Kurban Resmi

Çalışma ortamlarına yeni bir ışık Ofis Yogası

Ofis yogasının önemine değinen Nilüfer Soyer Oğun, çalışma hayatında kendimize ayırmamız gereken kısa vakitler olduğunu belirterek, “Geçmişi ve geleceği bırakın şuanın içinde kalın” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 22.10.2018 10:14
  • Güncelleme Tarihi : 22.10.2018 10:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çalışma ortamlarına yeni bir ışık Ofis Yogası haberinin görseli

BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Hızlı şehir yaşamı içerisinde ofislere, plazalara, kapalı alanlara hapsolmak zorunda kalan insanlar olarak bizler sürekli stres, gerginlik, iş yetiştirme telaşı, uzun süren toplantılar, anlayışsız ve empatisiz insanlar arasında daima kendimize kaçacak bir yer ararız. Böyle zamanlarda olduğumuz mekandan uzaklaşamadığımız zamanlarda yardımımıza yetişen son zamanların yeni trendi “Ofis Yogası” var.
İzmir’de yeni yeni yayılmaya başlayan ofis yogası çalışanların verimliliklerini daha da arttırırken aynı zamanda stres yönetimiyle baş edebilmelerini de sağlıyor. Bu konuda çalışmalar, eğitimler ve seanslar düzenleyen İzmir Yoga eğitmenlerinden Nilüfer Soyer Oğun, ofis yogasını ve yoganın bizlerde yaratacağı değişimleri anlattı.



İş yaşamı sebebiyle hayatının son yirmi senesini İstanbul’da geçiren Yoga Eğitmeni Nilüfer Soyer Oğun, ruhu ve bedeni birtakım yöntemlerle eğiterek, bu yolla bedene ve ruhsal yaşama egemen olmayı amaçlayan bir Hint felsefesi sistemi olan yogayı ofis ve çalışma hayatıyla bütünleştirmiş. Soyer Oğun, ‘Ofis Yogası’ olarak adlandırdığı meditasyon yöntemini, insanlara öğretmeyi ve hayatın içerisinde dikkat etmemiz gereken kavramları yogayla hayata entegre etmeyi amaçlıyor.
Yoga serüvenine kızı Mira’nın doğumundan sonra başladığını dile getiren Soyer Oğun, “Doğum sonrası gideremediğim ağrılarım oluyordu. O zamanlar 37 yaşındaydım ve bu yaştan sonra olur mu diye düşünüyordum. Bir arkadaşımın yönlendirmesiyle yogayla tanıştım ve iki hafta içerisinde hayatımdaki değişiklikleri görmeye başladım. Öncelikle lohusalık sürecine daha kolay adapte olmak, sonrasında çevremle olan ilişkilerimin daha iyiye gitmesi için başlamıştım. Yogayla hayata daha olumlu yönleriyle bakabilmeyi öğrenmeye başladığımı fark ettim –ki lohusalık döneminde, hormonlar sebebiyle bunu başarabilmek pek de kolay olmuyor-. Bir sene sonrasında artık kendimi haftada dört beş gün yogaya giderken buldum” şeklinde konuştu.



İZMİR’İ İKİNCİ EVİM GİBİ HİSSETTİM
Soyer Oğun, yogaya başlama sürecinde bir kampa katıldığını ve kamptaki topluluk enerjisinin ona farklı şeyler kattığını, bu duyguyu başkalarıyla da paylaşmak istediğine karar verdiğini söyledi. Soyer Oğun, “Döndüğümde ilk eğitimime İstanbul Cihangir Yoga’da başladım. İlk eğitimim bir ay sürdü ve haftanın altı günü sabahtan akşama kadar devam ediyordu. Benim için ciddi zorlayıcı bir süreç oldu. Oradan aldığım cesaret ve eğitimle yakın çevreme yoga dersleri vermeye başladım. Yeterli gelmeyince başka bir eğitimle staj dönemine başladım. Eğitmen Gül Dirican’ın altı ay kadar asistanlığını yaptım” ifadelerini kullandı.
Stajyerlikten sonra yoga eğitmeni olduğunu, iki sene boyunca pek çok şirkette kurumsal yoga dersleri vermeye başladığını belirten Soyer Oğun, “İzmir Yoga ile hep bir bağlantım vardı. İzmirli olmam sebebiyle İzmir’e gidip geldikçe kendimi hep ikinci evim gibi hissettiğim İzmir Yoga’da buluyordum. İzmir Yoga kurucularından Zeliha Zerrin Albay, burada da dersler verebileceğimi söyledi. Eşimle de hep bir tekrar İzmir’e dönme planımız vardı. Böylece dersler vermeye başladım. İzmir Yoga olarak eğitimlerimiz Alsancak’ta ve Çeşme’de de devam ediyor” dedi.
ANIN İÇİNDE KALMALIYIZ
Kurumsal yogayı, yani ofis yogasını kendi kendine keşfettiğini vurgulayan Soyer Oğun, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarından kaynaklı arkadaşlarının kendi şirketlerinde çalışanlara ders verme teklifleri ile geldiğini söyledi. Soyer Oğun, “Çalışan insanın yogaya çok daha fazla ihtiyacı var. Yoga, sadece doğayla iç içe yapılan bir şey değil. Yoga, öğle tatillerinde bile yapabileceğiniz, negatif enerjinizi boşaltıp rahatlayarak işe geri dönebileceğiniz bir alan yaratır. Ofis ortamında sürekli oturuyor olmak ve katlanmış durumda kalmak vücudun doğasına aykırı bir durumdur. Uzun süre bu şekilde kaldığınızda beyne gitmesi gereken kan ve oksijen gerektiği ölçüde iletilemiyor ve bu da çalışanlarda yoğun stres yaratıyor. Yoganın bu yüzden çalışanlar için çok faydalı olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Ofiste kaçabilecek ufak alanlar bularak, örneğin bir toplantı odası veya çalışanlar için oluşturulmuş dinlenme alanları gibi. Pencereyi açıp temiz hava aldıktan sonra rahatlama hareketleri yapılabileceğini söyleyen Soyer Oğun, “Yogada kilo, boy, esneklik, cinsiyet gibi etmenler önemli değil. Yogada amaç, nefesinle uyumlu bir şekilde, dikkatini nefesine yönlendirerek dış etkilerden uzaklaşıp meditatif bir hale gelebilmek. Zihnimiz sürekli geçmiş ve geleceğe gidip duruyor. Halbuki insan şu anda, gerçek olan tek anda olmalı ki özüyle iletişime geçebilsin. Günlük hayatta korkularımız ve endişelerimizin artmasıyla birlikte kitlenip kalan kaskatı insanlar haline geliyoruz” şeklinde konuştu.
YOGA DİKKAT SANATIDIR
Yoganın aslında bir dikkat sanatı olduğunun altını çizen Soyer Oğun, “Öncelikle kendine dikkat ediyorsun, bedenine, nefesine. Sabah uyandığında nefesin nasıl işliyor kesik kesik mi, doğal mı, akışkan mı? Bir yerinde bir ağrı ya da gerginlik var mı? gibi sorularla ruhunu ve bedenini dinliyorsun. Kendine önem verdikçe başkalarına da önem vermeyi öğreniyorsun. Kendine dikkat göstermeden kimseye o dikkati gösteremiyorsun” diye belirtti.
Sevginin içerisinde dikkat ve önemseme unsurunun mutlaka olması gerektiğini söyleyen Soyer Oğun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birisine seni seviyorum dediğinizde ona dikkat ve özen göstermiyorsanız bu sadece lafta bir seni seviyorum olmuş olur. Yoganın bunu, yani dikkat ve özeni çok geliştirdiğini düşünüyorum. Bu yüzden ilişkileri olumlu yönde etkiliyor. Yoga da, hayat da, sevgi de bir pratiktir ve bu pratikleri geliştirdikçe hayatımızın her alanını geliştirebiliriz.”

Ofis yogasına nasıl başlamalıyız?
*Mümkünse dışsal etkilerden uzaklaşacağınız bir ortama gidin.
*Bir sandalye bulun. Önce kollarınızı yukarı doğru uzatarak esnemeler yapabilirsiniz daha sonra sağa sola doğru çevirmeler yapabilirsiniz.
*Ayağa kalkıp öne doğru katlanma açılma ve uzama hareketleri yapabilirsiniz. Bu sırada dikkatinizi nefesinize yönlendirmelisiniz.
*Omuzlarınızı açmak için bir kalem yardımıyla omuzunuzun üzerinden sırtınıza doğru uzatarak diğer elinizle kalemi yakalayabilirsiniz.
Yoganın kısa tarihçesi
Yoga, yaklaşık 50 bin yıl önce Hindistan’da ortaya çıkmış. Fikrin kökeni ise aynı zamanda hem bedeni, hem zihni, hem de ruhu çalıştırmak üzerine kurulmuş. Yani yoga en başından beri aydınlanma içeren bütüncül bir yaşam pratiği anlamı taşıyor. Yoga ile ilgili günümüze ulaşmayı başaran ilk tarihsel bulgular, yine Hindistan’da keşfedilen metinler olmuştur. Bu metinlere, kelime anlamı bilgi olan, “veda” adı verilmiş. İlk vedalar çok eski zamanlarda yaprakların üzerine yazılmış. Yoga ile ilgili bilgiler içeren Hindistan’daki en eski yazılı bulgular 2 bin yaşındaki bu yapraklardır. Yine milattan öncesine dayanan ancak kesin olmayan bir tarihte, yoga biliminin veya felsefesinin veya pratiğinin kurucusu olarak kabul gören Patanjali adındaki Hint düşünür; tarihi metinleri, sözel bilgileri, farklı kişilerin yoga teori ve pratiklerine dair gözlemlerini kapsamlı bir metinde toparlamış. Patanjali’nin Yoga Sutraları olarak adlandırılan bu metin, günümüzde uygulanan klasik yoganın çıkış noktası olarak kabul ediliyor.