‘Atıl durumda, kaldırın’ denilen köy süt sayesinde ihya oldu!

Kaçarak gittiği Almanya’da öğrendiği kooperatifçiliği Aliağa’nın Kalabak Köyü’nde uygulayan 75 yaşındaki İbrahim Başaran, günlük 5 buçuk ton süt ile atıl durumda olan köyü ihya etti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.09.2021 07:55
  • Güncelleme Tarihi : 30.09.2021 07:55
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Atıl durumda, kaldırın’ denilen köy süt sayesinde ihya oldu!

SULTAN GÜMÜŞ KAYA- ÖZEL HABER

Gençlik yıllarında siyasi görüşlerinden dolayı Türkiye’de hapse atılan, işkence gören ve bacaklarına protez takılan 75 yaşındaki İbrahim Başaran, doğup-büyüdüğü Aliağa’nın Kalabak Köyü’nü yeniden ihya etti… İşkencelerden kurtulmak için kaçarak gittiği Almanya’da kooperatifçiliği öğrenen Başaran, 2002 yılında ülkeye yeniden döndüğünde ‘Kalabak Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurup, köyün kaldırılmasına engel oldu. Aliağa Belediyesi tarafından ‘Bu köy metruk durumda, kaldırılsın’ denilen Kalabak şu an günlük 5 buçuk ton süt ile Foça Açık Cezaevi’nin tüm süt ihtiyacını karşılıyor… İlk zamanlarda ‘Komünist İbo, serseri İbo’ diye tanıtılan İbrahim Başaran, kadını, erkeği ve çocuğuyla tüm köyü üretime dahil edince, evlerin önü büyükbaş hayvanla doldu; önceden göç veren Kalabak şimdi gençlerin dahi yaşam için tercih ettiği yer haline geldi. 2005 yılında kooperatif için 7 kurucuyu dahi bulmakta zorlandıklarını söyleyen Başaran, şu an köyün yüzde 95’inin kooperatife üye olduğunu vurguladı. Köylüye vefa borcunu ödediğini kaydeden Başaran, bir ilkokul mezunu olarak bunları başardığını, üniversite mezunu olan gençlerin isterlerse kim bilir neler yapabileceğini söyleyerek “Önceden pullukla, sabanla ilkel tarım yapan her köylünün bahçesinde şu an traktör var. Bir şeyin olumsuz olduğunu bilmek yetmiyor, bir de yapabilmek lazım” dedi.

ŞU AN TRAKTÖRÜ OLMAYAN KÖYLÜ YOK

“Kalabak metruk ve uzak bir yerdi. Aliağa ile çok fazla ilintisi yoktu” diyerek sözlerine başlayan Başaran, “Hatta deniz kenarında ‘Yeni Kalabak’ inşa edildi. Orası biraz daha düzgün ama tarımla ilgili değil. Benim doğduğum eski Kalabak’ta ise ilke tarım ile uğraşılıyordu. İlkel tarımla insanlar sadece günlük ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Modern bir tarıma geçişi bir türlü yapamıyordu. Kooperatiflerin özellikleri ise var olanları daha sağlıklı bir şekilde tüketiciye iletmektir. Ama önce üretmek gerekiyor. Bizim eski Kalabak’ta yaptığımız en güzel şey ‘üretmek’. Bunları yapmak için öncelikle okumak lazım. Okumaktan kastım öyle üniversite falan değil, bir şeyleri okumak, bilgi edinmek” dedi. Kooperatif için iki dönüm arazi alan Başaran, “Kendim hiç işlemedim, köylüler işledi. Cebimden çıkan bir parayla aldığım araziydi. O araziyi köy için, köylü için aldım… 7 kurucu lazımdı. O 7 kurucuyu koskoca köyde zor bulduk. Kooperatif yavaş yavaş oturmaya başlayınca, hangi hayvanların daha fazla süt verdiğini tespit etmeye çalıştık. Veteriner arkadaşlarla sahaya inip araştırma yapmaya başladık. Köyde traktörümüz yoktu. Millet pullukla, sabanla tarlayı sürüyordu. Ceplerinde para olmaya başlayınca traktör almaya başladılar. Şimdi traktörü olmayan köylü yok. Köyde çoğu genci okumaya teşvik ettik. Ben okumadığım halde köyü bu hale getirdiysem, gençlerimiz okuyunca kim bilir neler yapacak? Kooperatifimizin, tarımın Kalabak’ta ilerleyebilmesi için gençlere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

GÜNDE 5 BUÇUK TON SÜT!

Sol görüşlerinden dolayı gençlik yıllarında hapse girdiğini, işkenceden dolayı bacaklarına protez takıldığını aktaran Başaran, Almanya yolculuğunu şöyle anlattı: “Kaçak yollarla bir şekilde yurt dışına çıktık. 85 yılında eşim de Almanya’ya geldi. Türkiye hasreti gidermek için Yunan adalarına gidip geliyordum. 2002’de ülkeye dönüp, köyüme yeniden yerleştim. Elektrik gelmiş, su gelmiş ama yaşantı aynı, hiçbir şey değişmemiş. Aklıma Almanya’da gördüğüm, öğrendiğim kooperatifçilik geldi. Berlin’de insanların yüzde 85’inin kendi evi yoktur. Genellikle kooperatifler kurup, sosyalleşmek için çabalamışlar. Uğraştık, köye de benzer bir kooperatifi kurduk. Bu bölgede en iyi çalışan kooperatif haline geldi. Günde 5 buçuk tondan fazla süt veriyorlar. Foça’da açık cezaevi var, oraya veriyorlar. Orada işleniyor. Ardından Türkiye’nin birçok adliyesine peynir, yoğurt vs. olarak dağıtılıyor.”

“Köylülük zordur. İçlerinde yetişkin, dinamik insan yok” diyen Başaran, “İlkel tarım ile uğraşan insanlardı. Süt vs. öyle yoktu. Modern hayvancılık söz konusu değildi… Ben köye sadece kooperatifçiliği değil, modern hayvancılık nasıl yapılır onu öğrettim. Baya uğraştık ama değdi. Şu an Kalabak Köyü ihya olmuş durumda. Kooperatifimiz hayvancılıkta inanılmaz gelişti, oldukça aktif. Yaşım el verseydi o sütü bizzat bizlerin işleyeceği tesisatı da inşa edecektim. Ama sağlık durumum ve yaşım izin vermiyor maalesef” bilgisini paylaştı.

HAYVANLARI KÖYÜN DIŞINA ÇIKARACAK

Başaran, “Bir şeyin olumsuz olduğunu bilmek yetmiyor, bir de yapabilmek lazım” diyerek, sözlerine şöyle devam etti: “İlkokul mezunuyum fakat Marx’ın kapitalizmine kadar hepsini okudum… Köylüler, ‘İbrahim bizim paraları alıp kaçacak’ derdi. Yüzüme karşı bile söyleyen oldu. Köylülerden pek solcu çıkmazdı. ‘Komünist İbo, Solcu İbo’ deyip iteleyen köylülerin bugün yüzde 95’i, ‘İbrahim Ağabey sağ olsun. O olmasaydı ne kooperatif olurdu, ne de tarım’ diyor. Hem doğduğum köye, arkadaşlarıma, aileme vefa borcumu ödedim, hem de insan olmanın bedeli olan emeği gösterdim. Köylüleri uyandırabilmek için, köylüleri tarıma tekrar kazandırabilmek için birlik lazım. O birliği de bu tarz işlerle uğraşabilecek nitelikli insanlarla sağlayabilirsin. Nitelikli insanlar bir araya geldiği zaman bizim halkımız daha duyarlı hale geliyor ve bu konuda çaba sarf ediyor. Önemli olan onu harekete geçirmek. Benim tek yaptığım buydu. Yaşadığım köyün ne kadar kaliteli işler yapabileceğini sadece Kalabak ve Aliağa’ya değil, tüm Türkiye’ye göstermiş olduk… Bir sonraki hedefim hayvanları köyün dışına çıkarma projesi. Bu konuda çok ısrar ediyorum.”

HAİNLİK YAPMADI, KATKI SUNDU!

Hem Kalabak Köyü’nün muhtarlığını yapan hem de kooperatifin şu an ki başkanı olan Mehmet Kartal’ın da görüşlerine yer verdik. Tüm köyün İbrahim Başaran’a büyük bir minnet ve saygı duyduğunu vurgulayan Kartal, “68, 78 kuşağı vardır ya hani. İşte örneği İbrahim Ağabey. Üretmenin ne demek olduğunu, onu toplum ile paylaşırken sonuçlarının ne olduğunu iyi biliyor. Bu tür insanları böyle pamuklara sarıp iyi beslemek lazım, iyi anlamak lazım. Çünkü onlar bir değer. İbrahim Bey, bir sürü badirelerden geçip, tekrar kendi ülkesine gelip, hainlik yapmıyor, daha fazla katkı sunuyor. Toplumsal hareketliliği sağlıyor. Yani köyleri bir şekilde üretime itiyor. 2005 yılında kurulan kooperatif 700 litre süt ile faaliyete başladı. Şu an günlük 5 ton kapasiteyi yakaladık. Sütü Foça Açık Cezaevi’ne veriyoruz” dedi. Köyün eskiden Aliağa’nın merkezine göç verdiğini belirten Kartal, “Şu an ise gelen gençler var. Hatta köyden ev alıyorlar. Seçmen sayımız dahi arttı. Kooperatif sayesinde köy atıl olmaktan kurtuldu. Nüfus 507’ye ulaştı. Fakat daha fazla gencin köye gelmesini istiyoruz. Kırsalın çocuğu şehre gitmemeli, burada daha mutlu olmalı. Aile tarımı içinde gençler olmazsa olmaz” yorumunda bulundu.

BÜYÜK HAYVAN ÇİFTLİĞİ KURACAK

Muhtarın oğlu Kudret Kartal da bu yıl Harran Üniversitesinde veterinerlik okumaya başladı. Ailesine yardımcı olan Kartal, üniversite biter bitmez Kalabak’a geri geleceğini ve tüm yaşamını burada idame ettireceğini söyledi. Aynı zamanda Kalabak’ta büyük hayvan çiftliğini kuracağını ifade eden Kartal, “İbrahim Başaran’ın biz köylülere sunduğu ve ileride bırakacağı mirası devam ettireceğim” dedi.

DIŞARIDAN KÖYE GELENLER İNANAMIYOR!

90’lı yıllarda Aliağa Belediyesinde karar alındığını, kuraklıktan dolayı köyün kaldırılacağını aktaran bir kadın üretici ise “Hatta Yeni Kalabak kuruldu. Ama İbrahim Başaran köyü kurtardı. Almanya’da öğrendiği kooperatifçiliği Kalabak’ta uyguladı. Allah ondan bin kez razı olsun. Sadece erkekler değil, biz kadınlar da üretimdeyiz. Köy öyle bir kalkındı ki dışarıdan gelenler inanamıyor. Önceden kimsenin ne traktörü vardı, ne de başka bir şeyi. Şimdi her evin önünde traktör var. Köylü İbrahim Bey’e borçlu. Emeklerini ne kadar çalışırsak çalışalım ödeyemeyiz. Evde erkeklerin hizmetini yapmıyoruz; Aliağa’nın, Foça’nın süt ihtiyacını karşılıyoruz” sözlerine dikkat çekti.

Haber Merkezi