Bornova'nın bilinmeyenleri

44 yıldır Bornova’da yaşayan Bornova tarihi araştırmacısı da olan Altan Altın, geçmişten bugüne Bornova'da yaşanan gelişmeleri anlatarak, Bornova'nın son yıllarda sıçrayışa geçtiğini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 12.09.2016 09:54
  • Güncelleme Tarihi : 12.09.2016 09:54
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bornova'nın bilinmeyenleri

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

44 yıldan bu yana Bornova’da yaşamakta olan Çanakkale doğumlu Bornova gazeteci-yazar Altan Altın, Bornova yerel tarihi bilincinin artırılması üzerine çalışmalar yürütmekte.

Bornova tarihi üzerine bir kitapta hazırlayan Altın, kitabın 2017 yılı başlarında Büyükşehir Belediyesi yayınları tarafından raflarda yerini alacağını müjdesini verdi.

Bize kendinizden bahseder misiniz?

44 yıldır Bornova’da yaşamakta olan Çanakkale doğumlu bir Bornova aşığıyım. Çanakkale’de doğduğum köyün adı Tevfikiye Köyü’dür. Rastlantıya bakın ki; Tevfikiye Köyü Homeros’un tüm dünyaca bilinen İlyada Destanı’na konu olan Truva’nın bulunduğu yerdir. Bornova da Homeros’un İlyada Destanı’nı yazdığı, yaşadığı şehirdir. İlkokul, ortaokul ve liseyi Bornova’da bitirdikten sonra karman çorman bir üniversite hayatı ardından bir süre gazetecilik, iş hayatı evlilik derken 51 yaşımıza ulaştım. Şu anda Bornova Belediyesi İktisadi İşletmesi İzbaş’ta Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktayım. Bornova’da yerel tarih bilincinin artması ve Bornova’nın bugüne kadar pek fark edilmeyen turizm potansiyeli ile ilgili farkındalığın artırılması konusunda çalışmalar yapıyorum. Evliyim ve üniversitede işletme eğitimi alan bir oğlum var.

Tarihe olan ilginiz nereden gelmekte? Bir hikayesi var mıdır?

‘Tarihe olan ilgi’ tanımlamasını biraz revize edelim ve ‘Bornova tarihine olan ilgi’ diyelim. Çünkü tarih denildiğinde inanılmaz geniş bir derya var karşınızda. Beni aşar… Aslında 40’lı yaşlarıma kadar bu istidadımın üzerine pek gitmedim. 2007 yılında Suphi Koyuncuoğlu Lisesi mezunlarını bir araya getirmek amacıyla yaptığım çalışmalar sırasında lisenin tarihini araştırma çabasıyla başladı bu merakım. Okulun çok sayıda eski fotoğrafına ulaşmıştım. Ancak Suphi Koyuncuoğlu Lisesi’nin tarihi Bornova’nın geriye dönük 80 yıllık tarihi ile o kadar iç içe ki elimize geçen o fotoğraflarla birlikte kendimizi Bornova’nın tarihini araştırır halde bulduk… Hal böyle olunca işi biraz daha büyüttük. 2010 yılında Facebook’da ‘Fotoğraflarla Eski Bornova’ adıyla bir grup kurdum. Müthiş bir ilgi gördü. Gruba dahil olan herkes aile albümlerinde ne kadar siyah beyaz fotoğraf varsa gruba yüklemeye başladı. O fotoğraflar sayesinde tarihin tozlu sayfaları arasında unutulup gitmiş pek çok olay yeniden gün yüzüne çıktı. O grubun arşivinde şu anda tahminen 6 bin civarında fotoğraf birikti. Grubun üye sayısı da 16 bine yaklaştı. İşte bu itici güçlerle birlikte bizde araştırmalarımızla bu birikimlerin üzerine bir şeyler ekleyelim derken bir de baktık ki Bornova tarihi ile ilgili olarak sözü olan biri durumuna gelmeye başlamışız. Bu arada şunu da ilave etmeliyim ki 1980’li Yıllardan beri Bornova ilgili çalışmalar yapan Hasan Arıcan Ağabeyimin, Prof.Dr. Ersin Doğer, değerli dostlarım Profesör Dr. Vehbi Günay ve Doç.Dr. Hasan Mert’in Bornova ile ilgili çalışmaları da bu konuda yolumuzu aydınlatan kişiler oldular.

Ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

Bornova tarihi araştırmaları ile meşgul oluyorum demiştim ama bu araştırmalar sırasında ortaya çıkan ve aslında uzun yıllardır bilindiği halde ehemmiyeti çok da fazla fark edilmeyen turistik potansiyelin de Bornova’nın önemli zenginliklerinden biri olduğunu biliyordum. Bornova inanılmaz hikayeleri olan bir kent. Geriye dönük üç yüz yıllık süreçte Levanten dünyasının sosyal, kültürel, sportif anlamda bıraktığı izler Bornova’nın tarihini unutulmaz hikayelerle bezedi. Bu hikayelerin yaşandığı yerleri görerek dinlemek muhteşem bir zevk. Bu tecrübeyle sabittir. Çünkü bugüne kadar Bornova’yı merak eden binlerce insana Bornova’yı anlattım. Halen de anlatmaya devam ediyorum. Bu arada Ege TV’de halen yayınlanmakta olan ‘Her Semt Bir Tarih’ adlı dizi belgeselde dört bölüm halinde Bornova’yı anlattım. Ayrıca TRT Kent Radyo’da zaman zaman Şehriban Tekçe ve Derya Turhan kardeşlerimin konuğu olarak tabii ki yine Bornova’yı anlatıyorum. Ama burada asıl unutulmaması gereken şu; yıllardır bu sevdanın peşinde koşuyor olmakla beraber bu çerçevedeki çalışmalar Belediye Başkanımız Olgun Atila göreve başladığı ilk günden itibaren müthiş bir ivme kazandı. Yaklaşık 2 yıldan bu yana Bornova Belediyesi’nin organizasyonuyla düzenlenen kültür turları ve benzeri çabalar tarih ve turizme ilgi duyan insanların bakışlarını Bornova’ya çevirdi. Son birkaç yıl içinde bu anlamda Bornova’nın bir sıçrama yaşadığını düşünüyorum.

Kitabınızla ilgili bizi bilgilendirir misiniz?

Benim yazdığım bu kitap çalışması bugüne kadar Bornova ile ilgili yazılan kitaplardaki konularla denk düşen, fotoğrafların bir araya getirilmesiyle oluşmuş görsel yönden zenginliği olan neredeyse albüm niteliğinde bir çalışmadır. Kitap yayınlandığında göreceksiniz ki meramımı sözlerle anlatmaktan ziyade işi fotoğraflara bıraktım. Ama fotoğraflar tek başlarına tarihi anlatamazlar. Anlatılmış olan tarihin ikna unsurlarıdır. Buradan yola çıkarak, eğer; Rahmetli Cemal Saran'ın ‘Bornova’ kitabı, Evelyn Lyle Kalças'ın ‘Gateways To The Past’ kitabı, Hasan Arıcan'ın Bornova'ya bakışları değiştiren ‘Bornova Albümü’, ‘Bornova Köşkleri Gezginler ve Anılar’ ve ‘Bornova Tarihinden yapraklar’ adlı üç kitabı, Doç.Dr. Hasan Mert'in ‘Geçmişten Günümüze Ekonomik Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bornova’ kitabı, Prof.Dr. Vehbi Günay'ın ‘Bornova Osmanlı Kitabeleri’ ve Necmi Ülker ve Latif Daşdemir'le birlikte kaleme aldığı ‘İzmir'in Sevinç Günleri’ kitapları, Prof. Dr. Kemal Arı'nın ‘Bornova Sözlü Tarih Çalışması’ ve ‘Bornova ve Balkanlardan Göç’ kitapları, Sayın Hülya Lebibe Başağaç'ın ‘Gezginler ve Bahçeler Cenneti Bornova’ kitabı, Sayın Craig Encer'in yönettiği www.levantineheritage.com internet sitesi, Prof.Dr. Bilge Umar, Prof.Dr. Rauf Beyru, Prof.Dr. Ersin Doğer, Doç.Dr. Hümeyra Akkurt, Erol Şaşmaz ve Evren Ünlü'nün Bornova ile ilgili çalışmaları olmasaydı benim yaptığım bu çalışma temeli bile olmayan bir binanın üst katlarından birini inşa etme çabası gibi çok havada kalırdı. Bir tek cümleyle anlatacak olursak, bu kitap; ömrümü geçirdiğim, hayatım boyunca bir anne şefkati ile beni sarıp sarmalayan, birime bin katan Bornova'ma olan aşkımın ilanıdır diyebilirim. Bu arada tabii ki içeriği Bornova olan yazımı tamamlanmış bir kitap çalışmam var. Büyükşehir Belediyesi Yayınları’ndan çıkacak olan kitap hazırlık aşamasında. Sanırım 2017 yılbaşına kadar yetişecektir.

Dünden günümüze Bornova'yı ele alacak olursak neler değişti? Ne gibi farklılıklar var?

Bu sorunuza verilecek sınırsız sayıda cevap var. Mesela;1970’li yıllarda ve daha önceki dönemlerde bir avuç nüfusa sahip olan ve herkesin birbirini tanıdığı manavda, bakkalda, nalburda birbirini gören insanların ‘merhaba’ deyip hal hatır sorduğu, nezih, keyifli ve sakin bir yerdi Bornova. Bundan 50 yıl önce Atatürk Mahallesi bomboştu şimdi her yer betonlaştı. Evka3’ün olduğu yerler tamamen zeytinlikti. Şimdi oralar tamamen binalarla kaplandı. Bugün Özkanlar denilen yer tamamen tarlaydı. Orada yetişen bamyaların, mandarinlerin, üzümlerin, domateslerin tadına doyum olmazdı. Şimdi saksıda bile domates ekecek toprak yok. Sokaklarımızdan tek tük araba geçerdi. Çocuklarımız sokaklarda oynardı. Bunlar gibi size geçmişe dönük özlemlerimizi dile getiren bir sürü cümle kurabilirim. Evet, ama bu tarih boyunca zaten hep böyleydi. Çocukluğumdan hatırlıyorum, 70’li yılların başlarında artık televizyonların her eve girmeye başladığı zamanlarda da o dönemin yaşlı amcaları ve teyzeleri ‘Ahir zamandayız, insanlar bu televizyonlarla evlerimizin içine girdi, mahremimiz kalmadı. Biz çocukluğumuzda yüzük saklama oynardık, çelik çomak oynardık. Şimdi çocuklar hımbıl oldu. Bu televizyonun başından kalkmaz oldular’ diye şikayet ediyorlardı. Sokaklardaki 3-5 tane arabayı görünce ‘Şeytan işi’ deyip, tepki koyuyorlardı. Uzun lafın kısası her kuşak kendi nostaljisini üretecek. Bu çok doğal. Emin olun bu dönemin gençleri de 50 sene sonra bugün Bornovalıların en çok şikayet ettiği yer olan Küçükpark hakkında ‘Bizim gençliğimizde bu Küçükpark denilen yer var ya cıvıl cıvıl bir yerdi bütün üniversite gençleri orada buluşurdu. Bütün İzmir oraya akardı. Nerede o eski günler’ diye nostalji yapıp hayıflanacaklardır.

Bir kentin tarihi dokusunun korunması için neler yapılmalı?

Aslına bakarsanız yapılması gerekenler 50-70 sene önce yapılmalıydı. Avrupa’da büyük kentlere baktığınızda bir eski şehir bir de yeni şehir olduğunu görürsünüz. Eski şehre hiç dokunmadan yakınlarda bir yerlere yeni bir kent kurulmuştur. Türkiye’de bu olmadı mı kısmen Bornova’da ve İzmir’de de oldu. Evka 3, Evka 4 İzmir’deki diğer Evka’lar, Egekent bu amaca yönelik olarak önemli fayda sağlayabilirdi. Ama Avrupa’da göç yok ki. Doğumlardan kaynaklanan normal bir nüfus artışı var. Bu nedenle Avrupa şehirlerinde eski şehrin yakınına kurulan yeni şehirler yeterli oluyor. Türkiye’nin batısı sadece doğumlardan kaynaklanan nüfus artışıyla mücadele etmiyor ki. Adeta bir çığ gibi büyüyen göç problemi var. 70’li yıllarda 30-40 bin nüfuslu Bornova, 45 yıl sonra bugün göçler sayesinde 450 bin nüfusa sahip, gündüzleri bu nüfus 1 Milyon oluyor. Bu insanların da Bornova’da yaşama hakları var. Doğal olarak bir yerlerde meskun olmak zorundalar. Bu süreç içinde bu topraklardaki yerel yöneticilerin de ağızlarıyla kuş tutma şansları yoktu ki. Dönemin merkezi yöneticileri keşke zamanında göçü önleyebilselerdi… Bu arada şunu da belirtmeliyiz ki, Bornova İzmir’in diğer ilçelerine göre biraz daha avantajlı durumda. Köşkler Cenneti Bornova bu vahşi betonlaşma süreci içinde çok sayıda köşkünü çok katlı binaların ekonomik cazibesine karşı koruyamadı. Ama buna rağmen hala 30 civarında muhteşem görünümlü köşkümüz dimdik ayakta. Buna da şükür demek lazım. Keşke belediyelerimiz maddi anlamda çok güçlü olsa da günümüzde zor durumda olan ya da gelecekte zor durumda olacak olan köşkleri kamulaştırabilse…

Ben gibi birçok kişi Bornova'nın tarihi hakkında bilgi sahibi değil? Bize biraz Bornova'dan söz eder misiniz?

Bornova 8500 yıldan bu yana insanoğlunun izlerini bıraktığı bir yerleşim yeri. Şaka değil. Gidin Yeşilova Höyüğü’ne 8500 yıl önce bu topraklarda yaşamış insanların çanak çömlek yapmak için bir kenarda muhafaza ettikleri kil topaklarının üzerinde parmak izlerini göreceksiniz. Yeşilova Höyüğü Kazı Başkanı Zafer Derin Hoca’ya sorun size göstersin. Daha sonraları İyonyalılar, Aiol’lar, Pers medeniyeti, Hititler, Büyük İskender, Selçuklular, Aydınoğulları, Osmanlı hep bu topraklarda iz bırakmış, bu toprakların kültür dağarcığına bir şeyler ilave etmiş. Öyle bir zenginlik yani… Mesela Bornova’nın kök ismi olarak kabul gören “Birun Abad” adının Pers işgali döneminden kaldığı söylenir. Büyük Pers Kralı Darius İzmir’in biraz dış kısmında kaldığı için bu topraklara dış şehir anlamına gelen Birun Abad adını koymuştur. Yukarıda da değinmiştim Batı kültürünün amentüsü olarak kabul edilen İlyada ve Odysseia destanlarını derleyen Homeros, Bornova’da yaşamıştır. Bunu ben demiyorum, Bornova’nın kuzeydoğu tarafındaki bir kayalığın üzerinde bulunan 4 küçük mağarayı yüzlerce yıldan bu yana adeta bir ziyaretgah gibi ziyaret eden Avrupalı gezginler diyor. Geçmiş 300 yıllık süreçte Bornova'ya yerleşen Levanten camiasının Bornova tarihine olan katkıları da reddedilemez. Örneğin; Levantenlerin kurduğu Bournabat Football and Rugby Club, Türkiye topraklarında resmi nizamnameyle kurulan ilk futbol kulübüdür. Türkiye Futbol Federasyonu'nun internet sitesinin tarihçe bölümünü açtığınızda göreceksiniz ki Türkiye topraklarında futbol ilk kez Bornova'da oynanmıştır. Bu topraklar atletizm, bisiklet yarışı, tenis ve golf gibi daha pek çok spor dalıyla ilk kez Bornova'da tanışmıştır. Bornova tarihi ile ilgili daha anlatılacak çok şey var.

Kent tarihi nedir?

Tarih geçmişte yaşanılanların, zaman, yer ve kaynak gösterilerek bugüne aktarılmasıdır. Tarihle ilgili benim en çok içime sinen tanımlama budur. ‘Kent tarihi’ tabirini de yine aynı tanımlamanın geçerli olduğu lokal hal olarak görüyorum. Ancak kent tarihinde tarihe katkı koyan aktif faktörlerden en önemlisi kentin hafızasını oluşturan sözlü tarih çalışmaları yani yaşayanların anlatımıdır.

Sizin ne gibi projeleriniz var? Çalışmalarınızda ne hedeflemektesiniz?

Benim şöyle muhteşem projelerim böyle büyük planlarım var diyecek bir durumum yok. Ancak, Bornova'da yaşayanların kent tarihi bilincini arttırmak, yani burada yaşayanların hiç değilse ana sloganlarla yaşadığı toprakların tarihini bilmesini sağlamak gibi bence önemli bir amacım var. Burada bu amaca katkı koyan adeta bunu misyon edinen ve en çok çaba sarf eden kişinin kim olduğunu da söylemem lazım. Belediye Başkanımız Sayın Olgun Atila basın toplantılarında, televizyon söyleşilerinde yani fırsat bulduğu hemen her platformda Bornova'nın Türkiye'de futbolun ilk oynandığı yer olduğundan ya da Homeros'un Bornova'da yaşadığından mutlaka bahseder. Bence çok önemli bir katkıdır...

Geçtiğimiz günden bugüne kadar Bornova'da yönetime gelen siyasi partiler ne gibi katkı sağladılar? Ne gibi çalışmalar yürüttüler bir faydası oldu mu?

Siyasi jargonun labirentlerine dalmadan yapabileceğim tespit şudur; nerede olursa olsun yönetime talip olan ya da yönetime gelen herkes mutlaka ama mutlaka oraya bir katkı koyma amacıyla yola çıkmıştır. ‘Ben bu topraklara zarar vereyim’ diyerek başlayan birinin olabileceğini düşünmüyorum. Yönetime gelen herkes az ya da çok bir fayda sağlamıştır Bornova'ya. Ama başarılı yönetici yönettiği kente dünyanın büyüme hızından en az bir tık daha fazla yol aldırabilendir. Şu partinin yaptığı iş çok iyiydi, bu partinin yaptığı zararlıydı değerlendirmelerini tarihe bırakalım derim ben. Hülasa Bornova'da yaşamakta olduğum 44 yıllık sürece o yönetim bu yönetim ayrımı yapmadan total olarak baktığımda şunu söyleyebilirim. İnanılmaz bir nüfus artışı var ve bu nüfus artışına rağmen gelen herkesi hala bağrına basabilen bir Bornova var. Pırıl pırıl sokaklarına, düzenli trafiğine öykündüğümüz Avrupalı bir belediye başkanının bu ekstrem durum karşısında neler yapabileceğini görmek isterdim.

Haber Merkezi