “Biz İzmir’deki üniversitelerin iletişim fakültesi dekanlarıyla sürekli birlikte çalışıyoruz. Cemiyetteki derslerimiz için eğitmenlerimizi iletişim fakültesindeki hocalardan alıyoruz. Türkiye’de 68 tane iletişim fakültesi var. Bunlardan iyileri olmakla birlikte çoğunluğunda eğitimler zayıf ve hayattan kopuk. Sürekli üzerinde durduğum şeylerden bir tanesi olan branşlaşma yok. İkinci sınıftan itibaren branşlaşma olmalı ve dördüncü sınıfın tamamen staj mantığıyla geçmesi gerekiyor. Vakıf üniversitelerinde gazetecilik değil daha çok sosyal medya uzmanı yetiştirmeye çalışıyor. Çünkü geleceği orada görüyor ve isimleri de artık Gazetecilik Bölümü değil, Yeni Medya Bölümü olarak geçiyor. İç acıtıcı durum olan da artık bölüme Gazetecilik ismini bile vermiyorlar. Ben hep şunu söylüyorum, meslek örgütleriyle iletişim fakültelerinin birlikte çalışması lazım ve artık Türkiye’de daha fazla iletişim fakültesi açmasınlar. Önce var olanlar bir iş bulsun, nitelik artsın, sektör kendine gelsin…” diye konuştu.
GENÇLERİMİZ İZMİR’DE KALSIN İSTİYORUZ
“Mesleki sorunların çözümü ancak projelerden geçer diyen Gappi, “Sadece klasik ben bir şey istiyorum, talep ediyorum dönemi bitti. Formül ortaya koymanız, proje ortaya koymanız lazım. İzmir Türkiye’de ilk defa Büyükşehir Belediyesi’nin meclis karar özetlerini yayınlayan kent oldu. Bizden sonra Ankara, Konya, İstanbul hararetli tartışmalara rağmen başlatıyor. Çünkü şunu görüyoruz; yerel basının maliyetleri çok yüksek. Ve en kötüsü herkes her şeye zamlarını yansıtıyor ama biz yansıtamıyoruz. Ne gazete satışlarını ne de ilan gelirlerimizi artırabiliyoruz. Sıkıntımız o anlamda büyük. Gittikçe de yüzde 70’e yakın bir enflasyonla mücadele ediyoruz. Basın İlan Kurumu’ndan zam aldık ama o zam o kadar eridi ki... O nedenle bizim bu maliyetlerle başa çıkabilmemiz çok önemli” şeklinde konuştu.
İYİ HABER GELİR GETİRMİYOR
Gappi, “Artık iyi haber, nitelikli yayın gelir getirmiyor. Burada bir açmazımız var. Bütün bu sorunlara cevap bulmamız gerekiyor. Meclis karar özetleri işte bu konuda Türkiye’ye yönelik bir model oldu. İlçe belediyelerimiz de bu sistemin içine yavaş yavaş girdiler. Bornova başladı, Konak’ta başlıyor. Yerel gazetelerimizi destekliyorlar ama şunu söyleyeyim yerel gazetelerimizin yanı sıra bu işi hakkaniyetle yapan meslektaşlarımız da desteklenecek. Ama yerel gazetelerin farkı şudur; en az 15 kişi istihdam ediyorlar. Bizim cemiyet olarak bu işin içinde olmamızın birinci nedeni yerel gazeteler açısından istihdamı güçlendirmektir. Biz istihdamı güçlendiren herkesle bir aradayız. Web sitelerimiz de zaman içinde belli bir noktaya geldiğinde daha çok arkadaşımızı istihdam etsinler diye desteklenecekler. Biraz kanunun biraz da sistemin oturması gerekiyor. Ama web sitelerinde de 5953 sayılı yasaya tabi, belli yaştaki meslektaşlarımızı istihdam ediyor olmalılar. Biz şimdi bunun için çaba harcıyoruz. Onlar da olduğunda yine belediye formülü ve diğer formüllerimizi onlar içinde hayata geçireceğiz. Biz İzmirli iletişim okuyan gençlerimizin burada kalmasını istiyoruz. Bu da sözle olmuyor. Projelerle oluyor. Bu şimdilik bir güç veriyor ve diğer ilçe belediyelerimizin de buna uymasını bekliyoruz. Bütün ilçe belediyelerimiz meclis karar özetlerini yayınlatırlarsa hem şeffaflık açısından hem de yerel basına önemli bir destek vermiş olurlar” dedi.
BİRLİKTE VAR OLMAYI KEŞFETMELİLER
İnsanların yerel gazeteleri okumak istediğini ancak dijital diye farklı bir gerçekliğinde olduğuna dikkat çeken Gappi, “Ancak siz bir kahvehaneye 10 tane gazete bıraksanız arka arkaya 10 kişi gazeteleri okumaya başlar. Birlikte bir şey yapalım istiyoruz ancak zorlayıcı olmak istemiyoruz. Basına destek açısında İzmir’de askıda gazete uygulamasını yapmaya çalıştık. Baktık ki kurumlardan yeterince destek gelmedi. Artık ne yaparsak yapalım herkesin istekli olduğu formüller ortaya koymak zorundayız. Biraz kazan kazan formülü yaratmak zorundayız. Yoksa basına destek verin dediğimizde bir tek destek kelimesi ile bir şey olmuyor. Biz bu işi yapacağız ve bu işten de sizin şöyle kazancınız olacak diyeceğiz. Kurumların basına vereceği destekte her şeyden önce verecekleri desteğin Türkiye’nin ifade özgürlüğüne verdikleri destek olduğunu bilmeleri gerekir. Özgür gazetecilik anlamında paydaş oluyorlar ama bunu oturtmak hiç kolay olmuyor. Kurumlarımıza çağrıda bulunuyorum. Birlikte var olmayı iyi keşfetmeleri lazım. Basın sektörünün güçlü olmasının en çok onların işine yarayacağının iyi görmeliler. Bizim de bunu anlatmamız gerekiyordu ve anlatmaya da başladık. Daha farklı formüller de ortaya atacağız ama ne yaparsak yapalım proje olarak yapacağız. Kurumlarla farklı işbirlikleri ve projeler olacak” ifadelerini kullandı.
ÖRGÜTLÜ MÜCADELEDE BİRLİKTE OLALIM
Son tahlilde artık herkesin bakış açılarının değişmesi gerektiğinin altını çizen Gappi, “Türkiye’de medya alınabilir, satılabilir, oradan oraya taşınıp satılabilir, güçlü olanın oyuncağı olan bir alan değildir. Gazeteciler tarihin tanıklarıdır. Biz tekrar fabrika ayarlarımıza döneceğiz. Bunu yaparken evet maddi olarak da güçlü olmak zorundayız. Biz idealistlik barındıran bir mesleği icra ediyoruz bunu unutmayacağız. Bugün zor koşullarımız olabilir, yarın başka koşullarımız olabilir. Bunu nasıl aşacağız? Birincisi kişisel donanımlarını artırarak aşacağız. İkinci olarak birlikteliğimizi güçlendirerek aşacağız. En büyük oyunlardan biri Türkiye’de birbirini ayağından çekmektir. Herkes güçsüz olsun veya herkes özne olsun. Böylece karşında tek bir güç olmasın ki iktidar tek bir güçle uğraşmak zorunda kalmasın. Bugünkü iktidar için söylemiyorum. Her zaman ki düzen için söylüyorum. Herkes bir şeyi bölmeye çalışır. Oysa doğru formüllerle doğru birliktelikler yaratırsanız bir güç olursunuz. O zaman daha çok sözünüz geçer. Basın olarak kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen yasayı böyle erteletebildik. Çünkü diğer meslek örgütleri ile birlikte güçlü olduk. İzmir’de de bunu yeniden yapacağımıza inanıyorum. En çok genç meslektaşlarımıza gerçekten güveniyorum. Bu mesleği yapacak doğru tanımlarla, kendini geliştirme yeteneği olan arkadaşlara güveniyorum” dedi.
BU KENDİNİ KÜÇÜLTMEK OLUR!
“Artık bilinçli meslek örgütü olmak zorundayız” diyen Gappi, şu ifadelere yer verdi: “Eski ezberlerin mutlaka yıkılması gerektiğine inanıyorum. Bir cemiyetten beklenilecek şey kesinlikle ve kesinlikle yılbaşı çeki olmamalı. Hiçbir avukat barodan böyle bir şey beklemez. Hiçbir doktor tabipler odasından böyle bir şey beklemez. Bu kendini küçültür. Biz tabi ki biz sosyal bir örgütüz. Kurum içinde tabi ki bunları yaparız ama ihtiyacı olanlara herkese değil. Artık bilinçli meslek örgütü olmak zorundayız. Bir doktor tabipler odasından, bir avukat barodan ne bekliyorsa biz de cemiyetlerden önce mesleğimize saygınlık yaratmasını bekleyeceğiz. Sonra kişisel donanımlarımızı artırmasını bekleyeceğiz. Sonra birbirimize yoldaş olmayı bekleyeceğiz, birlikte güçlü olacağız ki İzmir olarak biz şanslıyız. Türkiye’de ilk defa öyle ya da böyle gazetecilere ait bir Medya okumuz var ben 9 Eylül’ü öyle görüyorum. Bütün gazeteler bu işi hakkıyla yapan herkes bizimdir ama kendimize ait modelimiz var. İzmir’de mümkün olduğu kadar İzmir basını olarak her şeyi birden çözemeyiz. Türkiye’nin bütün sorunlarını çözemeyiz ama birlikte bir güç olmayı öğrenebiliriz. Hatamızın olmaması mümkün değil. İş yapıyorsanız hatanız olur. Nasıl aşarız, nasıl fark yaratabiliriz diye bakacağız. Ben şuna inanıyorum iyi insan kendine iyi olan insan değildir, yanındakine dokunabilen insandır, sorunları görebilen insandır. Ama öyle geçici, küçük şeylerle değil. Doğru projelerle yapacağız. Öyle ya da böyle her krizden bir fırsat doğar. Aslında bu yasa teklifi ile birlikte medya örgütleri bir araya geldi. Aslında bizler belki deprem belki pandemi ve birçok şeyle sarsıldık. Ama basın yeniden kendine gelmeye başladı. Daha farklı formüllerimiz de olacak. Ama özellikle genç meslektaşlarıma çağrıda bulunuyorum; örgütlü olsunlar, örgütlü mücadelede birlikte yol alalım. Farklı formüllerle de çalışarak yol alalım.”