“Bazı zamanlarda susmak ihanettir”

Genel seçim süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan MHP İzmir eski İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu, geleceğe dair görüş ve düşüncelerini belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 20.10.2015 07:56
  • Güncelleme Tarihi : 20.10.2015 07:56
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Bazı zamanlarda susmak ihanettir” haberinin görseli

NİLGÜN TAZE

Seçime sayılı günler kala basın açıklama yapmasının altında MHP’ye zarar vermek gibi bir niyet bulunmadığını belirten MHP İzmir eski İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı bazı paylaşımların çeşitli gazete ve internet sitelerinde haberlere konu edilmekte olduğunu söyledi.

Toplantının bir diğer amacının da kavram ve anlam kargaşasına son vermek ve düşüncelerini daha anlaşılabilir kılmak olduğunu ifade eden Dervişoğlu, “Bu açıklamamı zamanlama açısından doğru bulmayanlar pek tabii ki olabilir. Ancak unutulmasın ki bazı zamanlarda konuşmak değil, susmak ihanettir. Genel seçim var, sus! Yerel seçim var, sus! Referandum var, sus! Cumhurbaşkanlığı seçimi var, sus! Listeler açıklanacak, sus! Hükümet kurulacak, sus! Yeniden seçim olacak, yine sus! Soruyorum sizlere; ‘en son ne zaman konuştunuz?’ ‘Fikir namusunuza ve dava arkadaşlarınıza, en son ne zaman sahip çıkmanıza izin verildi?’. Susmamız gereken zamanları ihdas ve işaret edenler, sadakatimizin siperinde hak ve adalet gaspı yapmaktan asla geri durmuyorlar. Bütün bir ömrü, Milliyetçi-Ülkücü Hareketin içinde geçirdim. 15 yıldır İzmir’de siyaset yapıyor, kentin siyasi ve sosyal kültürüne katkı sağlamaya çalışıyorum” dedi.

“SUSMAK DEĞİL KONUŞMAK GEREKİYOR”

Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nda yaklaşık 10 yıl İzmir İl Başkanlığı görevlerinde bulunduğunu ve taşıdığı sıfatlar ve üstlendiği sorumlulukların susmayı değil, konuşmayı emrettiğini belirten Dervişoğlu, “2009'da büyükşehir belediye başkan adayı, 2011'de milletvekili adayı olarak sorumluluk üstlendim. MHP 10. kurultayında genel başkan adayı olarak keyfiliğe son verilmesi gerekliliğine işaret ettim. Milliyetçi Hareketin iktidara talip olmayan görüntüsü yüreğimi yaralıyor. Sahibi olduğumuz enerjinin sinerjiye dönüştürülememesi içimi acıtıyor. Konjonktüre teslim olmamız, onunla yükselip yine onunla düşmeye rıza gösteren halimiz mücadele geçmişimiz ve şanlı tarihimizle bağdaşmıyor. Anlaşılması güç laflar sarf edip, hakkımızda olumsuz bir algının oluşmasına zemin hazırlamak, sonra da algı yönetiminden şikayet edip, cevabını vermekte zorlanacağımız sorulara muhatap kılınmamızı içime sindiremiyorum. Geleceğe dair doğru öngörülerde bulunmakla yetinerek, sadece söylediklerimizin doğru çıkmış olmasıyla gururlanmayı, kötü gidişe dur diyecek adımları atmaktan imtina etmeyi hazmedemiyorum” açıklamasını yaptı.

“BEN YAZDIM BÖYLE OLACAK”

20 küsur saat meclis mesaisinde bulunan temsilcilerin performansları ile ilgili sorun olduğunu ve aday değişikliklerinin keyfilikten başka bir gerekçe ile açıklayabilmesinin mümkün olmadığını belirten Dervişoğlu, “Stratejik araştırma merkezi değil, ‘Çağa ve gelecek çağlara mühür vurma’ kararlılığı sergilemesi gereken ve müktesebatı yeterli bir fikir hareketinin partisi gibi davranılması gerektiğine işaret ediyorum. Unutulmasın ki kendi içinde umut taşıyamayanlar, ülkeleri için umut olamazlar” dedi.

Dervişoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Kamuoyunda çeşitli tartışmalara vesile olan bir hususa da değinmek istiyorum. Bilindiği gibi 7 Haziran seçimlerinde İzmir'de her iki seçim çevresinde de başarılı sayılabilecek bir netice elde etmiş, ikişer milletvekili çıkarmış idik. Hangi mecburiyet hasıl oldu bilmiyorum fakat yeni seçilen milletvekili arkadaşlarımız bir alt sıralardaki adaylarla yer değiştirildi. Zaten tam 6 seçimdir liste başları belli olan bir siyasi sahada icrai faaliyet eylemekteyiz. Bir de üstüne üstlük keyfilik diye tanımlanabilecek dayatmacı davranışlarla karşılaşırsak, oy vermesi için kapısına gittiğimiz seçmenin, ‘ben bu zamana kadar oy verdim, hadi şimdi sen de hesap ver bakalım’ demesine neden olmamız kaçınılmazdır. Lider ve üst yöneticilerin, kendi mensuplarının partileriyle olan duygusal bağlarını korumak v e yaşatmak gibi bir sorumlulukları vardır, hatta bu bir görevdir de. Hiç kimse, ‘ben yazdım böyle olacak’ deme lüksüne sahip değildir. Şayet bu hakkı kendinde görenler var ise, şahsi itibarları kadar teveccühe mazhar olmaya rıza göstereceklerdir.”