- Gündem
- 10.05.2025 11:01
Üniversite-sanayi iş birliğine yönelik hazırlanan ‘Ege Modeli’ projesine ilginin az olmasına sitem eden Prof. Dr. Budak, “Parayı biz veriyoruz, akademisyeni biz veriyoruz ama sanayici ilgi göstermedi. Yüzlerce proje çıkar diye düşünürken 2 yılda sadece 15 tane proje çıktı” dedi
GÜNÜN MANŞETİ
İLKSES Gazetesi’nin kentin önemli aktörlerini ağırladığı ‘Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Ege Üniversitesi (EÜ) Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak oldu. Prof.Dr. Budak, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’nin öncülüğünde, Ege Üniversitesi (EÜ) ev sahipliğinde 21-22 Mart’ta İzmir’de düzenlenecek Ege Bölgesi Kariyer Fuarı (EGEKAF) hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Göreve geldiği günden bu yana geliştirmek için yoğun çaba harcadığı üniversite-sanayi iş birliğine yönelik hazırlanan ve bilimsel araştırma projeleri maliyetinin yüzde 75’inin üniversite tarafından karşılandığı ‘Ege Modeli’ projesine ilginin az olduğunu söyleyen Prof.Dr. Budak, sanayiciye çağrıda bulundu. 7 yıl önce çıkan kavgada Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun öldürülmesinin ardından Edebiyat Fakültesi önündeki yeşillik alana konan ve hala kaldırılmayan demir levhalarla ilgili eleştirilere yanıt veren Prof. Dr. Budak, öğrencilerin yaşadığı barınma sorunu ve yurt kapasiteleri için de net mesajlar verdi.
ÖĞRENCİLER KARİYERLERİNE YÖN VERECEK
Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’nin öncülüğünde, Ege Üniversitesi (EÜ) ev sahipliğinde 21-22 Mart’ta İzmir’de düzenlenecek Ege Bölgesi Kariyer Fuarı (EGEKAF) hakkında açıklamalarda bulunan EÜ Rektörü Prof.Dr. Necdet Budak, “Ege Bölgesi’ndeki 9 ilin bünyesindeki 20 üniversite ile birlikte koordine ediyoruz. Aslında bir şeyi konuşurken işin ruhunu ve felsefesini anlamak lazım... Bu aslında Türkiye’de gençlerin kariyerini planlaması açısından önemli bir fuar... Özel sektörden 500’e yakın firma ve tüm Bakanlıklar stant açacak. İzmir Valiliğinin tüm birimleri fuarda olacak. Bunu ülkemizin geleceği gençler için yapıyoruz. Öğrenciler pandemi sürecinde kapalı kaldılar. Sokağa çıkma yasağını en fazla yiyen kesim gençler oldu. Uzaktan eğitim süreci kaliteyi biraz olumsuz etkiledi. Çünkü yüz yüze eğitim gibi olmuyor. Öğrenciler mesleği ile ilgili hangi firmalar olduğuna bakacaklar, staj imkanı arayanlar için fırsat olacak. İş mülakatında nelerle karşılaşacağını görecek. Bunlar öğrencilerimizin arayıp da bulamadığı fırsatlar. Kariyer Fuarı tüm gün dolu dolu etkinliklerle geçecek. Hatta akşam için de müzik grupları sahneye çıkacak. Bahar Şenliği gibi... Buradaki tüm mesele aslında Türkiye’de gençliğin kariyerinin planlanması için sanayicilerle kamu ile özel sektörle gençleri bir araya getirmek. Aslında sanayici açısından da bu çok önemli... Çünkü öyle bir öğrenci yakalarsınız ki sizin firmanızı dünya çapında bir yere taşıyabilir” dedi.
GENÇLERE ÇOK İNANIYORUM
Teknoloji ve inovasyonun ülkenin geleceği için önemli alanların başında geldiğini belirten Prof.Dr. Budak, “Ar-Ge odaklı öğrenci merkezi kurduk. Nasıl ki televizyonlarda ses yarışması yapılıyor, iyi sesi olanlar çıkarılıyor biz de Ege Üniversitesinde proje yapma yeteneği, araştırma, geliştirme yapma yeteneği olan öğrencileri adeta tarıyoruz. Bunları yarışmalara gönderiyoruz. TÜBİTAK, kamu kurumları, özel sektör, festivallere hazırlıyoruz. Onlara burs ve maddi olarak proje desteği veriyoruz. Biz şu anda bilgi ve teknoloji çağındayız. Türkiye’nin geleceğinde uluslararası arenada ekonomik varlığını sürdürebilmesi bu gençlerin bilgi birikimi ve yapacakları atılımlarla olacak. Buna inanmak lazım. O nedenle gençlere ilk kez böyle kapsamlı bir platformda bir kariyer fuarı yapıyoruz. Burada katılım çok önemli ve biz bunu tamamen öğrenciler için yapıyoruz. Bizim öğrencilere ve gençlere inanmamız gerekiyor. Ve ben çok inanıyorum. Bizden çok daha kaliteli bir gençlik geliyor. Şu anda Rusya ile Ukrayna arasında bir savaş durumu var. Bakıyorsunuz savaşta da teknolojiler konuşuyor. Türkiye savunma sanayisinde ciddi bir atılım yaptı. Arkadan gelen gençlerin fikirlerini ve katkılarını almak lazım... Dünya küçüldü, herkes bilgiye ulaşabiliyor ama nasıl yapılacağı konusunda insana iş düşüyor. Genç beyinlere bu anlamda da çok ihtiyaç var. Devir artık fiziki terden çok akıl terinin. Beyinle geliştirdiğiniz bir ticari patent ülke ekonomisini önemli ölçüde etkileyebilir. Biz şu anda Türkiye’nin en büyük kariyer fuarını yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
3 KEZ MÜLAKATTAN GEÇTİM
Ege Üniversitesi’nin Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından uygulanan Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında 5 yıl süreyle ‘tam akreditasyon’ almaya hak kazanmasının öneminden bahseden Prof.Dr. Budak, şunları söyledi: “Her işin bir kalitesi var. Biz üniversiteyiz, eğitim-öğretim ve araştırma gibi iki önemli görevimiz var. Öğrencileri eğitip ülkenin geleceğine gençler yetiştirmek, Ar-Ge yaparak da toplumun ekonomik kalkınmasına katkı sunmak. Ege Üniversitesi, 5 yıllık tam akreditasyon alan ilk devlet üniversitesidir. 55 üniversite başvurdu buna, 11 üniversite değerlendirmeye alındı ve 2 üniversite tam akredite oldu. Peki bu ne sağlıyor? İzmir’e Ege Üniversitesi, uluslararası üniversite normlarında tam akredite olan bir üniversite olarak değer katıyor. Amerika ya da Özbekistan’daki herhangi bir akademisyen veya genç Türkiye’de benim alanımla ilgili kim var diye baktığında şu anda Ege Üniversitesi’ni görüyor. Bu tanınırlık anlamında ciddi bir prestij sağlıyor. Bunu almak çok zordu, ciddi bir ekip çalışması ile gerçekleştirdik. Ege’den mezun olduğunuzda o diploma gittiğiniz herhangi bir yerde, ‘Ben akredite olmuş Türkiye’deki bir üniversiteden mezunum’ diyeceksiniz. Bunun maddi ve manevi getirileri çok fazla. Bir devlet üniversitesi olarak Ege Üniversitesi’nin bu çıkışı yapması Türkiye nezdinde de dikkat çekti. Birçok aşamadan geçtik, sadece ben tek başıma 3 kez mülakattan geçtim! Yazışmalardan sağlık hizmetine kadar her şeyi akredite ettik. Tüm üniversitenin kurumsal olarak akreditasyonu çok önemli...”
ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ
Göreve geldiği günden bu yana geliştirmek için yoğun çaba harcadığı üniversite sanayi işbirliğine yönelik hazırlanan ‘Ege Modeli’ projesi hakkında konuşan Prof.Dr. Budak, “Bu üniversite sanayi işbirliği çok önemli. Biz Türkiye’de 207 üniversite içerisinde en yüksek patent üreten, ticari patentte de ikinci olan bir üniversiteyiz. Bunlar sanayiciler açısından çok önemli. 3 yıldır da proje yapmada TÜBİTAK nezdinde birinci sıradayız. 100 alanda 2 bin genç bilim alanı yetiştirmede 3 yıldır Türkiye birincisiyiz. Bunlar akademik Ar-Ge altyapısı anlamında sanayici açısından önemli parametreler. Burada biz Ege Üniversite olarak tüm OCB’leri dolaştık. Torbalı, Kemalpaşa, Aliağa, Atatürk... Bir tarafta akademisyenler var bir tarafta sanayiciler var. Sanayicilerin işletme anlamında kendine göre birçok farklı sorunları var, akademisyenlerin de bir birikimleri var. Onlarla Ar-Ge merkezlerinde toplantılar yaptık. Üniversite olarak bir model geliştirdik, adına da ‘Ege Modeli’ dedik. Sanayiciye dedik ki, biz sizin ulusal ya da uluslararası alanda bir KOBİ olarak size katma değer sağlayacak bilimsel bir katkı sunabiliyorsak biz size destek olmak isteriz ve sizden biz bu iş için para istemiyoruz. Bir Ar-Ge projesi yaparsak projenin yüzde 75’ine kadar Ege Üniversitesi bütçesinden ödeyeceğiz” dedi.
SANAYİCİ İLGİ GÖSTERMEDİ
Projenin sanayici tarafından çok ilgi görmediğini dile getiren Prof.Dr. Budak, “52 tane Ar-Ge merkezinde toplantılar yaptık. Ticaret Odamızın sektör meclislerine üniversiteden o sektörlerle ilgili arkadaşlarla her hafta birer toplantı yaptık. Çok fazla proje çıkmadı. Parayı biz veriyoruz, akademisyeni biz veriyoruz ama sanayici ilgi göstermedi. Yüzlerce proje çıkar diye düşünürken 2 yılda sadece 15 tane proje çıktı. Pandeminin de etkisiyle yeteri kadar ilgi görmedi. Bu sanayici için çok büyük bir fırsat. Öteki türlü bilim ve teknoloji olarak dışarıya bağımlısın. Bunu Türkiye’nin aşması lazım. Sanayicilerin farklı istekleri olmadı. Proje başından bu yana yüzde 75 maddi destek veriyoruz. Ar-Ge merkezlerinde maddi olarak 50 milyonluk, 100 milyonluk iyi bir bütçe oluşturduk. Bunlar iyi rakamlar. Bu parayı sanayicinin ARGE merkezine verelim dedik. Bir sanayicinin Ar-Ge merkezinde bir öğrenci doktora yapsa 5 bin TL’nin üzerinde para veriliyor. Orada hem istihdam oluyor hem o konuda istihdam oluyor hem de o konuda proje yapılıyor. Aslında bence ülke açısından topyekun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gelecek 3-5 yıl için dünyada nasıl teknolojiler ile karşılaşacağımızdan emin değiliz. Bunu niye söylüyorum? Çok hızlı gelişiyor dünya. Her saniyede patent alınıyor. Bunlar bizim hayatımızı dijitalleştiriyor, kolaylaştırıyor. Bunlar birçok şeyi değiştiriyor, kolaylıkları da var zorlukları da. Bunlar bilimle çıkacak. Çanakkale Savaşlarının yıldönümü vesilesiyle Çanakkale’ye gideceğiz. Çanakkale’de bir millet büyük bir mücadele ile yoktan var edilmiş. Ama şu anki savaş ekonomi ve bilim savaşı. Ben bunun böyle olduğunu düşünüyorum. O yüzden sanayicilerimiz bizim için çok önemli birçok kişiye ekmek ve istihdam veriyor. Onların birçok sorunları olabilir ama biz üniversite olarak Ar-Ge anlamında onlara maddi ve manevi olarak tam destek veriyoruz” diye konuştu.
LABORATUVAR ANALİZİNDE BİRİNCİYİZ
Ege Üniversitesi olarak laboratuarlarını LABSİS yazılımı ile tüm kamu kurumlarına ve özel sektöre açtıklarını da açıklayan Prof.Dr. Budak, “Ticaret ve Sanayi Odasına da gerekli yazıları yazdık. Bir sanayici herhangi bir OSB’de kendi bilgisayarından Ege Üniversitesi’nde kaç farklı analiz yapılıyor ya da kendisinin yaptırmak istediği analizleri bizim internet sayfasına girip hangi laboratuvar hangi analizi yapıyor, kaç paraya yapıyor biliyor. 250 üniversite içinde laboratuvar analizinde birinciyiz. Biz topluma katkı sunan bir üniversiteyiz. Topluma katkı payımızı Ar-Ge projeleri ile de daha da artırmak istiyoruz. Bunu da Ar-Ge projelerini sanayiye açarak, laboratuvarlarımızı dijitalleşme ile tüm toplumun hizmetine açarak sağlamak istiyoruz. Sürekli Eğitim Merkezi’miz aynı şekilde tüm yerel yönetimlere birçok sertifika programı veriyoruz. Tam akreditasyon ile İzmir’e, ülkeye ve bölgeye önemli bir katkı veriyoruz. Araştırma üniversitesi olmak bu bizim bu ekonomik koşullarda bütçemizi artırmamıza olanak sağlayacak. Akademik kadromuz daha da güçlenecek. Herkes kendi çapında bir şeyler yapıyor ama bunları paylaşmak gerekiyor. Paylaşım anlamında da böyle bir fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum” dedi.
DEMİR LEVHA ELEŞTİRİLERİNE YANIT
Ege Üniversitesi’nde 7 yıl önce çıkan kavgada Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun öldürülmesinin ardından Edebiyat Fakültesi önündeki yeşillik alana konan ve hala kaldırılmayan demir levhalarla ilgili eleştirilere yanıt veren Prof.Dr. Budak, “Ege Üniversitesi’nde yeşil alanı altı kat artırdık. Öğrenci memnuniyetinde öğrenciye yönelik uygulamalarda A Plus üniversite olduk. Kampüs içinde ve kütüphanede yapılan hizmetlerle Türkiye’ye de örnek olduk. Öğrencilerle çok bütünleşik ve iç içe yaşıyorum. Öğrenci senatosu ve temsilcilikleri ile yakın temastayız. Ben öğrenci için rektörlük yapıyorum. Öğrenci olmasa rektörlük yapamam ve Ege Üniversitesi de öğrenci için var. Öğrenciyi bu kadar odağa almamız da bazen eleştiri konusu oldu. Kampüste yaşanan bu üzücü olayda gerçekten çok üzüldüm. Rektör olur olmaz ilk etkinliği ben kendim yaptım. Sergiler yaptık. Edebiyat Fakültesi’nde bir dersliğe ismini verdik. O alanda bir kısım kullanıma açıldı daha da açacağız. Şu anda orası için düşündüğümüz bir proje yok. Şu anda huzur anlamında en huzurlu üniversitelerden birisiyiz. Temiz, şeffaf, güvenli bir üniversiteyiz ve bir daha öyle bir olayında yaşanmamasını istiyoruz. Öğrenci topluluklarının bütün projelerine destek veriyoruz ve yeşil kampüste bizim önemli parametrelerimizden biri” ifadelerini kullandı.
20 BİN ÖĞRENCİYE YURT HEDEFİ
Öğrencilerin yaşadığı barınma sorunu ve yurt kapasiteleri ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Budak, şunları söyledi: “Öğrenciler aslında çok şey istemiyor. Öğrenci diyor ki güvenli bir kampüs olsun, barınma yeri olsun, yemekler iyi olsun, kendimi güvende hissedeyim diyor. Burada da bizim bu konuyu çözebilmemiz lazım. Dürüstçe söylüyorum; Türkiye’nin en köklü kurumlarından biri olan Ege Üniversitesi’nde 60 bin öğrenci olan bir yerde 2 bin kişilik yurdumuz var. Bu biraz düşündürücü... Devlet olarak yurt yapma imkanımız var. Ama bizim bunları faaliyete geçirmemiz lazım. Buraya gelir gelmez ilk işimiz 10 bin kişilik yurttu. 2 bin 600 kişilik kız öğrenci yurdu tamamen bir otel konseptinde oldu. Kendi mevcut yurtlarımızda pragmatik bir çözüm de yaptık. Odaları ikiye bölme şansımız varsa bunu da yaptık. Bana öğrenci ulaştığında onlara yardımcı olduk. Rektör olarak öğrenci sizin iyi niyetinizi hissettiği zaman hata yaptığınızda bile sizi sahipleniyor. Mevcutta bin 800 kişilik de Öğrenci Köyü’nde yurdumuz var. 60 bin öğrencinin 15 bine yakını barınabiliyor. 10 binin içinde yenilenen ve tamamlanan aşaması da var. 60 bin öğrenciden en az 20 binine yurt imkanı vermeliyiz. Yani kampüsteki toplam öğrenci sayısının üçte birine yurt sağlamalıyız.”