Bilinçli insanı sömüremezsiniz

Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri olmak üzere Türkiye’de feodalitel yapının dayatıldığını ve bu yapının amacının insanları 12-15 saat karın tokluğuna çalıştırarak enerjilerini sömürmek olduğunu belirten Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Canan Arıtman, bu amacı gerçekleştirmenin yolunun da fazla nüfus teşviğinden ve insanın cahil bırakılmasından geçtiğini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 06.05.2015 07:32
  • Güncelleme Tarihi : 06.05.2015 07:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bilinçli insanı sömüremezsiniz haberinin görseli

NİLGÜN TAZE

Siyaset ve hekimliğin insanın sağlıklı yaşamasını sağlayan birbirine bağlı dallar olduğunu ve sağlıklı yaşamın altında temin edilmesi beklenen bir yığın ihtiyacın yattığını belirten Arıtman, 22 ve 23. dönem Milletvekilliğini yaptığı yıllarda tüm enerjisini eğitim seviyesini arttırmaya verdiğini söyledi. Başta Doğu ve Güneydoğu illeri olmak üzere özellikle kadınları bilinçlendirmek amaçlı çalışmalar yaptıklarını ifade eden Arıtman, başarılı olmak da örgütlenmenin önemine değinerek, “Çağdaş Kadınlar Derneği (CKD), Türkiye’de 87 şubesi ve 9 bine yakın üyesiyle en yaygın olarak çalışan bir kadın örgütlenmesi. Ben genel başkan seçildiğimde bir milyon kadın üye hedeflediğimi ve milletimizin değerlerini savunacağımızı açıklamıştım. Biz Atatürk ilkelerinden ve cumhuriyet değerlerinden ödün vermeyen bir derneğiz. Manisa’da 5, İzmir’de 8, İstanbul’da 17, Ankara’da 8 olmak üzere 49 ilde şubelerimiz mevcut. Amacımız köylere kadar örgütlenmek. Ben örgütlenmeye çok önem veriyorum, ancak örgütlenmeyi bilen toplumlar demokrasiyi yaşatabilir. Bizler bu ülkenin bütünlüğünü ve tam bağımsızlığını gerekirse canımız pahasına savunacak kadınlarız. Yaşadığımız şu süreçte Atatürk’ün getirdiği ancak yarım kalan devrimleri tamamlayacağımıza inanıyorum. Biz herhangi bir kadın derneği değiliz erkekleri de bünyemizde topluyoruz sadece kadınlar kurduğu için ismi böyle. Kadınlar bir şeyi önemsemeye görsün o şeyi mutlaka başarırlar. Kurtuluş Savaşı’nda Müdafa-i Vatan Cemiyeti’ni kurmak için Atatürk Sivas Kongresi’ne geldiğinde valinin eşinden özel olarak kadın örgütü kurmasını istemiş. Anında 20 kişiyi bulan valinin eşi bir ay sonra Atatürk’e çektiği telgrafta 780 kadını örgütlediğini ve 2. ayın sonunda da Sivas’taki tüm kadınları toplayacağı haberini gönderiyor. Atatürk de cevaben bu örgütlenmeyi Türkiye çapında yapmasını istiyor. Kadınlar da Bucaklar da dahil olmak üzere aynı çatı altında buluşuyorlar. Kapı kapı dolaşarak asker için yiyecek, giyecek, para topluyorlar. Bir araya gelerek askerlerin kıyafetlerini dikiyor, savaşta yaralanan erlere bakıyor, savaş gerisinde cephane taşınmasını yardım ediyorlar. Canını tehlikeye atarak askere su götüren yüzlerce kadın vurularak şehit oluyor. Bu kadınlar sadece öldürülmekle  kalmıyor, tecavüze uğruyor, işkence görüyorlar. Bir yığın acı birlikte çekiliyor. İnsanlığın dikkatini çekmek için Dünya ülkelerine telgraflar gönderiyorlar. Anadolu’nu her yerinden savunma görevi yapmak üzere Maraş’a gidiyorlar. Günümüzde ise Cumhuriyet yürüyüşleri ve gezi olayları örgütlenmeden spontane gelişen süreçler oldu. Bir örgütlenme dayanağı olmadığı için de devamı getirilemedi ve bu yüzden de köklü bir değişim de sağlanamadı. Türk kadını örgütlenmeyi çok iyi biliyor. Dünyadaki en büyük ve sağlam örgütlenmeyi Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu kadını yapmıştır. 11 ve 12. asırlarda Selçukluların olduğu her yerde önemli örgütlenmeler kuruyorlar. Göç edenlere kalacak yer, aş veriyorlar. Kadınlar iş sahibi ve üretkenler ve devlet yönetiminde de hakanın yanında söz sahibiler. Orta Asya’dan göç edenleri yanlarına çırak alarak onları meslek sahibi yapıyorlar. Ayrıca okur yazarlık ve eğitim veriyorlar. Bununla da yetinmeyip gerektiğinde de savaşıyorlar. Kurucu Fatma Hanım Ahi Devran’ın eşi aynı zamanda. Ahi Devran Bizanslılar tarafından kaçırılıp hapsedilince Fatma Hatun ve örgütü at binip, kılıç kuşanıp Bizans Kalesi’ne saldırıyor ve şövalyeleri kılıçtan geçirerek eşini kurtarıyor. Anadolu’nun bazı yerlerinde hala onların ruhları vardır. O kadınların ruhu der ki aşına, işine, eşine sahip çık. Ahilik sistemindeki erkeklerin ruhu da der ki eline, beline, diline sahip çık” ifadelerini kullandı.

MESLEK ÖĞRETİYORUZ

Kırsal ve varoş kesimlerdeki ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınları kalkındırmak amacıyla tohumculuk, arıcılık, el sanatları gibi meslekleri yaygınlaştırmaya çalıştıklarını ve bu eğitimlerin ülke ekonomisini canlandırmakta önemli bir kaynak oluşturduğunu söyleyen Arıtman, kadınların şiddete maruz kalmalarının arkasındaki en büyük etmenin güçsüz bırakılmaları olduğuna dikkat çekerek, “Kadınların şiddete, cinayete maruz kalmalarının nedeni haklarını bilmemeleri, ekonomik bağımsızlığını edinememesi ve toplumsal baskılardır. Bir ülkenin güçlü olabilmesi için o ülkeyi oluşturan kadınların en az yarısının da güçlü olması gerekir. Dünyadaki tüm güçlü ülkelere bakın kadınına değer veren ülkelerin güçlü ülkeler olduğunu göreceksiniz. Tüm sefalet çeken ülkelerin kadınlara nasıl davrandıklarına bakın; sefaletlerinin nedenini açıkça göreceksiniz. Cumhuriyet evleri dediğimiz ve dernek olarak gözüktüğümüz bu çatı altında, okullarda öncelikle kadınlarımıza okuma yazma öğretiyor, ardından da onları daha özgür hale getirecek mesleklerin eğitimlerini veriyoruz. Çarşamba toplantıları yaparak, bölgemizdeki kadınlara yasal haklarını, şiddetle karşılaştıklarında neler yapabileceklerine kadar eğitimler veriyoruz. Özellikle Fethiye gurubumuz köylü kadınlarımıza doğal tohumların kullanılması, saklanması ve üretilmesinin nasıl yapılacağını öğretiyorlar. Bu ülke ekonomimiz için son derece önemli. Kadınlarımız şimdi çok güzel paralar kazanıyorlar. Eğer tohum üretimimiz yeterli hale gelirse İsrail’e olan bağımlılığımızda sona erecek. Birkaç üyemiz kadınlarımıza arıcılık öğretebilmek için kurs aldı ve arıcılık kanalıyla para kazanabilmelerini sağlayacaklar. Özellikle kırsal ve varoşlarda güçsüz bırakılan kadınlarımızı istihdama kazandırmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz” dedi.

41 YILLIK MUTLULUK

34 yıllık doktorluk süreci içerisinde siyasetle hekimliği bağdaştırdığını, siyasete ilk atıldığı yıllarda doktorluk mesleğinin yanı sıra belediye meclis üyeliği de yaptığını açıklayan Arıtman, hekimliğin ve siyasetin insana hizmet sanatı olduğunu belirterek, “Hekimlik yaparken insanın sadece sağlık kalitesini yükseltebiliyorsunuz ancak siyaset insanoğlunun zaten var olan sağlığını kaybetmemesinin yollarını açar ve bu amaca hizmet eder. Sorunun temeline indiğimizde görürüz ki birçok sağlık sorunu karşılanması gereken temel ihtiyaçların karşılanmamasından açığa çıkar. Siyaset doğru yapıldığında refahı ve hoşnutluğu artırmanın yoludur. Siz halkın çaresizliğini, açlığını, yoksunluk hissini kaldırabilirseniz mutlu bireyler ortaya çıkar. Ben doktorluğu da, siyaseti de bu amaçla yaptım. Hastalarım siyasete atılacağımı duyduklarında çok itiraz ettiler haklıydılar da çünkü onların dünyaya gelebilmelerinde hatta çocuklarının doğumunda bulunmuştum. Ben de onlara verdiğim sözü tutarak milletvekilliğimin 1. döneminde doktorluk yapmaya devam ettim ancak inanılmaz yoruldum.  Haftanın 3 gününü İzmir’de, 4 gününü Ankara’da geçiriyordum. Hem hasta bakmak, hem toplantılara yetişmek, projelerin uygulanmasına çalışmak gerçekten çok zorlu bir süreçti. Aileme bu konuda minnettarım. Eğer bir şeylerde başarılı olabilmişsem iki çocuğumun ve eşimin hoşgörülerinin yanımda olmasıyla başarabilmişimdir. Türkiye’de bir siyasetçi eşi özellikle de bir kadın siyasetçi eşi olmak gerçekten zordur. Bunun anlamı bütün yükü tek başına yüklenmek demektir ve eşim de sağ olsun bunu yaptı. Siyasete atılmak istediğimi söylediğimde, ‘Sen milletine hizmet edebilecek donanıma sahip bir insansın, seni destekliyorum. Ben de seni destekleyerek hizmet edeceğim’ dedi ve o gün bugüne de yanımdadır. Doktor beyin ilgi alanına siyaset hiç girmedi, dışarıdan dominant karakter ben gibi gözüksem de aslında değildir. İkimizin de ilgi alanları, hobileri çok farklı olmasına rağmen mükemmel bir bütün oluşturuyoruz. Bir aşk evliliği yaptık ve bu sene Allah izin verirse 41. yılımızı kutlayacağız. Çok ilginçtir aşkımız ve birbirimize olan bağlılığımız ilk günkünden daha büyük ve sağlam. Bu hayatta birbirimizin tamamlayıcısı olduk. Bizimle başlayan arkadaşlarımın evliliklerinin iyi olmadığını görüyorum. Genelde ortak alanlar ne kadar birbiriyle uyuşursa o kadar çok iyi anlaşılacağı söylenir ancak bence bu doğru değil. Mesela ev dekorasyonunu ele alalım. Birbirinden aykırı fikirlerin olduğu bir ortamda dekorasyonla ilgili yetenekli kim daha bilgili ise son sözü o söyler. Bu demokrasidir. Çocuklar da dahil olmak üzere yapılacak işlerin tamamında fikirleri alınır ve ortak karar verilir.  Bir insanın her konuda yetenekli olması mümkün değildir. İkimiz de piyanoyu iyi çalarsak iyidir, ancak birimiz piyano birimiz keman çalıyorsak daha büyük bir zenginlik ve çok seslilik oluşur. Bunun gibi birçok örnek verebiliriz” dedi.

KARA KIŞIN DA KIŞI

Cumhuriyetin en zor zamanlarını geçirdiğini ve tarihte hiç bu kadar ayak altına düşmediğini belirten Arıtman, Türkiye’nin üniter ulus devlet yapısının tehlikede olduğunu belirtti.  Türkiye’nin akıbetini Osmanlı’nın son zamanlarına benzeten ve  topluma yön veren basının dahi taraflı haber hale geldiğini söyleyen Arıtman, “Cumhuriyeti ve demokrasiyi benimseyen bizler bu ilkelerin ülkede uygulanmadığını gördük. Cumhuriyetle tramvazite olmuş olan guruplar yıllarca sessiz kalarak kendilerini saklamışlar. AK Parti iktidarının kendilerine sağladığı uygun zemini görür görmezde ortaya çıktı. Onlar bu ortaya çıkışın alt yapısını oluşturdular. Bizler Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak parmağı kendimize çevirdik ve bugüne kadar yapılması gereken ancak yapılmamış çalışmaları yapmaya başladık. Malumdur ki iyi çalışmazsa meydan kötüye kalır. Bağımsızlığı korumanın alt yapısını insan kaynaklarını oluşturarak sağlayabiliriz. Ne yazık ki AK Parti döneminde toplumda müthiş bir kutuplaşma ve ayrışma gerçekleşti. Bu çok üzücü bir durum. AK Parti dönemine kadar kimse kimsenin etnik kökenini sormazdı. Bilsek bile dinlerine, kültürlerine asla müdahale etmezdik, mezhepleri deseniz öyle. Ancak AK Parti öyle bir ayrıştırma dili kullandı ki şimdi insanlar ilk defa birbirleriyle karşılaştıklarında akıllarına ‘acaba bunun dini, etnik kökeni ne’ soruları geliyor. Resmen kelle avcısı gibi olduk, bu insanlığa ve dünyaya zarar verecek olan evrensel bir yanlış ve derhal bu yanlışı insanlığın iyiliği için terk etmek zorundayız. Bu düşünceler bizi yok edecek tek yoldur ve bu da emperyalizmin bir ürünüdür. Bu ülkedeki hiçbir siyasetçinin emperyalizmin amaçlarına hizmet etmemesi gerekir. Yaşadığımız coğrafyaya, Ortadoğu’ya bir bakalım neler oluyor. Arap baharı dedikleri bahar değil kara kışın da kışıdır. Irak, Suriye, Mısır, Tunus’ta milyonlarca insan yakıldı. Emperyalizm için bu topraklar çok değerli. En başta doğal kaynaklarımızın kontrollerinde olmalarını istiyorlar. Emperyalizmin Ortadoğu’yu katleden projesinin içinde Türkiye’de var. Bu coğrafyada Atatürk ilkelerine en bağlı nesillerin yaşadığı ülke Türkiye idi.  Emperyalizm için ele geçirilmesi gereken en önemli ülke Türkiye’dir. Bu emellerinden vazgeçmemişlerdir ve vazgeçmeyeceklerdir. Önemli olan katliama yönelik bir düşünce içerisinde hareket eden bu zihniyete müsaade etmemektir. Her şeyden önce çok açık ve net bunu görmemiz gerekiyor. Emparyalizmin batırmak istediği bir ülkeyiz, bu yüzden birlik içinde hareket etmek gerekiyor. Emperyalizmin bize dayatmaya çalıştığı Sevr Anlaşması’nı yırtıp çöpe atan bir milletiz biz.  Bu gün de aynı tablo ile karşı karşıyayız. Günümüzde emperyalizm bilinen metotlarla değil daha farklı metotlarla bizi bölmeye çalışıyor. Bu yüzden işimiz daha zor. Kurtuluş Savaşı’nda düşman gözle görülebilecek şekilde ortadaydı ve mücadele etmesi de daha kolaydı. Şimdilerde ise görünmüyor. Çok açık bir farkındalığa sahip olmamız gerekiyor. Ülkemizde maalesef Kürt yurtdaşlarımız farkında dahi olmadan bu bölünme çabalarına alet oluyor. Eğer bir bölünme olursa en çok zarar görecek olan Kürtlerdir. Tarihi iyi bilmek ve ders almak lazım. tarihte ayrı baş çekme hayalleri kuranların akıbeti ortadır ve bu akıbet hiçbir zaman değişmemiştir. Bunu kimse unutmasın. Huzur içinde yaşayabilmemiz için birlik olmamızdan başka çare yok” ifadelerini kullandı.

GERÇEKLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR

Türkiye’yi, özelliklede Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kalkındırmak için yapılmak istenilen çalışmalara kasıtlı olarak ket vurulmak istendiğini belirten Arıtman, GAP Projesi için batı ülkelerinden para istendiğinde reddedildiklerini, gereken mühendisleri dahi vermediklerini hatırlatarak, “Güneydoğu’nun geri bırakılmışlığını, o bölgedeki insanların çaresizliğini, yaşadığı ve yaşamakta olduğu birçok sıkıntıyı görmezden gelmemek lazım. Topraklarımızda gözü olan yabancı güçlerin de Güneydoğu’nun güçsüz kalmasında pek çok rolü var. GAP, bütün Güneydoğu Anadolu insanının karnını doyuracak ve refah düzeyini arttıracak bir projedir. Bu projenin yapılmasında batıdan para istediğimizde bırakın para vermeyi teknik eleman dahi vermedi. Türkiye kendi mühendisleri ile bu projeyi gerçekleştirmek zorunda kaldı. Bu barajların yapılması istenilmedi. Nedeni açıktı. Kürt vatandaşlarımızı ağır mahrumiyet içerisinde yaşatarak ülkenin bölünmesinde kullanmak istiyorlardı. Bu yüzden GAP hala tam anlamıyla hayata geçemedi. Geçseydi oradaki tüm topraklar dikilebilir hale gelirdi. O bölge hala feodalite altında inim inim inliyor. Güneydoğu halkını en çok inleten şey asker, polis değil o feodalite. Orada köylünün bir avuç toprağı yokken, bir Kürt kökenli Türk isimli Ahmet Türk’ün 30 bin dönüm arazisi var. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Devlet olarak yapacaksınız bir toprak reformu ki insanın aidiyet duygusu da artsın. Herkes o toprağı daha da çok sahiplensin ve benim yerine birlikte kavramı gelişsin. Büyük bir eğitimsizlik problemi yaşanıyor o bölgede. Bunun kaynağı da Kürt siyasetçiler.  Kız çocuklarını okula hala yollamıyor, kadınların hayatın içinde yer almasına izin vermiyorlar. Nedeni açık. İnsanı cahil bırakarak bilgiye dayalı özgüvenini ele alırsanız, korkak hale getirirseniz çok rahat o insanları kullanabilirsiniz. İnsan kullanıldığının bile farkında olmaz. Erkeğin zulmüne tepki veren kadın, çocuğundan hırsını çıkarır ve bu böylece zincirleme devam eder. Oradaki sorun devletin bölgeye okul yapmaması değildir. Oraya yapılan okulların yakılması, gönderilen öğretmenlerin öldürülmesidir. Bununla sınırlı değil açılan fabrikaların bombalandığını da gördük. Bölgeyi kalkındırmaya çalışan mühendisler ve kamu görevlilerinin öldürüldüğünü de gördük. Asker kadar öğretmen katledildi. Kobani olaylarında bile şakır şakır okul yaktılar. Uyuyan, cahil bir insanı kandırmak çok kolaydır. Temel sorun bilinç sorunudur. Haklarının farkında olan bir insan korkmayacak, hakkını yemenize izin vermeyecektir.  Türkiye hala o bölgede nüfus planlamasını uygulayamadı, nüfus hızla artmaya devam ediyor. Kürt siyasetçiler başta olmak üzere ülkenin başbakanı kadınları çok doğurtmaya teşvik ediyor. Her evde en az 10-15 çocuk var. Bu insanları  karın tokluğuna 12-15 saat çalıştırabilmek, enerjilerini, hayatlarını sömürebilmek için yapıldı. Çok çocuk o kadar yaşamak için ölesiye çalışmak zorunda bırakılan insan demektir.  Batı bu bilince sahip olduğu için bir en fazla iki çocuk yapıyor. Az yapıyor ancak onu haklarını bilen, kendi ayakları üzerinde durabilen, özgür bir birey olarak büyütüyor. Doğuda ise saldım çayıra, mevlam kayıra… Bir hekim olarak benim içimi çok acıtan şeyler olmuştur. Çok çocuk doğuran kadınlar ölme noktasına geliyor ve sağlıksız bir bedenle yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Hayatları hayatın diğer tatlarından mahrum bir şekilde sadece çocuk bakarak ve erkeklerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılayarak geçiyor. Hala ana ve çocuk ölümlerinin en fazla olduğu bölgedir Güneydoğu. Neden? Siz tamamen sömürmeye dayalı amaçlarınızla kadınları çok doğurmaya teşvik ederseniz böyle olur. Kadına, çocuğa yönelik şiddet ve cinayetlerin en fazla yaşandığı bölgenin güneydoğu olduğu gerçeği gösterilen tutumlar göz önünde tutulduğunda sürpriz mi? O feodal yapı bunların nedeni. Cumhuriyet bunlarla mücadele etmeye çalışıyor. O bölgede HDP bunu yapamaz çünkü HDP ırkçı ve faşist bir parti” dedi.

İlginizi Çekebilir...

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script