- Gündem
- 10.05.2025 12:48
“Merkezi yönetimlerde olan tek adam rejimi maalesef yerel yönetimlerde de var” diyen CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, meclis üyelerinin yetkilerinin artırılması gerektiğini savundu
İLKSES ÖZEL
İLKSES Gazetesi’nin kent siyasetinin önemli aktörlerini ağırladığı ‘Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Gazeteci Atila Sertel oldu. Sertel, İzmir’in en büyük sorununun bozuk yollar olduğuna dikkat çekerken, yerel yönetimlerde belediye başkanlarının iletişim konusunda yetersiz olduğunu savundu. İzmir’e merkezi hükümet tarafından yapılan yatırımların yetersiz olduğunu savunan Sertel, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bazı alanlarda başarılı bulduğunu ifade etti. Hükümetin 2014 yılından beri yatırım planına almadığını Halkapınar-Otogar metro projesi üzerinden de eleştirilerde bulunan Sertel, tek adam rejiminin yerel yönetimlerde de varlığını sürdürdüğüne vurgu yaptı.
ESNAF MUTSUZ VE UMUTSUZ
Son dönemde kentte gerçekleştirilen esnaf, saha çalışmalarını ve ortaya çıkan ekonomik manzarayı değerlendirerek sözlerine başlayan Sertel, “Esnafta çok büyük bir mutsuzluk var. Bir esnafın söylemi beni çok üzdü. Bir tuhafiye dükkanıydı, kumaş falan satıyordu. 1 hafta içerisinde sadece 200 TL’lik alışveriş yapılmış. Lokantaların, restoranların bile öğle saatlerinde boş olduğunu gördük. Esnafın işlerinde yüzde 60-70 oranında çok büyük bir düşme var. İnsanlar para harcamaktan çekiniyorlar. Bunun göstergelerinden biri de zaten İzmir trafik sorununun çözülmüş olması. Büyükşehir Belediyesi ya da İzmir Emniyeti’nin bir şey yapmasına gerek kalmadı. Benzin ve mazot zamları trafiği rahatlattı. Bu İstanbul, Ankara’da da böyle ne yazık ki... İnsanlar araçlarını bile kullanamaz duruma gelmişler. Bu Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır, kutluyorum! Yapılan zamlarla trafik sorununu çözmüşler. Özellikle lokanta ve restoranların işlerindeki düşüş yüksek... Orta gelir seviyesi için söylüyorum bunu. Ama belli bir gelir düzeyinde olan insanların Kordon’daki lüks restoranları hala tamamen doldurduğunu görüyorum. Esnafın temel sorunlarından birincisi elektrik faturalarının dükkan kiralarını geçmesi. Soğutucu kullanılan mekanlarda nöbetleşe soğutucu kullanılmaya başlamışlar. İçindeki malzemeler bozulmasın diye belli süre çalıştırıp kapatıyorlar. İkincisi fiyatların yükselmesinden kaynaklanan meseleden yakındılar. Üçüncüsü de KDV’nin yüzde 1’e düşmesinin ancak yeni alınan mamüllerde olması gerektiğiydi. Esnaf çok mutsuz ve umutsuz. Geleceğin çok iyiye gideceğini düşünmüyor. Biz onların sorunlarını dinlediğimiz gibi çare noktasında da konuşmalar yapıyoruz. Milletvekillerini seçimden seçime sokağa inip oy isteyen insanlar olarak görenler şimdi alanlarda bizi görünce o imaj da yıkıldı. Bundan memnun olduklarını ifade ediyorlar” dedi.
EN BÜYÜK SORUN YOLLAR!
İzmirli bir vekil olarak kentin önemli sorunlarından birinin bozuk ve engebeli yollar olduğunu söyleyen Sertel, “Kendim de araç kullanıyorum ve ne yazık ki birçok yerde çukurlara düşüp çıkıyorum. Yolların engebeli ve kötü olduğunu görüyorum” ifadelerini kullandı.
BAŞKANLAR İÇİN İLETİŞİM ELEŞTİRİSİ
Belediye başkanlarının iletişim konusunda yetersiz olduğunu savunan Sertel, “Yerel yönetimlerin halkla ilişkilerindeki temasının yetersiz olduğunu görüyorum. Bu bir özeleştiri olarak kabul edilsin. Belediye başkanlarımızın iletişim konusunda eksikliklerini görüyorum. Ben gazetecilik kökenli bir iletişimciyim. Bunlara rağmen belediye başkanlarının gayretle sorunları çözmeye çalıştığının tanığıyım. Ekonomik baskılara, birtakım sıkıntılara, siyasi ve tepe noktasından gelen baskılamalara rağmen başarılarının da olduğunu söylemek isterim. Çünkü yerel yönetimler kendilerine ilişkin sorunları çözmek için olağanüstü gayret sarf ederken, kentlere asıl yatırımın merkezi hükümetten gelmesi gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
CEZALANDIRAN BİR ANLAYIŞ VAR
İzmir’e merkezi hükümet tarafından yapılan yatırımların yetersiz olduğunu savunan Sertel, şunları söyledi: “İzmir çok büyük oranda vergi ödüyor ancak bunun yüzde 2’sini geri alıyor. Yüzde 2 çok trajikomik bir rakam. Konya yüzde 35’ini, Kayseri yüzde 40’ını alıyor verdiğinin. Biz 100 veriyoruz, 2 alıyoruz. Bu çok büyük bir orantı bozukluğu... Burada sorunun çözümü için merkezi hükümetin mutlaka değişmesi lazım. Çünkü Büyükşehir Belediyesi metroyu da, raylı sistemi de kendisi yapıyor. Merkezi iktidardan herhangi bir destek yok. ‘Biz İzmirlileri bize oy versin, vermesin seviyoruz’ diyen bir yapı yok. Öyle bir iktidar yok. Cezalandıran bir anlayış var. Yerel seçimlerden önce projeleri uçuranlar kaçı hayata geçmiş. Benim bildiğim bir tek Konak Tüneli... Körfez’in altından, üstünden geçecektik... Biz yollarda doğru düzgün yürüyemez hale geldik. Bırak Körfez’in altını üstünü... Bunlar hiçbir şekilde İzmir’e olumlu ve yapıcı bakmıyorlar. Ama bundan yakınmayacağız. Eldeki imkanlarla en iyisini yapmaya çalışacağız. Tunç Bey de bunu yapmaya çalışıyor.”
BELLİ ALANLARDA BAŞARILI
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bazı alanlarda başarılı çalışmalar ortaya koyduğunu savunan Sertel, “Belli alanlarda başarılı. Örneğin tarım gibi. Çocuklar 24 ilçede ücretsiz süt dağıtılıyordu, Tunç Bey bunu 30 ilçeye çıkardı. Bu bir örnektir aslında Türkiye’ye. AK Partili hiçbir belediyede ne süt üreticisi bu anlamda destekleniyor ne de çocuklara süt dağıtılıyor. Konya’nın, Kayseri’nin çocukları çocuk değil mi? Onların süt içme ihtiyacı yok mu? İşte bu konuda İzmir’in farkı ortaya çıkıyor. Belli oranlarda tamam ama belli oranlarda toplum değerlendirsin. Ben değil” dedi.
TARIM BAKANI BANA KIZMIŞ!
Tarım alanında İzmir’de hayata geçirilen bölgesel kalkınma planının Türkiye’ye örnek olması gerektiğini dile getiren Sertel, “Ben bunu Tarım Bakanı’na söylediğimde bana kızmış, Hilton Otel’de beni iş adamlarına şikayet etmiş ama... Gelsin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde staj yapsın 1 hafta, görsün nasıl olduğunu da ondan sonra Türkiye’ye uygular demiştim. Kızdı bana. Kızsın ama ben haklıyım. Çünkü bu ülkenin tarım bakanı gibi davranmıyor. Başka ülkelerden ithal ettikleri mercimek, buğday, fasulye ile bu gerçeği de ortaya koyuyorlar. Başka ülkelerin Tarım Bakanı gibi hareket ediyor. Bu noktada biz Tunç Bey’i olumlu buluyoruz. Hayvan, arı kovanı, fidan dağıtımı, tarımsal destekler konusunda olumlu buluyorum. Büyük yatırımlar konusunda da cesaretle adım atması ki Buca Metrosu’nu çok önemli buluyorum” ifadelerini kullandı.
İKTİDARA METRO ELEŞTİRİSİ
Hükümetin 2014 yılından beri yatırım planına almadığını Halkapınar-Otogar metro projesi üzerinden de eleştirilerde bulunan Sertel, şunları söyledi: “Halkapınar-Otogar Metro Projesi’ni iktidar yapacağını açıklamıştı. Yapmıyor. Neden yapmadığını da kendileri açıklamıyor. Dünyanın hiçbir yerinde otogarına metro gitmeyen kent yok. Bir tek İzmir var. Otogarımız var ve otogara metro gitmiyor. Böyle bir kentte yaşıyoruz ve bu iktidarın işi. Ama yapmıyorlar.”
TİRE-BELEVİ YOLU TEPKİSİ
2018 yılında biteceği açıklanan ancak yapımı süren Tire-Belevi Yolu üzerinden iktidarı eleştiren Sertel, şunları söyledi: “Tire-Belevi Yolu Türkiye’nin en uzun süren en kısa yoludur. Ama yapamadılar. 28 kilometrelik yolu 3 bakan değişti, 4’ncü genel müdür değişti ama yapamadılar. Çünkü bu yol rant yolu değil. Çünkü paralı yol değil. Yap-işlet-devret modeli ile yapamıyorlar. Bu iktidar yol yapmıyor aslında, yol buluyor. Nasıl buluyor? Yaptıkları yolları 30-40 yıllığına halkın sırtına ipotekliyorlar. Bu çok büyük bir facia... Siz İstanbul’a gittiğinizde cebinizden şu anki koşullarda gidiş geliş 1200 TL civarında parayı yola vermek zorundasınız ki bir faciadır bu. Osmangazi Köprüsü, dünyanın en pahalı yolu... Bir o kadar da yakıta veriliyor. Ben geçenlerde gittim. İstanbul-Ankara-İzmir arasında 3 bin 330 TL para harcamışım. Bir insanın bir aylık maaşına yakın parayı ben bir seyahat için bunlara harcamışım. Korkunç bir rakam... Hani diyorlar ya vekillerin maaşları yüksek diye iyi ki var o maaş yoksa biz yola da çıkamayız. Hiçbir yere gidemeyiz.”
VATANDAŞIN EVİNDEN ÇIKACAK TAKATİ KALMADI!
Elektrik faturalarına gelen zamları da eleştiren Sertel, “Elektrik faturaları kira fiyatlarını geçti. Vatandaşın evinden çıkacak takati kalmadı. İnsanlar elektriği yakamıyor, yarı karanlıkta oturuyor. İnsanlar kendilerini karanlığa gömdüler. Işıksızlar… Ve mutsuz. Şehit ailelerine İnsani Su Hakkı verilmesi olumlu bir gelişme ama diğer tarafta sürünen büyük bir kalabalık var. Emekliler için de ne yapsalar haktır. Çünkü emekliler yaşayamaz noktada. Asgari ücret nedir? Asgari yaşam koşullarının en altıdır. Ve emekliler asgari ücretin yarısına yakın ücret alıyorlar. Dul ve yetim maaşları, engellilerin aldığı maaş ne yazık ki oldukça düşük” dedi.
GÜMRÜKÇÜ’NÜN ADAYLIĞINA YANIT
Konuya ilişkin görüşlerini aktaran Sertel, “Onlar kendi aralarında yaparlar seçimlerini. Ben hiç o konulara girmeyeyim. Doğru olmaz, çünkü milletvekilinin işi bu değildir. Onların kendi iç yapılarındaki girişimlere müdahalede bulunursak kent yöneticilerine saygısızlık yapmış oluruz. Biz vekiliz, işimiz bambaşka, sorumluluğumuz bambaşka” sözlerini kullandı.
NE MENEM BİR DEMOKRASİ BU
Urla ve Menemen belediyelerinde yaşanan ‘başkan’ krizini de değerlendiren Sertel, ‘Aday belirlemede bir sıkıntı mı yaşandı?’ sorusunu yanıtladı. Sertel, “Belli yol kazaları oluyor elbette. Bunu kabul etmek mümkün. Fakat ben aday belirleme yönteminin her zaman demokratik yapılmasından yanayım. Yani bir partide üyeler seçmeli. Milletvekilini de belediye başkanını da, belediye meclis üyesini de. Çünkü o bölgede yaşayan üyeler kimin ne olduğunu ne yaptığını ve ne yapacağını çok iyi ölçen insanlardır. Ondan iyi kimse bilemez. Ben ön seçim olmadan aday olmayacağımı da söyledim zaten… Parti içi demokraside ‘olmazsa olmaz’ noktasından bakmak lazım ki parti içinde demokrasiyi getirenlerin Türkiye’ye de demokrasiyi getireceğine inancı pekişsin. Bizler AK Parti milletvekillerini eleştiriyoruz. Çünkü yukarıdan gelen emirlere göre grup başkanvekilinin eline bakıyorlar. ‘Milletin vekili millet tarafından seçilmeli’ diyen bir genel başkanımız var bizim. Çok doğru bir söylem bu. Millet tarafından hiçbir oylamaya girmeyen insanlar bakan oluyor. Daha doğrusu ‘Bakamayan’ oluyor. Tüm faaliyetlerini emre itaat ederek yapan kurumlar var. Benim demokrasi anlayışımda asla bu yok. Ve olmamalı da. Ne menem bir demokrasi bu. Ben böyle bir demokrasiyi kabul etmiyorum” eleştirinde bulundu.
KILIÇDAROĞLU BANA UYGUN GELİYOR
Cumhurbaşkanlığı aday belirleme süreci ile ilgili de görüşlerini açıklayan Sertel, “Ben şimdi CHP’nin milletvekiliyim. CHP bir üyesiyim. CHP’li olarak hayatımı devam ettireceğim bu kesin. Asla başka bir arayışım da olmayacak bu da kesin. O zaman benim Genel Başkanımın Cumhurbaşkanı olmasını istemem kadar doğal bir şey olamaz. Onun yanı sıra Genel Başkanın özelliklerine de baktığım zaman Türkiye’desiyaseten tarafsız, halka eşit davranacak, siyaseten doygun ve olgun, devletini bilen bir insan olmasını isterim. O kriterlere baktığınız zamanda Kemal Kılıçdaroğlu bana çok uygun geliyor. Genç bir arkadaşın Cumhurbaşkanlığı katına çıkması onun Cumhurbaşkanlığından sonra siyaseti noktalaması demek ki bu da yazık olur. Çünkü gençlerin daha uzun süreli siyaset yapma ve siyasette yön belirleme gibi düşünceleri var. Siyaseten verdiği sözü tutacak bir kişi lazım. Çünkü biz makamı kişiyi eleştirmiyoruz. Sistemin yanlışlığını eleştiriyoruz. Oraya Tayyip Erdoğan gitsin bir başkası gelsin diye bakmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nde herkesin eşit muamele göreceği ve herkese eşit davranacak Cumhurbaşkanı istiyoruz. Siyasi bakış açısını bir kenara bırakıp herkes eşit davranacak birini arıyoruz. Asıl gücün demokratik parlamenter rejimde olmasını istiyoruz. Kanunları orası çıkarsın, orası etkili olsun. Bakanları halk seçsin. Halkın seçtiği milletvekillerinden bakan olsun. Bunun doğru olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir kişinin te başına aldığı kararları ülkemizi ne noktaya getirdiğini hep beraber yaşadık ve yaşıyoruz. Padişahların bile vezirleri ikinci adamları vardı. Cumhurbaşkanı’nın veziri Başbakan’dı. Şimdi vezir yok, hiçbir şey yok” dedi.
SOL AYRI İTTİFAK KURMALI
Geçtiğimiz günlerde ana muhalefet partisinin önderliğinde muhalefet partilerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili yaptığı toplantı hakkında da konuşan Sertel, “O fotoğrafın halka güven verdiği ve karşılık bulduğu bir gerçek. Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı Devlet Bahçeli tarafından çok sert eleştirildi. Bu sert eleştirilerin ardından yetinmemiş olacak ki Tayyip Erdoğan kendisi de aynı eleştirilerde bulundu. Şimdi o altının kişinin oturduğu masa çok rahatsız etmiş, görünen o. Bu etkisiz ve tesirsiz bir fotoğraf olsaydı bu kadar sert dalmazlardı bu işin içine. Buradaki insanların her birinin tabanları ayrı ayrı ve dünya görüşleri de öyle. Bir Saadet Partili ile bir CHP’linin aynı dünya düşünceleri içinde olmadığı gerçeğini kabul ediyoruz. Bir Demokrat Partili ile bir CHP’linin örtüşen yanları vardır ama örtüşmeyen yanları da vardır. Ama bir gerçek var ki demokratik parlamenter rejim noktasında ortaklaşan bir masa olması ve demokrasi isteyen bir masa olması. Oradakilerin her biri bu işi yaşayarak gördü. Biz Ali Babacan’a ya da Ahmet Davutoğlu’na AK Parti içindeyken bunları anlatabilir miydik? Onları yaşadı, gördüler ve kendileri bir noktaya geldi. Çok önemli bir şey.Bu ittifakı bir araya getiren de Kemal Kılıçdaroğlu’nun samimiyetidir, tavrı ve özverili davranışıdır. İnsanlarla kurduğu samimi diyalogdur. Yoksa o kadar benzemezlerin bir araya gelmesi çok zordur siyasette. Zaten onlar benzemezler bir araya gelemez gerekçesi ile yüzde 50+1 kuralını koymuşlardır. Şimdi ondan da pişmanlar. Karşılarında yüzde 50+1’i geçenleri gördükleri için şimdi daha farklı bir yöntem aramaktadırlar. Kazanabilecekleri bir seçim sistemini getirmek istemektedirler ama onun söylediği tarzda söyleyeyim Atı alan Üsküdar’ı geçti. Masada sol yok deniyor ama sol ayrı bir ittifak kuracak. Bence de kursun ve kurmalı da. Onların da demokratik parlamenter rejim talepleri belki bizden de daha fazladır. Bizde onlara saygı duyarız.
TEK ADAM ZİHNİYETİNİN KÜÇÜK ŞUBELERİ
Tek adam rejiminin yerel yönetimlerde de varlığını sürdürdüğünü söyleyen Sertel, demokratik yerel yönetimler projesinin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Sertel, “Merkezi yönetimlerde olan tek adam rejimi maalesef yerel yönetimlerde de var. Örneğin belediye başkanları seçildiğinde normal insan olarak koltuğuna oturur. Fakat etrafında bir tabaka birikiyor. Bu tabaka yersiz, doğru olmayan ya da var olan bir özelliğini olduğundan daha fazla abartılarak belediye başkanını etkisi altına alıyor. Dolayısıyla belediye başkanı ya da seçilmiş herhangi bir yönetici bu durumdan olumsuz etkileniyor. Egolar şişiyor. Bunu bizim insanlarımız yapıyor. Böyle bir belediye başkanlığı tek adam zihniyetinin küçük şubelerine dönüştürülüyor. Sistemden kaynaklanan böyle bir durum var. Demokratik parlamenter rejimde birinci dönem bittikten sonra bu konunun yerel yönetimlerde tartışılması lazım. Demokratik yerel yönetimler projesinin hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tartışılır tartışılmaz bu benim düşüncem” diye konuştu.
BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN YETKİLERİ ARTIRILMALI
Belediye meclis üyelerinin yetkilerinin arttırılması gerektiğine de dikkat çeken Sertel, “Tek adam sisteminin önüne geçilmesi için belediye meclis üyelerinin yetkilerinin arttırılması lazım. Belediye başkanının tek başına karar almaması gerekiyor. Şu anki sistemde bir belediye başkanı her konuda kararı tek başına alıyor, belediye meclis üyelerinin herhangi bir etkisi ne yazık ki yok. ‘İstediğim adamı göreve alırım, istediğimi de görevden alırım’ anlayışı hakim. Böyle bakıldığında aslında belediye başkanlıklarında da tek adam sistemi var. Bunu bir kere kabul etmemiz lazım. Ben bunu sadece CHP’li belediyeler için söylemiyorum. Bu durum bütün partilerin belediye başkanları için geçerli. Tek kişiler tarafından yönetilen kentler… Bence bunu da aşmamız şart. Yani halkın seçtiği belediye meclis üyelerinin de yetkisinin arttırılması lazım. Birlikte kolektif yönetimler başarıya ulaşan yönetimlerdir. Demokratik parlamenter rejim sistemi kurulduktan sonra ikinci iş olarak yerel yönetimler kanununun mutlaka ele alıp değerlendirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
YEREL MEDYAYA SUNİ TENEFFÜS YAPILIYOR
Aynı zamanda gazeteci kökenli olan CHP’li Sertel, medyanın içinde bulunduğu durumla ilgili soruya ise şu şekilde yanıt verdi: “Daha önce Türkiye’de resmi ilan alan bin 240 yerel basın vardı. Bu rakam şu anda 997’ye kadar düştü. Ekonomik koşullar bu şekilde devam ederse yerel medyanın işi çok çok daha zor olacak. Şu anki resmi ilanlar bana suni teneffüs gibi geliyor. Şu anki iktidar bu hadiseyi de çözmüyor. Burada devreye girmesi gereken asıl faktörlerin çoğu da bitkin durumda. Zira ilan verenlerin de hayatı ciddi anlamda zorlaştı. Koca koca firmalar ekonomik sıkıntılar içinde debelenip duruyor. İlan yok, çünkü billboardlar veya dijital medya gibi yeni mecralar ortaya çıktı. Bir de kurumsal olarak yerel medyaya sahip çıkması gereken ve yerel medya olmasa bizim hangi haberimiz nerede yayınlanır? Diye düşünmeyen kesimler var. Hükümetin resmi kurumları, kaymakamlıklar, tapu müdürlüğü, ticaret odaları, borsalar… Yerel medya olmasa bunların hangisinin Türkiye çapındaki gazetelerde iki satır adı geçer, iki satır sözü edilir?Hiçbir şekilde edilmez. Bunun yanında bir de yerel yönetimler var. Yerel basın olmasa herhangi bir büyükşehir veya ilçe belediye başkanının açtığı bir parkın tek satır esamesi okunmaz. İşte yerelin önemi burada ortaya çıkıyor. Bunu kavramamız lazım. Yerelde siyaset yapan milletvekilleri için de durum bu şekilde. Yerelde medyanın bu gücü kavranırsa ayakta kalır, onun dışında yerel medyanın ayakta kalma şansı yok.”
BERTARAF OLURUZ!
Son olarak Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı savaşla ilgili de konuşan Sertel, Türkiye’nin bu savaşta taraf olması durumunda bertaraf olacağına dikkat çekti. Sertel, “Biz bölgemizde savaşa karşıyız. Dünyada hiçbir savaşın haklılık payı olamaz. En kötü barış en iyi savaştan iyidir. Siviller, öldürülüyor, çocuklar öldürülüyor. Bu yüzyılda savaşların yeri olmamalı. İnsanların birbirlerini öldürmesi için bir sebep yok. Savaşlar emperyalizm güçlerinin işine yarıyor. Savaşlar, ürettikleri silahları, ürettikleri uçakların satılmasını isteyen emperyal ülkelerin bakış açısıdır. Bunu üretime, süte, çiçeğe, fidana, tarıma yatırmak yerine dünya ülkeleri hala savaş aletlerine para yatırıyorsa bu insanlığın yüz karasıdır… Savaşın haklılığı olmaz, bizim ülkemizin de bu savaşta bir taraf olması bertaraf olması anlamına gelecektir” ifadelerine yer verdi.