Bakan Soylu’dan duvar yazısı çıkışı: Kendi evime yapılmış bilirim…

Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Çalıştayı’nda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İzmir Gaziemir’de Alevi bir ailenin evinin duvarına ‘Defol Alevi’ yazılarak çarpı işareti konulmasına ilişkin, “O yapılan işareti, kendi evime yapılmış bilirim. Arkadaşlarımız bu kişiyi bulacaklar. Bakanlık olarak bizzat tarafız. Hiçbiri şimdiye kadar faili meçhul kalmadı. Biz bunu buluruz” açıklamasını yaptı


  • Oluşturulma Tarihi : 28.11.2019 11:21
  • Güncelleme Tarihi : 28.11.2019 11:21
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bakan Soylu’dan duvar yazısı çıkışı: Kendi evime yapılmış bilirim…

ÇAĞLA GENİŞ
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) iş birliğinde düzenlenen göç, güvenlik ve sosyal uyum konularının bölgesel düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla istişare edileceği Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Bölgesel Üst Düzey Çalıştayları’nın üçüncüsü, Ege bölgesindeki tüm illeri kapsayacak şekilde İzmir’de gerçekleştirildi. Bölgede bulunan illerde sosyal uyuma yönelik faaliyetleri teşvik etmek, bu konularda karşılaşılan güçlükleri yerinde tespit etmek ve sosyal uyum politikaları noktasında çözüm önerilerini tartışmanın yanı sıra bu konuların güvenlik politikaları ile uyumlu olmasını da hedefleyen çalıştaya; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İzmir Valisi Erol Ayyıldız, , İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz, Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, Uyum ve İletişim Dairesi Başkanı Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu, BMMYK Türkiye Temsilci Vekili Jean Marie Garelli, İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanı Dr. Can Ozan Tuncer, Türk Kızılayı Göç Hizmetleri Direktörü Bayram Selvi, Belediyeler Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Kazan, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Ayselin Yıldız, BMMYK Sorumlu Koruma Müdürü Gökçe Saraydın’ın yanı sıra Ege bölgesindeki tüm illerin valileri ile diğer protokol temsilcileri katıldı. Birçok kurumu ve sektörü ilgilendiren göç yönetiminin ilgili paydaşlarının bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunduğu, bölgede yaşanan güncel gelişmelerin istişare edildiği etkinlikte; Türkiye’de Göç Yönetimi, Göç ve Güvenlik, Türkiye’de Yabancılara Yönelik Yürütülen Uyum Faaliyetleri, Geçmişten Günümüze Suriye Krizi ve İnsani Yardımlar, Sosyal Uyum, Sosyal Uyumda Belediyeler ve Yerel Düzeyde Yapılan İş Birlikleri, Odak Grup Görüşmeleri ve Sosyal Gerilim Olaylarının İzlenmesi konuları ele alındı.



4 MİLYON SIĞINMACIYA EV SAHİPLİĞİ
Programın açılış konuşmasını yapan BMMYK Türkiye Temsilci Vekili Jean Marie Garelli, “Bugün dünyada insanlar, savaş, zulüm ve çatışma nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Dünyada evlerini terke etmek zorunda kalan mülteci sayısı 70 milyon gibi bir sayıya ulaştı. Uluslararası mülteci hukuku en başından bu yana güvenlik olgusuna ana öncelik olarak bakmaktadır.  Türkiye, 4 milyon mülteci ve sığınma ile dünyada en fazla mülteci barındıran ülke konumunu sürdürmektedir” dedi.

VAR OLMAYA DEVAM EDECEK!
Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz, “Göç ve göçmenler var ve insanların göç etmesine neden olan etmenler devam ettiği sürece var olmaya devam edecekler. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz. 2011 yılından bugüne diğer kurumlar ile aramızda hassas denge kurmaya çalıştık. Bu çalıştayda bunun bir yansıması” diye konuştu.

HER TÜRLÜ FEDAKARLIĞI YAPMAYA DEVAME DECEĞİZ
İzmir Valisi Erol Ayyıldız, “Bu olaydan en fazla etkilenen illerden biri İzmir’dir. İlimizde 170 binin üzerinde mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapmaktayız. Okullaşma oranını dikkate alıyoruz ve Geleceğimiz Çocuklar ve Göçmen Dostu Okul projesi ile minik kalplere dokunmaya çalışıyoruz. Sadece göç idaresi değil tüm kurumların koordinasyonunda çalışmalar devam etmektedir. İnsan onuru ve haysiyetine gözeterek sığınmacıları koruyan ilimizde uyum ve güven ortamında yaşamaları için her türlü fedakarlığı yapıyoruz ve yapmaya da devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

CESARETLERİ VE İSTEKLERİ YOK
Programda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dünyanın göç meselesine bakışını eleştirerek, “Göç politikamızın eksenini batı dünyasının o kör bakışına ters ama vicdanlarımıza uygun şekilde geliştiren cumhurbaşkanımız bu heyete ve sizlere selamlarını iletti. Bu tür toplantılarda göç rakamlarını paylaşıyoruz. Ama sakam bir sonuç. Bir dünya savaşı yaşamıyoruz ama dünyanın kaybı 1. ve 2. Dünya savaşlarından daha büyük. Dünyada başka bir değişimin sebebi biz değiliz. Milyonlarca insan Afganistan,  Pakistan ve Asya içlerinden Türkiye’ye ve Avrupa gitti. Birçok riski göz önüne alarak kaçakçılara, bazen terör örgütlerine teslim olarak bir yerden bir yere gitmek istiyorlar. Savaştan kaçmak için. Yine Afrika’da bir göç rotası ile birlikte Akdeniz gibi Türkiye gibi göç rotalarını dolaşıyorlar. 4 milyon insan. Meksika’dan Amerika’dan Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya. Bunların hepsinin sebebi biz miyiz? Göç politikaları konusunda BM’nin bir nebze daha bakışı insanidir ama AB’nin bununla yüzleşebilecek cesareti ve isteği söz konusu değildir” dedi.

BUGÜN HEPSİNİN MESELESİ
İyileştirme programları uygulanmazsa ve düzenli göçe yönelik adımlar atılma konusunda irade ortaya koyulmazsa dünyanın tamamının göç dalgasından etkileneceğini kaydeden Bakan Soylu, “200 bine yakın Afgan’ı bu yıl sadece Türkiye’de yakaladık. 70 bine yakın Pakistanlıyı… Asrımızın en yakıcı meselelerinden biri bu meseledir. Bu meseleye normal bakmak dünyanın bu meselelere bakmaya imtina ettiği bir dönemde bizi daha fazla yalnızlaştırır. Bu meseleyi topyekün bir seferberlik olarak algılamamız gerekir. Biz büyük bir medeniyetin evlatlarıyız. İnsan olduğumuz için bunları yaptık. Suriye iç savaşını çıkaran biz değiliz ama sonuçlarla karşı karşıya kalan biziz. Sırtımızı mı dönseydik? Sürekli eleştiriliyor Sayın Erdoğan. Ne yapacağız, kişi başı gelir seviyemiz 10 bin dolara çıktı diye sınırın öte tarafındaki kardeşlerimizi unutacak mıyız? Sırtımızı dönmemiz mi gerekir? Mahallemizde büyürken büyüklerimiz komşumuzun başına gelen olayda sırtını mı döndü? Böyle mi öğretildi bize? Öyle dünyanın sorunlarını coğrafyamıza yıkmak ve bu coğrafya içinde barındırmak ve kendilerini bundan yoksun bırakmak politikasının artık sona erdiğini belirtmek isterim. Yeni bir dönem yaşıyoruz. Sorunların bizim coğrafyamıza yıkılan değil artık onların alanına yıkmaya başladık. Terör koridoru meselesi sadece bizim meselemizdi ama şimdi ABD, Rusya ve Avrupa… Hepsinin meselesi” ifadelerini kullandı.

ADINI DUYMADIĞIMIZ YERLERDEN GELENLER VAR
“Göç meselesine ülkemizde sadece Suriyeliler olarak görüyoruz” diyen Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terör ve şiddet tek bir yerde yaşanmıyor. Venezüella’dan başka ülkelere kaçanların sayısı 4 milyona ulaşmış durumda. Afrika’nın adını duymadığımız yerlerinden gelen insanlar var. 1961 yılında Almanya ile yaşadığımız göç tecrübesi var. 1973 yılına kadar misafir ve göçmen işçi olarak vatandaşlarımız Almanya ya gitti. Aslında 5 yıllığına gitmişlerdir ama göçün kendi dinamikleri vardı. Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri birinci kuşak Türk göçmenler için uyum politikası geliştirmemişlerdi. Bu politikalar ancak 2. ve 3. kuşaklarda uyguladılar. Uyum politikaları alsında toplumlarla birlikte yaşama kültürünü beraberinde getiriyor bugün de yarın da Suriyeliler olsa da olmasa da Türk toplumlarının bu alışkanlığa ihtiyaçları olacaktır.”

HEM GÖÇÜ YÖNETİYORUZ HEM DE…
Türkiye’nin bugün bir yandan göçü yönetmeye çalışırken bir yandan da bölgede güvenliği sağlamak için çabaladığını anlatan Bakan Soylu, “Zeytin Dalı Harekatı olmasaydı komşularımız kimler olacaktı? Bir devlet kurmak istiyorlar. Kim yapmak istiyor bunu; bir terör örgütü. Buna müsaade mi etmeliyiz? Dedelerimiz bize nasıl bakarlar? Torunlarımız bizi nasıl görürler? Büyük bir sorumluluğun içindeyiz. Zeytin Dalı Harekatı ve Fırat Kalkanı Harekatı alanında şu an 1,5 milyon insan yaşıyor. Kendileri üretiyorlar. Biz sadece onlara danışmanlık yapıyoruz. 370 bin civarında insan oraya döndü. Okullar çalışıyor, hastaneler, adalet, emniyet çalışıyor. Bizim bakışımızla batının sözde bakışı arasında çok ciddi bir fark vardır. Biz sömürgeci bir devlet değiliz. Kendi kültürümüz ve inancımız var. Biz uyumu eğitimden sağlığına kadar işinden meslekleştirmesine kadar sosyal politikalarından tüm hayatın alanlarına kadar gerçekleştirmek için 2011 yılının ilk gününden itibaren uğraşıyoruz. Türkiye’de ne kadar göçmen ve mülteci varsa hepsinin geometrik bilgileri bizdedir. Avrupa, Amerika peşimizde koşmaktalar. Terör savaş istemiyorlar ama bilgileri istiyorlar. Dünya bunu diplomatik bir mesele olarak görüyor ama burada insanlık çıkarı var ülke çıkarı değil. Batı kendi ülke çıkarı ve insanlık çıkarı arasında bir karar verecek ama her şeyi euro ve dolar olarak gördükleri için kendi medeniyetlerine put şeklinde baktıkları için bugün bunlar yaşanıyor” dedi.

2 BİN KİŞİ EGE DENİZİ’NDE HAYATINI KAYBETTİ
Ege Denizi’nde hayatını kaybeden insanların sayısının 2 bine ulaştığını kaydeden Bakan Soylu, “Buna bir bedel ödenmesi lazım. Suçsuz, günahsız ve masum çocukların... Bazı anneler bu kış gelsin istemiyor. Eğer göçü insani şekilde durdurmak istiyorsak güvenlik ve istikrar şart. PKK, PYD ve DEAŞ’ın faaliyetlerini durdurmadan göçü durdurmak imkansız. Türkiye bu anlamda samimidir. Çünkü terörle mücadele konusunda da kararlıdır. Bölgede huzur sağlayıp gönüllü geri dönüş sağlamaya çalışıyoruz. Şu anda ülkelerine geri dönen Suriyeli sayısı 370 bin. Birileri yeterli bulmayabilir ama önemli olan bu akışın bir şekilde vücut bulmuş olmasıdır. Sınırları tutamıyor musunuz? diyenlere söylüyorum. Gidin o sınırları görün de... Çoluk çocuk buraya geçmeye çalışıyorlar. Göç olgusu dünyanın her ülkesinde gündem olacak. Bizim uyum politikalarımızı eleştirenler var. 2011’den itibaren net bir stratejimiz var. Kayıt altına almak… Dünya ülkelerinin parmaklarını ısırdığı kamplar tesis etmek. Hem kendi dilleriyle hem bizim dilimizle buluşturmaya çalışmak. Çocukların her birini aşılamak ailelerin sağlık takibini yapmak. Kampların içinde ve dışındaki okullarda eğitim politikası tesis etmek. Yapmamız gereken çok daha fazla iş var ve yapıyoruz” diye konuştu.

ARAPÇA TABELA VURGUSU
Arapça tabelalar konusuna da değinen Bakan Soylu, “Bana kızdılar, dediler ki tabelaları neden kaldırdın? Bunun bir sebebi var. Bu da uyum politikalarımızın bir sebebidir. Bunu uyumlaştırmak için yapıyoruz. Ama her şeyi siyasallaştırmaya o kadar alışmışız ki. Sürekli seçim olduğundan tabi, gak siyaset guk siyaset. Bunu bir tarafa bırakalım artık. Geçenlerde bir çocuğumuz cinsel tacize uğradı. Suriyeliler yaptı denildi. Kendini bilmezler onların tabelalarından tanıyarak işyerine gidip paramparça ettiler. Sonra Suriyeli çıkmadı, yerleşik bir insan çıktı suçlu. Bu dünyanın bir de öteki dünyası var. Bu kadar mı meseleleri başka bir tarafa yıkmaya çalışıyoruz” dedi.

BİZ BUNU BULURUZ
İzmir Gaziemir’de Alevi bir ailenin evinin duvarına ‘Defol Alevi’ yazılarak çarpı işareti konulmasına ilişkin konuşan Soylu, “Dün de İzmir’de bir işaret gördüm, o yapılan işareti ben kendi evime yapılmış bilirim. Bizim arkadaşlarımız bu kişiyi bulacaklar. Bakanlık olarak bizzat tarafız. Hiçbiri şimdiye kadar faili meçhul kalmadı. Biz bunu buluruz” açıklamasını yaptı.

UYUM KONUSUNA ODAKLANDIK
Bakan Soylu, son olarak şunları söyledi: “Millet olarak üzerimizde büyük bir sorumluluk var. Göçün en büyük tehlikesi önyargılardır. Göç konusundan yerleşik toplumlarda sıklıkla gelen tepki suç oranının arttığı yönündedir. Göç ve suç oranı arasında pozitif ilişki yoktur. Suriyelilerin suça karışma oranı bizim vatandaşlarımızın yarısı kadardır. Bunlar da kendi aralarındaki olaylardır. Suçla göç arasında birilerin iddia ettiği gibi doğru orantı yok. Ama bu provokasyona en açık olduğumuz alan. Öyle insanlar var ki. Sınavsız üniversiteye gidiyorlar dediler. Telefon faturalarını devlet ödüyor dediler. Akla hayale gelmeyen yalanlar attılar. Konuyu sürekli olumsuzluklar üzerinden işleme alışkanlığı var. Mülteciler gelince işlerimiz elimizden alındı denilmekte. Mülteci oranı arttıkça işsizlik oranının düştüğü görülmektedir. 2016 yılındaki işsizlik oranları 2011 yılının gerisindedir. Elbette ki her şey toz pembe değil. Ancak bunlar doğru iletişim ve uyum politikaları ile aşılabilecek şeylerdir. Göç yüzünden batmış ülke örneği benim bildiğim kadarıyla mevcut değil. 1960lı yılların göçünden Almanya asla zarar görmedi. Vicdanımızı inancımıza ahlakımıza uygun olanı yapıyoruz. Bu bütüncül politikalarımız uyum konusuna odakladık.”
 

Haber Merkezi