- Gündem
- 20.04.2025 00:38
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kentteki 28 tarım kooperatifi ile 2021 ürün alım sözleşmesinde konuşan Başkan Soyer, “2021’de 338 milyon TL civarında ürün alımı yapmayı hedefliyoruz” dedi
NURETTİN BAKİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Tarımı adıyla başlattığı tarımsal kalkınma stratejisi kapsamında 28 tarım kooperatifi ile 2021 yılı ürün alım sözleşmesi imzaladı. İmza törenine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı tunç Soyer’in yanı sıra Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce, CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, CHP PM üyesi Devrim Barış Çelik, CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu, Büyükşehir bürokratları ve kooperatiflerin başkan ve temsilcileri katıldı. İmza töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Tarımı modeliyle tüm ülkede tarımsal kalkınmayı ve refahı artırmayı hedeflediklerini söyledi. Soyer, “Başka bir tarımın mümkün olduğunu tüm Türkiye’ye göstereceğiz” dedi. Başkan Soyer ayrıca 2021 yılında kooperatiflerden toplamda 338 milyonluk ürün alımı yapılacağını da müjdeledi.
ÜRETİCİYE TAM DESTEK!
Tarımsal üretimi yalnızca üretim değil, toplumsal refah için A’dan Z’ye yürütülecek faaliyetler bütünü olarak gördüklerini dile getiren Başkan Soyer, “Tarımı sadece tarlada başlayıp biten bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz. Ürünün yetiştirilmesini artıdan lojistiği, paketlenmesi, işlenmesi, markalaşması, satışı ihracatı, AR-GE ve eğitim faaliyetleriyle bir büyün olarak görüyoruz. Böylece yoksullukla mücadele ediyoruz. Bu nedenle 6 ayaklı İzmir Tarımı Stratejimizin içinde çok önemli yer tutan üreticilerimize verdiğimiz alım garantisi sözünü kooperatiflerimizle yapacağımız sözleşmeyle yerine getirmenin gururunu yaşıyoruz. Burada 28 kooperatifimizle birlikte iş birliğimizi pekiştiriyoruz. Geçtiğimiz 2 yıl boyunca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği alımlarla 2019 yılında yaptığımız toplam alım tutarı 125 milyon 377 bin lira. 2020 yılında toplamda 144 milyon 762 bin liralık alım gerçekleştirdik. 2021de bunu artıracağız. BAYSAN, 2021’de 10 bin dönüm arazide kooperatiflerimizle susuz yem bitkisi alımı gerçekleştirecek. Alacağımız yem miktarının değeri 15 milyon lira olarak hedeflendi. Sadece Küçük Menderes için Beydağ’dan 100 ton kestane, Bayındırdan 200 ton salçalık biber ve Ödemişten de 300 ton patates alımı gerçekleştireceğiz. Bu alımları açıklamaya devam edeceğiz. Önümüzdeki 2021 yılı içinde 2020 yılında gerçekleştirdiğimiz alımı iki mislinin üzerinde artırarak 338 milyon civarında bir alım yapmayı hedefliyoruz. Bu alımın 154 milyon lirası süt ve süt ürünleri için ayrıldı. 97 milyonu et ürünlerine, 15 milyonu yem bitkilerine ve geri kalan 72 milyonluk bölümü de diğer ürünlere tekabül ediyor. Başka bir tarım mümkün mantığıyla inşa ettiğimiz bu tarım politikamız İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yerli ve milli bir tarım politikası inşa etmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Bunun için üreticilerimize destek olmak bizim için en öncelikli konu. Çünkü çiftçimiz hak ettiği değeri ve desteği göremezse ülkemizde tarım yapılamaz hal geliyor ve tarım çöküyor” diye konuştu.
BAŞARILI OLMAK ZORUNDAYIZ!
Türkiye’de uygulanan yanlış tarım politikalarının tarımı bitirme noktasına getirdiğini söyleyen Başkan Soyer, “Resmi rakamlar Türkiye’de son 20 yılda tarımsal üretimin düştüğünü gösteriyor. Tarımsal üretimin gelişip gelişmediğine baktığımız 3 temel gösterge var. Tarımsal alan miktarı, çiftçi sayısı ve üçüncüsü tarım ekonomisinin büyüklüğü. Son 20 yılda üçünde de düşüşler var. Topla tarım almaları 2001 yılında yüzde 8 oranında, işlenen tarım alanlarıysa son 20 yılda yüzde 12 oranında azalmış durumda. 2008’de 1 milyon 107 bin olan çiftçi sayımız yüzde 48 oranında azalmış. Son olarak tarım ekonomisi büyüklüğüne bakarsak 2020 yılında tarım Gayrisafi Milli Hasıla içerisinde tarım yüzde 10.27 pay alırken bu oran 2018 yılında yüzde 5’e düşmüş. Yani yüzde 50 oranında bir düşüş var. Tüm bu resmi rakamlar ülkemizin içerisinde bulunduğu yanlış politikaların özellikle 8 yıl önce çıkarılan Büyükşehir yasasıyla toplamda 16 binin üzerinde köyün kapatılması sonucunda gerçekleşti. Yani bütün bu sonuçların hepsi birbirine eklenerek tarım politikası bu hale geldi. O zaman sesimizi çok yükseltmiştik. ‘Köyler kapatılması onlar geleceğimizdir, bunların yaşaması lazım’ demiştik. Ne yazık ki o gün o kararanda dönmediler ve 8 yıl boyunca tarım sürekli gerilemeye başladı. Nihayet geçen aylarda bir geri dönüş sinyali gördük ve kırsal mahalleye dönüştürülebileceğini söyledikleri. Ben buradan tüm köylülerimize ve muhtarlarımıza sesleniyorum. Gelin bu hakkı kullanın ve eskiden köy olan köylerimiz tekrar köy olarak hayatlarına devam etsinler. Bu bir takım avantajları da beraberinde getirecek. Evet o zamanki kayıplarımız geri gelmeyecek. Ama hiç olmazsa şimdi buna sahip çıkacağız. İzmir Büyükşehir Belediyesi, ülkemize yeniden ‘Köylü milletin efendisidir’ dedirtene kadar devam edeceğiz. Başarılı olmak zorundayız, başarılı olmak zorundasınız. Başka bir tarımın mümkün olduğunu tüm Türkiye’ye göstereceğiz” ifadelerine yer verdi.
KURAKLIĞA KARŞI ÜRÜN ÇÖZÜMÜ
İzmir Tarımı stratejisiyle kuraklık ve yoksulluk tehdidine karşı mücadele edileceğinin altını çizen başkan Soyer, “Tarım politikamızın Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikalarından ayıran 2 temel fark var. Kuraklık ve yoksullukla mücadele. İzmir tarımı ile tarımda kullanılan yüzde 77 oranındaki suyun yüzde 50 oranında azaltılmasını planlıyoruz. Su tüketiminin yüzde 77’si tarımda tüketiliyor. Dolayısıyla asıl büyük miktar su tüketimi tarımsal üretimde. Dolayısıyla bizim burada gerçekleştireceğimiz tasarruf suyun kullanımıyla ilgili büyük ölçüde rahatlama getirecek. Bu strateji için Küçük Menderes Havzasından başladık. Çünkü havzanın sınırları İzmir sınırları içerisinde. Oradaki politikamızı hayata geçirmek bizim için göstergeleri net olarak görülebilecek bir şey. Yaklaşık yer altı su rezervi 290 hektaton civarında. Biz oradan 900 hektaton civarında su çekiyoruz. Yani biz yeraltı kayanımızın 3 misli su çekiyoruz. Ne kadar fazla kaynak yaratırsanız yaratın bu kadar kaynak kullanımında kuraklık kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla çok ciddi bir kuraklık tehdidiyle karşı karşıyayız. Küçük Menderes Havzasının su kaynaklarının korumak için yegane çözümümüz ürün yelpazesini değiştirmek ve suyun kullanımını azaltmak. Yani çok su tüketen ürünler yerine iklime uygun ve yağmurlarla büyüyen ürünleri tercih etmeliyiz. Bu havzada yaşanan bu kuraklık ülkedeki tüm havzalarda yaşanıyor. Bu nedenle bizim buradaki politikamız tüm Türkiye’ye ilham verecek bir politikanın somut örneğini oluşturuyor” dedi.