Bir annenin çığlığı!

Karabağlar’ın Vatan Mahallesi’nde adeta bir insanlık dramı yaşanıyor. 12 yıldır Türk vatandaşlığına alınmayan Romanya uyruklu Asghar Mıhaıta biri yatalak biri otizm hastası olan iki çocuğundan ayrılarak sınır dışı edilme korkusuyla yaşıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 15.07.2016 09:04
  • Güncelleme Tarihi : 15.07.2016 09:04
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bir annenin çığlığı!

TANER UYANIKER-ÖZEL HABER

Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesi tartışması yaşanırken Karabağlar’ın Vatan Mahallesi’nde yürekleri burkan bir hikaye yaşanıyor. Romanya uyruklu Asghar Mıhaıta biri yüzde 82 diğeri yüzde 100 engelli olan iki çocuğundan ayrılma korkusuyla hayatını devam ettiriyor. 12 yıldır tüm uğraşlarına rağmen Türk vatandaşlığına alınmayan Mıhaıta sınır dışı edildiği takdirde iki engelli çocuğu ortada kalacak. Mıhaıta tek isteğinin Türk vatandaşı olmak ve çocuklarından ayrı kalmamak olduğunu belirterek, “Hangi vicdan bir anneyi çocuklarından ayırabilir?” dedi. Baba Şeref Çevik’te “İki engelli çocuğumuzu annelerinden ayırmayın” diye seslendi.

“Ben sadece Türk vatandaşı olmak istiyorum” diyen Nihal Çevik(Asghar Mıhaıta Türkiye’de Nihal ismini kullanıyor) “Bir anneyi iki tane engelli çocuğundan nasıl ayırabiliyorlar ben bilmiyorum. Çocuklarımın ikisi de engelli. Ben çocuklarımı bırakamam, mümkün değil… Çocuklarım tamamen bakıma muhtaç. Benim suçum nedir? Kızım 12 yaşında otizm hastası yüzde 82 engelli raporu var. Oğlum 7 yaşında yürüyemiyor. Yüzde 100 engelli raporu var ben onları bu halde nasıl bırakıp gidebilirim. Beni alıp götürecekler diye korku içinde yaşıyorum. Hangi vicdan bir anneyi çocuklarından ayırabilir? Devletimiz bana Türk vatandaşlığı versin çocuklarımdan ayrımasın başka bir şey istemiyorum” dedi.

“HER AN SINIR DIŞI EDİLME KORKUSUYLA YAŞIYORUM”

Eşiyle 2003 yılında Romanya’da tanıştıklarını belirten Çevik, o yıl Türkiye’ye geldiklerini belirtti. Pasaportun yenileme sürecini kaçırdıkları için Türkiye’de kaçak durumuna düştüğünü ifade ederek, hamile kaldığı içinde ülkeden çıkamadığını söyledi. Vatandaşlık almak için çok mücadele verdiklerini belirten Çevik, “Başvurularımız hep reddedildi. Göründüğü zaman sınır dışı edilecek deniliyor.  2011 yılında Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken kendisine dilekçe yazdık. Bize cevap geldi Konak’taki yabancı şubeye başvurun, dendi. Beni sınır dışı ederler diye ben gitmedim. Eşim tek gitti. Orada bir amirle konuştu. O amir eşime ‘Beyefendi size acıyorum ama yapacağım bir şey yok’ dedi. Daha sonra o dönem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e yazı yazdık. Oradan bize İzmir Valiliği’ne gidin oraya dilekçenizle başvurun dendi. Oraya gidildi, eşim benim adıma dilekçe yazdı. Ben yine korktuğum için gitmedim. Orada benim neden gelmediğimi sorduklarında eşimde ‘korkuyor’ demiş. Dosya hazırlandı nüfus müdürlüğüne göndereceğiz, dediler. Bir numara verdiler ve bu numaradan ‘bir ay sonra öğrenirsiniz’ dediler.  1 ay sonra oradaki yabancı işler müdürü bizim dosyamızı reddetti. Sınır dışı edilecek dedi. Eşim orada ağladı yapmayın etmeyin iki tane engelli çocuğumuz var nasıl onları annesiz bırakabilirsiniz dedi. O amir ‘Çocuklar Türk vatandaşı ama anneleri değil. Görüldüğü zaman sınır dışı yapacağız’ dedi. O günden sonra da her an sınır dışı edilme korkusuyla yaşıyorum” ifadelerini kullandı.

ÇOCUĞUMUZ AMELİYATTAN SONRA FELÇ KALDI

2009 senesinde Tepecik Doğum Hastanesi’nde oğlu Uğurcan’ı dünyaya getiren Nihal Çevik, taburcu olup eve vardıkları zaman çocuğumun topuklarında ki morlukları görünce şaşkına dönüyor. Çevik, “Doğumdan sonra orada ki sağlık ekibi çocuğumun topuklarının altının mor olduğunu fark etmemiş. Ben eve gelince gördüm. Çocuğumuz hep ağlıyordu. Devamlı kusuyor ve öksürüyordu. Paramız olmadığı için çocuğumuzu sağlık ocağına götürüyorduk. Orada ki doktorlarda çocuğumuzun sorununu tam anlayamıyorlardı. Bazen vücudunun her tarafı morarıyordu. Kalbe giden damarlarda sorun varmış. Bir gece çocuğumun her yanı şişti baygınlık geçirdi. Yanımızda hiç para yoktu. Bizde Gaziemir’den Karabağlar’da ki hastaneye kadar yürüyerek gittik. Oraya vardığımızda bakamayacaklarını başka bir hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler. Biz yürüyerek geri geldik evimize ertesi gün Behçet Uz Hastanesi’ne götürdüm çocuğumu. Orada muayene ettiler. Ve çocuğumuzun kalbinde delik olduğunu söylediler. Benim orada başımdan kaynar sular döküldü. Doktor sadece kalp ameliyatı yapacaklarını Uğurcan’ın beyin fonksiyonlarının normal olduğunu söyledi. Çocuğumuz açık kalp ameliyatı olduğunda 3 aylıktı. Ameliyat sırasında beyine giden damarda kan pıhtılaşması olmuş. Ameliyatta felç geçirdi beynin sol tarafı tamamen gitti. 4/3’ü hiç çalışmıyor. Yürüyemiyor. Sol elini hiç oynatamıyor. Ömür boyu böyle kalacak” diye konuştu.

Tanıdıkları bir profesörün çocuklarıyla ilgilendiğini belirten Çevik, “O doktorda sonuçlara bakarak çocuğumuzun bir daha yürüyemeyeceğini söyledi. Ama ben çocuğuma baktığım zaman hareketli bir çocuk. Kendi kendine oturmaya kalkmaya çalışıyor. Sağ elini kullanarak sürüklenerek koltuğun üstüne çıkıyor. Doktorla bunları paylaştığım zaman ‘bu büyük bir mucize’ dedi. Çocuk haftada 45 dakika fizik tedavi görüyor bu yetersiz dedi. Her gün çocuğun 1 saat fizik tedavi görmesi gerektiğini ifade etti. Bizimde maddi durumumuz yeterli olmadığı için çocuğumuzu fizik tedaviye gönderemiyoruz” dedi.

“12 YILDIR DOKTORA GİDEMİYORUM”

Kendisinde de sağlık problemleri olduğunu belirten Çevik, kimliği olmadığı için 13 yıldır doktora çıkmadığını söyledi. Çevik şunları söyledi: “Ayaklarımda varis var. Uzun yıllardır bu varis devam ettiği ve doktora çıkmadığım için yürürken topallamaya başladım. Dişlerim çürüdü onlarda problem var ama ne kadar ağrım sızım olsa da doktora gidemiyorum. Ama ben kendimi geçtim çocuklarımı düşünüyorum. Yeter ki beni onlardan ayırmasınlar. Onlar bensiz bende onlarsız yaşayamam.”

Kimliği olmadığı için sokağa çok fazla çıkamadığını belirten Çevik, çıktığı zaman ise evin ihtiyaçlarını alıp hemen geri döndüğünü belirtti.  Çevik, “Otizm hastası olan çocuğumla dışarı çıktığım zaman kızım gördüğü oyuncakların hepsini istiyor. Almayınca da kendisini yerlere atıyor. Orada bir polis gelir bize kimlik sorar diye çok korkuyorum” dedi.

Alsancak’ta ki Roman Konsolosluğu’nun kendisine Romanya’da ki kimliğinin yenilenmesi gerektiğini söylediğini belirten Çevik, “Yetkili; ‘Romanya’ya gideceksin orada başvuru yapacaksın evrakların yenilenecek’ dedi. Ama ben gidersem bir daha dönemem çünkü yüklü bir miktarda para cezası var. O parayı ödeyemezsem bana yasak koyacaklar belli bir süre Türkiye’ye geri dönemeyeceğim o zaman bu çocukların halleri ne olacak” diye konuştu.

“BEN KÖTÜ NİYETLE GELMEDİM”

Buraya kötü niyetle gelmediğini belirten Çevik, “Televizyonlarda görüyordum. Yabancı kadınlar belli bir amaçla geliyordu ben hepsine demiyorum ama ben o amaçla gelmedim. İyi veya kötü dini nikahlı bir eşim var. Bir ailem var çocuklarım var. Ben kötü bir şey yapmıyorum. Hırsızlık yapmıyorum dilencilik yapmıyorum. Devletten, büyüklerimizden sadece istediğim Türk kimliği versinler çocuklarımdan ayırmasınlar ben başka bir şey istemiyorum” dedi.

“Rahmetli kayınvalidem vardı yatalaktı ona bakıyordum bir yandan da otizmli çocuğumla ilgileniyordum” diyen Çevik o dönemlerde eşinden büyük destek gördüğünü söyledi. Çevik, “Eşim yardım ediyordu. Ondan Allah razı olsun. O benim kolum kanadım. Ona bir şey olursa ben tamamen yanarım. Her zaman eşim destek oluyor. Hastanelere ikimiz koşuyoruz koşturuyoruz. Ben bazen duyuyorum kiminin çocukları engelli olduğunda eşleri bırakıyormuş ama benim eşim 12 yıldır bana her türlü yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.

BEN ÖLDÜKTEN SONRA EŞİM YALNIZ KALMASIN

Baba Şeref Çevik ise karısını ve çocuklarını çok sevdiğini ve eşine kimliğin verilmesi dışında bir şey istemediklerini söyledi. 12 yıldır korku içinde yaşamlarını sürdürdüklerini belirten Çevik, engelli iki tane çocuğundan bir anneyi ayırmamalarını devletten istedi. Tır şoförlüğü yaptığını ve asgari ücret kazandığını belirten Çevik, evinde fazla kalamadığını ve çocukların annelerine çok fazla ihtiyaçları olduğunu ifade etti. Çevik, “Benim yaşım 56 oldu. Bugün varsam yarın yokum. Ben öldüğüm zaman en azından eşimin benim aylığımdan faydalanmasını istiyorum. Eşim Türk vatandaşlığına geçmezse bundan da yararlanamayacak” dedi.

Otizm nedir?

Üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu belirtiler otizmi, Asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan ayırır. Otizm kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve OSB’nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir. Nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır. Diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur. Yakın dönem araştırmaları otizmin prevalansını bin kişide bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre OSB yaklaşık bin kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 4,3 kat daha fazladır. Otizm vakalarının sayısı 1980’lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. Bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir; gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır.

Haber Merkezi