Sayfa Yükleniyor...
Mimari yapısından çok 9 Eylül 1922’de gönderine çekilen Türk bayrağıyla bir milletin bağımsızlığının ilan edildiği adres olarak anılan İzmir Hükümet Konağı, hikâyesiyle Türkiye’ye özgürlük ışığı saçıyor
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Yunan askerlerinin 15 Mayıs 1919 günü Kordon’da Hükümet Konağı’nı ve kışlayı ele geçirmesiyle başlayan İzmir’in karanlık günleri, yine aynı bölgede sona erdiğinde bir milletin bağımsızlık mücadelesi de zafere ulaştı. 9 Eylül 1922’de gönderine çekilen Türk bayrağıyla milletin bağımsızlığının ilan edildiği yer olan İzmir Hükümet Konağı, mimari özelliğinden çok zaferin dünyaya duyurulduğu adres olarak anıldı. İzmir’in iki yüzyıldır merkezi olan ve bu nedenle kentin kalbi olarak adlandırılan Konak Meydanı’nın da en önemli yapısı olması, Hükümet Konağı’nın bir başka önemli özelliği. 1980’li yılları araştırmayla geçiren, 1990’lı yıllarda bu araştırmaların sonuçlarını yayınlamaya başlayan ve bugüne kadar sekizi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı dizisinden olmak üzere toplamda 32 kitabı yayınlanan İzmir Kent Tarihçisi İlhan Pınar, İzmir Hükümet Konağı’nın geçmişten günümüze gelen muazzam hikâyesini gazetemize anlattı.
HAPİSHANE GÖREVİ ÜSTLENMİŞ
Osmanlı döneminde yerel yöneticilerin tasfiye edilmesiyle yaşanan hadiselerden dolayı binanın bir süre boş kaldığını belirten İzmir Kent Tarihçisi İlhan Pınar, “19. yüzyıl başlarında İzmir Mültezimi olan Kâtipzade Hacı Mehmet Ağa tarafından, bugünkü Hükümet Konağı’nın bulunduğu yerde, ahşap bir konak inşa edilmesiyle birlikte burada günümüze kadar uzanan ve zamanla Hükümet Konağı adını alan yönetim binasıdır. Kâtipzade Hacı Mehmet Ağa’nın Sultan II. Mahmud Dönemi’nde -yerel idareci olan ayanları tasfiye sürecinde- 1816 yılında Kaptanı Derya Hüsrev Paşa tarafından boğdurularak tasfiye edilmesi üzerine bina bir süre boş kalmıştır. İzmir’in iki defa Aydın eyaleti merkezi olduğu 1841 ve 1850 yıllarında konak büyük ölçüde restore edilerek idare merkezi olarak kullanılır” dedi. Kemeraltı’na kadar uzanan kısmının hapishane olarak düşünüldüğünü ancak kısa bir süre sonra bu karardan vazgeçildiğini belirten Pınar, “1860’lı yıllarda eyalet sisteminden vilayet sistemine geçen Osmanlı merkezi yönetimi, artık sağlıklı hizmet veremeyen konağı tamamen yıkarak uzun yıllar Hükümet Konağı olarak hizmet verecek olan binayı inşa eder. 1868-1872 yılları arasında inşa edilen yeni binanın Kemeraltı’na uzanan kısmı hapishane olarak düşünülür; ancak kısa süre sonra hapishanenin uygun olmadığı anlaşılınca bugünkü Konak Katlı Otoparkı’nın bulunduğu alana yeni hapishane inşa edilerek Konak’tan ayrılır. Uzun yıllar hizmet veren yeni bina 31 Temmuz 1970 yılında çıkan bir yangınla büyük ölçüde yanar. Uzun bir süre ne yapılacağı konusunda kararsız kalınırsa da çevresindeki binalar da yıkılarak aslına uygun olarak günümüzdeki bina inşa edilir” ifadelerine yer verdi.
VOYVODA KONAĞI’NDAN
İzmir Kent Tarihçisi Pınar, İzmir Hükümet Konağı hikâyesini şu şekilde anlatmaya devam ediyor: “Ülkemizde hükümet konağı ve diğer hizmet binalarının yeni işlevlerine uygun bir şekilde inşa edilmeleri, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısına denk düşer. İzmir Hükümet Konağı da bu sürecin iyi örneklerinden biridir. Dr. Fikret Yılmaz’ın ‘Tarihsel Süreç İçinde Konak Meydanı’ adlı çalışmasında aktarıldığına göre, kentin kamusal merkezinin başlangıcı, İzmir’in ünlü Voyvoda Konağı’na kadar uzanır. Konağın mülkiyeti, Ali Paşa Vakfı’na aittir. Osmanlı Padişahı İkinci Mahmut, 1808’de ittifak sözleşmesi imzaladığı ayanları, bu tarihten kısa bir süre sonra tasfiye etmeye başladığında, konakta İzmir ayanından Katipoğlu Mehmet Ağa ikamet ediyordu. Tasfiye hareketinden nasibini alan Mehmet Ağa, İzmir’i terk ederek kaçtığı Midilli Adası’nda öldürülür ve malları müsadere edilerek devlet hazinesine aktarılır. Ayanların tasfiyesinin ardından taşrada merkez denetimini sağlamak amacıyla reform yapan Osmanlı Devleti, vilayet sistemi oluşturarak İzmir’e de diğer kentlerde olduğu gibi başkentten tayin ettiği valileri görevlendirmeye başlar. Dolayısıyla Voyvoda Konağı, Vali Konağı haline gelir. Ancak ayanlar devrinde son kullanıcısı Katipoğlu Ailesi olduğu için konak, Katipoğlu Konağı adıyla bilinmeye devam eder.”
ŞAN-I HÜKÜMETİ
Pınar, konağın tarihiyle ilgili şu ayrıntıları verdi: “İdari değişiklik, Hükümet Konağı projesinin de yeniden ele alınmasını ve revizyonunu gerektirir. Başkentten İzmir’e yazılan emirde, yeni teşkilatlanmaya uygun olacak ve kurulacak vilayet meclislerinin çalışmalarına yeterli gelecek şekilde Hükümet Konağı Projesi’nin yeniden tasarlanması istenir. İzmir’in büyük bir ticari liman olması nedeniyle kentte pek çok devlet konsolosu olduğu, her gün yüzlerce yabancının geldiği belirtilerek, yapılacak yeni biranın ‘şan-ı hükümeti yabancılara hissettirecek’ şekilde tasarlanmasının öneminin altı çizilir. Hükümet Konağı’nın, Osmanlı Devleti için taşıdığı sembolik anlam, bu şekilde ifade edilir. Devlet dairelerinin bir çatı altında toplanmasının sağlanması için uygun bir binanın yapılmasına kuvvetle inanan İzmir Valisi Sabri Paşa, bunun için proje hazırlatır. Sabri Paşa’ya sunulan projenin sorumlusu, Fransız Ron Vitali’dir. Mimar Vitali’nin projesine göre, 2 bin 62 metrekare zemin üzerinde iki katlı ve 13.5 metre yükseklikte inşa edilecek konakta, İzmir Sancağı Mutasarraflığı büroları, Aydın Vilayet meclislerine ait salonlar ve bürolar ile valinin ikametgahı, binanın denize bakan tarafında yer alacaktı. 81 odalı konak, denize nazır bir büyük salon ve balkondan ibaretti. Bugün konağın Kemeraltı girişine doğru uzanan bölümünün sonunda ise Vilayet Hapishanesi ve zaptiye koğuşlarının bulunması öngörülüyordu. Projenin bedeli, 1 milyon 725 bin kuruştu.”
125 YILDIR İZMİR’E HİZMET EDİYOR
31 Temmuz 1970 tarihinde yanındaki İdadi/Adliye Binası ile birlikte yanan Hükümet Konağı, birkaç yıl sonra tamamen yıkılır. 125 yıldır İzmir’e hizmet eden bu yapının ana binası, aslına sadık kalınarak inşa edilir. Ancak, çevresindeki binalar yıkılır ve yerlerine günümüzde de kullanılan çok katlı hizmet binaları yapılır. 1971 yılında açılan Yeni Hükümet Konağı Mimari Proje Yarışması’nda, yapının bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümünün korunması öngörülür. Konak, uzun süren tartışmalar sonucunda 1980’den sonra cepheleri orijinaline çok yakın bir şekilde yeniden inşa edilir.
Haber Merkezi