- Gündem
- 12.03.2025 08:39
Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım, İstanbul’da meydana gelen 5,8 şiddetindeki depremi işaret ederek, İzmir için uyarılarda bulundu ve “Okullara derhal deprem dayanıklılığı incelenmesi yapılmalıdır” dedi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
26 Eylül'de, İstanbul'da 5,8 şiddetinde gerçekleşen depremin yankısı tüm Türkiye’de halen devam ediyor. Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin, ‘İzmir’de 7,0’lık deprem oluşturabilecek 13 fay hattı var’ şeklindeki açıklamaları ise ülkedeki deprem gerçeğini bir kez daha akıllara getirdi. Tüm gözler ‘Türkiye depreme hazır mı?’, ‘Acil toplanma alanları betona mı gömüldü?’, ‘Deprem öncesi ya da sonrasında neler yapılmalı?’ sorularına yöneldi. Ancak kentte var olan eğitim kurumlarının durumu yetkili merciler tarafından o kadarda ciddiye alınmadı. Ağır hasarlı ve az hasarlı toplam 29 okulda, 30 Eylül 2019 Pazartesi günü eğitim-öğretime 1 gün ara verilmesi, sonrasında ise öğrencilerin civardaki başka okullarda eğitime devam etmesi kamuoyunun aklında birçok soru işareti oluşturdu. “Tüm yöneticileri sorumlu davranmaya, bir kez olsun ‘parti’ değil ‘insan’ eksenli düşünmeye davet ediyoruz” açıklamalarında bulunan Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım, okullara derhal deprem dayanıklılığı incelenmesi yapılması gerektiğini vurguladı. Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer ise İzmir’de bulunan eğitim kurumlarının hemen hemen hepsinin depreme dayanıksız olduğunu iddia etti; önceliklerinin çocuklar olduğunu hatırlatarak yetkilileri göreve davet etti.
“KAMU BİNALARI İÇİN DURUM VAHİM”
“26 Eylül'de, İstanbul'da 5.8 şiddetinde gerçekleşen deprem, sadece zemini değil yüreğimizi de sarsmıştır” diyerek sözlerine başlayan Adem Yıldırım, “Çünkü İstanbul ve civar illerde hissedilen bu deprem, onca acı tecrübeye rağmen afetlere karşı gereken önlemlerin hiçbirinin alınmadığını bir kez daha yüzümüze tokat gibi vurmuştur. Yerleşim yerlerinin yanında afet toplanma alanı olarak belirlenen kritik noktaların çoktan ranta açılması 21. yüzyılın Türkiye'sinde yurttaşımızı canından endişe edecek halde bırakmıştır. Evi depremde hasar gören yurttaşlar, güvenlik incelemesi talep ettiğinde tüm kurumlar topu birbirine atarken, kamu binaları için de durum vahimdir. Bilindiği üzere depremin hemen sonrasında İstanbul'da veliler okullara akın etmiş ve çocuklarını almaya çalışmıştır. İstanbul Valiliği de ağır hasarlı ve az hasarlı toplam 29 okulda, 30 Eylül 2019 Pazartesi günü eğitim-öğretime 1 gün ara verdirmiştir. Sonrasında ise bu okulların öğrencilerinin civardaki başka okullarda eğitime devam edeceği açıklanmıştır. Bu 30 Eylül'deki durum bile, okul binası kötü durumda olan okullara dair onca yıldır bir şey yapılmadığını ortaya koymuştur. 26 Eylül'deki deprem daha şiddetli olsaydı, o 29 okulda ne yaşanacağı, kamuoyunun aklında dehşet dolu bir soru işareti olarak yer etmiştir” yorumunda bulundu.
“DOĞANIN ŞAKASI YOKTUR”
Ayrıca birçok üniversite rektörlüğünden ‘Kampüslerimizde hasar yoktur’ açıklamasının geldiğini, fakat öğrenci ve veliler tarafından sosyal medyaya atılan çatlak duvarlarla dolu üniversite binası resimlerinin, kamuoyunda korku yarattığını aktaran Yıldırım, şunları ekledi: “İyice piyasalaştırılan eğitim sistemi nedeniyle her köşe başındaki bir köhne binada ‘kurs’, herhangi bir apartmanda üniversite tabelası görmenin mümkün olduğu göz önüne alındığında, tehlikenin boyutu daha kolay anlaşılacaktır.” Eğitim-İş olarak uyarılarda bulunan Yıldırım, “Doğanın şakası yoktur! Gelişmiş ülkelerde insanların rahatını bile bozmayan şiddette depremlerin, ülkemizde canlar yakmasının sebebi yöneticilerin umarsız tutumudur. Ne yazık ki günümüzde de bu aymazlık son sürat devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki okulların mimarilerinin her bir ayrıntısı, afetler hesaba katılarak yapılıyorken, bizim ülkemizde okul lavabosu, okul kapısı bile yavrularımızı canından edebilmektedir” dedi.
“YANACAK HER CANIN VEBALİ…”
Daha büyük bir facia yaşanmadan, 5,8 şiddetin uyarı kabul edilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, şöyle bir çözüm reçetesi sundu: “Diğer tüm yapılardan önce, özel ya da kamu çatısı altında, eğitimle ilgili faaliyet gösteren ne kadar bina varsa, hepsinde hasar tespit ve deprem dayanıklılığına dair inceleme yapılmalı, sonuçlar, bilimsel veriler de sıralanarak kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Tüm okullardaki ağır demirbaşlar da güvenlik açısından incelenmelidir. Devrilme, kaçış yolunu kapama olasılığı bulunan büyük envanterler ya değiştirilmeli ya da duvarlara sabit hale getirilmelidir. Derhal her eğitim kurumunda, AKUT gibi kuruluşlardan temsilcilerin de hazır bulunacağı şekilde depremde ve sonrasında ne yapılacağına dair kısa eğitimler verilmelidir. Bu eğitim ışığında gerçekçi tatbikatlar yapılmalıdır. İlan ediyoruz: Bunlar yapılmadığı sürece bir deprem anında okullarda yanacak her canın vebali, bu bilimsel taleplere kulak tıkayanların olacaktır. Tüm yöneticileri sorumlu davranmaya, bir kez olsun ‘parti’ değil ‘insan’ eksenli düşünmeye davet ediyoruz.”
“HEMEN HEMEN HEPSİ DAYANIKSIZ”
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer ise İzmir’de bulunan okulların çok büyük bir tehlike altında olduğunu vurgulayarak, hemen hemen hepsinin dayanıksız olduğunu iddia etti. Öziçer, şunları ekledi: “Bizler bununla alakalı çalışmalar yaptığımız okullarda bir yandan deprem seminerleri verirken bir yandan da o binanın depreme dayanıklılığını da ölçüyoruz. Ve ölçtüğümüz binaların hemen hemen hepsi dayanıksız. Yani standartların altında. Maalesef resmi kurumlarımız malzeme anlamında iyi değil. Yarısına yakını betonarme dediğimiz yığma bina. Zaten bunun vermiş olduğu bir dayanıksızlık var. Ekstra diğerleri de eski olduğundan dolayı okullarımızın risk durumu daha yüksek diyebilirim. Tabi bunun hemen bir kentsel dönüşüm ile yenilenmesi en hızlı olması gereken çözüm.” İstanbul depreminin ardından eğitime bir gün ara verilmesinin nedenini eleştiren Öziçer, “Demek ki onlar kendi binalarının durumunu biliyorlar, güvenmiyorlar. 5.8’lik bir depremde bu yapılıyorsa, daha büyük bir depremde ne olur düşünemiyorum. Bir apartmanda belki de 30-40 kişi yaşarken, okullarda 200-300 kişi bulunuyor. Çocuklarımızı her şeyden fazla önemsiyoruz. Hem yapısal anlamda binaların kontrol edilmesi gerekiyor hem de çocuklarımızın bu konudaki bilinci arttırılmalı. Maalesef İzmir’de de eğitim kurumlarının durumu çok ciddi. Bu kurumlara öncelik verilmesi çok daha doğru olur. Derhal bir dayanıklılık incelenmesinin yapılmasını biz de uygun görüyoruz. Malzemeden numune alınarak, malzemenin dayanıklılığını ölçerek yapılan bir çalışma sağlıklı olacaktır” dedi.
İzmir'de birçok okulun bina yaşının 20'nin üzerinde olduğunu kaydeden Öziçer’den aldığımız bilgiye göre geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmalar kapsamında 285 okul deprem testinden geçirilmiş, bunun sonucunda 39 bina yıkılarak yenilenmiş, 111 okulda ise güçlendirme çalışmaları yapılmış.