Sayfa Yükleniyor...
Usta Çizer Mustafa Bilgin ile Karikatür üzerine konuştuk. 1978’den beri aktif olarak karikatüre devam eden Bilgin, Cumhuriyet ve Aydınlık gibi ulusal gazetelerde çizdi, çok sayıda sergiye katıldı
ONURHAN ALPAGUT/RÖPORTAJ
Usta kalem Oğuz Aral’ın editörlüğünde yayınlanan Gırgır Dergisi sayesinde karikatüre ilgi duyan Karikatürist Mustafa Bilgin ile karikatür üzerine konuştuk. 1978’de bu şekilde sanatın içerisine adım atan Bilgin’in ilk karikatürü ise Raşit Yakalı’nın yönettiği Çarşaf Dergisinde yayınlandı. İlerleyen dönemde Çizgi Film sektöründe çizer olarak kariyerine devam eden Bilgin, hiçbir şekilde karikatür ile alakasını kesmedi. O dönemde yine karikatürün içerisinde bir şekilde var oldu. Karikatürde birçok başarı ve ödül elde etti. Basın sektöründe 2001’de Habertürk Gazetesi için çizmeye başlayan Bilgin, devamında 10 yıl süreyle Cumhuriyet Gazetesi ve Aydınlık Gazetesi için çizdi. Bilgin, basın karikatürcülüğünün günümüzde yok olma derecesinde azalmasının sebebini şu şekilde açıkladı: “Basının yapısı değişti. Eskiden gazete patronları da gazeteciydi. Tek gelir kalemleri gazete satışı olduğu için, karikatürcü de gazeteyi sattıran etmenlerden biriydi. Sonradan farklı iş dünyalarından gelen patronlar o gazetelerin sahibi oldular, o gazeteler de anında sahiplerinin broşürü haline geldiler. Birinci amaç karlılıktı artık. Karlılık birinci amaç olunca, hükümetle, gerek kredi ilişkileri, gerek tazminat davalarıyla karşı karşıya gelmeme isteği, bu sivri dilli sanatı giderek törpüler hale geldi.”
Sizin ağzınızdan Mustafa Bilgin kimdir?
1962 doğumluyum. Babamın memuriyeti nedeniyle doğumum Bingöl ilimize denk gelmiş. Annem ev hanımı. Belki de içinden en çok karikatürcü çıkarmış ilçemiz Bafralıyım. Çizgi film sektöründen emekli olsam da karikatürle hep iç içe oldum. Evli ve hiç çocukluyum.
Karikatür ile alakanız nasıl gelişti?
Çocukluğumda babam ara sıra da olsa eve Akbaba mizah dergisi getiren biriydi. O “kıh kıh kıh” gülerek okuduğu mizah öykülerine düşkünse de, ben dergideki çizgileri severek incelerdim. Çocukluktan gençliğe adım attığım yıllarda Oğuz Aral ustamızın kaptanlığını yaptığı Gırgır dergisi, sürekli çizmek için heveslenmeme sebep oldu diyebilirim. O yıllarda Ankara’da yaşıyordum. Mektupla, “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler” sayfasına karikatürler yolladım fakat yayınlatmayı başaramadım. 1980’den sonra İstanbul’a geldik. İlk karikatürümü, Raşit Yakalı ağabeyimizin yönettiği Çarşaf (dergisi) Karikatür Okulu’nda yayınlatabildim. Bu sürecin hemen devamında, benim için gurur verici bir şey yaşadım ki; Gırgır dergisinin arka sayfasında, kısmen ustalaşmış karikatürler yayınlanırdı. Gırgır’da yayınlanan tek çalışmam bu oldu.
Neden karikatürcülüğü seçtiniz?
Karikatürcülüğü tek başına bir meslek olarak seçmek, Türkiye gibi ülkelerde başlı başına büyük bir kavgayı, ekonomik mücadeleyi göze almak demek. Ben kişisel olarak o mücadeleyi göze alamadım diyebilirim. Bu yüzden bir fırsat çıktı ve çizgi film sektörüne çizer olarak girdim. O sektörden de emekli oldum. Bu bana şunu sağladı: Daha çok zevk aldığım karikatürden kopmamamı sağladı ama karikatür birinci derecede gelir beklediğim bir alan olmaktan çıkmıştı.
İlk profesyonel anlamda karikatüristliğe geçişiniz nasıl oldu?
O yıllarda karikatür dünyasında kısaca, Yazılı karikatürler -Yazısız karikatürler, başlığında ayırabileceğimiz keskin bir ayrılık vardı. Tercihim Yazısız Karikatür’den yana oldu. Grafik işler yaparak harçlığımı çıkarmaya çalışırken bir çizgi film stüdyosunda çizer olarak işe başladım. Bu sektörden emekli olana kadar çalıştım. Bütün bu yıllarda karikatür dünyasında da varlık göstermeye gayret ettim. Ulusal-Uluslararası karikatür yarışmalarından ödüller aldım. Rahmetli ağabeyimiz, usta karikatürcülerimizden İsmail Gülgeç bütün bu süreci bilen biriydi. Habertürk Gazetesi’nin 2001’deki kuruluşunda karikatürcü grubun içinde beni de istedi. Bu gazetede 3 ay 3 kuruş bile kazanamasam da, sonradan Cumhuriyet gazetesinde 10 yıl sürdürdüğüm ‘Hayat Epik Tiyatrosu’ isimli bant karikatürlerimin ilk alıştırmalarını yapma şansım oldu.
Ağırlıklı olarak ne türde çizimler gerçekleştiriyorsunuz?
Başta Yazısız Karikatürler dediğim, daha çok uluslararası yarışmalarda görebileceğimiz evrensel karikatürler yapmaya gayret etsem de, gazetelerde çalışmaya başlayınca karikatürün her çeşidini uygulamak zorunda kaldım. Çizeceğiniz o günkü konu size anlatım olarak en iyi yöntemi fısıldıyordu çünkü; yazılı-yazısız, grafik, absürt, yerel-evrensel Allah ne verdiyse.
Hangi gazete ve dergilerde çizimleriniz yayınlandı?
10 yıl Cumhuriyet, 3 yıl Aydınlık gazetelerinde neredeyse her gün çizdim. Benden talep eden aylık-haftalık dergilere de ara sıra çizdiğim oldu. Örneğin şu an Avusturya’da yaşayan Türk toplumu için çıkan Tuna Dergisi’nin (tunadergi.com) her sayısına karikatür yolluyorum. Sergilere katıldım, katılıyorum.
Basın çizerliği yapmış bir isim olarak, artık basın karikatürüne önem verilmemesini ya da azalmasının temel sebebi size göre nedir?
Basının yapısı değişti. Eskiden gazete patronları da gazeteciydi. Tek gelir kalemleri gazete satışı olduğu için, karikatürcü de gazeteyi sattıran etmenlerden biriydi. Sonradan farklı iş dünyalarından gelen patronlar o gazetelerin sahibi oldular, o gazeteler de anında sahiplerinin “broşürü” haline geldiler. Birinci amaç karlılıktı artık. Karlılık birinci amaç olunca, hükümetle, gerek kredi ilişkileri, gerek tazminat davalarıyla karşı karşıya gelmeme isteği, bu “sivri dilli” sanatı giderek törpüler hale geldi. Sonunda da, hiç “bulundurmamak daha iyi”, diyen patronlar sayesinde karikatürcülerin ayakları gazetelerden çektirildi. Bunun yanı sıra internetin yaygınlaşması bir karikatür enflasyonuna da sebep oldu. İnsanların önüne zahmetsizce düşen bedava karikatürler onları fazlasıyla doyurdu. Çok tok insana yemekten bahsederseniz midesi bile bulanabilir, değil mi? Doygunluk gazetede talebi de bitirdi. Bence bu 2 ana sebep bu konuda belirleyici oldu.
Haber Merkezi