Çeşme-Ildır yolu üzerinde bir kent suçu abidesi

Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü ve Yüksek Şehir ve Bölge Koruma Plancısı Karaçorlu, Çeşme-Ildır yolu üzerinde bulunan ve harabe hale gelen eski tatil köyünün bir kent suçu niteliği taşıdığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 27.03.2021 07:49
  • Güncelleme Tarihi : 27.03.2021 07:49
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çeşme-Ildır yolu üzerinde bir kent suçu abidesi

BURCU YANAR-ÖZEL HABER

Çeşme-Ildır yolu üzerinde bulunan ve teras mimarisiyle inşa edilerek 100 konuttan oluşan Altın Çeşme Tatil Köyü, şimdilerde bir harabe halde bulunuyor. 2000 yılında hizmete açıldığı söylenen ve büyük bir havuzla sosyal tesis alanlarına da sahip olan tatil köyü açıldıktan birkaç yıl sonra tesisin su ve elektrik faturaları ile yasal giderlerinin ödenmemesi nedeniyle icralık olmuş ve zamanla yağmalanarak ve talan edilmiş.

Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü ve Yüksek Şehir ve Bölge Koruma Plancısı Ahmet Tuncay Karaçorlu, Çeşme Yarımadası üzerinde bu tip yapıların sayısının bir hayli fazla olduğunu dile getirerek, bunun bir kent suçu olduğuna dikkat çekti.

SORUMLULAR YARGILANMALI

Çeşme-Ildır yolu üzerinde bulunan doğal ve kültürel kaynakların yağmalandığı bu kent suçu abidesi yasadışı yerleşim yerlerinin gecikmeden kaldırılması gerektiğini belirten Ahmet Tuncay Karaçorlu, planlama sürecinde hazırlayanından onay verenine kadar tüm sorumluların yargılanması gerektiğini belirtti. Karaçorlu, bu tip uygulamaların Çeşme Yarımadası’nda son bulması gerektiğini ifade ederken, “ 100 birim konuttan oluşan ve teras evler düzeni ile planlanan bu yerleşim Çeşme Yarımadası’nda birçok örneğini gördüğümüz doğa ve planlama değerlerine aykırı, oldu bitti birçok uygulamadan sadece bir tanesidir. 2000 yılında yasallık kazandırılan ve içerisinde yaşanmaya başlanan bu yerleşim daha baştan hukuk dışı bir süreç işletildiği için; burada yaşayanlar, toplum, doğa, bilim ve hukuk mağdur edilmiştir” diye konuştu.

Karaçorlu, çoğu zaman yatırım amaçlı olarak kullanılan bu tip yerlerin bu örnek konut alanında görüldüğü gibi boş kalmaları durumunda farklı suç yuvalarına dönüşmekte olduğunu da sözlerine ekleyerek, “Çeşme Yarımadası’nın artık böyle yerleşimlerle karşılaşmasına izin verilmemelidir. Oysa 2019 yılının Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı kararıyla Çeşme Turizm ve Gelişim Bölgesi ilan edilen Çeşme Yarımadası 2020 Şubat ayında yeni bir kararla proje alan sınırları genişletilerek yarımadada Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle bütüncül bölge planı kararları elde etme olanağı bulmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın İzmir’de düzenlediği ikna toplantılarından temin ettiğimiz bilgilerle yarımadanın büyük ölçekli tahribata uğrama tehlikesi doğmuştur” açıklamasında bulundu.

YÜZDE 90’I KAMU ARAZİSİ

Çeşme Turizm ve Gelişim Bölgesi proje alanı büyüklüğünün 16 bin 624 hektarlık alanı kapsadığını da vurgulayan Karaçorlu, “2017 yılı öncesinde yarımadanın yarısının 1. derece doğal sit alanı olduğu ortadayken 2017’de kurullar marifetiyle 1. derece doğal sit alanı kararı değiştirildi. Proje alanı içerisinde yer alan alanlara da yansımış olan bu değişiklikler nitelikli doğal koruma alanı ve sürdürülebilir koruma alanı olarak tanımlanmaları ve bunlara uygun kullanımları gündeme getirilmiştir. Yine bakanlık proje alanında 316 hektar arkeolojik koruma alanı yani proje alanının yarısına yakını orman ve zeytinliklerden oluşmaktadır. Proje alanında Ildır ve Alaçatı sınırları içerisinde 47 kilometre kıyı alanı bulunmaktadır. Nesli tükenmekte olan hayvan ve bitki türlerinin yanı sıra 5 bölgede kalmış olan Akdeniz fokunun, 120 kuş türünün ve 12 İyon kentinden biri olan, Ildır’da bulunan Eritrai Antik Yerleşimi’nin de yer aldığı çok boyutlu koruma değerlerini kapsamaktadır. Böylesine özgün özellikleri bulunan Türkiye coğrafyasının bu eşsiz bölgesinde yüzde 90’a yakın alanın kamu arazisi olduğu, doğa toplum ve kamu merkezli projeler oluşturulmalı ve karara bağlanmalıdır” diye konuştu. Karaçorlu, bu alanın üst gelir grubunun geçici keyif alanlarına teslim edilemeyecek kadar biyoçeşitlilik, tarımsal ve arkeolojik değer taşıyan bir proje alanı olduğuna bir kez daha dikkat çekerek, “21. yüzyılın eşiğindeki ülkemiz yeni doğal ve kültürel yıkımlara konu edilmemelidir” dedi.

Haber Merkezi