- Gündem
- 22.04.2025 00:45
Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun Boşanma Raporuna STKlardan itiraz geldi
TANER UYANIKER
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezinin, Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İzmir Şubesi ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şubesi ile birlikte; Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun Boşanma Raporu olarak adlandırılan çalışması hakkında İzmir Barosunda ortak basın açıklaması düzenledi.
Rapor yayınlandığı tarihten itibaren toplumun faklı kesimlerinin eleştirileriyle karşı karşıya kalmıştır denilen açıklamada, raporun ne pahasına olursa olsun boşanmaların önüne geçilmesi amacı taşıdığı iddia edilerek konuyla ilgili TBMMye ve parti grup başkanvekillerine rapor sunulacağı ifade edildi.
BAŞKA SORUNLAR VAR
İzmir Baro Başkanı Aydın Özcanın da hazır bulunduğu toplantıda grup adına basın açıklamasını gerçekleştiren İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Başkanı Av. Nuriye Kadan, Komisyonun kendi raporundaki verilerde de görüleceği gibi, Türkiye AB ve çevre ülkelerde evlenme oranında 45 ülkeler arasında 6. sırada, boşanma oranında ise 43 ülke arasında 26. sırada yer almaktadır. Türkiyedeki evlenme hızı 7.7 iken, boşanma hızı 1.7 olarak tespit edilmiştir. Bu veriler bizlere; ülkemizin öncelikli olarak insan hakları, kadın ve çocuk hakları, eğitim ve sağlık, yoksullukla mücadele, toplumsal huzurun sağlanması, çevrenin korunması gibi önem arz eden konularının boşanma sorunlarının önünde olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca raporda boşanmalar ve aile bütünlüğünün korunması sorunu daha çok çocukların mağduriyeti açısından ele alınmış, kadının insan hakları bakış açısıyla değerlendirilmesi eksik kalmıştır. Oysaki aileyi oluşturan bireylerin öz yeterliliğe sahip, baş etme becerileri yüksek ve çeşitli, destek sistemleri güçlü, sağlıklı bireyler olması, aile içinde büyüyen çocuğun sağlıklı gelişimine de etki ettiği bilinmektedir dedi.
AİLE İÇİ ŞİDDET BÜYÜK SORUN
Raporun temel eksikliğinin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarına yeterince vurgu yapmaması olduğunu belirten Kadan, Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi ile desteklenmiş aile politikaları olmadan tespit edilen sorunlara çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Komisyon çalışmalarına katkı sunan uzman raporunda; boşanmış kadınların yüzde 74ünün fiziksel şiddet mağduru olduğu, evli olmayan ve evli kadınların da yüzde 35nin şiddete maruz kalmaya devam ettiği belirtilmektedir. Bu durum Türkiyede boşanmalardan çok aile içi şiddetin ciddi bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır diye konuştu.
ÖNCE SAĞLIKLI BİR TOPLUM YAPISI
Raporun geneli değerlendirildiğinde, boşanmaların engellenmesi ile aile bütünlüğünün korunacağı izlenimi yaratılmaktadır diyen Kadan, açıklamasını şöyle sürdürdü: Oysa aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen faktörler ve boşanma olgusu iç içe girmiş kavramlar gibi görünse de birbirinden farklıdır. Bizce amaç; ne pahasına olursa olsun boşanmaların önüne geçilmesi değil, boşanmalara neden olan sosyal ve kültürel nedenleri ortaya çıkarmak, evliliği sonlandırmayı tercih etmiş bireylerin güvenliğini ve sağlığını korumak olmalıdır. Ancak bugün Türkiyede sistem, kadınları geleneksel/cinsiyetçi kadınlık ve annelik rollerini gönüllü olarak kabule zorlamakta; buna itiraz eden kadınları ise, şiddetin tüm biçimleri ile cezalandırmaktadır. Sağlıklı, güvenli ve mutlu bireyler olmadan sağlıklı aile sisteminin ve toplumsal bağların kurulabilmesi olanaksızdır. Bu minvalde aile sistemi içerisinde; destek ihtiyacı içerisinde olan bireylerin desteklenmesi, özellikle kadına biçilmiş cinsiyet rollerinden ve katı değer yargılarından bağımsız kadının statüsünün güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliliğinin geliştirilmesi önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca sağlıklı bir toplum yapısı olmadan, sağlıklı bireyler yetiştirmenin mümkün olmadığı açıktır. Bu karşılıklı etkileşim görmezden gelinerek, komisyon raporunda sıkça vurgulandığı gibi toplumsal dokuda yaşanan bozulmaların yalnızca değerler ile onarılacağı düşüncesinin büyük bir yanılgı olacağını ifade etmek isteriz.