Çağın hastalığı obezite

Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Uzm.Dr. Onur Oral, obeziteyi çağımızın hastalığı olarak tanımlayarak, obezite ile ilgili çalışmaları ve beslenme konusunda nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı


  • Oluşturulma Tarihi : 27.08.2018 10:07
  • Güncelleme Tarihi : 27.08.2018 10:07
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çağın hastalığı obezite

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Türkiye’de obezite oranının yüzde 50’lere dayandığına dikkat çeken Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Uzm.Dr. Onur Oral, İzmir’in bu orana yakın bir düzeyde seyrettiğini söyledi. Obezite riskinin her geçen gün dünyada arttığını söyleyen Oral, Türkiye’nin beslenme tarzı olarak fast food ürünlerin tercih etmesi sebebiyle potaya girdiğini söyledi.
Kısaca kendinizden bize söz eder misiniz?
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetten sonra Historoloji (Doku) ve Embriyoloji bilim dallarında uzmanlık eğitimi aldım. Özellikle embriyoloji çalışmalarımda genetik üzerinde yoğunlaştım. İnsandaki genetik şifrenin neleri getirdiğini ve ne kazanıp, kaybettirdiğini araştırmaya çalıştım. Küçük yaşlardan beri spor ile alakalı olduğum için; spor ve genetik konularında embriyoloji alanında kendimi hazırladım. Okuduğum yayınlardan sonra sportif yetenek ve sağlığın genetik tabanlı olduğunu öğrendim. Akademik süreçte kendimi bu şekilde kanalize ettim. Aynı zamanda bu duruma katkı sağlayan bir olayda Ege Üniversitesi Spor Hekimliği Ana Bölümü Başkanlığında başladığım Spor Hekimliği doktorası oldu. Altyapısı spor olan ve spor hekimliği yapan biri olarak; hepsini buluşturarak sporda genetik seçim, sporcu sağlığında genetik uygulamalar ve özellikle küresel bir sorun olan obezite, obezitenin etkili olduğu hastalıklar üzerinde gen yapıya dönük tedavi protokollerini saptamaya çalıştım. Şu anda görevli olduğum Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesindeki öğretim görevlisi statüsü de bana sporun içerisinde olma şansı verdi. Bölümdeki sporcu öğrencilerimle, spor ve genetik yapı konularında çalışmalar yürüttüm. Elimden geldiğince yurtiçi ve yurtdışı kongrelere katılmaya özen göstererek, obezite ve spor genetiği konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
BAŞLI BAŞINA SORUN
Obezite konusuna gelecek olursak neler söylersiniz?
On bir yıldır obezite ile ilgili çalışmalar yürütüyorum. Bu konuyu seçmemin temel nedeni; küresel bir dünya sorunu olması. Hekim olarak, küresel bir sağlık sorunu ile ilgilenmekten, konuyla ilgili yenilikleri izlemekten ve paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Obezite, her ne kadar tek başına bir sorun olsa da beraberinde hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi bir takım hastalıklara sebebiyet veriyor. Fazla kilo sebebiyle eklemlerde deformasyon ile gelen ortopedik sorunları da içeren bir sağlık sorunu… Ayrıca kişinin özgüvenini kaybettirdiği için kişiyi depresyona kadar sürükleyebiliyor. Son dönemde yapılan bazı çalışmalar ile kansere sebebiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan obezite ciddi anlamda çalışma yapılması gereken bir alan. Hemen hemen on yıldan beri yerli ve yabancı kongrelerde konu hakkında sunumlar yapıyorum. Makaleler yazıyorum. Klasik yöntemler dışında Avrupa’dan edindiğim obezitede genetik faktörlerin incelenmesi, genetik faktörlere göre diyet ve diyet programı geliştirme gibi alanlarda çalışmalarım var. Bu çalışmalarımı destekleyen Ege Üniversitesi Spor Hekimliği ve Spor Bilimleri Fakültesinde değerli hocalar ile çalışmaktayım. Obezite, egzersiz ile tek başına çözülemeyecek bir sorun olduğu için aynı zamanda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde endokrinoloji, dahiliye, genetik branşları gibi alanının uzmanları ile ortak çalışmalar yürütmekteyim. Obezite, çok yönlü bir sağlık sorunu. Bu anlamda tüm alanının uzmanlarından görüş almaktan ve ortak proje üretmekten büyük mutluluk duyuyorum
Obezitenin çok ciddi bir sağlık sorunu olduğunu söylediniz. Peki ülkemizde durum nedir?
Obezite çağımızın salgın hastalığıdır. Ve bu salgın her geçen gün giderek yayılıyor. Türkiye de bu salgından nasibini aldı. Obezite oranı yüzde 40’lara dayanmıştır. Şu an önlenemeyen bir hastalık konumundadır. Obezitenin riski beraberinde getirdiği diyabetik, hipertansiyon, demans, alzheimer ve son günlerde kansere de sebebiyet olduğu yönündeki bulgular riskin ne düzeyde olduğunu göstermektedir. Obezite aynı zamanda kişide özgüveni düşürür ve beraberinde depresyonu beraber getirir. Kişiyi sabit bir yaşam tarzına iter.
KENDİMİZİ RİSKE ATIYORUZ
İzmir için neler diyebiliriz?
İzmir, Türkiye ortalamasına yakınlık gösteriyor. Maalesef obezite, tüm dünyada sorun. Şu anda dünyada yüzde otuzluk bir obezite varlığından söz edilir. Konu ile ilgili en çok makalenin yazıldığı ülke Amerika olduğu için, orayı çok iyi biliyoruz. Amerika’da şu an obezite çok ciddi bir sorun. Avrupa’da durum aynı şekilde. Türkiye’de beslenme tarzı olarak fast food ürünlerin tercihi ile potaya girmiş durumda. Kendi kendimize riski artırıyoruz. Türkiye’de hemen hemen yüzde otuzluk bir obezite problemi var. Yüzde 40-50 oranında da aşırı kilodan söz edebiliriz. Türkiye’de bu oranlar riskin ne düzeyde olduğunu ortaya koyar nitelikte.
İçinde bulunduğumuz yaz aylarında beslenme konusunda nasıl bir yol izlemeliyiz?
Öğünleri hafif olarak geçin. Özellikle sabah kahvaltısı en önemli ana öğünümüzdür. Kahvaltıda protein, karbonhidrat ve yağ oranı zengin olan gıdalardan beslenmeliyiz. Öğle yemeği daha hafif akşam yemeği ise daha az kalorili ve vitamine dayalı olmalıdır. Yaşam sıvısı olarak nitelendirebileceğim ve insan vücudun yüzde 75’ini oluşturan su ihmal edilmemeli. Sıcakla birlikte kaybedilen suyu yerine koymak için günde 3 litre su içmeliyiz. Su aynı zamanda hemeostasiyi sağlar. Bu çok önemlidir. Vücut sıvısız kalırsa metabolizma hızı da düşecektir. Bu sebeple su bolca tüketilmelidir.
ÇOCUKLARDA BESLENME
Çocuklarda beslenme konusunda nelere dikkat etmeliyiz?
Çocuklarda beslenme aynı erişkin bireylerde olduğu gibi son derece gerekli ve önemlidir. Özellikle fizik aktivite ile uğraşan çocukların karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineralleri dengeli ve tam alması esastır. Temelde erişkin beslenmesi ve çocuk beslenmesi arasında fark yoktur. Sadece porsiyonlar (oranlar) daha küçüktür. Bir genç sporcu beslenmesinde nelere dikkat ediyorsa, çocuklar da aynı kurallar geçerlidir. Bu bağlamda çocuklarda süt ve süt ürünlerinin tüketimine ağırlık verilmelidir. Çünkü gelişimi sağlayan kalsiyum minerali sütte bolca vardır. Yapılan yanlış şudur: Eğer çocuk süt sevmiyorsa, sütten mahrum kalmaması için yoğurt ya da peynir tüketmesi sağlanmalıdır. Çocuğun tüm ürünleri sevmesi beklenemez. Sevdiği ürünleri seçerek çocuğun tüketmesi sağlanmalıdır. Kalsiyum için bu gereklidir. Aynı zamanda demir minerali de göz ardı edilmemelidir. Demir, kan yapımında önemli olan aynı zamanda beyinsel ve sinirsel gelişimi de içerisinde barındıran bir mineraldir. Özellikle dengesiz beslenme demir eksikliğine yol açmaktadır. Demir eksikliği sporda ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Mineralden zengin beslenmek esas alınmalıdır. Beslenmeye dikkat edilmemesi ciddi sorunlar doğurabilmektedir. Özellikle demir eksikliği öğrenme konusunda bir takım eksikliklere neden olmaktadır. Son araştırmalarda bu kanıtlanmıştır. Araştırmalara göre; mineralden zengin beslenen çocukların sosyal alanda daha başarılı oldukları, algı güçleri ve öğrenebilme yetilerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Kilo kaybında diyet ve egzersizin önemi nedir?
İkisinden biri eksikse kilo verimi olmayacak. Hem egzersiz hem diyet aynı sıklıkla ve duyarlıkla yapılacak. Yapılmadığı takdirde başarı düşer. Sağlıklı beslenmede en temel ürünler yeşil sebze ve meyvelerdir. Yeşil yapraklı bitkilerle beslenmek önemlidir. Öğünlerimizde salata mutlaka olmalıdır. Bunun yanına protein takviyesi yapılmalıdır. Ancak protein fazla tüketmek bize fayda sağlamaz. Çünkü vücudumuzda protein kaybı fazla değildir. Spor yapan bireyler için protein gereklidir. Bolca tüketilmelidir. Sporcu için elzemdir. Karbonhidrat fazla tüketilmemelidir. Belli bir oranda kalmalıdır. Doymamış yağlarla birlikte ortaya çıkan obeziteden sakınmak için yağdan fakir beslenme önerimdir. Zeytinyağı bolca tüketilebilir. Yağdan bolca beslenen bir kişi sağlıklı beslenmez. Yağ, protein, karbonhidrat dengesi kişiye fit bir görünüm kazandırır.
Kutu kutu kutu
OBEZİTE VE OBEZİTE GENETİĞİ
Obezitenin önlenmesi ve tedavisinde kullanılan genetik yaklaşımlar nedir?
Son yıllarda gelişen genetik bilimi obeziteye neden olabilecek bazı genleri tespit ederek, obeziteye yol açabilecek birçok metabolik faktörün DNA’larımıza kodlanmış olduğu ve genlerimiz tarafından kontrol edildiği gerçekliği ortaya konmuştu. Tıp dünyasında özellikle genetik alanındaki bilimsel ilerlemelerle insan hayatının sırları açığa çıkarken; aynı zamanda hastalıkların tanı ve tedavileri de genetik bilimi rehberliğinde tekrar şekillenmeye başladı. 2001 yılında açıklanan ancak eksikleri 2003 yılında tamamlanan İnsan Genom Projesi genetik alandaki ilerlemelere çok önemli ivme kazandırmıştır. Her bilim dalı için olduğu gibi spor bilim dünyası da bu yeniliklere seyirci kalmadı. Geçen süre içinde yeni bilgiler ortaya çıktıkça güncellenen İnsan Genomu Projesi rehberliğinde obezite sorunun çözümüne yönelik genetik uygulamalar tıp ve spor bilim dünyasında her geçen gün daha çok dikkat çekmeye başladı. Gen analizleriyle bireylerin, beslenmeye, fizik aktiviteye ve diğer metabolik faktörlere nasıl ve ne şekilde cevap vereceğini de belirleyebileceği gerçeğinden yola çıkarak, ‘Obezite Genetiği’ konusunda da obezite gen testlerinden alınan sonuçlar paralelinde, obez bireylerde sağlıklı kilo kontrolünü sağlamak olasıdır. Bu noktada yapılması gereken en önemli bilimsel başlangıç, obezite hastalığının genetik tanısı, gen yapısına uygun bireysel diyet ve egzersiz programları düzenleyerek bu alanda somut başarılarla obez bireylerin sağlık koşullarında gözle görünen düzelmeleri sağlayabilmektir. Sonuç olarak, geniş kitlelerin sadece fiziksel sağlık değil ama aynı zamanda psiko-sosyal sağlığını da geliştirmesi açısından çok özel ve eşsiz bir öneme sahip olan spor ve fizik aktivitelerin toplumsal düzeyde teşvik edilmesiyle şekillenecek ‘Obezite ile Mücadele Hareketi’ toplum sağlığına radikal bir katkı sağlayacağı kesindir.

Haber Merkezi